Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

TTB Diye Bir Kurum Mu Var

Önce bir tanıtayım bu kurumu. Kendi sayfasında kendisini şöyle tanımlıyor; ” Anayasal güvence altında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde ve ülkedeki hekimlerin %80’inin (83.000) üye olduğu bu örgütün ana gelir kaynağı üye aidatları olup hükümetten hiçbir yardım almaz.”
Nelerle meşgul bu örgüt?
”Türkiye halkının sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için çalışmak,
Meslek ahlakını en iyi şekilde korumak,
Tıp eğitiminin her alanında söz söylemek,
Hekimlik mesleğinin çıkarını her platformda dile getirmek,
Mesleğin, üyelerinin maddi, manevi haklarını korumak için kurulmuştur.”
Nasıl üye olunuyor?
”Kamu kurum ve kuruluşlarının asli ve sürekli görevlerinde çalışanlar hariç olmak üzere mesleğini uygulayan bütün hekimlerin odaya kayıt olması zorunludur.”

TTB, ”ülkedeki hekimlerin %80’inin (83.000) üyesi olduğu” nu söylüyor; Üyeliğin ‘zorunluluğunu’ geçelim; doğru mu söylüyor? Medimagazin isimli bir kuruluş 1100 denek üzerinden bir araştırma yapmış, %28 üye, %72 değil çıkmış. Ağırlıklı olarak Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlara sormuş olsalar da zorunluluk olmasa üye sayısı daha da düşük olacak. Belki de %10 bile üye yapamayacaklar. Üstelik kamu kurumlarında çalışanlar üye olmayacak diye bir kayıt yok, sadece isteğe bağlı. Ama tercih etmemişler demek ki. Onlara sorsan ‘iktidar baskısı’ derler. Ama zorunluluk olmasa hekimleri nasıl üye yapacakları konusunda kara kara düşünürler.

Son zamanlardaki açıklamalarıyla tepki çeken, yasayla kurulmuş bu ‘resmi’ kurum kesinlikle bir STK değil. Hekimlerin özgür iradesini yansıtmıyor. Resmi olmasına rağmen şu an bir muhalefet odağı gibi hareket ediyor. Örneğin devlet Afrin’e harekat yapacakken ‘savaşın bir kamu sağlığı sorunu’ olduğunu açıklıyor. (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 salgının dünyaya ilan edilmesinden sonra, Türkiye’de salgına yönelik olarak pek çok hatalı ve eksik uygulama yapıldığını belirterek, gelinen aşamada hastalığın ülkenin her yerinde ve yaygın olduğu, bu nedenle de karantina uygulama fırsatının kaçırıldığını’ öne sürüyor.
” Umre’den dönenlerin karantinaya alınmaması gibi yaklaşımlar nedeniyle, Türkiye’nin göz göre göre enfekte hale getirildiğini’ iddia ediyor.
” SALGINLA MÜCADELEDE DOĞRU YÖNTEM, EPİDEMİYOLOJİ BİLİMİNE UYMAKTIR” başlığı ile ” SALGIN YÖNETİMİ’nin öncelikli ve bilimsel bilgiye dayalı olarak, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu ve koordinasyonunda sürecin tüm bileşenlerinin katılımıyla ve şeffaf olarak hayata geçirilmesidir. ” ve ”Tedavi etmek önemli ama salgında başarı, bulaşı-hastalanmayı önlemektir” süper (!) tespitlerini yapıyor.

Bu tarz düşünceler dillendirmekle en başta süreci yönlendiren Bilim Kuruluna haksızlık ediyor. Çünkü söylediklerinden çok daha fazlası bu Kurulun zamanındaki önerisi ile Sağlık Bakanlığı tarafından derhal uygulamaya konuldu ve konuluyor. Ama buna rağmen TTB ” Bilimsel Kurul’un çalışma yapması engellenmektedir” diyor.

Bir bunlara bakıyorum, bir de Bilim Kurulu ya da İl Pandemi kurulları üyesi pek çok değerli tıp bilim insanının açıklamalarına bakıyorum ve iyi ki bu değerli hocalar var diye şükrediyorum.
Firuz Türker

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir