Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 18, 2024

Yusuf ile Züleyha: Kadının Beyanı Meselesi


Kadının beyanı konusundaki tartışmalara -ne yazık ki yanlış bir şekilde- Yusuf kıssası da dahil ediliyor. Bunun son örneği Misvak Dergisinde yayınlanan bir karikatür oldu.

Verilmek istenen mesaj şu;

‘’İşte bakın görün, nasıl ki Yusuf Nebi kadının beyanı ile zindana atıldı, siz de aynısını yapıyor ve kadının beyanını dikkate alarak birçok erkeği yok yere hapse sokuyorsunuz, bu yaptığınız Kur’ana aykırıdır…’’

Öncelikle mevcut kanunlarımızın Kur’ana aykırı olmadığını (içinde Kur’ana aykırı hiçbir maddenin bulunmadığını) iddia eden biri varsa hemen ona bir psikiyatri randevusu alalım. Ama yoksa, ki bildiğim kadarıyla yok, o halde İstanbul Sözleşmesi hakkındaki bu feveranın nedeni ne? TC kanunları ilk kez İstanbul Sözleşmesi ile mi Kur’ana aykırı hale geldi? Tabiri caiz ise “bekareti bozan”! İS mi oldu yani?

Ayrıca evet beyan konusunun İS ile bir bağı var ama bu konu öncelikle yargıtay kararları ile şekillenen bir hukuk ilkesidir. Nitekim uygulama detayları da 6284 sayılı yasa ile düzenlenmistir, İS ile degil. Ve beyan sadece siddet/tehdit olgularında (tehlike halinde) tedbir kararı için dikkate alınır, ceza kararı için degil(özel bazı haller hariç). Ama tekrar edeyim, bu durum İS ile degil kanun ile düzenlenmiştir, dolayısıyla eğer varsa bir hata ilgili kanunda değişiklik yapılabilir.

Kaldı ki beyan konusu ile Yusuf kıssası arasında yapılan ilişkilendirmeler yanlıştır.
Çünkü ne Yusuf kadının beyanı ile zindana atılmıştır ne de günümüzde sadece kadının beyanı ile hapse atılan bir erkek vardır. Bu iddiaların her ikisi de yanlıştır(beyan konusundaki hukuki durum hakkında önceki paylaşımlarıma da bakılabilir).

O halde bu iddia sahipleri Yusuf kıssasını okumadıkları (veya anlamadıkları) gibi güncel kanunları da okumuyor veya anlamıyorlar. Ama o kadar maharetliler ki, -birazdan nakledeceğim- Allah’ın apaçık ayetlerini anlamadıkları halde beşerî metinlerdeki arka planı!, bizim göremediğimiz gizli şifreleri! ve art niyetli kurguları hemen anlayabiliyorlar! Bravo onlara!

Gelin şu kıssanın ilgili bölümlerini birlikte hatırlayalım;

Yusuf ile kadın (Züleyha) ikisi birlikte kapıya doğru koşuyorlar. Kapıda kocası olan kral/melik ile karşılaşınca kadın diyor ki; “Ailene kötülük etmek isteyenin cezası nedir? Zindana atılmaktan başkası var mı? Belki de acıklı bir azap gerekir ona değil mi?” Tabi buna karşı Yusuf da “Hayır, benden yararlanmak isteyen odur (ben masumum)” diyor.

Peki kral kadının bu beyanını doğru mu kabul ediyor? Yani Yusuf’u bu beyana dayanarak mı zindana atıyor? Tabi ki hayır. Önce mahkeme kuruluyor ve kadının ailesinden bir bilirkişi/uzman, ‘’gömlek arkadan yırtıldıysa Yusuf haklı, kadın yalancıdır’’ diyor. Kral gömleğin arkadan yırtıldığını görünce de diyor ki “Bu, sizin oyunlarınızdandır. Siz kadınların oyunu gerçekten büyük olur.’’ Yani yargılama sonucunda Yusuf’un masum olduğu anlaşılıyor. Ama kadının statüsü nedeniyle kendisine ‘’Ey Yusuf! Sen bu olayı unut gitsin, -kimseye anlatma bunu-’’, kadına da ‘’Sen de günahın için isitiğfarda bulun. Çünkü sen günaha girenlerden oldun’’ deniyor (12/25-29)

Özetle yargılama sonucunda Yusuf’un masum, kadının ise müfteri olduğu tescil ediliyor. Yani Yusuf zindana atılmıyor. Fakat bundan sonra da olayın ikinci perdesi başlıyor.

Züleyha, aleyhinde dedikodu yapan kadınları saraya davet edip de Yusuf’u karşılarına çıkarınca, onlar ellerini kesiyor ve hayranlıkla ‘’haşa bu insan değil, olsa olsa şerefli bir melek’’ diyorlar ya, Züleyha da “İşte hakkında beni kınadığınız kişi bu, vallâhi, ben onunla gönlümü eğlendirmek istedim ama o mâsum bir tavırla bundan çekindi. Fakat eğer kendisine emrettiğimi yapmazsa, -bak görün ben ona ne yapacağım- yemin ediyorum onu zindana tıktıracak ve horlananlardan olacak.” diyor (12/32)

İşte bunun üzerine Yûsuf da diyor ki; “Rabbim! Zindan bana bu kadınların beni çağırdığı şeyden daha sevimlidir. Sen onların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben o zaman onların ayartmalarına kapılır ve cahillerden olurum.”(12/33).

Görüldüğü üzere Yusuf burada sadece Züleyha’dan bahsetmiyor, çünkü artık diğer kadınlar da olayın içinde. Onlar da Yusuf’u ayartmaya çalışıyorlar. Nitekim bunu kralın daha sonra bu kadınlara sorduğu “Yusuf’u baştan çıkarmak istediğiniz zaman nasıl bir karşılık gördünüz?”(12/51) sorusundan da anlıyoruz.

İşte Yusuf onların bu ayartmalarına kapılıp gitmekten -bir cahillik yapmaktan- ise ‘’zindana gireyim daha iyi’’ diyor. Hatta bunun için dua ediyor. Allah da onun bu duasını kabul ediyor;

‘’Rabbi duasını kabul etti de onu kadınların oyununa getirmedi. Çünkü O, dinler ve bilir.’’(12/34)

‘’Nitekim (aziz ve adamları) bütün belgeleri gördükleri halde Yusuf’u bir süreliğine hapse atmanın uygun olacağını düşündüler (ve attılar).’’(12/35)

Yani Allah çoğu kez olduğu gibi Yusuf’un bu duasının kabülunu de kulları üzerinden gerçekleştiriyor.

Evet, bu kıssadan alınacak çok mesaj var. Ancak öncelikle şunun bilinmesi gerekir. Bu kıssada örnek alınacak olan ne kral ne de Züleyhadır, Yusuf’un davranışları ve Kur’anın verdiği mesajlardır.

Örneğin Kur’anın olaya tanık olmayan bir kişiyi -bilir kişi olması nedeniyle- ‘’şahit’’ olarak nitelemesi çok anlamlıdır. Bu durum, DNA analizi, sperm örneği, uzman raporu vs gibi kriminal belgelerin ve Adlî Tıp raporlarının şahit kabul edilebileceğini gösterir.

Eğer bu böyle kabul edilmez ve ‘’Kur’an zina isnadının sübut bulması için 4 şahit istiyor’’ denerek illa 4 insan-tanık aranırsa, örneğin kendisine tecavüz edilen, genital bölgesinde bir erkeğin spermi, tırnaklarında DNA’sı, kamera kaydı vs bulunan… ama şahidi bulunmayan bir kadının beyanına itibar edilemez’’ denir ki bugün söylenmek istenen de adeta budur. Peki bu Kur’ana uygun mu? Tabi ki degil.

Ayrıca Kur’an 4 şahidi, eğer zina isnadında bulunulan kişi kadın ise -yani bu isnad bir kadına yapılıyor ise- şart koşuyor. Eğer 4 şahit yoksa isnadı yapan kişi müfteri kabul ediliyor ve 80 celde/sopa cezası veriliyor.

Ama bir erkek için böyle bir isnad var ise ne yapılacak? Kur’an bunun için 4 şahit şartını koşmuyor. Bu ilginç. Ama tabi ki yargılama yapılmayacak anlamına da gelmiyor bu durum
Nitekim Yusuf kıssasında da bunun örneği sunuluyor.

Ama eğer bu isnadı bir erkek karısı için yapıyorsa ve kadın da bunu kabul etmiyorsa hem erkeğin hem kadının beyanı kabul ediliyor ve karşılıklı olarak yeminleşerek boşanıyorlar (Liân/Mulâane);

‘’Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanların şahitliği, kesinkes doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması ile olur. Beşincisinde ise eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler. Kadından o azabı (kamçı cezasını) giderecek olan da Allah’ı şahit tutarak dört kez kocasının yalancı olduğunu söylemesidir. Beşincisinde ise eğer (kocası) doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.’’(Nur, 24/6-9)

Gördüğümüz üzere bu durumda taraflardan biri (ya erkek ya kadın) kesin olarak yalancıdır. Ama buna rağmen her ikisinin de beyanı kabul ediliyor. Hüküm buna göre veriliyor. Neden? Çünkü başka bir çare yok da ondan. Bu demektir ki, eğer başka bir çare yoksa, bazen sadece beyana göre de karar verilebilir. Ama bunun için tabi ki “olası zarar” ile “olası mağduriyet” arasında bir kıyaslama yapılır.

Mesela bir kadın bir erkeğin (kocası, sevgilisi, eski kocası vs) kendisini öldüreceğini, bu amaçla tehdit edildiğini söylüyorsa, böyle bir durumda, olası zarar (can kaybı) ile olası mağduriyet (2 gün uzaklaştırma) arasında kıyaslama yapılır ve kadının beyanına göre tedbir kararı alınabilir. Çünkü beyanın doğru olması halinde kadın öldürülecektir, nitekim öldürülmektedir, bunun telafisi mümkün değildir. Ama beyanın yanlış olması halinde sadece 2 günlük bir uzaklaştırma kararı verilmiş olur. Zaten 2 gün içinde gerekli deliller toplanmakta ve karar da bu delillere göre verilmektedir. Sadece kadının beyanına göre hapis cezası söz konusu değildir. Beyan sadece soruşturma için ve şiddet/ölüm riski halinde tedbir için dikkate alınıyor. Şahitler, kamera kayıtları, DNA analizleri, adli tıp raporları vesaire gibi herhangi bir delil olmadan asla ve kat’a hiçbir erkek sadece beyana bakılarak ceza almıyor ve hapse atılmıyor, bu konuda söylenen haberlerin hepsi yalandır, aksini iddia eden varsa sadece beyan ile hapse atılan bir erkeğin mahkeme kararını bize sunsunlar, ama gazete haberi vs değil mahkeme kararı…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir