Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Dijital Devrim, Sosyal Medya ve Gençlerimiz

2000 yılından, yani yeni bir yüzyıla-binyıla girmenin mutluluğunun, heyecanının yaşandığı yıldan bahsediyoruz. Hatırlarım, türlü dedikodu ve iddialar vardı bu yıl ile ilgili. Daha çocuk olduğum için pek anlayamadığım bu muhabbetlerden çıkardığım sonuç, 2000 denen yılda çok büyük değişimler olacağıydı.

 2000’ler hakkında en uç tahminlerde bulunanların dahi “ters köşe” olduğu bir şey yaşadık son yirmi yılda. Buna bazıları “dijital devrim” diyor. Bu devrimin fayda ve zararları kıyaslandığında insanlık olarak ilerlediğimiz iddiası büyük bir tartışma konusu bence. Mesela 2000 yılında herhangi bir vatandaşa “2000’lerde gençler en mahremlerini sırf takipçi ve beğenilerini arttırmak için utanmazca tüm dünyanın görebileceği programlara yükleyip paylaşacak” deseydik büyük ihtimalle bize inanmayacaktı. Ya da “insanlar bilim adamlarını, alimleri, yazarları, aydınları takip etmek yerine kendilerini rezil etme pahasına şeyler yapan ve yine bu programlarda paylaşanları takip edecekler” deseydik herhalde delirdiğimizi düşünürdü. Çünkü yılın sayı değeri arttıkça, ilerlemenin olacağı düşüncesi bu akıl dışı iddiaları elbette kabul etmeyecekti. Ama bu yıllara hali hazırda şahit olan bizler, o yıllarda yaşanabileceğine ihtimal bile vermediğimiz bu vakaların bizzat şahidi oluyoruz ne yazık ki. Gençlerimizin, like/beğeni için yapamayacakları şey yok. Tabi bu acı gerçek sadece gençler için geçerli değil, yetişkinler de bu yarışın içinde iddialı bir grup olarak kendilerini gösteriyor.

 Peki, neden böyle? Beşeri bilimlerin sahasına giren bu tür konular asla tek bir nedenle açıklanamaz. Bundan dolayı disiplinler arası çalışmalarla birçok alandan uzmanla çalışmak gerekiyor. Ancak sayılabilecek birçok nedenin başında bence insanların saygınlık ve sevgi ihtiyaçlarını gerçek hayatta karşılayamaması geliyor. Bahsettiğim ihtiyaçları tatmin edebilenlerin bu tür üzücü davranışlara tevessül etmediklerini rahatlıkla görebiliriz. Örneğin alanında saygın bir bilim adamının birilerine gönderme yaparak ağır çekimle yürüdüğünü görmüyoruz. Ya da aydın bir kadın münevverin dar elbiseleriyle dişiliğini ön plana çıkararak “takipçi kasmasına” şahit olmuyoruz. İhtiyaçlarını giderebilmek adına herkes heybesinde olanı sunuyor yani. Aslında o saçma hareketleri yapan insanlarımız, insanların neden onları takip ettiğinin farkındalar. Ama olsun! Sosyal medyada takip, destek, reklam, fenomenlik, para gibi kavramlar şeref, haysiyet, onur, edep gibi kavramlardan daha fazla prim yapıyor. Bunun farkındalar.

 Eğer birey, usulünce bir şeyler okuyup yazmaya çalışırsa takipçi ve beğeni sayısı bahsettiğimiz fenomenlere(!) nispetle yok denecek kadar az olacaktır. Nitekim bu da sevgi ve saygınlık ihtiyacını tatmin edememek demektir. Aynı zamanda okumak, yazmak, üretmek gibi kavramlar üst düzey zihinsel çaba ve emek gerektirdiği için de meşakkatli yollardır. İnsanların nefsine hitap edecek doğuştan gelen güzelliği sergilemek çok daha kolay. Zaten insanlar soyundukça da “cesur poz” nitelemesiyle cesaretin soyunmaktan geçtiği mesajını veren bir medya da hâkimken bilinçten yoksun, sevgi ve saygı ihtiyaçları karşılanmamış bir insanın başka şekilde davranmasını beklemek aşırı iyimserlik olurdu.  Sonuç: Son derece akıldan uzak davranışlar, her haliyle cinsellik kokan videolar ve daha nice rezalet…

 Abraham Maslow adlı bilim adamı insanların hayatlarında bazı temel ihtiyaçları olduğunu öne sürer. Bununla birlikte bu ihtiyaçların kendi aralarında hiyerarşik bir biçimde sıralandıklarını ifade eder. İhtiyaçlar Piramidi adı verilen bu teoride, alt basamakta yer alan ihtiyaçlar bir üst ihtiyaçtan önce giderilmek zorundadır. Alt basamaktaki ihtiyaç giderilmedikçe diğerine geçiş birçok insan için mümkün değildir.

 Bu piramidin en alt basamağında en temel ihtiyaçlar olan fizyolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. Fizyolojik ihtiyaçlar yeme, içme, uyku, cinsellik gibi temel ihtiyaçları ifade eder. İnsanın bir üst ihtiyaç basamağına geçebilmesi için bu basamaktaki ihtiyaçları asgari düzeyde de olsa karşılaması gerekir.

 Piramidin ikinci basamağında ise güvenlik ihtiyacı yer alır. Bu basamakta bireyin kendini güvende hissetme arzusu yatmaktadır. İnsan yaratılışı gereği kendini şiddetten uzak, huzurlu bir ortamda ister. Örneğin; ailesiyle güvende yaşayabileceği bir yer ihtiyacı duyar. Güvenlik ihtiyacı her şekilde olabilir. Bireyin, yaşamını sürdürebileceği, geçimini sağlayabileceği güvenceli bir iş araması, kendine güvenli bir barınak yapması, güvenli bir sosyal ve siyasal çevre oluşturması hep bu çerçevede değerlendirilir.

 2000 yılından itibaren temel fizyolojik ihtiyaçların ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması hususunda gerek ülkemiz gerekse de dünya genelinde ciddi bir refah seviyesi artışı söz konusudur. İnsanlar bu ihtiyaçlarını eskisine göre çok daha kolay karşılayabildikleri için üst düzey ihtiyaçlar olan diğer ihtiyaçlara yöneldiler. Günümüzde hala açlık ve sefalet çeken ülkelerdeki sosyal medya kullanımının mahiyeti ağırlıklı olarak fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik iken bu problemleri yaşamayan ülkelerde üst basamaklardaki ihtiyaçları gidermeye yönelik çabalar daha ağırlıkta.

 İlk iki basamaktaki ihtiyaçlarını karşılayan bireyler, doğal olarak ait olma-sevgi ihtiyacı ve statü-saygınlık ihtiyacı basamaklarına yönelir. İşte yukarıda bahsettiğimiz sosyal medya hastalarının elde etmeye çalıştığı şeyler bu iki ihtiyaçtır. Zira ilk iki basamağın ihtiyaçları karşılanmış ve sıra bu iki ihtiyaca gelmiştir. 2000’li yıllardan önce yani dijital devrim(!)den önce insanlar, sevgi ve saygınlık ihtiyaçlarını gerçek hayatta karşılamak zorundaydılar. Gerçek hayat söz konusu olunca gerçek başarılar ve gerçek sevgiler söz konusu oluyordu. Örneğin çevresinde saygın biri olarak anılmak istenen birisi o kültürün ve toplumun gerçekten takdir edeceği bir şeyler başarmak zorundaydı. Bu zorunluluk onu hayatın zorluklarına karşı da hazırlamış oluyordu. Köyünde saygın biri olmak isteyen genç, tarlasını herkesten daha güzel sürmeye çalışıyordu ya da en iyi verimi alabilecek yeni taktikler öğreniyordu.

 Sevgi ihtiyacını karşılamak için yine o kültürde kabul göreceği şekilde giyinir, bakımını yapar, insanları sever ve sevgisine karşılık bulmak için çabalardı. 2020 deki gibi çevre, tüm dünya değildi sadece bulunduğu aile ve bulunduğu semtti ya da şehirdi. Hal böyle olunca içinde bulunduğu kültüre göre hareket etmek zorundaydı. Bu bir bakıma kültürün korunmasına da yarıyordu.

 2000 ve öncesinde bu iki ihtiyacı karşılamak adına yapılan çabalar 2020’de gereksiz(!) uğraş olarak görülmeye başlandı. Gencin çektiği bir videoyu köyündeki amcası beğenmese bile Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından binlerce kişi beğenip paylaşabiliyordu artık. Hal böyle olunca videodaki içeriğin toplumsal normlarla uyumlu olma zorunluluğunun bir anlamı kalmıyordu. Aradığı sevgi ve saygıyı sosyal medyada bulan gencimiz tüm ihtiyacını like/beğeni, paylaşım ve yorum butonlarından tatmin etmiş oluyordu. Üstelik beğenmediği yorumları da silerek ya da yorumu yapanı engelleyerek “güç bende” mesajıyla daha büyük iç tatminlere yolculuk yapabiliyordu artık. Bu duruma aile içi iletişimin yine dijital devrim(!) marifetiyle bitme noktasına gelmesi eklenince ailesinde ilgi, sevgi ve saygı görmeyen genç, sanal ortamın potansiyel kurbanı haline gelmiş oluyordu.

 Gerçek hayatta gerçek başarılar elde edebilen genç, sanal ortamda türlü rezilliklere kalkışmaz. Ebeveynler olarak evlatlarımıza başarıyı tadabilecekleri ortamlar sunmalıyız. Gerek iş hayatında gerek sosyal hayatta gerekse de eğitim hayatında kendini ispatlamış, sevilen ve saygı duyulan bir genç sosyal medyada gerçek bir üretken olarak yer alır. Takipçisinin ya da beğenilerinin sayılarından çok, ürettiği içeriğin kalitesini arttırmaya çalışır. Bunu başarabilen biri sosyal medya merkezli yaşamaz. Bu konuda en büyük sorumluluk, doğduğu andan itibaren evladını bu ihtiyaçları giderebileceği gerçek ortamları sağlamakla görevli ebeveyndedir. Ebeveynler, bu süreçte yakın akrabalarla sağlam ilişkiler içerisinde olursa yükleri hafifleyecektir. Geniş ailede büyüyen çocuk kendini ispat yolunda daha kolay mesafe alır.

 Piramidin en tepesinde olan kendini gerçekleştirme kavramına gelince. Bu kavram sosyal medyanın sanal fenomenleri için çok yabancı bir kavramdır. Onlar beğen, paylaş ve yorum yap butonlarıyla tatmin oldukça bu kavram da onlara yabancı kalmaya devam edecektir.

Dua ile…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir