Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 16, 2024

27 Mayıs Sürecinde General Cemal Madanoğlu

Giriş

Asker ve senatör Cemal Madanoğlu 22 Mart 1907’de Uşak’ın Eşme ilçesinde doğmuştur. Eğitim hayatına ilk olarak Kartal Oğuz Alp Zükür Mekteb-i İptidaisi’nde başlamıştır. Sırasıyla Kadıköy Mekteb-i Sultanisi’nde ve Kuleli Askerî Lisesi’nde eğitim görmüştür. 1 Eylül 1924’te Harp Okulu’na girmiş, 1926’da Harbiye’den piyade asteğmen olarak çıkmıştır. 1938’in Kasım ayında Harp Akademisi’ne başlamış, 1941’de buradan mezun olmuştur. 1946’nın Ağustos sonunda İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nda görevlendirilmiştir.

1952’de NATO’da görev almıştır. Ardından 1953’te Kore’de Türk Tugayı Komutan Yardımcılığı’na atanmış[1] buradayken Vegas Cephesi’nde bulunmuştur.[2] 1953-54 senelerinde Kore’de kurmay albay rütbesiyle komutan yardımcılığını üstlenen Madanoğlu[3] Kore’deki görevinin bitiminde 1954’te tuğgeneralliğe[4] 1957’de de tümgeneralliğe yükselmiştir.[5]

1960 yılının Mayıs ayına geldiğinde Madanoğlu’nun adı 27 Mayıs darbesi ile duyulmuştur. Bu sırada Ankara’da Garnizon Komutanı olan General Cemal Madanoğlu’na darbe harekâtına başkanlık etmesi için komite tarafından teklif götürülmüş, Madanoğlu’nun cevabı ise olumlu olmuştur.[6] Ankara Komutanlığı’nı üstlenen Madanoğlu 27 Mayıs gecesi Harp Okulu’nda yapılan toplantıyı idare etmiş ve Cemal Gürsel İzmir’den Ankara’ya gelinceye kadar onun adına komiteye başkanlık görevini yürütmüştür.[7] Cemal Madanoğlu hem darbenin ardından kurulan Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında hem de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı görevinde bulunmuştur.

1961’de emekli olan Madanoğlu, 1964’teki Kısmî Senato seçimlerinde İstanbul’dan bağımsız senatör adayı olmuş fakat seçimlerde başarı sağlayamamıştır. Seçim yenilgisinin ardından sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkisini sürdürmüş ve 1965 yılında İstanbul Memurlar ve Hizmetliler Cemiyeti’ne fahrî başkan seçilmiştir. Madanoğlu’nun yeniden siyaset sahnesinde yer almasını sağlayan olay ise dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Kontenjan Senatörü olarak atanmasıyla başlamıştır.[8]

1960’dan 1971’e kadar ülke gündemini meşgul eden Cemal Madanoğlu gelinen son noktada “anayasayı değiştirmek için gizli örgüt kurmak suçundan” yargılanmıştır. Yargılanmasından sonra 1993’teki ölümüne kadar İstanbul Kızıltoprak’ta politikadan uzak bir hayat sürmüştür.[9]Darbeye-Giden-Süreç-ve-Lider-Arayışı

27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren ekibin ilk teşkilatlanması 1954 yılının Kasım ayında başlamıştır. İlerleyen süreçte farklı farklı birçok örgüt kurulmuş, bu örgütlerin amacı genel olarak hem diğer örgütlere sızmak hem de hükümeti devirmek olmuştur. Zamanla ilk hedefini gerçekleştiren örgütler birleşmiş ve kurulan bu oluşum I. Birleşik Örgüt adını almıştır.[10] Örgüt adını ilk olarak 9 Subay Olayı’nda duyurmuştur. Bu olay sonrası çalışmalarına ara veren örgüt daha sonra II. Birleşik Örgüt adıyla tekrar dirilmiştir.[11]

27-Mayıs-Gecesi
İktidar o gece her şeyden habersizdi ve hükümeti devirecek ekibin beyin kadrosu, Harp Okulu’nda son hazırlıkları ile uğraşmaktaydı. O gece komite başında aktif bulunan kişi Madanoğlu olmasına rağmen kendisinin rütbesinin darbe metni altına atılacak imza için yetersiz kalacağını düşünerek imzanın “Türk Silahlı Kuvvetleri” adına atılmasına karar vermiştir.[12]

Artık tutuklamalar başlamış, Harbiye tutuklularla dolup taşmıştır. Harbiye’ye sığmaz hale gelince Madanoğlu 27 Mayıs akşamı çoğunu geri yollamıştır. Fakat geçici anayasayı hazırlayacak olan Profesörler Heyeti gelince durum değişmiştir.[13] “Anayasayı ihlal eden DP’li tutukluları serbest bırakırsanız, siz de meşruiyetinizi kaybedersiniz” uyarısında bulunan profesörlerin devreye girmesiyle gönderilen isimler tekrar tutuklanmıştır.[14]

Komitede-Yaşanan-İkilem-ve-14’lerin-Tasfiyesi

Milli Birlik Komitesi (MBK) içindeki bazı isimler başlangıçta pasif görünseler de aslında onlar en başından beri askerin hükümette uzun süre kalmasını desteklemişler, bu niyetlerini de 27 Mayıs’tan çok önce kurulan komiteleşme evresinde belli etmişlerdi. Mesela komite üyesi ve Başbakanlık Müsteşarı Albay Alparslan Türkeş’in görüşü en başından beri “Darbeden sonra iktidarın sivillere hemen devredilmemesi ve sonu belli olmayan bir süre askeri yönetim kurulması” yönünde olmuştur. Fikrini örgüt içinde kabul ettiremeyeceğini fark edince alt rütbeli subaylara yönelmiştir.[15]

Madanoğlu’nun başını çektiği ve sayıca az olan grubun görüşleri ise bir referandum olması ve iktidarın bir an evvel sivillere bırakılması gerektiği yönündedir.[16] Yönetimi sivillere bırakmak istemeyen Türkeş ve grubunca ortaya atılan “Hükümetin yeterince hızlı olmadığı ve komitenin icrayı ele alması gerektiği” önerisi komitede oylamaya sunulmuş ancak reddedilmiştir. Bunun dışında epeyce dikkat çeken başka bir girişim de Türkeş ve grubunun mevcut kabineden 10 bakanı görevinden uzaklaştırması olmuştur.[17]

İlerleyen süreçte iki ismin arasındaki gerginlik iyice artmış, bu durum MBK içine de yansımıştır. Gücü ele geçirme mücadelesindeki iç çekişme Türkeş’in Başbakanlık Müsteşarlığı görevinden alınmasıyla son bulmuş gibi gözükmektedir.[18] Ancak bu hamle de bir işe yaramayınca artık tüm grubun komiteden tamamıyla uzaklaştırılması fikri doğmuş, 14 ismin yurtdışına çıkarma fikrinde net karar verilmiştir.[19] Gürsel düğmeye basmış, Madanoğlu uygulamaya başlamıştır. Türkeş Hindistan-Yeni Delhi Büyükelçiliği’nde pasif bir göreve yollanmış, diğer 13 komite üyesi de benzer görevlerle yurtdışına gönderilmiştir. 14’ler dosyası ise böylece kapanmıştır.[20]


Silahlı-Kuvvetler-Birliği-Cuntası

Ordu içinde 14’lerin ayrılmasından sonra darbeye katılmamış olanların veya eski darbecilerin sebep olduğu “Silahlı Kuvvetler Birliği” denen yeni örgütlenme oluşmuştur. Cemal Madanoğlu en başından itibaren bununla mücadelenin içinde yer almıştır.[21] Bu örgütlenmeiki koldan yönetilmiş; İstanbul kolunda Tuğgeneral Faruk Gürler, Ankara kolunda ise Albay Talât Aydemir başı çekmiştir.[22] Birçok ismi kendisine bağlayan cunta, komitenin zaafa düştüğü sırada bir güç haline gelmiştir.[23] SKB’ye karşı şiddetle cephe alan Madanoğlu ve beraberindeki isimler bu cuntanın tasfiye edilmesinin zorunlu olduğunu düşünerek tasfiye-planının-hazırlanmasını-ve-derhal-uygulamaya-sokulmasını-istemiştir.[24]
 
Cuntayı-Tasfiye-Planı-ve-Tansel-Olayı

Tasfiye planına kesin karar verilmesinden sonra yapılan ilk uygulama, birliğe liderlik eden Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel’in tayini ile ilgilidir.[25] Cunta bu karara itiraz ederek karşı çıkmıştır. Bu tayin ve buna karşı çıkış, “Tansel Olayı” olarak adlandırılan olaya sebep olmuş, bu durum da SKB’nin tavrını daha netleştirmiştir.[26] İlk başlarda MBK-SKB arasında arabulucu rolü üstlenen dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay da diğer çoğu generaller gibi SKB’ye bağlı bir isim olarak anılmaya başlanmış, fillî lider olarak bu ekip artık Sunay’a bağlanmıştır.[27]

Artık tamamen güçlenen SKB, Aydemir eliyle hazırlanan ve Gürsel’den kabul edilmesi istenen 6 maddelik ültimatomu Genelkurmay Başkanı’na ulaştırmak üzere yollamıştır.[28] 7 Haziran 1961’de verilen bu ültimatom[29] adeta tehdit doludur. Tansel Olayı ile elini güçlendiren SKB’nin amacı, bundan sonra MBK’yi tamamen devre dışı bırakmak ve fiili liderliği eline geçirmek suretiyle MBK’nin sadece bir isimden ibaret kalmasını sağlamak olmuştur.[30] Verilen bu ültimatom ve Gürsel’in bunu kabul etmesi, SKB’nin güçlenmesine sebep olmuştur. Böylece 14’leri tasfiye eden Madanoğlu’nun gücü yok edilmiştir.[31] Özellikle 1961’in Haziran ayının ortalarından itibaren ülkenin idaresi fiilen SKB ekibine geçmiştir.[32] Hâkimiyetini kaybettiğini düşünerek bu örgüt yüzünden seçimlere üç ay kala MBK’den istifa eden Madanoğlu’na istifasını geri aldırabilmek için özel ikna ziyareti yapılmış fakat işe yaramamıştır.[33]

           
Sonuç  
Türkiye’de birçok dönemde olduğu gibi 1960’ta da asker, siyasetin içinde yer almış ve mevcut gidişatı şekillendirmiştir. Ordunun şekil vermeye çalıştığı politika, mevcut hükümetin politikasıyla zıt düşünceler içerdiği için yönetime el koyulmuştur. General Cemal Madanoğlu’nun liderliğinde yapılan bu şekillendirme, Türk demokratikleşmesinin önüne geçen bir hamledir.

27 Mayıs’ı diğer hükümet darbelerinden ayıran başka bir özellik vardır. 27 Mayıs darbesi, sıradan bir darbe olarak kalmamıştır. Cemal Madanoğlu’nun girişimleri ile ordunun siyasetten çekilmesini istemeyen profesörler devreye girmiş ve bir Anayasa Komisyonu kurulmuştur. Bu sayede komite üyeleri senato koltuklarına oturmuş, Türkiye’de bir çift meclisli dönem başlamıştır. Seçilmiş hükümetin devrilmesi yönünde aynı düşünceleri paylaşan bazı komite üyelerinin kendi ideolojileri asıl amaçlarının önüne geçmiştir. İhtilal kendi çocuklarını yemiş, darbe içinde darbeler yapılmıştır. Bu açıdan özellikle 1960 ve 1961 yıllarında Türkiye gündemi, eşi benzeri olmayan olaylara şahit olmuştur.


[1] Halim Tugay Madanoğlu, Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun Anıları, Kaynak Yayınları, 2019, İstanbul, s. 23 vd.

[2] Cengiz Atlı,  Kore Savaşı ve Kore Savaşına Iğdır’dan Katılanlar, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 1, Cilt 16, Haziran 2014, s. 438

[3] TC. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Arşivi (ATASE Arşivi), Kore Savaşı Koleksiyonu, Adet: 1-10, Dosya: 1, Fihrist: 5-1 

[4] Milliyet gazetesi, 28 Ağustos 1954, s. 2

[5] Milliyet, 30 Ağustos 1957,  s. 5

[6] Ali Fuad Başgil, 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri Görüp Yaşadıklarım, Yağmur Yayınevi, 2008, İstanbul, s. 157

[7] Milliyet, 14 Haziran 1960, s. 3

[8] Barış Kenaroğlu, Cumhuriyet Senatosu’nda Milli Birlik Grubu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006, İstanbul, s. 123

[9] Kenaroğlu, a.g.t, s. 126

[10] Ümit Özdağ, Menderes Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri ve 27 Mayıs İhtilali, Boyut Yayıncılık, 1997, İstanbul, s. 84-86

[11] Özdağ, a.g.e, s. 110

[12] Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı, Demirkırat Bir Demokrasinin Doğuşu, Can Yayınları, 2016, İstanbul,  s. 192, 193

[13] Birand, Dündar, Çaplı, a.g.e, s. 227, 228

[14] Cevat Oktay, Cemal Madanoğlu İnkılabı Anlatıyor, Ülkü Matbaası, Ankara, s. 10

[15] Özdağ, a.g.e, s. 112

[16] Dündar Seyhan, Gölgedeki Adam, Hür Dağıtım, 1966, İstanbul, s. 113

[17] Ferit Salim Sanlı, 13 Kasım 1960 Tasfiyesine Giden Süreçte Alparslan Türkeş ve Milli Birlik Komitesi İçinde İhtilaf, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Sayı 27, Bahar 2018,  s. 225

[18] Oktay, a.g.e, s. 15 

[19] Madanoğlu, a.g.e, s. 313, 314

[20] Birand, Dündar, Çaplı, a.g.e, s. 258

[21] Kamil Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, Gürer Yayıncılık, 2007, İstanbul, s. 160

[22] Levent Börklüoğlu, 27 Mayıs Askerî Darbesi Sonrasında Ordu İçinde İktidar Mücadelesi: Milli Birlik Komitesi ve Silahlı Kuvvetler Birliği, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Cilt 1, Aralık 2017,  s. 21

[23] Numan Esin, Devrim ve Demokrasi Bir 27 Mayısçının Anıları, Doğan Kitap, 2005, İstanbul,  s. 220

[24] Erdoğan Örtülü, Üç İhtilalin Hikayesi, Ayyıldız Matbaası, 1966, Ankara, s. 112

[25] Örtülü, a.g.e, s. 113

[26] Orhan Erkanlı, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, Baha Matbaası, 1972, İstanbul, s. 183

[27] Ali Gevgilili, Yükseliş ve Düşüş, Bağlam Yayıncılık, 1987, İstanbul, s. 225

[28] Talat Aydemir, Hatıratım, Yapı Kredi Yayınları, 2017, İstanbul  s. 251

[29] Ültimatomda yer alan maddelerde; Korgeneral İrfan Tansel’in eski görevi olan Hava Kuvvetleri Kumandanlığı’na iade edilmesi; Milli Müdafaa Vekili Muzaffer Alankuş’un, Kara Kuvvetleri Komutanı Celâl Alkoç’un, II. Ordu Komutanı Şefik İlter’in ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Zeki Özek’in emekliye sevk edilmesi; Hava Kuvvetlerinde SKB’ye karşı olanların, İrfan Tansel’in tanzim edeceği listeye göre emekliye sevk edilmesi; Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun Örfî İdare Kumandanlığı’ndan ve Osman Köksal’ın Muhafız Alayı Kumandanlığı’ndan alınarak sadece MBK’deki görevlerine dönmeleri; orduda yapılacak tayin, terfi, tasfiyelere MBK’nin karışmaması istenmiştir. Ayrıca MBK üyelerinden hiçbirinin bundan sonra MBK’den tasfiye edilmeyeceğine ve istifaya zorlanmayacağına dair garanti verilmiştir. (Detaylı bilgi için bkz.: Örtülü, a.g.e, s. 119)

[30] Berk Erdem, Sena Duman, Pınar Pehlivan, 27 Mayıs 1960 Darbesi Raporu, 2014, s. 118

[31] Gevgilili, a.g.e, s. 226

[32] Örtülü, a.g.e, s. 122

[33] Karavelioğlu, a.g.e, s. 161

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir