Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Kutsallarımıza Sahip Çıkma Bilinci ve Tepki Üzerine

Peygamber Efendimiz’e hakaret etmek, Kur’an’ı Kerim’i beşeri unsurlar ihtiva eden bir kitap olarak takdim etmek, sahabe-i kiramla alay eden bir dil-tavır takınmak gibi söylemler söz konusu olduğunda Müslümanların, kalp atışları hızlanır, öfkesi kabarır. Daha doğrusu böyle olmalıdır. Aksi takdirde Müslüman kimliğimizi ciddi biçimde sorgulamak gerekir. Zira kutsallarımız bizim canımızdan aziz bildiğimiz, onsuz varlığımızın anlam kazanamayacağı değerlerimizdir. Dolayısıyla tepkisizlik diye bir durum söz konusu olamaz.

Bu nevi durumlar karşısında nasıl bir tepki gösterilmesi gerektiği hususunda başlıca üç yaklaşma şahit olunmaktadır:

– Muhatap kabul etmemek gerekir.

– İddia ilmi verilerle çürütülmeli ve bununla yetinilmelidir.

– Açık ve kesin bir şekilde tavır ortaya konulmalı, Müslüman toplum uyarılmalı ve bilinçlendirilmelidir.

İnternet çağında, özellikle sosyal medya gerçeği ortadayken, muhatap kabul etmeme, cevap vermeme, ademe mahkum etme tezinin hala geçerliliğini koruduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun için, tek bir hadsizlik üzerine kamuoyunda cereyan eden gelişmelere, yazılıp çizilenlere bakmak bile yeterli olacaktır. Bilakis vaktinde ve kararında olmak üzere gerekli tepkinin ortaya konulması, geciktirilmeden açıklamada bulunulması zorunluluk halini almıştır. Zira sosyal medya zaten isteyenin istediği amaca ulaşmasını sağlayacak şekilde akıp gitmekte, sadece ilim ve basiret ehlinin yerinde tepki ve açıklamalarla topluma rehberlik etmesinden mahrum kalınması sebebiyle, isabetli tutum geliştirilememiş veya sürecin tahrip edici etkisinin azaltılmasına katkı sunulamamış olmaktadır.

Müslümanların kutsallarıyla ilgili kabul edilemez iddia ve yorumların, ilmi açıdan herhangi bir geçerliliği bulunmadığının ortaya koyulması, şüphesiz ilgili alan uzmanları için sorumluluk oluşturur. Fakat bu tür gelişmeler üzerine söz konusu olan, o an itibariyle yapılması gerekenin ne olduğudur. Zira ortada kamuoyuna mal olmuş, infiale sebep olan/olabilecek, tepkisiz kalınmaması gereken bir hal bulunmaktadır. Kaldı ki, gündeme getirilen iddialar yeni olmadığı gibi, birçok uzman tarafından farklı zaman ve ortamlarda defaatle geçersizliği ortaya konulmuştur. Bununla birlikte tekrar ilmi değerlendirmelerle iddianın çürütülmesi gerekli ve faydalıdır. Fakat sırf ilmi reddiye ile yetinilmesi teklifi; halin vehameti, toplum psikolojisi ve yeni bir durum olarak sosyal medya gerçekliği karşısında eksik ve yetersiz kalmaktadır.

Geriye üçüncü tavır/teklif kalıyor ki, şahsen isabetli bulduğum da budur. Hadsiz tavır ve söylemler gündeme düştüğünde öncelikle ilim ve basiret ehli tepki göstermelidir. Bu tepkiler gerekli ilmi açıklamaları da içerecektir. Böylece tepkinin nasıl olması gerektiği hususunda örnek/ler oluşur, daha sonraki tepkilerin bu tür örnekler üzerinden geliştirilebilme imkanına kavuşulmuş olur. Diğer yandan ilim ve basiret ehli, böylesi önemli meselelerde Müslüman kitlenin yanında yerini almış, örnek ve öncü rolünü icra etmiş olur ki, bu oldukça önemlidir. Bu durum aynı zamanda ölçüsüz tepkilerden kaynaklanan fesadın azaltılmasına olumlu etki eder. Bu tür faydalar daha çoğaltılabilir. Esasen ilim ve basiret ehli gerekli tepkiyi gösterdiğinde, toplumun geri kalan kesiminin bir şey yapmasına gerek kalmamış olur.

Üç önemli hususa dikkat çekerek bitirelim.

1. Müslümanların kutsallarına yönelik açık ve kesin bir inkar, şirk hatta alay ve hakaret biçiminde dahi olsa, sırf inancını/görüşünü belirtenlere karşı küfür, tehdit gibi tepkiler doğru değildir, faydadan ziyade zarar vermektedir.

2. Münker, fesat, kutsala hakaret mahiyetine sahip tavır ve söylemlere her Müslümanın yazılı-sözlü tepki göstermesi şart değildir. Bazıları kalben buğz etmekle, şerlerinin bertaraf edilmesi, hidayet ve ıslahları için duada bulunmakla yetinmeli, sözlü-yazılı tepkiyi ehline bırakmalıdır.

3. Günümüz Müslümanlarının en acil ve temel meselelerinden birisini, belki başta gelenini, sosyal medya yönetimi oluşturmaktadır. Denetimsiz bir alanda katliamlar yapılmakta, iyi ve hızlı organize alan gruplar toplumsal nüfuz ve konum elde etmekte, nice insan saf duygularla İslam’a ve Müslümanlara ağır zararlar vermekte, fesat adeta ışık hızıyla yayılmaktadır. Bu alanda uzmanlığı bulunanlardan müteşekkil ve sadece bu mecrada hizmet verecek ekiplere ihtiyaç bulunmaktadır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir