Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Ayasofya’ya Karşılık İstanbul Sözleşmesi Mi?

Ne yazıymış arkadaş… Aslında bu yazı turnusol kağıdı gibi “kimlerin önceliğinin ne olduğunu” ortaya çıkarmak açısından da çok iyi oldu. Günümüzde fikir beyan eden her bireyin doğrularını destekleyip yanlışlarını eleştirme kuralından elbette Dilipak da muaf değil. Ama “yazı çok zamansız oldu, insanları ayrıştırıyor” gibi eleştirilere de asla itibar etmememiz gerek.

Yandaş (!) medyada ara ara “aslında CB’miz de durumdan rahatsız, İstanbul Sözleşmesi’nin incelenmesi talimatını verdi, yakında sonucu öğreniriz” gazı verilirken, bunun yerine dün aniden “AK Parti’nin papatyaları gibi yakıştırmalarla, yeşil sermaye gibi yaklaşımlarla (..) tüm AK Parti kadın kolları adına ve tüm kadınlar adına kınıyorum” açıklaması geldi. İşin ilginç yanı ise sayın CB’miz gibi Ak Parti’nin hiçbir yetkili kişi ve kurumundan şu ana kadar İstanbul Sözleşmesi’ni eleştiren tek bir cümle duymamamız. Aynen, 4 yıl önce mübarek Ramazan ayının ortasında yüzlerce nonoş Beyoğlu caddelerinde yürüyüş yaparken ve halk ilk defa gördüğü bu toplu gösteri için “neler oluyor?” tepkisi verirken, üst kadroların fikir beyan etmeye çekindikleri gibi..

Son dönemde bir leitmotif gibi kullanılan “ANAP’ın Papatya’ları”, arkalarında iktidar gücü olmasına rağmen o dönemin kısıtlı maddi imkanları sebebiyle öyle dizi dizi yatlara, katlara, gökdelen dikmeye güç yetiremeyen, sadece şık kıyafetlerle sosyetik toplantılara katılan, medyada şımarık pozlar veren ve şarkılı-türkülü sosyal etkinliklere katılıp hava atarak günlerini geçiren zavallı bir gruptu.
Bugün ise Türkiye’nin her yerindeki insanlar, kendi çevrelerinde daha 5-10 yıl öncesine kadar kıt-kanaat geçinen bazılarının (iktidarın veya hangi partiden olursa olsun belediyelerin imkanlarını payanda yaparak) normal kazanç yoluyla birikimi asla mümkün olmayacak onlarca, yüzlerce milyonluk maddiyata ulaştığını görüp hayret etmekte, kızmakta ve küsmekteler.


Tüm bu olaylar üst üste konunca, şüphe uyandıracak şekilde iki sonuç ortaya çıkmaktadır:


1- Hükümet nezdinde öncelik gençlik bunalımı, başıboş nesiller, aile faciaları, ahlak düşkünlüğü, eşcinsel eğilim vs. gibi manevi boyutlar değil; maddi refah, ekonomik kalkınma, yollar, tüneller, binalar ve hepsinin üstünde de partinin birlik bütünlüğüdür.


2- Sembolik özelliği sürekli abartılarak öne çıkarılan Ayasofya’nın camiye çevrilmesine dünya üzerinde Yunanistan ve papalık dışında dişe dokunur bir tepki verilmediği (zaten hiç tepki verilmese abes olurdu) göz önüne alınınca, bu tepkisizliğin İstanbul Sözleşmesi’ne dokunmama sözü karşılığında olma ihtimali.
Eğer böyle bir durum varsa, bazılarının çok iyi bildiği ve sıkça kullandığı “ehem-mühim” olayında tercih tamamen yanlış yönde kullanılmış demektir. Görünen o ki, büyük bölümü ülkenin gençlik, aile, ahlak ve maneviyat düzeyinin devamı için (hatta bazen kerhen) AkParti’ye oy veren insanlar, eğer bu seviye korunamayacaksa Ahmet yerine Mehmet’in iktidarda bulunmasını da artık fazla önemsemeyecektir. Umarım bazıları, insanımızda sıkça rastlanan “nevrin dönmesi” tabirinin sonucunu sadece mahalli seçimlerde geçerli sanıp yanılmazlar.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir