Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Aşı Hakkında Doğru Soruları Sorabilmek

Teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak bilgi denen şey o kadar değersiz ve güvenilmez hale geldi ki bilgi ve bilmek tek başına bir ölçüt değil artık. Değersiz ve güvenilmez bilgi, sosyal medya aracılığıyla en hızlı şekilde yayılıyor ve inandırıcı olabiliyor. Her insanın doğru bilgi ve yanlış bilgiyi ayırabilmek adına aynı kaygıya sahip olmadığı da bilindiği için bu iki tür bilginin birbirinden ayrılması çok zor hale geliyor.

İnsanlar belki de fıtri bir meyil olarak olağan dışı aykırı söylemlere daha fazla ilgi gösteriyor. Bilgi paylaşımı basit, yayılımı hızlı, meşhur olmanın dayanılmaz çekiciliği ve sınırsız ifade özgürlüğü birleşince araç haline gelmiş bilgi, sıradan vatandaşın en büyük düşmanı haline gelebiliyor. Hasan Dayının beyin ameliyatının daha iyi nasıl yapılacağı üzerine kahvehanede fikir beyan etmesi normal değil. Ancak bunu bir hak olarak görüp hekimlere de bunu tavsiye ettiğini görebiliyoruz. Sübhaneke duasını ezbere bilmeyenlerin din âlimlerine sosyal medyadan ayar verdiğine şahit olabiliyoruz.


Çağımızda insanlar fikir hürriyetini aklına geleni söylemek olarak algıladığı için fikir ifadesinin en önemli ayağı olan “delil getirme” düsturundan haberleri bile yok. Bu düsturun farkında olanlar ifade edecekleri fikirle nice insanı yanlışa sevk etmekten korktuğu için akla “her geleni söyleme özgürlüğüne” karşıdırlar ve delil getirmeksizin konuşmazlar.


Delil getirerek konuşmak zordur. Uzun tetkikler, tahliller ve tefekkür süreci ister. Bu da haliyle her insanın yapabileceği bir şey olmadığı için ilgili alanda belli düzeyde uzmanlık ister. Delil getirerek konuşan uzman, bir sorumluluk hisseder çünkü yapacağı her bir fikir beyanı sayısız insanı etkileyebilecektir. Bu nokta bize fıkıh ilmindeki ictihad kavramını hatırlatır. İctihad, akla gelenin söylendiği şey değildir. İctihad, fakihin yani bir uzmanın elindeki delillerle bütün gücünü kullanarak bir hükme ulaşmasıdır. Bu gerçekten zor ve sorumluluk isteyen bir süreçtir. Hatta tarihte nice âlim ictihad etmenin sorumluluğundan çekinmiştir. Ancak insanların selameti için bu ateşten gömleği de giymiştir. Yani bugünlerde ayağa düşen fikir hürriyeti sloganı aslında “akla gelenin klavyeye işlenmesi” olarak algılanamaz.


Ben, din alanında uzman olmayanların hüküm vermemesi gerektiğini savunan biriyim. Bununla beraber bu düşüncem sadece din alanıyla da sınırlı değildir. Günümüzde insanların hayatlarını etkileyen tüm alanlarda uzmanların dediklerine kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Din alanında Ebu Hanife gibi bir uzmanı dinlerken sıhhatimle alakalı bir konuda WhatsApp gruplarından gelen; “-mış, -miş” kalıplarında dolanan aslı astarı bilinmeyen mesajlara neden itibar edeyim? Dini alanda ısrarla uzmanları dinleyelim derken din dışı konularda neden kendimi ictihad edecek konumda göreyim?


Pandemi ve özellikle aşı konusunda tam bir kargaşa var. İnsanlar sosyal medyadan duydukları ya da yabancı dilden altyazılı mesajlara bakıp kendilerince hüküm veriyorlar. Bunları yaparken de kendi fikrinden olmayan o alanın uzmanı bile olsa hakaretler yağdırıyor. Bir vatandaşın pandemi ve aşı konusunda düşünmesi, araştırma yapması çok önemli ve gereklidir. Ancak kalkıp tamamen sosyal medya kaynaklı delillerle paylaşımlarda bulunması ve insanları aydınlattığını sanması yanlış ve sorumsuz bir yaklaşımdır. Bunu yapan kişi müslümansa bunun vebalinden de korkmalıdır. Günümüz insanı, hemen her alanda olduğu gibi aşı konusunda da ölçüyü kaçırarak doğru soruları soramıyor ve doğru hareket edemiyor. Herhangi bir alanda bırakın uzmanlığı doğru dürüst bilgisi dahi olmayanların aşıya olumlu bakan dindar hekimlere kukla, kâfirlerin oyuncağı, emperyalist uşağı gibi yaftalarla saldırdığına şahit oldum.


Eline meali alanın ictihad edemeyeceğini savunduğum kadar bu tür cahillerin de aşı ve pandemi konusunda hüküm vermemelerini gerektiğini savunuyorum. Böyle konuşanlarda farklı görüşe saygı da yok. Hemen üstü kapalı bir tekfircilikle karşılaşıyorsunuz. Delil sorduğunuzda falanca WhatsApp grubundan gelmiş altyazılı videolarla karşılaşıyorsunuz. Çevirinin doğru yapılıp yapılmadığını bile sorgulamayı akıllarına getirmeyen bu arkadaşlar kendi gibi düşünmeyen kim olursa olsun saldırıya geçiyor. Bu çok problemli bir yaklaşımdır ve sonuçları da tıpkı dinde olduğu gibi çok ağır olur. Önüne gelenin hüküm vereceğini iddia eden modernist zihniyet, deizm ve ateizmin önünü alabildiğince açtı. Belki onlar herkesin dini daha iyi yaşaması amacıyla yola çıkmışlardır ama durum tam tersi oldu. Aynı durum pandemi ve aşı konusunda delilsiz konuşan bu arkadaşlar için de geçerli. Belki de onlar tamamen iyi niyetle bu yola çıktılar ama yöntem ve üslupları kesinlikle yanlış ve sakat.


Aşı konusunda sağlıklı bir yaklaşım için doğru soruları sormamız gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim kişiler aşı karşıtlıklarını bilimsel herhangi bir temele oturtamıyorlar. Oysa aşı konusu ilk olarak immünoloji alanıyla ilgilidir. Uzman olmayan herkesin öncelikli olarak bu alanın uzmanlarına kulak vermesi gerekir. Bununla beraber direk immünolog olmasa da tıp uzmanı olan herhangi bir hekim sıradan vatandaştan daha iyi bileceği için ikinci aşamada onlara itibar etmek gerekir. Konuya doğru sorularla yaklaşırsak en sağlıklı sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum. Aşıyı destekleyen tüm uzmanları “satılmış” ve “Bill Gates’in tetikçisi” olarak görmek, aşı karşıtı herkesi de hakikati keşfetmiş gibi görmek akıl tutulmasıdır. Doğru sorular sorulmalıdır.

Örneğin:
Herhangi bir alan uzmanının hata etmesi mümkün müdür? Evet
Herhangi bir alan uzmanının yalan söylemesi mümkün müdür? Evet
Herhangi bir alan uzmanının zenginlerce satın alınması ve halkı yanlış yönlendirmesi mümkün müdür? Evet
Herhangi bir alan uzmanının -dürüst ve ahlaklı olsa da- kandırılması mümkün müdür? Evet
Herhangi bir alan uzmanının tüm para tekliflerine rağmen dürüstlükten ödün vermemesi mümkün müdür? Evet
Ancak saydığım tüm bu ihtimallerin aynısının uzman olmayan insanlar için de geçerli olduğunu unutmamalıyız.
Sıradan bir vatandaşın hata etmesi mümkün müdür? Evet
Sıradan bir vatandaşın sosyal medyada yalan yanlış şeyler yayması mümkün müdür? Evet
Sıradan bir vatandaşın zenginlerce satın alınması ve halkı yanlış yönlendirmesi mümkün müdür? Evet
Sıradan bir vatandaşın -dürüst ve ahlaklı olsa da- kandırılması mümkün müdür? Evet
Bu soruların aynısı sosyal medya fenomenleri ve gazeteciler için de geçerlidir ve her birinin cevabı “evettir”
Demek ki sizin gibi düşünmeyenler satılmış olmak zorunda değil. Zira siz de hata etmiş ya da kandırılmış olabilirsiniz. Hele ki uzmanı olmadığınız bir alanda bu ihtimal çok daha yüksektir. Aykırı her iddianın doğru olma ihtimali kadar yanlış olma ihtimalini de göz ardı etmemeliyiz.

Peki, Ne Yapmalı?
Aslında bu yöntem kendimin naçizane takip ettiğim yoldur. Kimseye dayatmaya hakkım olmadığını da biliyorum. Lakin öyle bir karmaşa var ki ortada, insanların da benim gibi kafaları çok karışık. Ben de kendi yöntemimi faydalı olması duasıyla yazacağım.


Öncelikle yukarıdaki sorularla olaylara bakmamız lazım. Ardından aşıya karşı olan ve aşıyı destekleyen immünologları ve diğer alanların uzmanlarını araştırmamız lazım. Aşıyı destekleyen birçok uzman varken aşıya karşı olan uzmanların isimleri pek bilinmiyor. Aşı karşıtlarının birçoğu dahi aşı karşıtı uzmanların adını bilmiyor. Zira onlara delil olarak WhatsApp mesajları yetiyor!


Buradan iki uzmanın ismini ifade edeyim: Prof. Dr. Alişan Yıldıran ve Prof. Dr. Gülümser Heper. Bu iki uzman, aşılar hakkındaki şüphelerini ve itirazlarını dile getiriyor. Destekleyenleri de karşı olanları da dinlememiz gerekiyor. Ardından çevremizde güvendiğimiz bizden daha iyi bilen eczacı, hekim vb kişilere danışmamız gerekiyor. Ardından ilminden ve takvasından emin olduğumuz insanlara sormamız bize büyük yardımda bulunacaktır. Ondan sonra kendi içimize danışıp hangi taraf daha makul ve doğru geliyorsa Allah’a sığınarak tavrımızı belirlememiz gerekiyor. Her bir aşamada duayı elden bırakmamak gerekir.


Bunları yaparken aşırılığa kaçıp aşı destekçilerini istisnasız “satılmış olarak” görmek aptalca bir davranış olur. Nitekim satılmışlık ihtimalinin aşı karşıtları için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Mevzu bahis insansa her şey mümkündür. Bize düşen işin ehillerinden sağlam temellere dayanmış delilleri araştırmak ve kararımızı ona göre vermektir. Sosyal medyada veya WhatsApp gruplarında dolaşan ne idiği belirsiz haberlere itibar etmemek gerekir.


Son günlerde bazı uzmanların aşı karşıtları için “onlara kız bile vermeyeceğiz, onlar vatan haini” gibi söylemleri tıpkı aşı karşıtlarının bir kısmının kullandığı “Bill Gates’in tetikçileri” yaftası gibi çirkinlik, edepsizlik ve hadsizliktir. Uzmanlara düşen, desteklediği fikri halkına güzelce izah edip şüpheleri gidermektir. Bizlere emanet olarak verilen bedenlerimizin sıhhatini koruma kaygısı, “vatan hainliği” ya da “Bill Gates’in tetikçiliği” kategorisine hapsedilemez.

Daha Fazla

1 Yorum

  • Fahretin asyalı
    Fahretin asyalı

    Allah razı olsun hocam önemli bir konuya degimişsiniz islami endişesi olan kalem erbabı işin uzmanı kişilerin yorumlarına ihtiyaç var

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir