Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Siyasette Nebevi Kurallar

Allah (c.), insanlığa gönderdiği dinin hayata hâkim olmasını istemiştir. Dininin ve peygamberlerinin mahkûm olmasını istemediğini şu ayetle açıklamıştır: “هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ” “Allah, müşrikler beğenmeseler de (kendi) dinini bütün dinlere (hayat tarzlarına) üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile göndermiştir.”[1] Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler, tarihte egemenlik mücadelesi vermişlerdir. Fakat bu peygamberlerden Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. Süleyman ve Hz. Muhammed (s.) birer “Medine” kurabilmişken birçok peygamber de bir “Medine” kuramamıştır.
Hz. Muhammed (s.), Mekke’de gece gündüz çalışmış, fakat toplumunu olumlu yönde dönüştürerek Mekke’de İslam’ı belirleyici bir güç hâline getirememiştir. İslâm dini için yeni var olma alanı ve hayata müdahale yerleri arayan Hz. Peygamber (s.), Habeşistan dâhil çevre ülkelerde hicret yurdu aramasına rağmen, stratejik olarak hiçbirine gönlü yatışmamıştır. Allah Teâlâ’nın, Medinelilerin gönlünü İslâm’a açmasıyla beraber Resulullah (s.), önce arkadaşlarını Medine’ye göndermiş sonra da kendisi hicret etmiştir.

Medine’de kısa sürede İslâm yayılmış ve Müslümanların sayısı artmıştır. Siyasal birliğe ihtiyacı olan Medine halkı; (Müslümanlar, Yahudiler ve diğerleri) Hz. Muhammed’i devlet başkanı olarak kabul etmişlerdir. Böylece Resulullahın hayatında etkin siyasal süreç başlamış ve devlet başkanı olmuştur.

Kur’an-ı Kerim, siyasi alanda başarılı olmanın yolunu “işi ehline vermek”[2], “insanlar arasında adaletli davranmak”[3], “Allah’ın ve Resulünün emirlerine göre hareket etmek”[4], “her türlü günahtan uzak yaşayarak emanete layık olmak”[5], “halkla istişarede bulunmak ve topluma karşı kaba ve katı olmamak”[6] şeklinde belirlemiştir. Hz. Peygamber de, Kur’an-ı Kerim’den anladıklarına ve uygulamalarına göre ideal bir yönetimin kurallarını belirlemiş ve davranışlarıyla bu alana çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kendisi, iki yardımcısı durumunda olan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’le çokça istişarede bulunmuş ve “Sizin ikiniz bir konuda ortak karara varırsanız ben size muhalefet etmem.”[7] Buyurarak istişarede çoğunluğun kararının bağlayıcılığına vurgu yapmıştır. Büyük hadis âlimi Ebu Hureyre (r.) de (ö.59/679) “Ben, Hz. Peygamber kadar istişare yapan başka bir insan görmedim.”[8] Demek suretiyle onun, mü’minlerin görüşüne verdiği değeri anlatmıştır.

Ömrü boyunca işleri ehline vermeyi prensip edinen Hz. Muhammed (s.), “Yönetimde işler ehline verilmediğinde kıyameti bekleyin.”[9] Buyurmuştur. Yönetime ehil olduktan sonra, “Habeşli bir köle bile olsa, Allah’ın kitabına göre davranmak kaydıyla onu dinleyin ve itaat edin.”[10] Tavsiyesini yapmıştır.

Hz. Peygamber, yönetimde adalet prensibini ilke edinmiş ve idarecilerine de adaletle ilgili öğütler vermiştir. Bu çerçevede “Adaletli yöneticilerin kıyamet gününde Allah’ın koruması altında olacaklarını”[11] ve “İlahî huzurda nurdan minberler üzerinde oturacaklarını”[12] müjdelemiştir. Yöneticilerin, “hediye almamalarını”[13], “halka yalan söylememelerini”[14], “kesinlikle zulmetmemelerini”[15] ve “yönetici olarak halka kapılarını kapatmamalarını”[16] tembih etmiştir. “Müslümanların yönetimini ele aldıktan sonra, halkına nasihat etmeyen idarecilerin cennetin kokusunu bile alamayacaklarını”[17] söylemiştir.

Yöneticilerini uyaran Hz. Muhammed (s.), yönetilen durumundaki ümmetine de; “Allah’a isyanı emretmedikçe yöneticilerine itaat etmelerini”[18], “İdare edenlerin zulümlerine ve haksız uygulamalarına yardımcı olmamalarını, onların yalanlarını tasdik etmemelerini” söylemiştir. Eğer halk “haksızlara ve haksız uygulamalara yardımcı olur, onların yalanlarını doğrularlarsa böyleleri ile cennette olamayacağı”[19] uyarısını da yapmıştır.
Hz. Peygamber, Allah’tan aldığı emirle dini hâkim konuma getirmiş ve siyaset adamlarının örnek alacağı sayısız uygulamada bulunmuştur. Özel araştırmalarımız neticesinde, adil devlet yönetimiyle ilgili Hz. Peygamber’den yüzlerce rivayetle karşılaştık. Bu rivayetler hadis kitaplarının değişik baplarındadır. İsteyen araştırmacılar bu rivayetlerden yola çıkarak İslam’ın nasıl bir siyaset modeli emrettiğini bulabilir ve ümmetle paylaşarak, Müslümanları hem dünya ticaret merkezli yörünge siyasetinden uzaklaştırabilirler hem de siyasete bağlı parçalanmış din pratiğinden bizleri kurtarabilirler. Çünkü siyasetteki ideolojik tercihlerle politeist inanç arasında yakın bir ilgi vardır. Hz. Peygamber’in Kur’an merkezli siyasi uygulamaları yeniden araştırılıp insanlığa deklare edilmediği için Müslüman gençler ideolojik tercihlerle moderniteye geçiş yapıp tercihte bulundular. Kapitalizmi veya sosyalizmi tercih ettiler. Bu tercihin din değiştirme olduğunu kavrayamayan sözde İslâm uleması yeni siyaset projeleri hazırlamayarak böylece onların irtidatlarına ortak oldu. Elimizdeki en eski ve dar çerçeveli “Ahkâm-ı Sultaniye’nin” dışında yeni çalışmaların yapılmaması bütün Müslümanlar için en büyük eksiklik ve vebaldir.

Hz. Peygamber (s.), yönetimi elinde tutarken hem uygulamaları hem de öğütleriyle idarecilere örnek olmuştur. Hayatın hiçbir alanını boş bırakmayan Allah Resulü, yönetim alanını da boş bırakmamıştır. Amaç; evrende her türlü kötülük, çirkinlik ve anarşiye son vererek yeryüzünü daha yaşanabilir hâle getirmektir. İnsanlığı adaletle ihya etmektir. Dinin siyaset dâhil hayatın hiçbir alanını boş bırakmadığını insanlığa göstermek ve sekülerizme geçit vermemektir.

[1] Tevbe 9/33; Ayrıca bak: Fetih 48/28, Saf 61/9.
[2] Nisa 4/58.
[3] Nahl 16/90.
[4] Nisa 4/59.
[5] Enbiya 21/107.
[6] Âl-i İmran 3/159.
[7] Ahmed, Müsned, IV, 226.
[8] Tirmizi, 34, Cihad, Had No: 1714, IV, 214.
[9] Buhari, 3, İlim, 3, I, 21.
[10] Nesai, Beyat, 39, Had No: 26, VII, 154.
[11] Malik, Muvatta, 51, Şağr, V, II, 953.
[12] Nesai, Edebülkâdi, 49, Had No: 1, VIII, 221.
[13] Abdurrezzak, Musannef, Had No: 14664, VIII, 147.
[14] Nesai, Zekât, 23, Had No: 77, V, 86.
[15] Tirmizi, 4, Ahkam, Had No: 1329, III, 817.
[16] Tirmizi, 6, Ahkam, Had No: 1332, III, 619.
[17] Ahmed, Müsned, V, 27; Müslim, I, İman, 63, Had No: 229, I, 126.
[18] Buhari, 93, Ahkam, 43, VIII, 122; Nesai, Beyat, 39, Had No: 1, VII, 138; Ebu Davut, 9, Cihad, 96, Had No: 2626, II, 93.
[19] Ahmed, Müsned, VI, 396.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir