Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Karabağ Azatlık Harekâtı Büyük Azerbaycan’a Dönüşür Mü?

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Bakû’da törenlerde okuduğu rahmetli Bahtiyar Vahapzade’ye ait Aras şiiri ki geçen gün paylaştım, İran rejimini oldukça rahatsız etti. Tahran Büyükelçimiz Prof. Dr. Derya Örs ki İranoloji uzmanıdır, Dışişleri Bakanlığına çağrıldı, izahat istendi. Aynı zamanda İran Dışişleri Bakanlığı açıklama yaparak Türkiye’yi Osmanlı yayılmacılığı yapmakla (!) suçladı. Bazı vekiller Safevi devleti haritaları yayınlayarak, sınırlarının Kafkasya’ya kadar uzandığını belirttiler..

Bahtiyar Vahapzade ile 2000 senesinde Malatya’da tanıştım. Bir Mayıs akşamı aslen Azerbaycanlı olan Yavuz Bülent Bakiler ile beraber Türkçe ve Türk Dünyası üzerine uzun bir söyleşi gerçekleştirdiler. Salon tıklım tıklımdı. 4 saat boyunca ayakta pürdikkat kendilerini dinledim..2 saat sürmesi planlanan söyleşi 4 saat sürdü. Sabah saat 4’te kalkıp sınıfça daha evvel planladığımız Doğu ve Güney Doğu Anadolu gezisine çıkmıştık. Lakin gece 4 saatlik ayakta kalmak daha evvel gündüzden de gezi planlaması için sağa sola koşturmaktan mütevellid bayağı yorulmuş, gezi de şişen ayaklarımdan epey çekmiştim..

Bahtiyar bey bu söyleşisinde Araz şiirini de okumuştu…Ki bu şiir Sovyet Akademiyalarında Türkçü Turancı olarak yaftalanmasına (!) sebep olmuştu, muhtemelen Stalin devrinde bir aydın olsaydı direk kurşuna dizilirdi…

Aras nehri Türkiye’den doğduktan sonra Türkiye-Ermenistan, Türkiye Nahçivan ve Azerbaycan-İran sınırının bir bölümünü oluşturduktan sonra Kura nehri ile birleşip Hazar Denizine dökülür. Bu nehir aynı zamanda iki Azerbaycan’ı da ayıran bir nehirdir. Üzerinde binlerce senelik köprülerin olduğu (Xüdafer), Azerbaycan milliyetçiliği güdenlerin üzerine şiirler yazdığı bir nehirdir.

Aras bir sınır olarak , ilk defa 1813 senesinde İran ile Rusya arasında imzalanan Golestan (Gülistan) Antlaşması ile kabul edildi.. Bu tarihle Azerbaycan ikiye ayrıldı.. hemen şunu söyleyelim ki tarihte Azeri diye bir halk yoktur. Azerbaycan ismi de Azeri ismi de 19. Yyda ortaya çıkan sömürgeciliğin bir yansıması. Bölge 1000’li senelerden buyana bir Türk yurdudur. Halkı Oğuz Türklerinden inmedir.Ki bu halk bölgede Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi hanedanı, Kaçar hanedanı gibi devletler de kurmuşlardı. Önemli oymakların liderliğinde devlet ve hanedan kurulmuştu. Safevi devleti 18. Yyda taht kavgaları neticesinde çökünce tahtı Avşar boyu liderli Nadir Şah devraldı.. İran’da düzeni sağlamak istediği gibi, İslam dünyasında Şİİ-Sünni ihtilafına son vermek istedi.. Babürleri yenip Delhi’yi yağmaladı, bu durum Babürlerin 30 senede İngilizler tarafından sömürgeleşmesine sebebiyet verdi. Osmanlı ile de savaştı. Şiiliğin İmamiye fırkasının Osmanlı makamlarınca 5. hak mezhep olarak kabul edilmesini istedi. Ülkede Şeyhayn olarak bilinen Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer ile bu sahabelerin kızları olan müminlerin anneleri Hazreti Aişe ve Hazreti Hafsa validelerimize küfredilmesini yasakladı. Şii mollalar bu duruma direndiler. Ülkede bulunan aşiret reisleri ve de eski Safevi hanedanından kişiler ayaklandılar. Ülke parçalandı. De fakto olarak ülkenin kuzeyinde bugün Azerbaycan olarak bilinen bölgede Türk aşiretleri ufak devletler kurdular. Baku, Şeki, Talış, Gence, Karabağ, Revan, Nahçivan, Şirvan ve Kuba hanlıklıkları olarak bu devletler, Kaçar hakimiyeti esnasında İran’ı metbu olarak tanıyorlardı..İşte bugün Azerbaycan olarak bilinen ülkenin kuruluş aşaması bu hanlıklara dayanmaktadır.Bu hanlıklar kendi aralarında da anlaşamamakta birbirinin sınırlarına tecavüz de etmekteler. Halkları tamamen Türk olmasına rağmen..


Bu dönemde Rusya Kafkaslar’dan güneye doğru sarkmaya başlayacak bu hanlıkların da iç işlerine karışmaya başlayacaktır. Bölge İran’ın hakimiyet sahası olduğu için Rusya ile çatışma ister istemez mukadderdi. 1813’te yapılan savaşta, Rusya yenmiş, taraflar arasında Golestan Antlaşması imzalanmış , Revan ve Nahçivan Hanlıkları dışında bütün hanlıklar Rusya’ya terk edilmişti.

Böylece Azerbaycan’a giden yol açılmıştı. Rusya, Türk ülkelerini yönetmek adına, hakim olmak adına böl, parçala ve yönet düşüncesi gereği bölge tarihinde İslam öncesi bir yer ismi olan ve ateş ülkesi manasına gelen Azerbaycan ve Azeri ismi bölgede kabul edilmiştir. Bölgenin Türklüğü unutturulmak istenmiştir.

Rusya’nın emperyalist politikası neticesinde 1826-28 Savaşını da Rusya kazanmış, 1828’de Türkmençay Antlaşması imzalanarak Nahçivan ve Revan hanlıkları da Rusya’nın hakimiyetine girmiş, bu anlaşma ile şiirlere konu olan Aras nehri Azerbaycan’ı ikiye bölmüş, Azerbaycan’ın kuzeyi Rus hakimiyetinde kalırken güneyi de İran’a bırakılmıştır. Revan Hanlığı’nın Ruslara bırakılması bölgede Ermenistan devletinin de temellerinin atılmasına sebep olmuştur. Rusya’nın amacı Osmanlı Türkleri ile Türkistan Türkleri arasında , icabında kullanacağı tampon bir devlet kurmaktı. Bu amaçla bölgeden yüzbinlerce Türk sürülmüş, katledilmiştir.

Bu hanlıkların her biri bölgede bulunan Türk oymakları tarafından kurulmuş, daha evvel bir devlet kurma, yaşatma tecrübeleri olmamıştır. Dış politika deneyimleri yoktur. Ateşli silahlardan mücehhez, düzenli bir orduları da bulunmamakta olup yek diğeri diğer hanlıklarla mücadele içindedirler. Yani son, kaçınılmazdır…

1925’te İran’da Kaçar hakimiyeti son bulup yerine Fars egemenliği başladı. Rıza Han, Hazreti Ömer’den bu yana İran’da hakimiyet kuran ilk Fars asıllı kişidir. Tabi burada İran Türklüğünün rolü ne olur? Tabi bu dönemde Azeri Türklerinin önderliğinde Türk hakları için mücadele edildiği gibi, içlerinde Fars milliyetçiliğinin doktrineri olan, Azerilerin Fars kökenli olduklarını ve Selçuklu ve İlhanlılar döneminde zorla Türkleştirildiklerini savunan Ahmet Kesrevi gibi Azeriler de ortaya çıktı. İran Azerileri kendilerine Türk dedikleri halde ısrarla Azeri kavramı ön plana çıkartıldı.İran’ın başkenti Tahran’dır ama Tebriz’in evet demediği hiçbir iş yapılmaz gibi saçma sapan düşünceleri halk arasında yayarak baş kaldırmaları engellendi. Bu dönemde Azeriler, İran toplumuna süratle eskisinden daha fazla Fars milliyetçiliğinin parçası olarak entegre olmaya başladılar. Pehlevi hanedanına güzel Azeri kızları gelin olarak gitti. Farah Diba’nın hazin hikayesini hepimiz biliriz.

Kum’un mollaları ile Şah arasındaki iktidar mücadelesinde Azeri Türkleri en ön planda yer aldılar. Ayetullah Ali Şeriat Medari, Ali Hamaney’den Şiilik hiyerarşisinde yüksek olmasına rağmen Devrim neticesine Ayetullah Humeyni tarafından pasifize edilerek devrimin başta bir Fars devrimi ve ülkenin de bir Fars devleti olduğunu açıkça ilan etti. Humeyni sonrası Molla rejimi bir Azeri olan Ali Hamaney’i dini lider yaparak, Azeri Türklerinin ağzına bir parmak bal çaldılar.

Ülkede bulunan anadili Farsça olmayanlara ana dilde eğitim bir hak olmasına rağmen bu hak sadece Azeri Türklerinden esirgendi.

İran basınında İran Türkleri ile hakaret dolu yayınlar yapıldı.
Karabağ hadiselerinde Ermenistan açıkça desteklendi..
Rejim hiçbir zaman Azeri Türklerine güvenmedi..

Garip olan bu hadiselere İran Azerilerinden açıkça bir tepki verilmemesi.. Birkaç cılız tepki sadece o kadar. Toplumun neredeyse tamamı İran içinde bir Türk milliyetçiliğine evrilmekte. Kendileri İran Türk’ü, bölge İran’ın Türk bölgeleri. İran Türklerinin çoğunluğunda İran’dan ayrı bir Azerbaycan devleti hayali yoktur. Kendilerini Azeri olarak gören İran için bu bile bir başarı.


Söylediği her sözü tartarak, bilerek söylediği ve geri vitesi olmadığı söylenen Cumhurbaşkanı’nın, hem de Bakû’deki bu şiiri boş yere okumadığı aşikar.. Kaldı ki Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de çıkarlarımız da çatışırken..Bu arada Molla rejimi, Türkiye’yi emperyalizm ile suçlamaktayken bu ülkelerde ne hakla asker bulundurduklarına yönelik açıklama yapmadı..

En az 25 milyonu Azeri, 35 milyona yakın Türk vatandaşı olan İran’ın en önemli kırılma noktası, içindeki bu Türk nüfus. Lakin korkmasınlar.. İran’ın parçlanması bizim de işimize gelmediği gibi 45 milyonluk Büyük Azerbaycan da işimize gelmez. Büyük Azerbaycan’ın ilk işi , bundan emin olalım, Kars, Iğdır ve Ağrı’yı bizden istemek, daha evvel Safevi ataları gibi içimizdeki Alevi nüfusu teşeyyü (şiileştirme) etmek olacaktır ( İran zaten çalışmaya 1980 ile başladı)..Bunun yanında bir de serbest kalan İran Kürtlerinin kurduğu Batı Kürdistan (!) belası.. Yani İran’ın parçalanması bize, Suriye’nin parçalanmasından daha fazla zarar verir.

Devletlerinin parçalandığını gören Fars unsurun can havliyle bölgeyi bir ateş topuna çevirip, milyonlarca insanın can derdine düşmesi de cabası tabi..

Yani bunu istemiyoruz.. Maksadımız İran’ın diken üstünde durması, yaptıklarının yapacaklarının bir karşılığının olduğunu görmesini istiyoruz.. Bazen patlayan bir bomba da bir iki Aceme zarar verebilir. Köklerine kıran girmez ya..

(Bu arada Türk Hariciyesi’nde son 10 senede yapılan değişikliler oldukça önemli. Türkiye dünyanın dört bir yanında misyon açıyor.. Sadece Afrika’da büyükelçiliklerimiz üç katına çıktı.. Türkiye’nin bu elçiliklere muhatap ülkenin uzmanlarını ataması da bizim bu işi kıvırmaya başladığımızı gösteriyor.. Derya bey, İranolog, Ahmed Kavas emperyalizm, İslam birliği üzerine uzman ve daha niceleri..)
İran’a dönersek, Molla pardon şeytan azapta gerek vesselam..

Helal olsun Reis’e..

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir