Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Sultan Sencer’e Dair

Dandanakan Ovası’nda 1040 senesinde kurduğumuz devletin 6. devlet başkanı olan Sultan Sencer 1086 senesinde doğdu.. Annesi Taceddin Seferiye Hatun’du.. Melikşah’ın diğer bütün şehzadeleri gibi mükemmel bir eğitim gördü..

Doğumundan itibaren ona kutsiyet yüklendi.. Hazreti Peygamber efendimiz: ”Ahir zamanda bir insan zuhur edecek. Ceyhun sahillerine ve Şark haricine büyük ordu ile yürüyecek. Horasan sahibini bozguna uğratacak. Bu adam esmer yüzlü, büyük karınlı ve kafalı, gür sesli ve çiçek bozuğudur. Sağ elinde bir ya da iki ben vardır; Horasan’a galip gelecek, bunun ismi Cezire’de bulunan bir memleket ismidir. Merv’e nazil olacak, onun süvarileri ve piyadeleri burayı istila ve melikleri kahredecek ise de sonra Doğu’dan ve Çin’den gelen askerler onu kahredecekler, bilâhare zaafa uğrayacak ve Horasan’da karışıklık ortaya çıkacak” şeklindeki hadisiyle Sencer’i tarif etmişti.

Çok güzel bir çocuk olan Sencer, küçüklüğünde pek çok çocuğu öldüren çiçek hastalığı geçirmiş, Ömer Hayyam tarafından tedavi edilmiş, bu hastalık yüzünde izler bırakmıştı..

1092’de henüz 6 yaşındayken babası Melikşah aniden ölüvermiş, devlet büyük bir buhrana düşmüştü. Üvey abisi Berkyaruk, ana bir abisi Muhammed Tapar, üvey annesi Terken Hatun ve 2 yaşındaki kardeşi Mahmut’la beraber Selçuklu hanedanı taht peşinde koşmuştu..

Terken Hatun, 2 yaşındaki oğlu Mahmut’u sultan, Abbasi halifesinden olan torunu Cafer’i de halife yaparak, hem dini hem de dünyevi yetkileri elinden tutmak, Atlas Okyanusu’ndan Çin Seddine kadar olan coğrafyada milyonlarca Müslümanın kaderine hakim olmak istemişti..

En büyük rakibi olan Berkyaruk’u bertaraf etmek için , Berkyaruk’un dayısı  evlilik ve saltanata ortaklık teklif etmiş, bu muazzam teklif kabul edilmişti.. Diğer yandan da Muhammed Tapar ile uğraşıyordu..

Melikşah öldüğünde Sencer yanındaydı.. Biz zaman sonra Sencer, Terken’in yanından öz abisi Mehmet Tapar’ın yanında kaçıvermişti.

Mamafih muradına erememiş, hastalanarak İsfahan’da vefat etmiş, üzerine titrediği oğlu Mahmut da kısa bir süre sonra çiçekten vefat edecektir.

Nihayetinde Berkyaruk sultan olmuş fakat genç yaşta 26 yaşında 1105’te vefat etmişti. Yerine kardeşi Muhammet Tapar sultan olmuş kardeşi Sencer’i de Horasan’a melik olarak atamıştı..

Tapar vefat edince yerine oğlu Tuğrul sultan olmuş, Sencer sıranın kendisine geldiğini düşünerek yeğeninin üzerine yürümüştü.  Tacettin Seferiye Hatun torunu ile oğlunun savaşmasına müsade etmemiş, Sencer sultan olmuş, Sencer’in kızı ile Tuğrul evlendiği gibi, Sencer’e de veliaht olmuştu.. Doğan erkek çocukları yaşamamıştı. Tuğrul daha sonra amcasına bağlı olarak Irak Selçuklu Devletini kurmuştu..

Bu şekilde tahta geçen Sencer, Selçuklu devletini küllerinden yeniden canlandırmış, eski haşmetli günlerine döndürmüştü.. Öyle ki Selçuklu tarihinin en önemli uzmanlarından Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen, Sencer dönemini ”İkinci İmparatorluk Dönemi” olarak kabul etmişti.. Halife tarafından kendisine “es-Sultanü’l-âzâm” (Kudretli Sultan) ve “es-Sultânü’s-Selâtin” (Sultanların Sultanı) unvanları verilmişti.

Ahmed Gazzâlî, Kalenderi dervişi Zâhid-i Âbapûş, zahid ve fakih kimliğiyle tanınan Abdurrahman b. Abdüssamed, Ebû İshak Kâzerûnî ve Ahmed Yesevî’nin şeyhi Yusuf Hemedânî Sultan’ın saygı duyduğu ve zaman zaman ziyaret ettiği mutasavvıflardı.

Yusuf Hamedani hazretleri ile ilişkisini her zaman taze tutmuş, Şeyh’ten sık sık dua istemişti..

İç isyanları bastırmış devletin sınırlarını genişletmiş, Haşhaşilerle mücadele etmiş lakin bu mücadelede veziri Ebu Nasır Ahmed’i kaybetmişti..

Kazandığı bu başarıya rağmen Selçukluların son hükümdarı oldu. Saltanatının son senelerinde ard arda stratejik hata yapmış bir yandan devletin asıl kurucu unsur olan Türkmenlerle diğer yandan da komşuları Moğol Karahitaylarla münasebetler bozulmuştu.

1141 senesinde Karahitaylılarla Katvan Savaşı yapılmış fakat büyük bir mağlubiyet yaşanmıştı. Hatta Sencer’in bir Karahanlı prensesi olan eşi Terken Hatun ( Selçuklularda gelenek herhalde bu Karahanlı prensesi almak) Karahitaylara esir düşmüştü..

Türkmenler Selçuklu sarayına her sene 24 bin koyun vergi veriyorlar bu koyunlar, saray mutfağından halka kesilip dağıtılıyordu.. Dini inancı ne olursa olsun herkes saraydan yemek yiyebiliyordu.. Eski Türk hükümdarlarının ve boy beylerinin arada bir halka ziyafet vermeleri,  saraylarını ve çadırlarını halka yağmalatması hadisesi  bu şekilde devam ediyordu ( Yani devletin malı  deniz yemeyen domuz lafı hem sosyolojik hem de tarihi bir hakikattir.).

Verginin 30 bin koyuna yükseltilmesi ve bunun tahsili sırasında Türkmenlere incitici davranılması neticesinde  Türkmenler, biz Sultan’ın sarayında bir aş bile yiyemedik  diyerek isyanlarını da aynı zamanda meşrulaştırmışlar, üzerlerine gelen Sencer’i esir ederek, 3 seneye yakın ellerinde tutmuşlardır. Türkmendir elbette, kabadır, sabadır ama sultanlarına da saygıda kusur etmemişlerdir. Bu arada valiler, emirler, saray görevlileri de yağmaya çıkmış, ele geçirdikleri yerlerde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Yakın adamlarından Müeyyed Ayaba tarafından kurtarılmış, devletini derleyip toparlamak isterken 72 yaşında 1157’de Merv’de ecel şerbetini içmiştir.

Sağlığında Merv’de yaptırdığı, Dar’ül Ahire ( ahiret yurdu) ismini verdiği türbesine defnedilmiştir..

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir