Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Yüz Kızartıcı Bir Olay İslam’a Mal Edilebilir Mi?

Bugünlerde yine bir tarikat skandalıyla karşı karşıyayız. Uşşaki diye bilinen tarikatın şeyhi (Fatih Nurullah), toplumda büyük yankı uyandıran, toplumca hoş görülmeyen, toplumun duygularını inciten, küçük düşürücü, utanç verici bir olayla gündeme geldi.
Her ne kadar Uşşaki tarikatı, “Fatih Nurullah’ın tarikatımızla bir ilişkisi yoktur” dese de bugün için bir kıymet ifade etmez. Bu reddiyeyi daha önce “elimi öpen cennete gider” gibi tevhit ve ahlak dışı konuşmalarla insanları saptırırken yapmalıydı.

Bu olay üzerine sosyal medyada hatırı sayılır kimseler (!), “İslam’da kız çocuklarını nikahlamanın sınırı yoktur; beşikteki kız çocuğu bile hikahlanabilir ve Hz. Muhammed ile Hz. Aişe evliliği böyle olmuştur. Dolayısıyla Fatih Nurullah’ın, ailenin rızasıyla küçük yaşta bir kız çocuğunu nikahına alması İslam hukukuna uygundur” şeklinde yorumlar okuyunca, “küçük yaştaki kızların evlendirilmesi” ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istedim.

Hemen belirtelim ki rivayetlerden hareketle pek çok kişi küçük yaştaki kızlarla nikah kıymanın İslami olduğunu sanmaktadır. Bunun kanıtı olarak maalesef Nebi as’ı göstermektedirler. Evet, maalesef Nebi as zamanında ve sonrasında çocuk yaştaki kızlarla evlenmeyi din zan edip halen bu geleneği sürdürenlerin sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu düşünüyorum.

Nebi as zamanında ve sonrasında çocuk yaştaki kızlarla evlenme meselesini, iki yönden ele almak gerekir.

1.Böyle bir uygulama (yaşam biçimi) tamamen Arap örfüne dayanmaktadır. Bilindiği gibi, toplumların kültürleri, örf-adetleri, gelenek-görenekleri çoğu zaman birbirinden farklıdır. Evet, Arabistan gibi sıcak iklimlerde evlilik yaşı daha erkendir. Dolayısıyla o bölgelerde yaşayanlar daha erken yaşlarda evlenmişlerdir.

2.Başta Hz. Aişe olmak üzere diğer sözü edilen kızların 6-12 yaşlarında evlendiği ile ilgili rivayetler kabul edilemez. Kendi şeref ve haysiyetini taşımayanlar hariç, hiç kimse o yaştaki kızını evlendirmeye kalkışmaz ve o yaştaki kızla da kimse evlenmez. Hele Allah tarafından elçi olarak görevlendirilmiş biri (Muhammed as) asla evlenmez. Hz. Aişe’nin dokuz yaşında evlendiğini Buhari değil, tüm rivayet kaynakları da söylese, doğru kabul edilemez; zira Muhammed as böyle bir hataya teşebbüs etmiş olsaydı, mutlaka Rabbi tarafından düzeltilirdi. Zeyd evliliğinde olduğu gibi.

Muhammed as’ın elçi olduğuna inanan kimse, ona güvenir; onun Kur’an’a aykırı hareket etmediğine de inanır; ona kefildir; ama Hz. Ömer’e ve diğerlerine güvenmek zorunda değildir. (Rivayete göre Hz. Ömer de güya Hz. Ali’nin kızı Ümmü Külsüm ile 8-10 yaşlarında evlenmişti)

Din, Kur’an kitabının ilke ve kurallarıdır. Rivayetler (hangi hadis çeşidi olursa olsun) Kur’an’a ve akla/bilime uymadığı takdirde –kaynağı kim olursa olsun- doğru kabul edilemez, Nebi’ye isnad edilemez ve alınamaz; zira Resulullah, “din” olarak tamamen Kur’an kitabına bağlı olarak hayatını sürdürmekteydi. Asla onun dışına çıkamazdı.

Peki Sahabe döneminde ve sonrasında küçük kızlarla evlilik yapılmamış mıdır? Bütün bu rivayetler yanlış mıdır?
Elbette küçük yaştaki kız çocuklarla evlenenler olmuştur. Bu onların yanlışları ve günahlarıdır; ancak Allah’ın vahyine mazhar olmuş bir Nebi’nin böyle bir günah işleyerek insanlara örnek (!) olması düşünülemez. Nebi elbette yanlış yapabilir; ancak bu yanlış topluma sirayet ediyorsa, mutlaka Allah tarafından düzeltilir. Nitekim Kur’an’da örnekleri mevcuttur.

Özetle şunu belirtmek istiyorum ki toplumların örfünü -özellikle de Arap örfünü- ve ataların gelenek ve göreneklerini din saymak veya Allah’ın indirdiği din ile karıştırmak büyük bir zulümdür. Kim, hangi haltı işliyorsa işlesin; ama Nebi as’ı kendine payende yapmasın. Onun da çocuk yaştaki kızlarla evlendiğini söyleyerek kendine yol açmasın. Bu iftirayı yapanlar ağır bir vebal altında olduğunu unutmasınlar; nitekim o, Allah’ın Kur’an’da belirttiği ilkeler dışına asla çıkmamıştır.

Maalesef tarih boyunca her türlü rivayet, rivayetperestler tarafından Kur’an’ın ilkeleri üzerine çıkartıldı. Kur’an mehcur bırakıldı. Allah’ın ne istediği bu rivayetperestlerin umurunda olmadı. Onlar, “biz Kur’an’ı anlamayız; ancak gelen rivayetlerle dinimizi anlarız” demektedirler.

İşte, Vahiy, akıl ve bilim yerine rivayetler yer alırsa, daha çok rezilliklere şahit olacağız. Kimileri Allah ile kimileri de Resul ile görüştüğünü, kimilerinin toplantılarına Resulullah’ın geldiğini, kimilerin bacıları Nebi’yi meydanlarda gördüğünü, kimilerine Allah tarafından yazdırıldığını, kimileri müritlerini kibrit kutusuna doldurarak hesaptan kaçırdığını, kimileri Halidi kolundan olanları kurtardığını, kimileri İsa, kimileri de mehdi olduğunu dillendirip halkı aldatmaya devam edeceklerdir.

Sonuçta bilinmelidir ki Kur’an kitabı ve onun uygulayıcısı olan Resul’e tabi olmayıp mehdiyat, zuhurat, israiliyat, mesaihat, rüya, tılsım, büyüleyici söz ve haller gibi uyduruk rivayet ve bilgilerle hareket edenler kendilerini yakacakları gibi, peşi sıra takılanları da heder edeceklerdir.

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

1 Yorum

  • Mustafa Yüce
    Mustafa Yüce

    Değerli hocam hakikaten yazdığınız yazı gönlümüzü ferahlandırdı…Kalemininize ve bilginize kuvvet…Değerli Müdürüm cehalet ve bilgisizlik o kadar arsızlaşmış ki… Cübbe ve sakal bırakan bir yığın sahtekar maalesef alimve Şeyh olarak dolanıyor ve mürid topluyor …Bu iklimde çok taraftar bulabiliyor…Yaptıkları her rezillik islama mal ediliyor…Ali Kalkancı Adnan Oktar vb …

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir