Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

Bir Orta Yol Denemesi Örneği: Rabıta

Aşırılıklar biz Müslümanların enerjisini tüketiyor. Birbirimizi anlamak varken ötekileştiriyoruz ve aşırı uçlara itiyoruz. Rabıta üzerinden bunun nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım:

Bir grup Müslümana göre rabıta şirktir. Çünkü arada aracılar vardır. Allah ise aracılarla Allah’a ibadet etmeyi, yaklaşmayı yasaklamıştır. Bunların delilleri müşriklerin putları aracı kılmaları ile ilgili ayetlerdir.

Bir grup Müslümana göre de rabıta bidattır. Çünkü Kur’an ve sünnette rabıta diye bir şey yoktur.

Bir grup Müslümana göre ise dinde rabıta vardır. Allah’a giden yolda vesile aramak ve salihlerle birlikte olmak gibi ayetlerin umumu ayrıca Peygamberimizin “alimin yüzüne bakmak ibadettir” “Aliye bakmak ibadettir” gibi hadisleri bunun delilidir.

Benim anladığıma göre olayın aslı bunlardan hiç biri değildir. Peki o zaman mesele nedir? Şöyledir:

Bir kere rabıtanın nasıl yapıldığını tam olarak bilmiyorum. Bildiğim sade şekli ile müridin şeyhini düşünerek onun feyzini kalbine akıtmasıdır. Eğer böyleyse;

1) Bunun şirkle alakası yoktur. Dinde aracılar vardır. Mesela hoca öğretmen mürşit ilim namaz ibadet Kabe hepsi aracıdır. Kabe küp şeklinde taştan yapılmış bir yapıttır. Sembolik anlamı dışında hiçbir özelliği yoktur. En önemli ibadetimizi ona dönerek icra ediyoruz. Şirk içinde olduğumuz söylenebilir mi? Söylenemez, çünkü oraya dönmeyi Allah istemiştir, yani aracıyı aracı olarak kılan Allah’tır. Diğerlerini de buna mukayese edin. Aslına bakarsanız dünyadaki her şey bir sebeptir, bir aracıdır. Önemli olan bu sebepleri, aracıları putlaştırmamaktır. Dolayısıyla müşriklerin putları ile olan ilişkisi bu meselede kesinlikle delil olamaz.

2) Rabıtaya bidattır diyenlerin bu görüşü, şayet rabıtayı din olarak görenler varsa, onu sünnet ve vacipmiş gibi ibadet kastıyla yapanlar varsa doğrudur. Böyle değilse o zaman rabıtaya bidat demek de yanlış olur.

3) Bilinen şekliyle rabıtaya dinden delil getirmek de doğru değildir. En yakın delil olarak gözüken ve Peygambere isnat edilen hadisler zayıf veya uydurmadır. Peki bunların zayıf veya uydurma olmaları rabıtanın bidat olduğunu gösterir mi? Şayet zayıf veya uydurma delillere bakarak rabıtanın dinde var olduğunu söylersek bidat işlemiş oluruz. Bilinen şekliyle rabıta dinde yoktur.

Peki bir şeyin Kur’an ve sünnette olmaması o şeyin yanlış olduğu anlamına gelir mi? Her şey elbette Kur’an ve sünnette yoktur. Olması da gerekli değildir. Müslümanlar eğitim metotları anlamında yeni şeyler ortaya koyabilir. Mesela akli eğitimde pek çok yeni eğitim metotları vardır, en basiti kara tahtadan akıllı tahtaya geçmişizdir, rahlelerden sıralara geçmişizdir, vesaire. Aynı şekilde nefis terbiye metotlarında da değişiklikler yapmak, yeni metotlar belirlemek mümkündür. Bunu da herhalde en iyi o yolun uzmanları bilir. Burada önemli olan bir şeyin illa Kur’an ve sünnette olması değil, Kur’an ve sünnetle çelişmemesidir. Aksi taktirde çoğu şeyi Kur’an’da ve sünnette ararsak onu oralarda bulamayız. Bulabileceğimiz sadece genel ilkelerdir.

Bu durumda diyebiliriz ki, rabıta Kur’an ve sünnet nassıyla belirlenen bir metot değildir. Ancak usulüne uygun yapıldığında Kur’an ve sünnetle çelişen bir metot da değildir. Nihayetinde rabıta bir nefis terbiye metodudur. Bu anlamıyla mübah bir faaliyettir. Rabıtada salih kullarla birlikte olma düşüncesi ve niyeti varsa bundan sevap almak da mümkündür. Ancak böyle bir niyet örtülüp ya da unutulup rabıtanın kendisi ibadet kastıyla yapılırsa bidat işlenmiş olur. çünkü bilinen şekliyle kurumsal bir yapı anlamında rabıta Kur’an ve sünnette yani dinde yoktur.

Sonuç olarak rabıtayı şirk görmek de, bidat görmek de, dinden görmek de yanlış olacaktır. Rabıta bir nefis terbiye metodudur. Bu anlamda hem meşrudur hem de bir mürit için oldukça faydalıdır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir