Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

Metodik Bir Hatırlatma

Bazı kimseler usul/metodoloji konularına vakıf olamadıklarından ve kaynaklara inemediklerinden dolayı herhangi bir ayetin bir kısmıyla istişhad etmeyi şiddetle eleştiriye tabi tutmuşlardır. İslâmî ilimlerde derinleşen kimseler böyle bir uygulama yapıyorlarsa, bunu bir metot dâhilinde yapıyorlar demektir. Bu uygulamanın Hz. Peygamber’de ve sahabede de örnekleri bir hayli çoktur. Ayetin bir kısmını alıp herhangi bir konuda delil getirebilmemiz; daha doğrusu uygulamanın meşru olması için şu şartlara harfiyen uyulması gerekir:

a. Yapılan uygulama ayet, sure ve Kur’an bütünlüğü çerçevesinde olmalıdır. Kur’an’ın başka ayetlerindeki hükümlerle çatışmamalıdır.

b. Sahih hadisler ve nebevi uygulamaya ters düşmemelidir.

c. Makasidu’ş-Şeria’ya aykırı olmamalıdır.

d. Asla haramı helal yapmamalıdır.

e. Helali haram yapmamalıdır.

f. İslâmî ilimlerin usulüne vakıf ilim ehli kimseler bir yöntem dahilinde yapmalıdır.

g. Ön kabullü bir yaklaşımla fasit bir düşünceyi veya ideolojiyi haklı çıkarmaya matuf olmamalıdır.

h. Hz. Peygamber’in sünnetinde böyle bir şeyin yapılacağına dair örnekler olmalıdır

“Namaza yaklaşmayın” mantığıyla ayetlerden deliller getirmek ise ön kabullü, metotsuz, helali haram yapma ve Resulullah’tan örneksiz olması nedeniyle doğru değildir. Konuyla ilgili Hz. Peygamber’den (s.a.v.), yerinde örnekler sadır olmuştur. Bir defasında Resulullah (s.a.v.), boşanmayla ilgili uzun bir ayet olan Talak Suresi’nin ikinci ayetinin sonundaki yarım satırlık bölümünü okumuştur: “وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ” “Kim Allah’a karşı takvalı olursa Allah Teâlâ ona (her türlü sıkıntıdan) çıkış yolunu gösterir.”[1] Bu bölümü okuduktan sonra Hz. Muhammed (s.a.v.), “Ey Ebu Zer! İnsanların tamamı bu ayete gereği gibi sarılsalardı, bu ayet hepsine yeterdi.”[2]buyurmuştur. Yukarıdaki saymış olduğumuz şartlarla, Hz. Peygamber’in kullanım biçiminin bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla birinin kalkıp “bu ayet talakla ilgilidir, bağlamından koparılmıştır, takva hususunda delil olarak kullanılmaz” deme hakkı olamaz. Çünkü bu uygulama belirli bir yöntem dâhilinde ve İslâm’ın ruhuna uygun olarak yapılmıştır. Kur’an ve şeriatın gönderiliş maksadından ayrılmadan yapılan örnek bir uygulamadır.

Hz. Peygamber’in sünnetinin bağlayıcı ve teşride delil oluşu ile ilgili şu ayete sık sık başvuran usul bilginleri olmuştur: “وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا” “Resul size neyi verdiyse alın ve size neyi yasakladıysa onu da bırakın.”[3] Ayetle ilgili itiraz yapanlar; “Bu ayet, fey ve ganimetle” ilgilidir. “Gazilere, Hz. Peygamber’in kendilerine verdiği ganimetleri almalarını tavsiye ediyor. Bağlamından kopararak, sünnetin delil olması hususunda bu ayeti kullanmak yanlıştır,” diyorlar. Hâlbuki Hz. Peygamber, Arapların içki koyduğu kaplardan bahsetmiş ve bunlar daha sonra sızdırma yaptığı için Müslümanlara, önceden kullanılan bu kapları kullanmamalarını söylemiştir. Hemen akabinde de “Resul size neyi verdiyse alın ve neyi yasakladıysa ondan da kaçının” ayetini okumuştur.[4] Uzun bir ayetten spot bir cümle almıştır. İlahi denetim altında Peygamber’in de teşri hakkının olduğuna ayetten delil getirmiştir. Hz. Peygamber, böyle bir uygulama yaptığına göre ve Abdullah b. Mesud gibi müçtehid sahabiler de aynı usule zaman zaman başvurduklarından dolayı,[5] tefsirde yöntem olarak belli şartlar dâhilinde başvurmanın hiçbir sakıncası yoktur. Yeterki yukardaki saymış olduğumuz şartlardan birisiyle çatışmasın.

[1] Talak 65/2

[2] Ahmed, Müsned, c.V, s.179.

[3] Haşr 59/7.

[4] Nesai, Eşribe, 51, h. no: 36, c.VIII, s.307.

[5] Abdullah b. Mesud ve Amr b. As’ın uygulamaları için bak: Abdurrezzak, Musannef, Salat, c.III, s.145; Ahmed, Müsned, c.I, s.415; Ebu Davud, 27, Tereccül, 1, 5, h. no: 4169, c.IV, s.397-9; Ebu Davud, 1, Taharet, 126, h. no: 334, c.I, s.238.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir