Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 18, 2024

Diktatör Erdoğan…

Dünya siyaset tarihine bakacak olursak nice liderlerin ve devlet adamlarının Diktatörlükle itham edildiğine tanık olmuşuzdur. Birçok siyasi lider farklı coğrafyalarda farklı suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Kimisini faşistlikle kimisini ise kitlesel katliamlarla itham etmişlerdir.

Bugün siyaset tarihinin tozlu raflarını karıştırdığımızda karşımıza gün ışığı görmemiş bilgi ve belgelerin çıktığına tanık oluyoruz. 20. Yüzyılın en etkili 15 liderine göz atacak olursak birçoğunun diktatörlükle suçlandığını görebiliriz.

Küba devriminin iki aktörü Che Guevara ve Fidel Castro, İspanya’da General Franco, Hindistan’da Gandhi, Almanya’da Hitler, İtalyan Mussoloni ve Rusya’da Stalin başlıca liderler olarak sayılabilir. Kimileri tarafından şiddetle savunulan kimileri tarafından ise yerden yere vurulan bu liderleri Diktatör olup olmadıklarını neye göre sınıflandıracağız?

Diktatör kimdir? Bir siyasi lidere neden Diktatör denir? Meselenin asıl iç yüzü aslında burada yatıyor. Bir zümreye göre özgürlük savaşçısı veya devrimci olan siyasi lider diğer bir zümreye göre baskıcı ve zorba olarak tanımlanabiliyor.

Bu konu ile ilgili birçok örnek verebiliriz. Yakın zamanda Amerika öncülüğünde ki Küresel Güçler Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i kendi milletine düşman edip mantık dışı bir suçlama ile darağacına götürdüler. Küreselcilerin tek emeli kendilerine karşı onurlu ve dik duruş sergileyen Devlet Adamlarını devre dışı bırakmaktır.

Bunun yanı sıra coğrafyalarda yer alan yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirip geçmişten kalan sömürgeci zihniyetlerini pratiğe dönüştürmektir. Küreselcilerin alışılmış sömürü düzeni böl parçala yut iken artık devletleri kendi içinde muhalif yapıları kukla haline getirip tahrik etmek suretiyle iç ayaklanmalar çıkararak darbeye sevk etmektir.

Şeytan’ın dahi aklına gelmeyen yöntemleri kullanmak suretiyle aynı vatanda aynı bayrak altında yaşayan milletleri kutuplaştırmak suretiyle emellerine ulaşmışlardır. Küresel güçler son yıllarda bu ve benzeri farklı yöntemler ile dünya siyasetine yön vermişlerdir.

En son Mısır’da Şehit Muhammed Mursi benzer yöntemlerle anti demokratik bir şekilde devre dışı bırakılmıştır. Yine Libya’da Muammer Kaddafi yine kendi halkı tarafından katledilmek zorunda bırakılmıştır.

Dün Kaddafi’yi öldüren halk bugün çok ama çok pişman. Ancak son pişmanlık fayda etmiyor. Kaddafi Yönetimini Diktatör olmakla suçlayan Vahşi Küresel Güç bugün seçimle iş başına gelen Saraç Hükümetini aynı senaryo ile devre dışı bırakma gayreti içerisinde. Türkiye’nin müdahalesi ile Libya halkı kendi kaderini etme fırsatı bulacağa benziyor.

Sömürgeci Batı asla işgal ettikleri ülkelere huzur götürmemişlerdir. Demokrasi götürme adı altında ülkeleri önce liderlerine düşman yapıp ardından yakıp yıktıktan sonra yeniden inşası için parsel parsel pazarlamışlardır.

Bugün Türkiye’de son günlerde sıkça gündeme getirilmeye çalışılan bir konu olması nedeniyle yazma gereği hissettim. Fransa’nın henüz olgunlaşmamış Ergen Devlet Başkanı Macron söylemi Batının Vahşi ve Kahpe yüzünü tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

Ne diyor Aciz Macron Efendi; bizim sorunumuz Türk Milleti ile değil Erdoğan ile diyor. Zeka testine muhtaç bir cümle kuruyor! Peki bu cümleyi kuran zatı muhterem Erdoğan ile ne sorun yaşıyor? Erdoğan ile ne gibi bir alışverişi var. Yani iki tüccar arasında yaşanan bir sorun mu bu? Yine sormakta fayda görüyorum.

Siz hiç bu Sömürgeci Batı’nın gerçekten bir Diktatöre Diktatör dediğini duydunuz mu?

Erdoğan’ın Türkiye’de demokratik teamüller çerçevesinde % 86.24 lük bir katılımın olduğu seçimde halkın % 52’sinin oyu ile seçilmiş bir Devlet Başkanı! Hani deyim yerinde ise başka söze gerek var mı? Kendisine oy vermeyen kitlelerin dahi saygı duyduğu bir Dünya Lideri.

Bu mu Diktatör? Halkın yüksek bir yüzdesinin teveccühünü kazanmış bir lidere Diktatör demek en hafinden Şeytan’ın Avukatlığına soyunmaktır.

Buna rağmen ergen siyasetçi Macron ve benzerleri diş geçiremedikleri Erdoğan’a ahlak dışı yöntemlerle saldırıyorlar. Siyonizm ve Sömürgeci Batı’nın kuyruk acısını biliyoruz. Ne Siyonistler “One Minute” olayını unuttular ne de Sömürgeci Güçler “Dünya 5 ten Büyüktür” ifadesini hazmedemediler.

Bu yüzdendir ki haksızlığı dile getirip Kimsesizlerin Sesi olan Erdoğan için Diktatör ifadesi kullanmayı marifet olarak görüyorlar. Unuttukları bir şey var. Bu Aziz Millet kimin Diktatör kimin Lider olduğunu 15 Temmuz 2016 gecesi tüm dünyaya gösterdiler.

O gün Türkiye’de sokağa inen bu millet emin olun yeri gelirse Paris dahil dünyanın her şehrine yalın ayak yürüyebilir. Ne Macron ne de bir başka sözde lider bu milletin tavrını test etmeye kalkışmasın.

Türkiye’nin son yüzyılına damga vuran bir lidere Diktatör diyenlerin tek amacı ayağa kalkan Türkiye’den yana olan korkularıdır. Cephede kazanılan zaferlerin masa başı oyunları ile ters düz edilmesine karşı olan liderin adıdır Erdoğan.

Türkiye’nin Sağlık ve Savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda dünyaya örnek teşkil eden göstermiş olduğu gelişmeler Sömürgeci Batı devletlerini rahatsız etmektedir. Türkiye Erdoğan sayesinde üzerinde oyun oynanan değil Oyun Kurucu ülke konumuna gelmiştir.

Yakın zamanda uluslararası siyasette meydana gelecek olan gelişmelerin bu söylediklerimin ne denli yerinde olduğunu sizlere anlatacaktır.

Bu yüzden diyoruz ki; Erdoğan demek Türkiye demektir, Türkiye demek Erdoğan demektir.

Selam ve dua ile…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir