Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

İstikametin Yansıması Adalet

İnsan ve dünya arasında büyük bir uyum, ahenk ve ilişki var. İnsan üzerinde yaşadığı dünya dediğimiz doğada tüm ihtiyaçları kusursuz bir şekilde hazırlanmıştır. İnsanın hayatını en muntazam, mükemmel bir şekilde hayatını devam ettirebilmesi için neye ihtiyacı var ise hiç gecikmeden anında kendisine verilir, sunulur.

Öyle sunulur ki ne eksik ne fazla ne kadar ihtiyaç o kadar verilir. Bazen, aynı anda aynı yerde iki kişiden birine az, diğerine çok verilir. Görünürde bir adalet yokmuş, az verilene zulüm yapılıyor gibi görünüyor. Gerçekte ne adaletsizlik ne de zulüm var.

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’’ (Nahl 16/90) Allah bu ayetinde bizlere adaletli davranmamızı buyurmaktadır. Bizden adalet isteyen yüce Yaratıcının hiç adaletsiz olabileceği olduğu düşünülebilinir mi? Bırakın düşünmeyi aklımıza bile getiremeyiz.

Adalet sadece herkese aynı oranda tam tamına eşit bir şekilde paylaşımda bulunmak değildir. Asıl adalet, bir denge unsuru gözetilerek herkese, tüm canlı cansız varlıklara, ihtiyaçlarını kullanabilecekleri kadarı verilir. Fazla veya eksik verildiğinde, verilene zarar verir. İki kişinin aynı yeri ve zamanı paylaşmalarına rağmen kendilerine sunulacak nimete karşı ihtiyaçlık oranları, o verilen şeyleri hazmedebilme, kullanabilme kabiliyetleri farklı olabilir. Kabiliyetleri farklı olmalarına rağmen aynı miktarda verilirse görünürde eşit dağıtım yapılmış ve adaletli davranılmış gibi görünür. Görünürde adaletli bir paylaşım olmasına rağmen aslında zulüm yapılmış olunur. Zenginliği müsrif, elendiklerin değerini bilmeyip har vurup harman savuran birine zenginlik verilirse zenginliği elinde tutacak kabiliyeti olmadığı için o zenginliği kötü kullanacak ve bir gün o malı mülkü batırıp eski halinden daha fakirliğe düşecek. İşte böylece o kimseye adaletsizlik yapılmış olunur.

Adalet, her şeyi dengede tutmak demektir. Zengin-fakir, amir-memur, hayvanlar arasında av-avcı bir arada hiçbir şekilde kargaşa ve düzensizlik olmadan tam bir uyum içinde hayat sürüp gidiyor. Çünkü hepsi birbirilerine muhtaçtırlar. Cenab-ı Allah “Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın. Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.” (Rahman 55/7-9) ayetlerinde dünyayı en küçüğünden büyüğüne kadar her şeyi ile bir dengede yarattığını buyurmaktadır. Şimdi de Allah’ın yarattığı varlıklardan insana bir bakalım.

En büyük hasletlerle, akılla, kabiliyetlerle ve daha nice üstün özelliklerle yaratılmış insan. Yeryüzünün halifesi, tüm alemin efendisi olan insan. Allah’ın kendisine tek muhatap edindiği varlık olan insan.

Böyle üstün vasıflarla yaratılmış olan biz insanlar, iyi-kötü, hayır-şer, günah-sevap dengesinde tasarlanmış. Bir tarafı hakka, bir tarafı batıla, bir tarafı hidayete bir tarafı dalalete bakar ve her an iki tarafa meyledecek kabiliyete sahiptir.

İnsanın yaratılış fıtratı olan bu çift yönlülüğünü aşırılığa gitmeden bir dengede tutmasına istikamet deriz. İstikamet, Ahlâk ve tasavvuf kitaplarında istikamet insanın bütün yükümlülüklerine riayet etmesi, yeme, içme, giyinme ve her türlü dinî-dünyevî konuda itidal çizgisini takip etmesi, görevlerini yaparak günahlardan uzak durması, dinin ve aklın irşadına göre ubûdiyet yolunda ilerlemesi gibi değişik şekillerde açıklanmıştır.

Dünya denge üzerine yaratılmıştır. Bu denge ile “O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?” (Mülk 67/3) ayetinde görüleceği üzere evrende tam bir uyum ve kusursuzluk hâkim. Bu kusursuzluk mükemmel bir nizamı kurallar silsilesini oluşturuyor. Bu da adaleti meydana getiriyor. Adalet, ana merkezde tam bir santral görevini üstlenmiş, tüm varlıkların ihtiyaçlarını yerli yerinde karşılıyor ve olayların düzenini tam bir nizami bir şekilde uyguluyor. Adaletin düzgün, hiç şaşmadan devam etmesine de istikamet denir. Adaleti bozmamak için istikamet dairesinde her şeyi yaratılış fıtratında kullanacağız.

Bizim yaratılış fıtratımıza gelince, Allah’a kulluk etmektir. Kul olmak, kulluğu yaşamak Allah’a iman etmek ve o imanın gerekliliklerini yerine getirmektir. İmanımızın gereklilikleri de arife tarif gerekmez, çok iyi biliyoruz fazla söze ne hacet.

Adalet ve istikamet üzere olmak dileğiyle hayırlı günler.

                                                                                                                                           
Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir