Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

Siyasal Sefahat


“Resulullah, Kâb b. Ucre’ye, “Seni, sefihlerin yönetiminden Allah’a havale ederim” buyurmuştur. Kendisine, “Sefihlerin yönetimi nasıldır?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir. “Benden sonra gelip de getirdiğim dosdoğru yola tabi olmayan, benim hayat tarzımı hayat tarzı seçmeyen kimselerin yönetim biçimidir. Sizden kim ki onların yalanlarını tasdik eder ve zulümleri hususunda onlara uyacak olursa, onlar benden değil, ben de onlardan değilim. Ahirette benim havuzuma da onlar yaklaşamazlar… ”[1] Bu rivayet bize nebevi yönetimin dayanaklarının Kur’an ve Sünnete tabi olmak olduğunu açık ve net olarak göstermektedir. Daha doğru bir ifadeyle yönetimdeki bütün yanlışlıkların , beyinsizliğin, ehliyetsizliğin ve akılsızlığın kriteri, vahyi hesaba katmamaktır. Adres doğru gösterilince varılacak noktaya da doğruca varılır.Maalesef Müslümanlar bu kriterleri yeterince zihinlerinde canlı tutup hayatın olmazsa olmazı olarak kavrayamadıkları için siyasette rotalarını kaybettiler. Bu kaybediş onlara çok pahalıya mâl oldu. Hayatın gidişatını tayinde üst kurum olan siyasetteki rota sapması, birçok Müslümanın tercih ettiği dünya görüşüne bağlı Müslümanlıkla bağlarının kopmasına sebep olmuştur. Bu realiteyi dine bütüncül bakamayan, siyaset din ilişkisini anlamayan kariyerleri olsa da cehaletten kurtulamayan kimseler anlayamazlar. Anlayacak fehim ve firasetleri , basiret ve liyakatları da yoktur. Zaten onların bu cehaletleri ve din siyaset ayırımındaki yetersiz söylemleri kitlesel dinden dönüşlerin de asıl sebebi olup bu vehamet ötesi durumun iç yüzünü göstermektedir. Sağa sola savrulanlar kendilerini hâlâ sırat-ı müstakim üzere zannederler. Rabbani ulemanın olmayışı kitleleri uyarıcısız bıraktı. Ülkemiz akademisyenleri veya medreselileri bu konularda fikir beyan edemeyecek kadar cesaretsiz olunca batılılaşmaya bağlı siyaset tercihi dinin de rotasını ve keyfiyetini belirledi. Bu anlayışa göre Müslümanlar ancak siyasetin müsaade ettiği kadar Müslüman olabildi. Eğer yerel siyasette, yörünge siyaseti üzerine icazetli ise, yerel politika ile icazet veren kurum Müslümanlığın alanını ortak belirliyorsa Müslümanların vay haline!.. Bu ifadelerimiz bazılarına ağır gelse de durum bundan ibarettir. Bundan sonra yapılması gereken ise Yüce dinimizin siyasi konulardaki kriterlerini ortaya koyup Müslümanlar olarak ilahi mesajın bütünlüğü içerisinde yerimizi tevhidi bir bilinçle korumaktır.

[1] Abdürrezzak, Musannef, c. XI, s. 345-6; Ahmed, Müsned, c. III, s. 321; Hakim, Müstedrek, c. III, s. 546; Heysemi, Zevaid, c. VI, s. 49.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir