Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

Dini 21. Asrın Aklıyla Anlamak/Yorumlamak

Bilindiği gibi din, insanların yaşamını düzene koyan ilahi kurallar bütünüdür.
Dinin varlık sebebi, insanlara yol göstermek, insanları sıkıntılardan kurtarmak ve mutluluğa eriştirmektir. Dinin sahibi Allah olduğuna göre bunda hiçbir kuşku yoktur; ancak din ile ilgili sıkıntılar, onu nasıl anladığımız ve hayata kazandırdığımız ile ilgilidir.

Resululllah as’dan günümüze 14 asır geçti ve her dönemde ulema –doğal olarak- kendi bilgi birikimi ve konjonktürü ile anlamaya çalıştı. Dini bizzat Resulullah as’ sorma imkanı olmadığı için elbette ulemanın anladıkları –din anlayışları- birbirinden farklı olacaktır. Onun için önemli olan husus, geçmiş dönemlerdekilerin dini nasıl anladığı değil, bizim nasıl anlamamız gerektiğidir.

İnsanlık tarihi boyunca insanlar hayatlarını sürdürmek her alanda kendilerini yenilemek ve geliştirmek zorundadırlar. Tarih, insanların bu değişimlerini ve gelişmişliklerini gözler önüne sermektedir.

21. asrın ilk çeyreğinde bulunduğumuz şu günlerde -her alanda- geçmiş asırlara kıyasla çok büyük değişimlerin ve gelişmelerin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tarım, sanayi, sağlık, savunma, eğitim, teknoloji, ulaşım, turizm, şehircilik gibi hayatın can damarlarında büyük ilerlemeler olurken, din anlayışlarında bu ilerlemeler olmazsa, din bu ilerlemelere ışık tutmazsa büyük sıkıntılara neden olur. Onun için din, bu çağın aklıyla ve bilimiyle yeniden okunmalı ve ona göre yorumlanmalıdır.

İman esaslarından şirk koşmaya, yaratılış ayetlerinden kadere, haktan adalete, haramlardan ahkama, taharetten hacca, zekattan kurbana, mirastan kıssalara, kölelik-cariyelikten nikaha, şefaatten tevekküle, takvadan salih amele kadar bütün konuların –geçmişin aklıyla (bilgi ve kültürüyle) değil- çağın aklıyla/bilimiyle yeniden ele alınıp değerlendirilmesi ve güncellenmesi zorunludur. Yani tüm konular çağın diliyle, çağın idrakine sunulmalıdır ki çağımızı aydınlatmış olsun. Aksi takdirde çağın gençlerini inandıramazsınız ve gelecek nesilleri kazanamazsınız.

21. asrın aklıyla ve bilimiyle anlamaya çalıştığımızda Allah’ın, bir kral gibi arşa/tahta oturup oradan talimat veren bir varlık olmadığını, kainat ve içindekilerin “ol” emriyle hemen oluşmadığını, dünyanın düz bir tepsi şeklinde olmadığını, meleklerin, kağıt kalem eline alarak insanların eylemlerini kayıt altına almadığını, şirk/Allah’a ortak koşmanın, sadece ilkel putların önünde eğilmek, onlardan yardım istemekle gerçekleşmediğini, ahirette şefaat edenin (merhametiyle insanları bağışlayanın) sadece Allah olduğunu artık rahatlıkla bilmekteyiz.

Yine; kaderin, Allah’ın ezelde/başlangıçta başımıza gelecekleri yazıp belirleyen bir alın yazısı olmadığını, şeytanların/cinlerin gece gündüz etrafımızda dolaşıp bizi saptıran biyolojik varlıklar olmadığını ve dolayısıyla cincilik, müneccimlik, satanistlik, falcılık, muskacılık, nazarcılık, sihir vb. gizemli konuların geçmiş çağların bilgi ve kültürüyle oluşan ilkel toplumların fetişizmi olduğunu ve tamamen red edilmesi gerektiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.

Mesela, sağlıkla ilgili hususlarda uzman tıp doktorları dururken cincilere, müneccimlere, astrologlara, imamlara, evliya (!) kabul edilen diri ve yatırlara gidip şifa aramak, 21. asrın bilimine karşı kör olmak demektir ki bu bir akıl tutulmasıdır.

Yine; zekat sisteminin bütünüyle değişmesi gerektiğini ve konunun uzmanları (bir bilim kurulu) tarafından, toplumun sosyo-ekonomik durumu dikkate alınarak her yıl yeniden vergilendirmesi gerektiğini bilmek zorundayız. Ayrıca “kurban” sadakasının da yeniden ele alınarak en yararlı ve kolaylaştırıcı şekilde düzenlenmesi önem arz etmektedir.

Hac konusu da yeniden ele alınmalıdır. Yılda kaç kez gidilebileceğinden kaç gün kalınması gerektiğine, İhram kıyafetinden şeytan taşlamaya, Mescid-i Haram’ın çevresinin düzenlemesinden yeşillendirilmesine, Kurbanlıkların paraya dönüştürülmesinden gelirinin nerelere harcanmasına varıncaya kadar her ayrıntı, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından oluşturulacak “dünya hac bilim kurulu” tarafından organize edilerek güncellenmelidir.

Miras, nikah, mehir, boşanma, kölelik, cariyelik gibi “aile yapısı” ile ilgili hususlar/ayetler, çağın hukuki değerleri dikkate alınarak -Müslüman aile yapısına uygun- oluşturulacak “hakimler kurulu” tarafından yeniden düzenlenmelidir.

Evet, her türlü bilginin kolaylıkla sağlandığı bilgi çağındayız. Dolayısıyla geçmişteki “bilgi edinme yolları” artık geride kalmıştır ve o yollarla/kriterlerle bilgi edinilenemeyeceğini bilmemiz gerekir. Onun içindir ki tarihi vesikaların ve hadis rivayetlerinin sahihliği de inandırıcılığını kaybetmiştir. O bakımdan üzerinde “din” inşa ettiğimiz tarihi vesikaları ve hadis rivayetlerini yeni bir takım kriterlerle ele alıp değerlendirme zorunluluğu vardır.

Kabul etmek gerekir ki artık günümüzün akıl ve bilimiyle (teknoloji ve elektronik sistemiyle) her şey rahatlıkla gün yüzüne çıkmaktadır. Artık Kur’an’ın apaçık delillerine, aklın ışığına ve bilimin gücüne kör ve sağır kesilmek kolay değildir. Bu ışıkların aydınlığında hareket ettiğimiz sürece Ruhbanlar, Hahamlar, Hamanlar, İblisler, gavslar (“hoca” kisveli şahıslar) bizlere artık yanlış din öğretemeyeceklerdir.

(NOT: Teknolojinin ilerlemesiyle yakın zamanda Nebi as’ın bütün konuşmalarının/seslerinin gün yüzüne çıkartılması da uzak bir ihtimal değildir.)

Netice itibariyle belirtelim ki “din” ile ilgili bütün mevzular (ayet ve hadisler) 21. Asrın aklıyla, idrakiyle, bilimiyle, kültürüyle yeniden ele alınarak en anlaşılır hale getirilmek zorundadır. Bu çalışma da bireysel içtihatlarla değil, konunun uzmanlarından oluşan heyetlerle yapılarak çözüme kavuşturulmalıdır.

Elbette ki geçmiş çağlardaki ulemanın tecrübelerinden ve yorumlarından yararlanmak yararlı olacaktır; ancak bilinsin ki her çağın uleması ancak kendi bilgi birikimi, siyasi ve kültürel anlayışı ile dini anlamaya çalışmıştır.

Şunu da hasseten belirtelim ki vurgulamak istediğim husus, asla dinin özü ile ilgili değildir. Dinin özü bellidir (tevhit ve adalettir) ve asla değişmeyecektir. Evet, vurgulamak istediğim husus, dinin özünü nasıl koruyacağımıza, çağın idrakine nasıl taşıyacağımıza ve nasıl yararlı hale getireceğimize dair kıstaslar ve kararlardır.
Apaçık ayetleri/dini karartmadan günümüze taşıyanlara selam olsun!

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir