Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

İlahiyatlarda Yeniden Yapılanma Mümkün Mü?

Mümkünün ötesinde iş galiba “zorunlu”ya doğru gitmektedir. İlahiyatlara yönelik iki eleştiri var; biri içeriden diğeri dışarıdan. İçeriden olanı şöyle: Burası bilim yuvasıdır, her şey konuşulmalı, öğrencilerle paylaşılmalıdır. Buralar bilim yuvası olduğu için hiçbir inanç dogma konusu yapılamaz ve özgür bir şekilde bunlar tartışılır. Geleneksel İslam düşüncesine aykırı olsa dahi bilimsel olarak bunlar tartışılabilmelidir. Bilgi açısından Müslümanları bağlayıcı hiç bir şey yoktur.

Dışarıdan olan eleştiriyi ise genel sosyologlar, felsefeciler vesaire yapmaktadır. Eleştiri şöyle: İlahiyatlarda gerçek anlamda bilimsel araştırma yapılamaz. Olsa olsa kelam yapılır, yani İslam’ın savunması yapılır; bu da bilim değildir. İlahiyatlarda din sosyolojisi sadece İslam’ın değerlerinin onaylanması şeklinde yapılmaktadır. Felsefe de öyle, eğitim de öyle vs. Din sosyolojisi genel sosyolojinin; Din felsefesi genel felsefenin alt disiplini olmalıdır. Hatta hukukçular bile İslam hukukunun hukuk fakültelerinde olması gerektiğini söylemektedir.

Bu haliyle tartışma çok girift ve içinden çıkılabilecek gibi değil. Söylenenlerde haklılık payı da, haksızlık payı da var. Ne yapılabilir? İslam ile ilgili sosyolojik, psikolojik ve felsefi araştırmaları genel sosyoloji, psikoloji ve felsefe bölümleri altında yapmak çare midir? Kanaatime göre çare değildir. Zira bugün genel sosyologlar, felsefeciler dahası hukukçular dinle özellikle dinin özel alanı olan İslam ile ilgili herhangi bir ciddi bilgi almamaktadırlar. Yani altyapıları sağlam değildir. Hatta hiç yoktur. Peki ne olmalıdır?

Kanaatimce şu anda başlanan ve sekteye uğrayan İslami ilimler fakültesi yapılanması tamamlanıp bitirilmelidir. Bu fakültelerin ilahiyatların yerine ikame edilmesi planlamıştı. Yani ilahiyatlar son bulacaktı. Ancak ilahiyatlara son vermek de din araştırmaları ihtiyacı devam ettiği müddetçe bir çare olmayacaktır. Onun için iki tür fakülteye ihtiyaç var:

Biri kasik İslami ilimlerin araştırılıp öğrenildiği ve öğretildiği İslami ilimler yapılanmasıdır. Fakat sadece maksat tefsir hadis fıkıh kelam tasavvuf değildir. Bunlar yapılanmanın omurgasını teşkil ediyor, ancak sadece maksat bunlar değildir. Burada adına ne dersek diyelim sosyoloji psikoloji felsefe ve eğitim dersleri de olmalıdır. Ancak bu derslerin bu fakültede olmasının amacı İslami değerlerin savunulup pekiştirilmesi ve temellendirilmesi anlamında olmalıdır. Yani İslam sosyolojisi değil İslam’ın sosyolojisi, İslam felsefesi değil İslam’ın felsefesi, İslam psikolojisi değil İslam’ın psikolojisine yönelik çalışmalar yapılacaktır. Bunun kendi açımdan anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyorum. Örnek verelim. Toplum siyaset ekonomi kültür eğitim vesaire açısından araştırılacak ancak bu araştırmaların sonucu İslam’ın değerlerine göre şekillenecektir. Hatta bu anlamda fizik-tıp gibi ilimlerin gelişmesinden de yararlanabilecektir. Fiziksel gelişmeleri dikkate almayan bir İslami inanç savunması herhalde mümkün değildir. Bu araştırma sonuçlarına göre İslam nasıl bir vaziyet alacak veya almalıdır şeklindeki sorulara cevaplar hazırlanacaktır. Hatta fıkıh ve diğer İslami ilimler de kendilerine düşen payı bu araştırmalardan alacaklardır. Böylece İslami ilimler fakültesinde iyi bir geleneksel İslam formasyonu kazanılarak bu formasyon çağdaş gelişmeler ile harmanlanacak ve yaratıcı bir İslami düşünceye dönüştürülecektir. Bu çerçevede yer yer klasik İslam düşüncesi ile yeni araştırma sonuçları arasında çelişkiler meydana gelebilecektir. İşte İslami ilimler fakültesi bu sahada da İslam ile yeni gelişmelerin uzlaştırılmasına çalışacak, gerekirse yeni değerlendirmeler yapabilecektir. bu fakültelerde alim ve münekkit birlikte, beraber yetişeceklerdir. Yani buralarda sadece din tenkitçisi yetişmeyecektir. En önemlisi de bu fakültelerde yasal olarak ateist, deist veya oryantalist insanlar ilim adamı olarak görev yapamayacaklardır.

Diğer yapılanma İlahiyat fakültesi olarak kalacak veya ismi teoloji fakülteleri şeklinde değiştirilebicektir. Burada amaç İslami bilgi ve değerlerin araştırılması, savunulması veya temellendirilmesi olmayacaktır. dolayısıyla burada belirli bir dinin sosyolojisi değil, din sosyolojisi belirli bir dinin felsefesi değil, din felsefesi dinin psikolojisi değil, din psikolojisi dinin eğitimi değil, din eğitimi yapılabilecektir. Bu fakültelerde klasik İslami ilimler olan tefsir hadis fıkıh kelamın öğretilmesine gerek yoktur, gerek de olmayacaktır. Bu fakültelerde müslümanların yanında ateist deist veya oryantalist düşünceli insanlar da bilimsel çalışmalarda bulunabileceklerdir. Buralarda amaç İslam alimi yetiştirmek olmadığı için gerektiğinde din tenkitçisi de olabilecek ve bu durum toplumda verimli ve yaratıcı tartışmalara sebebiyet verebilecektir.

Böyle olduğunda İslami araştırmalar ile din araştırmaları birbirinden ayırt edilebilecektir. Ayrıca İslami ilimlere yönelik “bilimsel değiller” şeklindeki eleştiride anlamsız olacaktır. Zira İslami ilimler belirli ön kabulleri dayanmaktadır. Evet, çağdaş bir takım bilim metodolojilerinden istifade etmek mümkündür, ancak çağdaş bilimin sonuçları asla İslami bilgi ve değerler üzerinde egemen olamaz, olmamalıdır. Zira çağdaş bilimin kendisi de esasen yakasını öznellik ten kurtaramamıştır. Çağdaş bilimin kendisinin de muhakkak belirli ön kabulleri vardır. Bütün bunlar dikkate alındığında hem İslami ilimlerin kendi geleneği ile barışık ve bütünleşik bir şekilde hareket etmesi sağlanacak hem yeni gelişmelere açık araştırmalar yapılabilecek hem de diğer bilimsel faaliyetler kendi çerçeve ve metodolojilerine göre çalışmalar ortaya koyabilecektir.

Daha Fazla

1 Yorum

  • İlker
    İlker

    Yazıyı dikkatle ve takdirle okudum. Bugüne kadar düşündüklerime tercüman olmuşsunuz. Teşekkür ediyorum.

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir