Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Aşka Aşk Gerek

İnsan sade kuru bir topraktan değil çamurdan yaratılmıştır. Bu şu demektir. Kuru toprak, adı üstünde kurudur. Hiçbir vasfı, canı ve özelliği yoktur, ölüdür. Toprağın insan olarak hayat bulması için, içinde bir takım değerlerin bulunduğu harç ile toprak karılır, çamur haline getirilir. İnsana hayat veren bu harç bütün âlemdeki ve dünyadaki canlı, cansız tüm varlıklardan bir parça alınarak hazırlanmıştır. Bu sebeple insan tüm âlem ile arasında büyük bir bağ vardır. İnsan küçük bir âlem, âlem ise insanın açılmış halidir. İnsan dünyanın küçük bir misalidir. İşte bu bağ bizi dünyadaki tüm varlıklara muhtaç eder.


Önce, Yüce Yaratıcımız Cenab-ı Allah ve sonra diğer varlıklarla aramızdaki en büyük bağ ve yaratıldığımız topraktaki harcın en önemli katkı maddesi aşktır. Biz aşk ile yaratıldık, aşk ile hayatımızı sürdürürüz ve aşk ile hayata tutunuruz, aşk ile hayatın anlamını idrak ederiz, aşk ile birbirimizi severiz ve aşk ile tüm varlılarla hayatımızı kavgasız, gürültüsüz, birbirimizin hakkına tecavüz etmeden beraberce sürdürür gideriz.


Allah bizi Rahman isminin tecellisiyle yaratmıştır. Rahman isminin en büyük tezahürü, özelliği sevgidir, şefkattir ve muhabbettir. Bunların birleşimine de aşk deriz. Bu sebeple büyüklerimiz. “ Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammed’ siz muhabbetten ne hâsıl? Zuhurundan Bezm-i âlem oldu vasıl.” Önce Allah sevgisinden ve muhabbetinden Peygamberimizin ruhunu yarattı. Sonra O muhabbetten Hz. dem’i yaratarak Rahman isminin tecellisi aşk, muhabbet, sevgi ve şefkatini üfleyerek ruha can verdi. O üflenen can, insan bedeninde insana insanlık vasfını ve hayatını kazandırdı. Sonra can, aşk ile yoğrularak başta Allah olmak üzere tüm âlem, canlı ve cansız varlıklarla sanki hepsiyle birleşip bir beden olmuş gibi uyumlu ve dünya dengesini, düzenini bozmadan hayatını devam ettirir. Aşkın olmadığı, sevginin tükendiği, muhabbetin dillerden silindiği, şefkatin sinelerden kaldırıldığı zaman dilimlerinde ise insan ile Allah ve doğa arasında bir kopukluk bir intizamsızlık ve kin, nefret meydana gelir.
Aşkın vücut bulup bir kalıba girmesi ve yaşaması için bir yer lazım. O yer veya mekân gönüldür. Gönül kalbin haz kısmıdır. İnsan hissettiği, özellikle manevi zevkleri ve mutlulukları gönül vasıtası ile yaşar ve idrak eder. İnsan kalbi attığı müddetçe yaşar, kalp de gönlün zevkten zevke atmasıyla hayat bulur. Gönlün madeni, yakıtı ve canı aşktır. Aşk ne kadar büyük, fedakâr, cefakâr olursa, gönül de o kadar büyür ve haz iklimlerinde doruğa çıkar. Gönül aşkla kendini ne kadar doldurursa aşkın sırlarına erer. Benlik sarayından aşkının, maşukunun derme çatma kulübesinde saadete erer. O kulübede yokluk perdesini sıyırarak Var’ın (Allah) varına ulaşır. Her şeyde Allah’ı görmeye başlar. Kâinatın sırları kendine açılır. Artık tüm bedenine, gönlüne dünya ve Allah girmiştir. Allah ‘’Ben, kâinata, yere göğe sığmadım, fakat müminin kalbine sığdım.’’ Buyurmuştur. Böylece insan bedeni, canı ve kendisi değildir. Artık gönlü ile uyur, yer, içer, gezer ve zikreder.


Aşk, varlığını devam etmesi için aşka ihtiyacı vardır. Aşk güneş gibidir. Nasıl güneş, aralardaki tüm perdeleri kaldırıp bedenini ona sunanı yakar ve güneşle kendi arasında perdeler koyup kendine gölge yapanı yakmaz ise aşk da kendinden, benliğin tüm diretmelerinden ve baskılarından sıyrılıp aşığın aşkı için yaşaması, kendisi için değil aşkının bedeni için yemesi içmesi aşkın varlığına aşk katar, güç, kuvvet katar. şık, için için yanar. Bu odun ateşinde yanmak değildir. Aşk içinde aşkı yaşamak demektir. şık maşukuna kavuşmak için nice cefa ve çileler çeker. Fakat maşuku acımasız bir zalim gibi kendine atılan her bir adıma karşılık o on adım uzaklaşır. şık kavuşamamanın acısını, sızısını gönlünde hissettikçe yanar. Yandıkça aşk ateşi daha da alevlenir. şık o ateşte erir, kavrulur ve pişer. Tüm benliğini, kişiliğini yitirmiş olarak aşkına kavuşur. şık ve maşuk bir olmuştur artık. Aşığın dili, sözü, özü maşuktur.
İşte aşka aşk gerek. İnsan çamurdan yaratılmıştır. Çamurun harcını mükemmelleştiren can veren maden veya katkı ya da siz ne derseniz deyin işte o şey aşktır. Aşk, Allah’ın rahman isminin tecellisidir. Allah Rahman ismiyle bizleri yaratmış, ruhundan üfleyerek can vermiş ve böylece hayat sahibi olmuşuz. Bu hayatımızdaki tüm ihtiyaçlarımızı Rahman ismiyle yani sevgi, muhabbet ve aşk ile karşılıyor. İşte o Rahman ismindeki aşkın bizler üzerinde tecellilerini görmek istiyorsak yani Allah’ın tüm lütuf ve ikramlarına, nimetlerine nail olmak istiyorsak, biz de Allah’a âşık olmalıyız. Sadece O’na yönelip O’nu istemeliyiz. Böylece Allah’ın bize olan aşkı karşılık bulur. O zaman da bizler hem bu dünyada hem de ahirette yaratılışımızdaki aşka kavuşmanın huzurunu elde ederiz vesselam.
Sözü sözlerin ustası Fuzuliye bırakalım:
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kıyl u kâl imiş ancak

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir