Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

En Büyük Körlük, Nankörlüktür; O da Küfürdür

Nankörlük; inkar etmek, yalanlamak, yok saymak, vefasız olmak gibi anlamlara gelen Arapça (enkera) bir kelimedir. Kur’an’da münkir olarak geçmektedir.
“Bu, -çok değerli öğütleri ihtiva eden- sana indirdiğimiz bir Kitap’tır. Yoksa onun münkiri mi (inkarcısı mı) olmak istiyorsunuz!” (Enbiya 50)
“İnkar etmek”; hakikati ve nimeti görmemek, yok saymak ve kabul etmemek demektir ki bu da küfrün karşılığıdır.

Türkçede nankör; iyilik gördüğü kimseye yanlış yapan ve aldığı yardımı yok sayan iyilikbilmez kişiye denir.

Küfür de “örtmek, gizlemek; nankörlük etmek” gibi manalara gelir. Dini terim olarak küfür; Allah’ın ayetlerini (yazılı ve kevni), verdiği nimetleri ve hakikati inkar etmek ve yok saymaktır.

Kur’an’da; şirk (ortak koşmak), nifak (ikiyüzlülük), cahd (bilerek inkâr etmek), zulüm (haksızlık etmek), tuğyan (haddi aşmak, azmak), tekzib (yalanlamak), ism (günah işlemek) fısk (belli bir sınırı aşmak, hak yoldan ayrılmak) kavramları da küfrün yandaşları ve inanmayanları nitelemek için kullanılmıştır. (Bak. İsl. Ansk.)

Kur’an’da, şükretmeyip nankörlük edenler için küfür kelimesi kullanılırken (Bakara 152), tohumu toprağa atıp gizleyen çiftçiler için de küffar kelimesi kullanılmaktadır. (Hadid 20)

Nankörlük, Allah’ın nimetlerine karşı olduğu gibi, insanların iyiliklerine karşı da olabilmektedir. İnsanların iyiliklerine karşı nankörlük (körlük) yapıldığında –daha çok- “vefasızlık” denilirken, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük (körlük) yapıldığında da “şükürsüzlük” denir.

Esasen nankörlük, iyiliğin sahibini, küfür de hem nimetin, hem de hakikatin sahibini görmeyip yok saymaktır. Evet, “nankörlük körlüktür ve dolayısıyla küfürdür”; verilen nimetlerin ve hakikatin üstünü örtmektir.

“İnsanoğlu, Allah’ın verdiği nimetleri saymaya kalksa, sayıp bitirmez; ama yine de insanoğlu nankörlük etmekte ve zulmetmekten vazgeçmemektedir.” (İbrahim 34)

Evet, Allah’ın verdiği nimetlere şükür etmemek, insanların iyiliklerine teşekkür etmemek, büyük bir sorumsuzluk ve ağır bir vebaldir.
İnsanlık, insanların birbirlerine olan yardımları, iyilikleri, dayanışmaları, paylaşmaları ile ayakta kalır. Aksi takdirde insanlık ve insanı insan yapan değerler yok olup gider ve hayatın hiçbir anlamı kalmaz.

Evet, insanların birbirleriyle akrabalıkları, arkadaşlıkları ve dostlukları ancak iyiliklerle, sadakatle, kadir kıymet bilmekle, vefalı olmakla sürdürülür. Bu değerleri ortadan kaldırdığınızda, hiçbir akrabalık ve dostluk yani insanlık kalmayacaktır. Onun için yakınlıkların sürdürülmesi için iyiliklerin ve vefanın devam etmesi ve hiçbir şekilde nankörlüklerin olmaması gerekir.

Nankörlük, vefasızlık demektir. Vefasızlık; iyiliğe, dostluğa, arkadaşlığa ve insani değerlere karşı kör olmaktır. İnsanların çoğu, yakınları yaşarken kadir kıymet bilmez, sadakat ve vefa göstermezken, öldükten sonra kıymet vermeye başlamaktadırlar ki bu tavır son derece yanlış ve ikiyüzlülüktür. Akrabalık, komşuluk, dostluk, arkadaşlık, hayat devam ettiği sürece kıymetlidir ve sürdürülmesi lazım; kişi, sağlığında o vefa ve kıymeti görmedikten sonra ne işe yarar ki!

Mümin ve insan olarak yaşamak isteyen kimse, önce Allah’ın nimetlerine karşı kayıtsız kalmaz, nankör olmaz; sonra da insanların iyiliklerine karşı lakayt davranmaz ve vefasızlık yapamaz; zira vefa, dostlukları ve mutlulukları artırır, yalnızlıktan kurtarır ve hayata bağlar.

Onun için insanların vefalı olması, birbirlerinin kıymetini bilmesi, hoşgörülü yaklaşması, tatlı dil güler yüz, sevgi-saygı, şefkat-merhamet göstermesi, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olması ve fedekarlığı önemsemesi kaçınılmaz bir sorumluluktur.

Evet, vefasızlık ve sadakatsizlik nankörlerin işidir, nankörlük ise küfürdür. Hayvanlar bile sahibine sadakat gösterirken insanların birbirlerine sadakatsiz ve nankör davranması kabul edilir bir durum değildir.

Bakınız, Celaleddin Rumi ne güzel bir tespitte bulunmuştur:
“Köpeği köpeklikten çıkartıp insana dost yapan “sadakat ve vefa” dır. İnsanı insanlıktan çıkartıp köpekten daha aşağı yapanda sadakatsizlik ve vefasızlıktır.”

Sadece insanlara karşı değil, hayvanlara, bitkilere, dağlara, taşlara, kısaca bütün tabiata karşı da vefalı olmayız. Bunlar, Allah’ın bizlere emanetleridir. O emanetlere değil nankörlük, gözlerimiz gibi bakmalıyız, kıymet vermeliyiz.

Bilinmelidir ki vefa, dostlukları artırır, yalnızlıktan kurtarır, mutlulukları artırır ve hayata bağlar. Onun için de insanlar sağ iken birbirlerinin kıymetini bilmeli, hoşgörülü olmalı, tatlı dil güler yüz, sevgi-saygı, şefkat-merhamet göstermeli, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olmalı ve fedekarlığı önemsemelidirler.

Vefa gerçek dostluk demektir. Gerçek dostlar, yıldızlar gibidir; karanlık çökünce ortaya çıkar. Zor zamanlarda ortaya çıkan dostluklar, vefanın ve sadakatin bir ürünüdür. Onun için hem Allah’ın yanında ve hem de insanların önünde “değerli ve erdemli” olmak istiyorsak, nimetlere ve iyiliklere karşı kör ve kayıtsız davranmamalıyız, israf etmemeliyiz, nankör olmamalıyız ve her zaman vefalı olmalıyız.

Bilmeliyiz ki en büyük körlük, nankörlüktür, vefasızlıktır; o da küfürdür. Dolayısıyla Allah’ın nimetlerine gereği gibi şükretmeyen ve insanların iyiliklerine teşekkür etmeyen kimse, halen “insan” olduğunu zannediyorsa, yanılmıştır.

“Beni (nimetlerimi) unutmayın, şükredin ve nankörlük etmeyin ki ben de size kıymet verip sizi yücelteyim.” (Bakara 152)

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir