Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Necip Tosun’un Cengiz Aytmatov’la İlgili Eski Bir Yazısının Yeni Neşri Üzerine

Necip Tosun, Edebiyat Atlası adlı kitabında yer alan Cengiz Aytmatov’la ilgili “Cengiz Aytmatov: Çağdaş Manas Hikâyecisi” yazısını, Aytmatov’un ölüm tarihinde kendi sitesinde tekrar yayımladı. Böylece hem Aytmatov’u anmış hem de kitabının ikinci baskısını tanıtmış oldu. Bilgi ve bakış açısı yanlışlarıyla dolu bu yazıyı, okumadan, düzeltmeden, dipnotlarla açıklama getirmeden hem kitabının ikinci baskısına hem de sitesinde olduğu gibi yayımlaması, her şeyden önce kendi yazdıklarının takipçisi olmadığını gösterir. Konu Cengiz Aytmatov olduğundan yanlışları düzeltmeyi bir görev addediyoruz. Zira Cengiz Aytmatov’la ilgili 2019 yılında iki ciltlik bir çalışmaya (Bozkırın Uyanışı Cengiz Aytmatov, 2 Cilt, Kaf Yapım-Yayın, 2019) öncülük ettik ve kitabı da Sayın Tosun’a ulaştırdık.
“Kırgız yazar Cengiz Aytmatov (1928-2008) Türk dünyasının öykü türüne en büyük armağanıdır” diye başlayıp daha ikinci paragrafında “Rus olmayan bir Sovyet yazarı olarak sosyalist gerçekçilik çizgisinde bir yazarlık serüveni sürdürmekle birlikte…” diye devam eden Necip Tosun’un bu yazısı; iki farklı düşüncenin bir makalede; alt alta getirilmiş; birbirini dışlamayan, birbirini görmeyen iki farklı görüş olarak mı anlaşılmalıdır?
Kaldı ki Türk dünyasının Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov, yaşadığı kendi çağında Sovyet yazarı olmamış; Kırgızistan’ı, Kırgız kültürünü, Bozkırı, Manas Destanından ilhamla kadim Türk geçmişini yazmıştır. 1960’lı yıllarda Türk solu ona bu yakıştırmayı yapmıştır. Durum bu garabetle izah ediliyor olsa bile Türk solu, hem Cengiz Aytmatov’a “Rus-Sovyet yazarı” yakıştırmasını ve hem de Cengiz Aytmatov’un kendisini terk edeli yarım asırdan fazla olmuştur.
2020 yılında yeniden yayımlanan bu makalede, bu türden; “Sovyet yazar” yakıştırmalarının kastı ya da kastı aşan bir amacı var mıdır? Temenni etmek gerekir ki bu makale Kırgız kardeşlerimiz tarafından görülmüş olmasın! Ve yine temenni etmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devlet politikaları bu türden çıkarsamalarla zaafa uğratılmış olmasın!
Cengiz Aytmatov’un gerek roman ve gerekse hikâye metinlerinin senaryoya aktarılmak üzere kaleme alındıkları, (en başından bu yana) kendi ifadesiyle açıklanmıştır. 2019 yılında, Dünyanın 21 ülkesinden konunun muhatabı 100 kişiye sipariş edilerek 100 makale metni ile hazırlanmış ve 2 cilt olarak yayımlanmış Bozkırın Uyanışı Cengiz Aytmatov adlı kitabımızda bu tespit edilmiştir. Manas Destanından ve Doğunun bozkırından beslenen, dünyada “Doğulu” olarak kabul görmüş bir hikâyeciyi, eserleri üzerinden “öykücüye” indirgemek ve eserlerini öykü olarak tarif etmek, öyküyü ayrı bir tür olarak anlamamızı mı gerektirecektir?
Modern öykü Batıda doğmuş ve Doğuya da yönelmiştir. Aytmatov ise Doğuda doğmuş, Doğunun olanı, Doğulu olanı dünyaya doğru açmıştır. Hikâye ile öyküyü biçim ve içerik bağlamında ele aldığımızda her ikisini birbirinden ayırmaya teşebbüs “öyküyü” yeni bir tür olarak tanımlamayı mecbur mu kılıyor?
Hâl böyle bile olsa Aytmatov yakın bir zamanda, yeni bir şey yazmamıştır. Kökleri Manas Destanına, kültürü bin yıllardır bozkırda yaşayan kadim milletin din-dindışı kültürüyle beslenmiş, fiilen de kahır çoğunluğu 1950-1980 yılları arasında yazılmış hikâye metinleri, hikâye-öykü ayrımından etkilenecek dönemin ötesinde ve dışındadır.
1969 yılı itibarıyla Aytmatov SSCB’de siyaset ve devlet adamı olarak milletvekilliğinden (20 yıl), Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Danışmanlığından (Mihail Sergeyeviç Gorbaçov), Parlamento Kültür Grup Başkanlığına kadar birçok görevi üslenmiş, Rus ve Kırgızlar tarafından da kabul görmüş sosyalist bir kişiliktir. Bu tutumu Sovyetler Birliği dağılırken de değişmemiş; SSCB’nin devamını savunmuş ve bu yönde çaba harcamıştır. Bu dünya görüşü Rusya Federasyonu’ndaki görev sürecinde ve hatta Kırgızistan parlamentosu dönemi siyasî hayatında da sosyalist görüşü değişmemiştir.
“Dönemin şartlarıyla ilgili olduğu suni bir mesaj kaygısı olduğu gözden kaçmaz.” ifadesinde de karşılık bulduğu şekliyle bu zamana kadar öğrenegeldiğimiz öğretilerin aksine Aytmatov, dönemin ideolojik zorluklarından ötürü güzellemeler yazmamış (örneğin toprak reformu), kendi inandığı dünyanın gerçeklerini savunmuştur. İnsanı yazmış, insanın zaaflarını eleştirmiş, insanî olanı övmüştür. Lenin Ödülü başta olmak üzere Rus toplumundan aldığı ödüller bir kandırmacanın, bir zorlamanın sonucu değil, kendi içselinde hak edilmiş bir payedir.
1958 Yılında A. Dmitrieva tarafından Kırgızca’dan Rusçaya tercüme edilen Cemile romanı, tür olarak Türkçeye “hikâye” şeklinde aktarılmış olup “Cengiz Aytmatov: Çağdaş Manas Hikâyecisi” yazısıyla da “öykü”ye indirgenmiştir. Ayrıca bu yazı Fransız şair Louis Aragon’un Cemile eseri için “en güzel aşk hikâyesi” deyişini de ilk defa/son defa “en güzel aşk öyküsü” olarak aktarmıştır. Rusçadan Fransızcaya, oradan da Türkçeye tercüme edilen eser muhtemelen Fransız şair Aragon’un Cemile eseri için “en güzel aşk hikâyesi” ifadesiyle bir “tür” kaymasına/sapmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu metin, Cemile öykü(!)sünün bir başka âşık tarafından anlatıldığını ve metnin kusursuz bir anlatıma sahip olduğunu vurgulamaktadır.
Oysa 2019 yılında Bozkırın Uyanışı Cengiz Aytmatov kitabımızın 2. cildinin 249. sayfasından hareketle; Kırgız Cumhuriyeti Millî İlimler Akademisi Cengiz Aytmatov Dil ve Edebiyat Enstitüsü El Yazmaları Bölüm Başkanı Kırgız Akademisyen Doç. Dr. Asel İsayeva’nın “Cengiz Aytmatov’un Cemile Eserini Rusçaya Çevirmede Bazı Sorunlar” başlıklı makalesi yayımlanmıştır. Bu makale üzerinden Türk okuyucusuna gerekli bilgi verilmiş, Anadolu Ajansı da 12 Aralık 2019 tarihli haberinde “Aytmatov’un Romanının Çevirisinde İslâmî Motiflerin Çıkartıldığı İddiası” başlığıyla Türk okurunun dikkatini Cemile eserine çekmiştir.
Kırgız Akademisyen Doç. Dr. Asel İsayeva makalesinde iddialarını ve ispatlarını sıralamıştır:
a) Hikâyeyi anlatan Seyit’in, Cemile’ye âşık olduğunun anlatıldığı cümleler, Rus çevirmen A. Dmitrieva tarafından metnin tercümesine eklendiği yerleri gösterilmiştir.
b) Metnin Kırgızca orijinal versiyonunda, Seyit’in, ailesini konuma içgüdüsüyle hareket ettiğinin anlatıldığı yerler metinde gösterilmiştir.
İfade etmek gerekir ki mütercimi tarafından ekleme/çıkarma yapılmış bir edebiyat metnini kusursuz bir metin olarak lanse etmek, önceden aktarılıp duran sıradan ve yüzeysel bilgileri tekrar etmenin ötesinde yeni ve güncel olanı anlatmaktan uzaktır.
Bozkırın Uyanışı Cengiz Aytmatov kitabımızla açığa gelmiş bu bilgiler ışığında Cemile eseri mevcut Türkçe tercümesinden kurtarılarak yeniden “roman” türünde Türkçeye kazandırılmalıdır.
Ayrıca bu makaleye bir not düşmek gerekir: Bu metinde değerlendirilmemiş Fuji-Yama, Cengiz Han’a Küsen Bulut ve Kassandra Damgası adlı kitapları incelenmeden Cengiz Aymatov bir bütün olarak incelenmiş sayılamaz.
Usul ve üslup açısından Bozkırın Uyanışı Cengiz Aytmatov adlı kitabımız Cengiz Aytmatov’u, onun yaşadığı toplumu ve çağı doğru analiz etmiş, sadece ezber bilgilerle dünyaya malolmuş bir yazarı değerlendirmeye çalışmamıştır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir