Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Nefret Söylemi!

Son günlerin moda suçlamalarından biri de ülkeyi yönetenlere yöneltilen “halkı kutuplaştırdınız” iddiası. Üstelik bunu en çok kutuplaşmadan medet umanlar yapıyor. Bıkmıyor, usanmıyor, aynı sözleri temcit pilavı gibi tekrarlıyorlar…

“Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir”anlayışıyla hareket ediyorlar adeta! Olur olmaz her yerde, özellikle de sosyal medyada hep aynı tezi işliyorlar. Zaman zaman üzerine bir de “Nefret Söylemi”sosunu döküp, iddialarını daha cazip hale getirmeye çalışıyorlar.

Kim mi bunlar?

Ağızlarını her açtığında, kalemlerini her oynattığında nefret söylemi kusanlar. Üstelik bu durum mahkeme kararları ile sabit. Son örneğine dün şahit olduk. Cumhuriyet Yazarı Işıl Özgentürk,13 Ocak’ta türbanlıları aşağılayan bir yazı yazmıştı. Hakkında “Halkın belli bir kesimini aşağılama” suçundan soruşturma başlatıldı, dava açıldı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Geçmişte yaşadıklarımıza ve bugün içinde bulunduğumuz duruma bakınca ilk değil, son da olmayacak. Mahkûmiyetlere yol açan zihniyet de açılan davalar da devam ediyor çünkü. Saldırıyor ve adını da “fikir ve basın özgürlüğü” koyuyorlar.

Ardından hemen başkalarını suçlamaya başlıyorlar:

-Halkı kutuplaştırıyorsunuz!..

“Kutuplaştırma” dedikleri de ayıplarının yüzlerine vurulması, sergiledikleri rezilliklerin ortaya dökülmesi.

Son yıllarda gerçekler değil, algılar üzerine yürütülüyor çünkü planlar!

***

Gün geçmiyor ki, türbanlı ya da başörtülü insanlara karşı bir saldırıda bulunulmasın. Meclis’te, medyada, çarşıda, pazarda durum hep aynı: Ayrıştırıyor, aşağılıyor, eleştiriyorlar; onlara Suudi Arabistan veya İran’ı adres gösteriyorlar:

-Yakışmıyorsunuz laik Türkiye’ye. Gidin orada yaşayın!..

Yetmiyor, bitmiyor; bu kafalar CHP’li belediyelerde çıkarılan işçilere bile “Ama Ak Partiliydi onlar” diyebiliyor. Bir başka partiye gönül veya oy vermeyi işten çıkarma sebebi ve haklılık olarak görebiliyor.

Şimdi soruyorum:

-Bundan daha büyük kutuplaştırma ya da nefret söylemi olabilir mi?

Memur değil ki onlar. Diledikleri partiye üye olabilirler, siyasi faaliyet yapabilirler. Buna rağmen, kendilerinden olmayan insanların demokratik haklarını kullanmalarını bile “suç” ya da “eksiklik” sayan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Ama öyle büyük bir gürültü yapıp, öylesine güçlü bir kamuflaj kullanıyorlar ki, kendilerini sıyırıp çıkarıyorlar çamurun içinden!

Dahası var: Faşist ve diktatör kafalar, genellikle de “demokrasi” maskesi kullanıyorlar bu ülkede!

***

Bitmedi, devam edelim…

Etnik ve mezhepsel farklılıkları öne çıkaranlar onlar. Söylemleriyle bu ülkede ayrılıkları körükleyenler onlar. Sonra, karşılarındakini en çok “kutuplaştırma” ile suçlayan da yine kendileri.

Maalesef, açık ve örtülü “nefret söylemleri” ile kutuplaşmayı körükleyip, suçu da karışındakilere yıkmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Hem “kucaklaşmadan” bahsediyor, hem de sistemli bir şekilde milletin bir bölümünü itiyorlar! Sanki planlı bir oyun bu!..

Oyuncusu ya da oyunun malzemesi olmamak gerekiyor.

Emin Pazarcı/Akşam

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir