Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 23, 2024

Baroların Seçim Sisteminde Değişiklik Yapılacak mı?

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Anayasanın 135.maddesinde düzenlenen, anayasal bir kurum. Türk Tabipler Birliği, Mali müşavirler odası, Mimarlar mühendisler odası, Eczacılar odası, gibi onlarca melek odası var. Bu meslek odalarının ortak özelliği, aynı meslekten olanların tek bir çatı altında toplanması, üyeliğin zorunlu olması, yerel birimlerin, üst bir kuruluşa bağlı olması. Barolar da aynı nitelikte. Türkiye’de, her ilde (2 il hariç) baro bulunuyor, o ilde bulunan avukatlar bu bardoya kaydolmak ve baronun belirlediği aidatı ödemek zorunda. Baroların üst kurulu da TBB (Türkiye Barolar Birliği)’dir. TBB, ütün baroları bağlayıcı kararlar alabiliyor. Avukatların disiplin soruşturmaları konusunda, (yargı yolu açık olan disiplin suçları dışında) son sözü söyleyen merci niteliğinde.

Anayasada, anayasal sistem içinde, (devletin kurumları) kamu kurumları tek tek sayılmıştır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, devletin idari teşkilatı içinde yer almamaktadır. Bu kuruluşlar, ne kamu (devlet) kurumudur, ne de özel (STK) bir kuruluştur. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, 1961 ve 1982 anayasası vesayet sisteminin bir parçasıdır. Bu anayasalarda, devletin bütün kurumlarına (Anayasa mahkemesi, MGK, HSYK, YÖK, RTÜK, vs.) vasiler tayin edilmiştir. Çeşitli meslek mensupları da, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla zaptu rapt altına alınmıştır. 1982 anayasasında (vesayet sisteminde) en kapsamlı değişiklik, 2010 tarihli anayasa değişikliğiyle yapılmış, vesayet sistemi ağır bir darbe almıştır. Bu dönemde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yönelik değişiklik, (Anayasa Mahkemesi ve HSYK’da yapılacak değişiklikleri riske etmemek amacıyla) paketten çıkarılıp, ileri bir tarihe ertelenmiştir.

Ankara Barosu’nun, Diyanet İşleri Başkanının hutbesine yönelik çirkin sözleri üzerine, hükümet, bu konuyu raftan indirmiştir. Mevcut sistemde, Barolarda, çeşitli gruplar seçimlere katılmakta, en fazla oyu alan grup, yönetim, denetim ve disiplin kurulundaki bütün üyelikleri elde etmekte, TBB’nde bu baroyu temsil edecek delegeleri de, bu grup göndermektedir. Barolardaki seçim sonuçlarına bakıldığında, ilgili baroya kayıtlı avukatların oyunun %20 sini alan grup, baroda “tek yetkili” olmaktadır. TBB, barolarda çoğunluğu elde eden baroların gönderdiği delegelerden oluşmaktadır. Barolarda, muhalefetin söz hakkı olmadığı gibi, TBB’nde de söz hakkı yoktur. Bu sistem, Türkiye’de 1946 ve 1950 seçimlerinde uygulanan “çoğunluk sistemine” benzemektedir. Çoğunluğu elde eden, bütün üyelikleri/delegelikleri kazanmaktadır. Barolardaki seçim sisteminin ve TBB yönetim yapısının adil olmadığı açıktır. Halen 46 binden fazla avukatın kayıtlı olduğu İstanbul Barosu, 11 kişi (Yönetim kurulu) tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır. On bir kişinin, bu kadar çok avukatın sorunlarıyla ilgilenebilmesi imkansızdır. Avukatların disiplin soruşturmaları yıllarca uzamakta, sonraki baro disiplin kurullarına devredilmektedir. Baro seçimlerinde, muhalif gruplar, baro meclisini gündeme getirmiş, yönetime seçilenler duymazdan gelmiştir. Aidat zengini İstanbul Barosu, (aidatları azaltmak yerine) İstanbul Boğazında sosyal tesis (kafe, restoran) satın almıştır. TBB ve Barolar, bu haksızlığın düzeltilmesi için hiçbir çaba göstermemiş, değişiklik taleplerine de şiddetle karşı çıkmıştır.

Hükümetin kanun taslağında ise, avukat sayısı fazla olan illerde, birden fazla baronun kurulmasına izin verilmekte, bu baroların da TBB ne delege göndermesine imkan vermektedir. Kanun taslağıyla, Barolarda kısmi bir iyileştirme yapılmaya çalışılmaktadır. Bize göre Türkiye’deki meslek odaları sorununun kaynağı, Anayasanın 135.maddesidir. Bu madde, meslek mensuplarını üzüm salkımı gibi tek bir elde toplayan “tekelci” bir sistemdir. Anayasanın 135.maddesi kaldırılırsa, anayasadaki vesayet odaklarından biri daha tasfiye edilmiş olacaktır. Liberal Düşünce Topluluğu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları için hazırladığı “RAPOR”da, sorunları tek tek ortaya koymuştur. (İlgi duyanlar rapora internetten ulaşabilir.) Raporda, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının devasa bütçelerine yer verilmiş, harcamaların denetlenemediği, muhalefet partisi gibi hareket ettiği, mesleki sorunlara eğilmediği belirtilmiştir. Raporda, “meslek mensuplarının, meslek kuruluşlarına zorunlu üyeliğinin kaldırılması, dileyenin dilediği meslek kuruluşuna üye olabilmesi” önerilmektedir. Baroların örgütlenme biçimi, bütün ülkelerde standart değildir. Barolar genellikle şehirlerin ismiyle anılsa da, (özellikle Anglo-sakson sistemini benimseyen ülkelerde) faaliyet konusuna göre, aynı şehirde birden fazla baro da vardır.

Aynı ilde birden fazla baronun kurulmasına karşı çıkanlar, “aşırı uçların kendi barolarını kuracağını, devletin üniter yapısına zarar vereceğini” iddia etmektedir. Bazı illerdeki baro başkanlarının ve yönetim kurulu üyelerinin açıklamalarını dikkate aldığımızda, böyle bir iddia gülünçtür. 15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde, PKK’nın hendek kazması eylemlerinde, bazı baroların nasıl tavır takındığı herkesin malumudur. Benzer iddialar, memur sendikaları kurulması gündeme geldiğinde de dile getirilmiş, birden fazla sendikanın kurulmasının hiçbir zararının olmadığı, tam aksine, (daha geniş bir temsil imkanına kavuştuğundan) daha yararlı olduğu görülmüştür. Aynı ilde birden fazla baro kurulduğunda, hiç kuşkusuz, avukatlık mesleğinin bütün sorunları çözülmüş olmayacaktır. Ancak, TBB’nin 1969 yılında yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na istinaden kurulduğu, kurulduğu tarihten itibaren 51 yıl geçtiği dikkate alındığında, parlak bir sicile sahip olmadığı da ortadadır. Yarım asrı aşan bu süreç incelendiğinde, Baroların. Askeri vesayete destek verdiği, askeri vesayetle birlikte hareket ettiği, görülecektir. 28 Şubat darbe sürecinde başlatılan başörtü yasağı uygulamasında, AİHM’nde görülmekte olan Leyla Şahin davasında, İstanbul Barosu, davaya katılma talebinde bulunmuştur. Başörtülü avukatlara disiplin cezaları vermiş, başörtülü avukat stajyerlerin başvurusunu dahi kabul etmemiştir. Türkiye’de Barolar, özgürlüklerin değil, yasakların sembolü olmuştur. TBB ve Baroların sicili, bundan daha kötüsünün olamayacağını göstermektedir. Aynı ilde birden fazla baronun kurulmasıyla, (tekel kırılacak), barolar arasında rekabet başlayacaktır. Bu rekabet de hiç kuşkusuz, savunma mesleğine ve avukatlara yarayacaktır. Temennim, anayasanın 135.maddesinin tamamen kaldırılması yönünde olsa da; muhalefet cephesinin (vesayet sistemine yönelik) böyle bir değişikliğe destek vermeyeceği gün gibi açık olduğundan, sesi kısılan onbinlerce avukatın sesini duyurabileceği bir pencere açılmasını olumlu buluyorum.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir