Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 23, 2024

Yağmur Duası

İnsanı hataya sürükleyen şeylerden biri de aşırı reaksiyoner tutumlarıdır. Haklı itirazlar bile dengesini/haddini aşınca yanlışa savrulur. Nitekim birçok kişi sırf bu yüzden -geleneksel din algısındaki yanlışlara karşı çıkarken- aşırılığa sürüklenmiş ve İslam’dan çıkmıştır, deist/ateist olmuştur. Bunun örneği çoktur.

Son günlerde yapılan yağmur duası hakkındaki  yorumlarda da böyle bir reaksiyoner tutum görüyorum. Sırf Diyaneti eleştireceğim diye yapılan bu yorumlar haddini aşarak duanın kendisine yapılan bir eleştiri halini almaya başladı. Elbette ki Diyanet de eleştirilebilir, nitekim zaman zaman ben de eleştiriyorum, bu bağlamda haddini aşan dua gösterilerini, bağırarak çağırarak yapılan duaları eleştirebilirsiniz -çünkü Kur’an “tazarru içinde dua edin” der(7/55,205)- ama sözlü duanın bizatihi kendisine yapılan eleştiriler de neyin nesi?

Hadi dinle diyanet ile ilişkisi olmayan kesimlerin dalga geçmelerini anladık,  bize ne oluyor?

Tamam, sadece sözel dua değil fiili dua da şart, elbette, peki bu durum kavli duanın önemini ortadan mı kaldırıyor?

Kur’an’ın Nebiler üzerinden örnek gösterdiği yüzlerce kavli dua örneğini yok mu sayacağız?

Tamam ağaç dikelim, ormanlarımızı çoğaltalım, yağmur yağmasını sağlayacak iklim koşullarını oluşturalım…

Peki bunları yapınca yağmur garanti mi oluyor?

Mutlak güç bizim elimizde mi? “Rabbim biz her şeyi hallettik, senin artık devrede olmana gerek yok, yağmur otomatik olarak yağacak” mı diyeceğiz? Böyle mi düşüneceğiz?

Ah kibir ah…

O zaman Allah Teala Elçisine niye “git ilmini arttıracak faaliyetlerde bulun” demedi de  “Rabbim, ilmimi artır, de'”(Ta-Ha 20/113) dedi. Neden ilmi sadece eyleme bağlamadı da ayrıca onun kavlen de “ilmimi arttır” demesini talep etti? Ayrıca şu ayetleri ne yapacağız?

De ki: “Duanız olmasa Rabbinizin katında sizin ne değeriniz olur ki?”(Furkan 35/77)

Kullarım sana beni sorarlarsa (bilsinler ki) ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasına karşılık  veririm. Onlar da benim çağrıma karşılık versinler ve bana güvensinler ki olgunlaşabilsinler.(Bakara, 2/186).

Haddimizi aşmayalım, kibirlenmeyelim, böbürlenmeyelim…

Allah’a karşı aciz olduğumuzu kabul edelim, kendimizi mutlak muktedir ilan etmeyelim…

Dua çok güçlü bir eylemdir, Allah’a karşı acizliğimizi itiraf etmekten -teslimiyetten- daha güçlü bir eylem mi olur?

Elbetteki fiili dualarımızı yapacak ama kavli dualarımızdan da geri durmayacağız, ve en önemlisi, bu fiillerimizi de Allah’a ortak koşmayacağız;

“De ki, Ben yalnızca Rabb’ime dua ederim ve -dualarımda-  ona hiç kimseyi/hiçbir şeyi ortak koşmam” (Cin,72/20) Amellerimi de…

Evet, her şey için dua edebiliriz, hayırlı bir eş için de hayırlı bir evlat için de, yağmur için de,

İnanmıyorsanız bakın Kuran’a (3/38;21/89;25/74;46/15 vd);

Onlara dedim ki: “Rabbinizden bağışlanma dileyin; o çok bağışlayıcıdır. Öyle yapın ki size gökten bereketli yağmurlar göndersin.”(Nuh,71/10,11)

Bu bağlamda kendisine karşılık verilmeyen (kabul edilmeyen) hiç bir dua yoktur, ama bu dünyada ama ahirette, çünkü Allah tüm dualarımıza icabet edeceğini kendisi söylüyor(2/186). Ne ki icabetin niteliği farklı olabilir. Hz. Ali’ye isnat edilen “Ben onun Allah olduğunu, her istediğimi vermemesinden anladım.” sözü de buna işaret eder. Sonuç olarak, evet, yağmur duası da olur dua yağmuru da, yeter ki amellerimizi Allaha ortak etmeyelim.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir