Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Haydi Tayyip!

Öyle zannediyorum ki, bendenizi tanıyan herkes, inandığım konularda nasıl yazdığımı, nasıl konuştuğumu; “gelenin keyfi için” geçmişe kalkıp sövmediğimi, inandıklarımı yazdığımda veya konuşmalarımda “levmete lâim”i asla dikkate almadığımı bilirler; böyle olduğum için de elli yıllık akademik hayatımda bu kabil davranmalarımın ceremesini nasıl çektiğimin şahitleridirler…

Peşinen belirtelim ki bu davranışlarımızın ürünü olarak aldığımız cezalardan ötürü de hiç mi, hiç pişman değiliz.
Kırk seneden fazladır tanıdığım, bir teşehhüd miktarı kadar da olsa beraber görev yaptığımız Tayyip Erdoğan Bey’i zaman zaman bazı icraatlarından dolayı eleştirmişimdir. Yaptığımız bu eleştirilerden dolayı da asla pişman değilim.
İmdi; لكل مقام مقال
İslâm dünyasının bugünkü durumunu göz önüne getirdiğimizde, maalesef “Müslümanların problemleri”ni onun kadar açık ve net bir şekilde dile getiren/getirebilen ikinci bir “Müslüman lider” tanımıyoruz!
Dünyayı kan gölüne çevirip, o şekilde tatmin olmayı hedefleyen, inandığını söylediği Hz. İsâ’nın kemiklerini sızlatan ve bu fiili ile Yahudi Siyonistlere köle olan “çakma Yahudi Haçlısı” Trump’ın gözlerinin içine baka baka Filistin’de icra etmeye çalıştığı siyasi cinayeti tel’in eden Tayyip Bey’den başka bir tek Müslüman Devlet başkanı var mı?
Moğol kâfirlerinin İslâm dünyasını işgal ettikleri günlerde, bu kâfir Moğol ordularını Bağdad’a davet eden “Müslüman(!) Vezir” İbn Alkamȋ’nin yaptığı ile günümüz Müslüman(!) devlet başkanlarının, Hıristiyan mı, Yahudi mi olduğu belli olmayan Trump’ın “Hazır ol!” komutuna, “emredersin komutanım!” deyip onun ve onun dindaşı olan Netenyahu canisinin emrine koşmaları arasında bir fark var mıdır?
Maalesef günümüz “İslâm Dünyası” tıpkı o meş’um Haçlılar zamanına benziyor! O gün nasıl Müslümanlar paramparça olmuş birbirleriyle savaşırlarken, onların bu parçalanmışlıklarından istifade eden Batılı istilacılar/Haçlılar[1]da Müslümanların topraklarını işgal ediyor, Müslümanları katliama tabi tutuyorlar idiyse, bu gün de buna benzer olaylarla karşılaşıyoruz! Günümüzde, Şam yakınlarında bulunan, 1200 yıldan daha fazla bir tarihe sahip olan güzelim Müslüman Ma’arratu’n-Nu’manşehri Haçlılar tarafından nasıl talan edilip soykırıma tabi tutulmuşsa, bugün de sözüm ona Müslümanlar tarafından yağma ediliyor, Batı’nın kölesi Esed’in, Deaş’ın bombaları altında yıkılıyor, yakılıyor; çocuk ve kadınlarsa, kan ağlıyorlar… Bunları siz Müslümanlar seyrediyorsunuz. Asırlar önce Haçlıların Ma’arratu’n-Nu’man’da yaptıklarından bir farkı var mı, görelim:
Haçlı komutanları Raymond’la Bohemondarasında liderlik sürtüşmesi devam ederken, Raymond1099 yılı başlarında Kudüs üzerine gitmenin planlarını yapmaya başladı. Her iki komutan 4 Ocak 1099 tarihinde anlaşmak üzere bir araya geldilerse de, anlaşamadılar. Bu arada Raymond, diğer Haçlı komutanlarını kendi tarafına çekmek için, onlara külliyetli miktarda para verdi. Raymond bu hareketiyle Haçlıların lideri pozisyonuna geçmek istiyordu. Gerçekten de bu komutanlar, hatta Raymond’un muhalifi olan Bohemond’un yeğeni bile amcasını terk edip Raymond’un safına geçti. Bu arada, daha önce Müslümanlardan alınmış alan Ma’arratu’n-Nu’mânşehrinde,aç kalan Haçlıların, Müslüman şehidlerini ateşte kızartarak yedikleri haberi geldi[2].
“19. yüzyıl Fransız tarihçilerinden Michaud, kaleminin yazmaya bile çekindiği Haçlı mezalimini, bu seferlere katılarak yaşananları günlükler halinde kaydetmiş olanGuillaume de Tyr’den şöyle naklediyor: “Bohemond[3], yanlarında bulunan esir Türklerden birkaç tanesinin kendisine getirilmesini emretti. Önce yüksek rütbeli subaylar tarafından, yetişkin esirlerin kafaları kesildi; ardından büyük bir ateş yakılarak, parçalar hâline getirilmiş bu cesetler, büyük kazanlarda kaynatıldı. Esir çocuklar ise, kebap yapılacak şekilde, şişlere geçirildi ve ateşte kızartıldı. Bundan sonra da, bulacakları bütün Türkleri bu şekilde yemelerini emretti. Bohemond’un hizmetçileri kendilerine verilen emri aksatmadan yerine getirdiler”[4].
İçinde bulunduğumuz şu uğursuz günlerde, Müslümanların hâline bir bakar mısınız?
Bütün İslâm coğrafyasında, Müslümanlar sersemleşmiş; Allah’ın kendilerine “imtihan için” bahşettiği petrolü hoyratça ve kalleşçe, başta ABD olmak üzere Haçlıların çocukları olan Batı ülkelerine sunuyor; onlardan satın aldıkları silahlarla, Kur’an’ın “kardeş” diye tanımladığı kardeşlerini katlediyorlar! İsimleri Müslüman olan devletlerin her birinin başında bir “küçük Firavun”, “büyük Firvavun” olan Trump’a ve onun “Haçlı dindaşı Yahudi Netanyahu”ya kölelikte yarışıyorlar!
Ve bütün bu olaylara karşı sadece ve sadece “öz yurtlarında garip olan zavallı Müslümanlar” seslerini çıkarabiliyor, yapabildikleri tek şey olan protesto yürüyüşlerini düzenleyebiliyorlar!
Müslüman dünya lider(!)lerindense, sadece bir tek adam sesini çıkarıyor/çıkarabiliyor ve haykırıyor:
Kudüs Kırmızı Çizgimizdir!
“Bu planla işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak iki devletli çözümü kabul eden ama esasta Filistin’i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasp eden bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz. Rabbimizin çevresiyle yani Kudüs ve Filistin topraklarıyla birlikte mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine uzanan elleri kırmak imanımızın bir gereğidir. Şayet bugün Mescid-i Aksa’nın mahremiyetini koruyamazsak, yarın kem gözlerin Kabe’ye çevrilmesini engelleyemeyiz. Hele hele şu andaki zihniyetle hiç mi hiç engelleyemeyiz. İşte bunun için Kudüs kırmızı çizgimizdir. İslam dünyasındaki ülkelerin şu atılan adım ve açıklanan metin ile ilgili tavırlarına baktığımız zaman ben halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan, sesin çıkmıyor! Sesin ne zaman çıkacak? Bakıyorsunuz Uman, Bahreyn aynı şekilde. Abu Dabi yönetimi bir de oraya katılıp, alkış tutuyorlar. Yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler?
…… İstedikleri kadar plan yapsınlar, istedikleri kadar zulüm işlesinler; Allah’ın yardımı ve vicdanlı, ahlaklı, hakkaniyetli insanların desteğiyle Kudüs davası hep ayakta kalacaktır. Bizim ayrıca Hristiyan dünyasına da bir mesajımız var. Hristiyan dünyasının buraya sahip çıkması lazım. Dikkat edin, bu işin başını çeken Sayın Trump, Hristiyan değil mi? Bu olaylar karşısında Hristiyan dünyası herhalde eli bağlı kalmayacaktır. Çünkü aynı zamanda Kudüs’te Hristiyanların da malum bir hakkı var. Onların da burada dik durması lazım. Bizim hem inancımız hem de kültürümüz gereği Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığımız yoktur, olamaz. Biz siyonistlere karşıyız! Bizim 1967 sınırları temelinde egemen, bağımsız ve bitişik bir Filistin’in komşusu olan İsrail devletiyle de bir sonumuz yoktur. Bizim karşı olduğumuz, İsrail yönetiminin sergilediği haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, zulüm ve kıyımdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti inancımızın ve medeniyetimizin gereğini yerine getirerek, hem Kudüs davasına hem de Filistin halkının onur mücadelesine sonuna kadar destek verecektir…. Biz Filistin ve Kudüs’e, Sultan Abdulhahamid gibi bakıyoruz!
“Onun için Teröristleri Sonuna Kadar Kovalayacağiz!’
İşte Tayyip Bey’i bunun için destekliyor, ona dua ediyoruz:
– Haydi Tayyip, Allah yardımcın olsun!

İhsan Süreyya Sırma

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir