Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

PKK Neydi, Ne Oldu, Ne Olacak?

Kandil’i kaybeden, istismar ettiği Kürtler tarafından maskesi yüzünden çekilerek alınan, uzantısı siyasi partinin mevcut suni ittifaklarının önümüzdeki süreçte oyların modern siyasi seçimlilik şeklinde marjinalden normale aktarılmasına sebep olacağını iş işten geçtikten sonra anlayan, ülkemiz içindeki ve Irak’ın kuzeyindeki sahasında Türk Ordusu tarafından tamamıyla imha seviyesine getirilen, Devlet içine sızmış partnelerinin deşifre edilmesinden sonra istihbarat ve görmezden gelme ayrıcalığından mahrum kalan PKK önümüzdeki süreçte ne yapacak?

Bir şeyi basitçe açıklayamıyorsan tam anlamamışsındır der Einstein. Düşmanlarımızı tanımlamamız ve adlandırmamız gerekir. Onlara ad koyarak sahip olduğumuzu onaylarız.

PKK: 1970’lerde Abdullah Öcalan isimli şahıs ve birkaç arkadaşı tarafından kurulan; ülkemizin doğusu ile İran, Irak ve Suriye ülkelerinin bir kısmını da içine alacak şekilde “Bağımsız Birleşik Kürdistan” kurmayı hedefleyen ve bu hedefine “silahlı mücadeleyle” ulaşacağını açıklayan bir terör örgütüdür.

Dünya tarihine en kanlı terör örgütü olarak geçen PKK, zaman içerisinde ana hedefi olan “Kürdistan” hayalinden vazgeçtiğini ve hatta silahlı mücadeleyi bıraktığını açıklamış olsa da bunun gerçek olmadığını yakın tarih bizlere gösterdi. Adını, ideolojisini, faaliyet alanını, taktiğini, sembollerini değiştirse de değişmeyen tek şey PKK’nın “Bağımsız Birleşik Kürdistan” hayali oldu.

Abdullah Öcalan, 1977 yaz aylarında Kesire Yıldırım ile nikâh kıyarak bir yıl kadar inzivaya çekildi. Dikmen Toplantısı, Ankara Mimarlar Mühendisler Odası Toplantısı, Doğu illeri gezisi ve örgütün kurucu kadrolarından Haki Karer’in Gaziantep ilinde 18 Mayıs 1977 tarihinde başkaca bir Marksist Leninist Örgüt (Beş Parçacılar) öldürülmesinden sonra özellikle MİT’in kendisini takip ettiğini her platformda dile getiren Öcalan, Türk Solu yayını olan Aydınlık gazetesinde örgütle ilgili çıkan haberlerden de etkilenerek; evlenip bu işlerden elini ayağını çekmiş görüntüsü verdi. Ankara’da saklandığı evden uzunca süre çıkmadı.

1978 yılında Kürdistan Devriminin Yolu (Manifestosu) broşürü yayınlandı. Örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın yine örgütün kurucu kadrolarından Mehmet Hayri Durmuş’la birlikte hazırladığı bu broşür aslında 1975-76 yıllarında yazılmış, yayınlanmamıştı. APO’nun yukarıda bahsettiğimiz uzun inzivasına bir gerekçe olarak inziva çıkışında yayınlanan 68 sayfalık broşür çok gizli kaydıyla sadece örgüt sözde üst düzey militanlarına dağıtıldı. PKK’nın ilk yazılı bildirisi olma özelliğini taşıyan broşürün ilerleyen yıllarda yeni baskıları yapıldı. Bu belgede Marksist-Leninist ideoloji esas alınmış, örgütün amacı özetle: Sömürge düzenini zorla değiştirerek Birleşik Bağımsız Kürdistan’ı kurmak olarak açıklanmıştır. Bu ve bundan sonra örgüt için Öcalan tarafından yazılan tüm manifesto, kitap, broşür ve hatta kısa emirlerin bile taklit, kopya ve çalıntı olduğu ortaya çıkacaktır.

Örgütün 30 yıllık ideolojik erozyonunun son halkası olan KCK sözleşmesinde Öcalan bir ideolog olarak tanımlanır, örgütün yeni ideolojisi özetle toplumsal ekoloji, komünalizm ve demokratik konfederalizm olarak belirlenir. KCK Sözleşmesi Amerikalı Murray Bookchin’den çalıntıdır ve Öcalan bizzat KCK sözleşmesinin içinde iddia edildiği gibi bir ideolog değil, fikir hırsızıdır.

İdeolojisi sürekli değişen örgütte değişmeyen iki şey oldu: Bir; Birleşik Bağımsız Kürdistan hayali; İki; Bu hayale götürecek yol olarak kullanılan şiddet.

Şiddet kullanmaya “Apocular” adı altında 1978’lerde başlayan örgüt, kullandığı taktikleri zaman içerinde değiştirerek farklılaştırdı. Hatta kendi kitlesine bile açıklayamayacağı vahşilikteki şiddet eylemlerini kabullenmemek ve uluslararası kamuoyunda terörist örgüt imajından kurtulmak amacıyla TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adı altında paravan bir örgüt kurdu. Şiddet eyleminin iç ve dış kamuoyundaki ilk anlık tepkilerine bakılarak; eylemin PKK genel politikasını zedeleyecek yansımaları görülürse eylemi TAK üstlenecek şekilde bir mekanizma geliştirildi.

PKK zamanının gereklerine göre ideolojisini değiştirmeyi bilirken taktik ve stratejisinde de değişikliklere gitti. Bugün ulus aşırı bir terör örgütü konumuna gelen PKK; Körfez Krizi, 11 Eylül ve Suriye savaşından kar eden taraf olarak çıkmayı ideolojik ve stratejik esnekliği sayesinde başarabildi.

2003 yılında parça yapılanmaya giden PKK’nın bölünerek büyüme stratejisi içinden mini paralı birlikler (PYD/YPG) çıkaracak bir yapıya dönüştü. Irak, Suriye, İran ve Avrupa’yı da kapsayan bu parça yapılanmanın başına KCK getirildi.

Türkiye Yapılanması

– KCK/ BAKUR

– KCK Alan Merkezi Yürütmeleri

– HPG (Hezen Parastina Gel) – Halk Savunma Güçleri

– ÖSB (Öz Savunma Birlikleri)

– Gençlik Hareketleri (YDGH, DGH)

– KJA Kadın Hareketi (Kongra Jinan Azad – Özgür Kadın Kongresi)

– YPJ (Yekeniyan Parastina Jin – Silahlı Kadın Hareketi)

İran Yapılanması

– KCK/ Rojhilat

– PJAK (Partiya Jiyahe Azade Kürdistan-Kürdistan Özgür Yaşam Partisi)

– KODAR (PJAK Yerine Kurulan Parti – Doğu Özgürlük Örgütü)

– YRK (Silahlı Kanat)

Suriye Yapılanması

– KCK/Rojova

– PYD (Partiya Yekitiya Demoqratik- Demokratik Birlik Partisi)

– YPG (Halk Savunma Birlikleri).

Irak Yapılanması

– KCK/BAŞUR (Irak)

– PÇDK (Partiye Çaresera Demokrati Kürdistan-Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi)

– HPG (Hezan Parastina Gel – Halk Savunma Güçleri)

Avrupa Yapılanması

– KCD-Ewrupa (Avrupa Demokratik Toplum Kongresi)

Şematik ve kaba taslak olarak verilen PKK parça yapılanması bugün amacını aşmış, KCK parçalar arası dengeyi sağlamayaz şekle gelmiştir. Hemen her hafta örgüt şemasına yeni bir “ÜÇ HARF” ekleyen PKK yeni yoluna eski vahşet dolu örgüt tarihiyle devam edemeyeceğini anlamıştır. Hem isim değiştirerek hem de parçalarını müstakilleştirerek tek amacı olan : Bağımsız Birleşik Kürdistan yolunda adım adım ilerlemektedir.

PKK kuruluşundan bu yana legal alanda ve siyasi arenada varlığını sürdürmektedir. Demokratik sistemin ve seçme seçilme hakkının manipüle edilerek istismar edilen bölge halkının can korkusuyla gittiği sandıklardan çıkan ucubenin bugün halkın sesi olmadığının; kendi partilerinin önünden tüm dünyaya yankılanan “annelerin yürek sesinden “ daha iyi bir delili olabilir mi?

Batılı ortaklarıyla yeni bir din, yeni bir kültür ve yeni bir sosyal yaşamı Kürtlere dayatan PKK; Kürtlerin tarihinden gelen derin din, ahlak ve kültür anlayışının altında ezilmeye başladı. İletişim araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması, Devletin tekrar gerçek sahiplerinin eline geçmesi bugün bölge halkında başlayan uyanışın başlıca sebepleridir.

İmam Şafi Hazretlerinin şefaat ettiği bir halka Yezidiliği dayatmak, namusunu canından öte tutan insanların dağa kaldırılan kızlarıyla el ele kucak kucağa fotoğraf yayınlamak, ataerkil bir aile yapısına sahip bölgeye komünal yaşam biçimini adapte etmeye çalışmak PKK’nın sonunu getirdi.

Öte yandan Devlet içine sızmış FETÖ teröristlerinin de bölgede kasıtlı olarak yaptığı, halkı rencide ve irite eden davranışlara bugün rastlamak mümkün değil. Halk gerçek Devleti ve gerçek PKK’yı 30 yıl sonra gördü. Bu çerçevede PKK eleman temini sıkıntısı yaşıyor. Kürt gençleri artık dağa çıkmıyor. Rol model olarak önlerinde duran örneklere bakarak, çalışıp okuyup hayatını kazanması için tek engelin kendisi olduğu ayırdına varıyor.

Bugün doğu coğrafyasındaki illerdeki ilkokul çocuklarından aldığınız cevaplar değişti: Büyüyünce ne olacaksın sorusuna artık “gerilla olacağım” cevabı verilmiyor. Kürt çocuklarına hayalleri tekrar verildi. Artık özgürce hayal kurabiliyorlar.

PKK her döneminde en vahşi şiddeti Kürt halkına karşı uygulamıştır. Devlete karşı alternatif bir güç olduğunu zihinlere yerleştirebilmek adına katledilen binlerce masum sivil var.

Öcalan tarafından kaleme alınan “Kürdistan’da Zorun Rolü” kitabında Bağımsız Kürdistan’a ulaşmak için mücadele yolu silahlı mücadele ve devrimci şiddete dayandırılır. PKK örnekleri ve eşitleri içinde en kanlı ,en vahşi ve şiddeti en kolay uygulayan terör örgütü olarak tarihe geçmiştir.

Kandil’i kaybeden, istismar ettiği Kürtler tarafından maskesi yüzünden çekilerek alınan, uzantısı siyasi partinin mevcut suni ittifaklarının önümüzdeki süreçte oyların modern siyasi seçimlilik şeklinde marjinalden normale aktarılmasına sebep olacağını iş işten geçtikten sonra anlayan, ülkemiz içindeki ve Irak’ın kuzeyindeki sahasında Türk Ordusu tarafından tamamıyla imha seviyesine getirilen, Devlet içine sızmış partnelerinin deşifre edilmesinden sonra istihbarat ve görmezden gelme ayrıcalığından mahrum kalan PKK önümüzdeki süreçte ne yapacak?

Bu soruyu yanıtlamadan önce, PKK’nın kuruluşundan bu yana şiddeti nasıl ve hangi taktiklerle kullandığını kısaca bir hatırlamakta yarar var: Apocular adıyla anılan henüz PKK adını almamış dar bir kadroya ve kısıtlı imkanlara sahip örgüt 1978-1984 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu illerinde “silahlı saldırı” olarak adlandırabileceğimiz bir dizi eylem yaptı. Bu eylemler pusu atarak ve küçük silahlarla bölgede ağırlığı bulunan isim ve ailelere karşı yapılan eylemlerdi.

1984 yılına gelindiğinde PKK eylem şeklini değiştirdiğini ve ne kadar vahşi bir örgüt olduğunu herkese gösterdi. 15 Ağustos 1984 Şemdinli ve Eruh baskınlarından bu güne kadar PKK silahı terör örgütünün gerçekleştirmiş olduğu şiddet eylemi çeşitleri kısaca ve başlıklar halinde şöyle:

– Suikast

– Adam kaçırma

– Yol kesme

– Askeri birlik, polis kuvveti, korucular ve  hedef alınan Devlet binalarına ağır silahlarla saldırı ve sızma

– Askeri birlik, polis kuvveti, korucular ve hedef alınan Devlet görevlilerinin ve araçlarının geçeceği mahallere  konvansiyonel mayın döşeme

– Askeri birlik, polis kuvveti, korucular ve hedef alınan Devlet görevlilerinin ve araçlarının geçeceği mahallere  el yapımı patlayıcılarla tuzaklama

– Kırsal yapılanmasına yakın köylere silahlı saldırı, tecavüz ve yağma

– Korucu köylerine silahlı saldırı ve kitle katliamı

– Öğretmen,doktor, hemşire gibi halka hizmet amacıyla bölgede görev yapan Devlet görevlilerini öldürme, kaçırma, tehdit, görevini yapmayı engelleme

– Bölgeye ekonomik yatırım amacıyla gelmiş ve/veya bölgede bulunan iş adamlarına karşı öldürme, kaçırma, tehdit, yapılan işleri engelleme amacıyla iş makinesi yakma, tahrif etme, işçi öldürme ve kaçırma.

– Özellikle hayvancılık ve tarımla uğraşan bölge halkına karşı; toplu hayvan telef etme, ekin yakma.

– Canlı bomba

– Araç bomba

– Bombalı paket bırakma

– Okul basarak eğitim ve öğretimi engelleme, öğrenci öldürme, dövme

– Kitlesel halk nümayişleri düzenleyerek halkı ve Devleti karşı karşıya getirecek şiddet temmeli provakatif eylemler yapma

– Meskun mahallerde çukur ve barikatlar oluşturarak, halkı bu çukur ve barikatlarda zorla nöbete çıkarma, çıkmayanlara öldürme, dövme, işkence uygulama.

Yelpaze oldukça geniş. Şiddeti her yönüyle her alanda fitursuzca uygulayan PKK, şiddet eylemi biçimleriyle birlikte bu şiddeti uygulama taktikleri açısından da vahşiliğini ön plana çıkaran bir örgüttür. Uyguladığı şiddetle onbinlerce insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olan PKK; hala yeni şiddet biçimleri ve taktikleri peşinde.

Bir parantez açalım; Dünyada bulunan terör örgütleri birbirlerine taktiklerini ithal ve/veya ihraç ederler. Çok uzaklardan IRA veya bugünkü İngiliz terörle mücadele birimlerinin tanımladığı adıyla IRA’dan arta kalanlar denizleri aşarak çukur/barikat/EYP taktiğini PKK’ya aktardı. Kuzey Uganda ve Sudan arasında faaliyet yürüten Evangelist bir terör örgütü olan Lord Resistence Army (Tanrı’nın Direniş Ordusu) uzuv kesme biçim ve metodlarını Arakan’da Müslümanları katleden Budistlere öğretti. Hem de tam bizim yaptığımız gibi; power point sunusu hazırlandı, bir çatı altında toplanılarak brifing verildi.

Bir örgütü ele alırken o örgütün lider olarak kabul ettiği kişiyi de analiz etmek gerekir. PKK terör örgütü Abdullah Öcalan’ın malıdır. Mevcut diğer tüm terör örgütlerinde sözde liderin düşünceleri, ilkeleri örgütün her düzeydeki elemanı tarafından tartışma konusu yapılabilir. Bu PKK için söz konusu değildir. Öcalan tarafından dikte edilen her şey kutsallık taşır ve tartışmaya kapalıdır.

Öcalan’ın çarpık kişiliği kuruluşundan bu yana örgütün ruhu haline gelmiştir. Travmatik bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşayan; kendini bilim insanlarının bile örnek aldığı bir kişilik gibi dayatan megolaman Öcalan içindeki ezilmişlik ve ötekileştirilmiş ruh halini uyguladığı ve uygulattığı şiddetle aşmaya çalışmıştır. PKK’nın dışarıya uyguladığı şiddetin yanı sıra örgüt içi şiddet de sıradan bir uygulama halini almıştır. Kurulduğundan bu yana örgüt içi infazları onbinlere yaklaşan PKK kendini yiyerek büyüyen bir yılan gibidir.

PKK kendi tarihinde içine girdiği her çıkmazı şiddetle aşmaya çalışmış, örgütün yapısında gerçekleştireceği her yeniliği de şiddetle dayatmıştır.

Abbas arkadaş mahlasıyla 2012 yılında “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” kitapçığını örgütün matbaasında basarak yayınlayan Duran Kalkan özetle; “Örgütün kırda yenmez/yenilemez bir çizgiye geldiğini, klasik kır gerillasının sembolik olarak bırakılarak şehirlere yönlenilmesi gerektiğini, Devletin şehirlerde olduğunu ve şehirde yenilebileceğini, yeni bir gerilla sistemi olan şehir gerillasının etkin eylemleri değişik taktikler kullanarak yapmasının daha etkili olacağını, şehir gerillası olarak adlandırılan yapının ister sol terör örgütlerin modeli olan  hücre modelinde isterse de istihbarat örgütlerinin uyuyan ajan olarak nitelendirdiği modeli kullanabileceğini, şehir gerillasının kendiliğinden inisiyatif alarak müstakil eylemler yapması gerekliliğini, gerektiğinde her şeyin silah olarak kullanılabilceğini,  yeri geldiğinde bir bıçakla yapılacak etkili bir suikastın silahla/bombayla yapılan bir  eylemden daha fazla ses getirebileceğini, şehirde konuşlanacakların sabıkasız, takibe uğramayan, Devlet birimlerine rahat rahat girip çıkabilecek kişilerden seçilmesini, sabotaj, suikast, bombalama, EYP, yakın dövüş gibi konularda eğitimli, şehir hayatı içinde dikkat çekmeyecek yaşama sahip olmaları” gibi bir sürü detayı örgüte deklere etmiştir. Bunlar bir tavsiye değil örgütün yeni yapılanma biçimi olarak Duran Kalkan’dan örgüte verilen talimatlardı. Tam da bizler “çözümü” konuşurken, örgüt kendini bir el kitabıyla şehir içindeki çukur/barikat eylemlerine hazırlamıştı. Devlete sızmış FETÖ’cü teröristlerle, PKK sözde üst yönetiminin el ele “çözüm sürecini” nasıl manipüle ettiklerinin açık bir delilidir bu kitapçık.

Bir yanda Devleti yöneten akıl siyasi risk alarak terörü çözmek için yola çıkacak öte yandan Devlet içinde terörle mücadele, istihbarat ve daha etkin birimleri ele geçirmiş FETÖ, örgütün hazırlıklarından bihaber gibi davranak hatta bu hazırlıklara çanak tutup, eylemlerin fitilini ateşleyecek onlarca hainlik örneği sergileyecekti.

Mart 2012 tarihinde örgütün Roj Matbaası’nda basılan bu kitaptan Fetöcüler haberdardı. Bilgi vermek zorunda oldukları makamlara bilgi vermediler, mücadeleyi sahada yürüten birimlere kitabı deşifre ederek önlem almalarını sağlamadılar. Devletler tarihinde böylesine bir hainlik az rastlanır türdendir.

17 / 25 Aralık 2013 sürecinden sonra Devlet aklı, Devletin gerçek sahiplerinin eline geçince kronik bir durum almış çukur/barikat eylemlerini bertaraf edecek taktik ve stratejileri Kuzey İrlanda’da Londonderyy’de arayan çalışma gruplarının içinde bende bulundum. Ülkeye dönüp kitapçığı arşivlerin derinliklerinden bulduğumuzda hemen her şeyin bir iki sene önce Duran Kalkan tarafından yazılmış olduğunu gördük. Tüm çukur/barikat eylem süreci, hazırlığı, neler yapılacağı, nasıl yapılacağı maddeler halinde adeta bir prospektüs şeklide hazırlanmıştı.

PKK, yeni aldığı kararlarla 2013-2014 yıllarından sonra kırdaki varlığını sembolik hale getirerek şehirlere inmeyi planladı. Plana PKK içinden şiddetle karşı çıkan bir grup da vardı. Otuz yıldır dağdaki kazanımlara ve rahatlığa alışmış gedikli kırsalcılar Kandil’in bu kararını beğenmedi. Yeri gelmiş şehirleri bile düşürmüşler, dağdaki inlerine kaçarak saklanmışlardı. Haklarında şarkılar yazılmış, kitaplar basılmış, girdikleri “bazı” köylerde kahraman gibi ağıtlarla karşılanmışlardı. Onlara göre, “PKK için kırsal varlığı insan vücudunun atardamarları gibiydi. Şehir içlerinde kaybolup giderler, halkın içindeki hainler tarafından Devlete satılırlardı”.

Bu grup; örgüt içinde sesini yüksek çıkarabilecek, örgüt Önderliği tutsakken örgütü yönetenlere başkaldırabilecek kıdemdeydiler. İç muhalefete kulak asmayan Kandil,  şehir direniş planını aşama aşama devreye koydu. En büyük destekçileri Devlet içine sızmış bölgede görevli asker ve polis içindeki FETÖ mensubu hainlerdi. Şehirlere kamyonlarla silah taşındı, mahalle içlerinde silah ve bomba eğitimi verildi.

Kırsalcılar elini kolunu sallayarak üzerlerinde örgütün biraz tahrifatla adeta üniforma haline getirdiği leşker isimli yöresel kıyafetle  sırtta AK47 şehir içlerinde gezer olmuşlardı. Bunu şehir içi yol kesmeler, kimlik kontrolleri, çukur ve barikat önünde roketatarlarla tutulan nöbetler izledi. Çukur ve barikat kalkışması Devletin sert ve kararlı refleksiyle engellendi. Açtıklara çukurlara gömüldüler. Ancak arkalarında da onlarca yıl kapanmayacak tahrifat bıraktılar. Evler yıkıldı, insanlar sokaklarda kaldı. Devlet halkını yaknız bırakmadı. Ev verdi, aş verdi, iş verdi. Açılan yaralar çabucak sarıldı. Çukur/barikat eylemlerinin en şiddetli ve yoğun yaşandığı yerler olan: Diyarbakır/Sur, Şırnak/Cizre, Silopi ve İdil’de bugün huzur ve barış ortamı mevcut.

Çukur/barikatların bertaraf edilmesi için asker ve polisin ortak yürüttüğü “Meskun Mahal Operasyonları”’nda bile FETÖ mensubu hainlerin operasyonları akamete uğratmak için PKK ile birlikte planlayarak uyguladığı onlarca kara propaganda taktiği oldu. Propagandayla bir yere varamayacağını anlayan asker ve polis üniforması giymiş teröristler işbirliği yaptıkları teröristleri zırhlı araçlarla operasyon bölgesinden kaçırmaya, kendi emrindekileri kasıtlı olarak şehit ettirmeye kadar bir dizi hainliğin içinde de oldular.

Devletin ekmeğiyle büyüyen Devletin gerçek evlatları ya kuzgun leşe ya Devlet başa diyerek bu oyunu bozdu. 15 Temmuz kalkışmasına teşebbüs eden bölge komutanlarından çoğunun Meskun Mahal Operasyonları esnasında bu gibi hainlikler içinde olduğu bu gün ortaya çıkmış bir vaka.

Bu çerçevede Suriye’deki terör yapılanmasından da söz etmek gerekir. PYD, 2003 yılında PKK tarafından Suriye içinde kurulmuş, PKK’nın parçası olan bir terör örgütüdür. YPG, PYD’nin silahlı kanadıdır. YPG içinde faaliyet gösteren çekirdek kadro PKK’nın silahlı kanadı olan HPG içinden YPG’ye kuruluş aşamasında aktarılan militanlardır.

PYD, Kobani’de DEAŞ ihalesini aldıktan sonra batılı akıl hocaları tarafından PKK’dan farklı bir yapıymış gibi lanse edilmeye başlandı. Batılı muktedirler kendi halklarına DEAŞ tehlikesiyle savaşan seküler biraz da devrimci bir yapıyı allayıp pullayıp yeni bir yapıymış gibi gösterdiler. Batıdaki anarşist, devrimci, lejyoner hatta radikal Hıristiyanların PYD saflarına katılarak DEAŞ’a karşı mücadele etmelerinde bir mahsur yoktu; Cannes Film Festivali’ne kadar uzanan güzellemeler seyrettik. Salondakiler, bayan teröristlerin mücadelesini (!) anlatan filmi ayakta alkışladı. DEAŞ’tan sonrası biraz karışık.

Suriye’de kendini tasviye eden DEAŞ şimdilik kurucu aklı tarafından uykuya yatırıldı. “Artık PYD/YPG’ye gerek kalmadı haydi herkes kendi köyüne” derken karşımıza 50-60 bin sayılarına ulaşan, modern dünyanın konvansiyonel savaş gereçleriyle donatılan, kendisine Suriye’de bir devletçik kurma hayallerini üst amaç, Batı’nın Suriye’de çıkarlarına tehdit gördüğü her oluşuma karşı durmayı alt amaç belirleyen mini bir paralı terör birliği çıktı.

Biraz kafa karıştırıcı gelen ancak asıl amaca götüren yolda havuç sopa denkleminde bulduğumuz Kandil’deki PKK sözde yöneticilerinin başına stratejik ortağımız (!) ABD’nin koyduğu para ödülü takdire şayan bir algı yönetimi taktiğiydi. Artık PKK’ya “dağdan in, küçül, marjinalleş, sıra Türkiye’ye gelene kadar kitleni diri tut ve bekle” deniyordu.

Bu gerçekler ışığında şunları söyleyebiliriz: PKK kurulduğu günden bu yana uyguladığı hiçbir şiddet taktiğinden vazgeçmemiştir. Bir süre uygulamaz, askıya alır ancak vazgeçmez.

Başta kırda başlayan sözde gerilla tarzı yapılanmasını, 2015 yılı itibariyle sözde şehir gerillası tarzına çevirmeye çalışan PKK için bu eylem tarzı bitti demek  kör bir iyi niyetlilik olur. Canlı bomba eylemlerinden, araç bomba eylemlerine, kitlesel halk hareketlerinden suikatlere uzanan bir şiddet sarmalından beslenen PKK önümüzdeki günlerde değişik taktiklerle şiddet karnesine yeni olaylar ekleyecektir.

PKK’nın Kandil eksenli kır yapılanması artık bitme noktasında. Ülkemiz içindeki dağlardan neredeyse silindiler. Bunda gelişen teknolojiye ayak uyduran milli ve yerli sermayeyle üretilen İHA ve SİHA’ların katkısı oldukça fazla.

Öte yandan silahlı kuvvetler ve polis içinde FETÖ mensupları temizlenmeye devam ediyor. İlk reaksiyon olarak istihbarat ve terörle mücadele birimlerinden temizlenen FETÖ militanları yerine göreve gelenler tüm dünyaya parmak ısırtacak operasyonların altına imza atıyorlar. Devletin terörle mücadeleyle görevli birimleri arasında müthiş bir uyum söz konusu haliyle bu da sahaya olumlu yansıyor. Son otuz yıldır duyduğumuz “köşeye sıkıştılar“ lafı  bu sefer doğru. Bitiyorlar. Ancak biten PKK’nın Kandil eksenli kır yapılanması. Ülke içindeki legal platform aynı gazla devam ediyor. PKK eski deneyimlerinden hareketle şehir içlerinden açıktan denediği eylem çizgisini farklı bir yapıya kaydırıyor. Örgüt içi muhalafet edebilecek eski teröristlerin hemen hepsi Bayık, Kalkan ve Karayılan üçlüsü tarafından etkisizleştirildi.

PKK, kırsalda dron ve benzeri risksiz eylemleri gerçekleştirecek, Irak’ın Kuzeyi’nde konuşlu, Suriye’deki PYD/YPG yapılanmasıyla geçişgenliği olacak küçük ve teknik birkaç grubunu bırakarak tüm ağırlıyla şehirlere inmenin peşinde. Sözde yönetici kadro bu yeni yapıyı Kıta Avrupası’ndan yönetme kararını aldı bile, İmralı’dan gelecek son talimatlar bekleniyor. Onlarca yıldır enerjimizi tüketen PKK devam eden günlerde de bu rolünü oynayacağa benziyor.

Kırsalda kalan teröristler yapacakları muhtemel eylemlerde genelde dron ve benzeri insansız hava araçları kullanma yönünde yönlendirilmiş durumda. Örgüt 2015 başlarında dron kullanmaya başladı. Başlarda keşif amaçlı kullandığı bu araçlara şimdilerde patlayıcı yükleyerek eylem arayışına girdi. Örgütün elinde batılı sahipleri tarafından verilmiş bir noktadan onlarca patlayıcı yüklü mini dronu kontrol edebilecek mekanizmalar olduğuna dair bilgiler geliyor. Yakın tarihlerde Irak’ın kuzeyi veya Suriye’deki atölyelerde imal edilmiş el yapımı İHA ve SİHA’ları duyarsak şaşırmayın.

Teknolojinin tekelini elinde tutanlar sahaya sürdükleri piyonlarından hiçbir şeyi esirgemiyorlar. Bu gün PYD uydu destekli bir GBT (Genel Bilgi Toplama) ağına sahip. Yani Irak’ın Kuzeyinden PYD’nin konuşlandırıldığı mahallere doğru gittiğinizde ABD askerlerinin de içinde bulunduğu kontrol noktalarında kimliğiniz alınarak tabletler aracılığıyla “kaydınıza” bakılıyor. Bir ağdan kayda bakabilmeniz için veri girmeniz gerekir. Türk vatandaşlarının “kaydına” bile bakılabilecek verileri PKK/PYD-YPG’ye FETÖ verdi. Devlet içine sızdılar, çaldıralar ve terör örgütüne servis ettiler.

Şehirlere sızacak olan PKK bunun gerekliliğini ve etkinliğini yine şiddetle anlatmak isteyecektir. Böyle olmamasını ve hain planlarının gerçekleşmeden Devlet tarafından önlenmesini temenni ediyoruz. Şehir denelemeleri çukur/barikat ekseninde başarısız olan ve güdük kalan PKK yeni bir takım taktik ve stratejilerle şehirlere yuvalanıyor. Öncelikli hedefler İstanbul başta olmak üzere büyük şehirler. Şehirlerde hücre yapılanmasını öngören PKK, daha önce örgütten veya herhangi bir suçtan kaydı olmayan, her yere rahatlıkla girip çıkabilecek, değişik maske ve lejantarla kamufle olabilecek sansasyonel eylem kabiliyeti olan kişileri seçti. Bunlar keşfe karşı koyma, takipten kurtulma gibi istihbarat konularında eğitildiği gibi sabotaj, suikast, bombalama gibi konularda da eğitildi. Öte yandan şehirlerde, FETÖ’den ihraç, hapishane eskisi, eski polis ve askerlerinde içinde bulunduğu gruplardan destek almaları da söz konusu. Nümayişe dönüşen muhtemel bir provokasyonda bunları kalabalıkların içinde görmemiz mümkün. Örgüt bu yeni şehir eşkiyalarını legal yapılarının yanında dahi görmek istemiyor. Mutlak bir disiplin ve gizlilik söz konusu.

Ancak bunlar nafile çabalar. 1914’de Yemen’de ünlü İngiliz casusu Lawrence deşifre eden Teşkilatı Mahsusa görevlisi Ahmet Hamdi Bey’in torunları artık iş başında. PKK ister CIA, ister MOSSAD ister BND destekli olarak şehirlere girsin her an ensesinde Türk İstihbaratının nefesini hissederek, sanrı nöbetleri içinde yok olup gidecek. Sonun başlangıcına giren örgütün Suriye’deki yapılanması da Türk Ordusunun bir bölüğüyle önüne katıp kovalıyacağı bir cıvıklıkta. Bahçenin itini vurmak için bahçe sahibinden izin alınmaz. Bu günlerde oralarda çadır karışık, gözümüz üstlerinde. İşler durulunca Suriye’deki PKK /PYD-YPG yapısı yok edilecek, PKK terör tarihi kitaplarının sayfalarında en vahşi ve en kanlı terör örgütü olarak yerini alacaktır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir