Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Kendini Seküler Sananlar

İslam düşmanlığı bir neo faşist taktiktir. Nazizm’in yükselişi anti semitizmle sağlanmıştı. Bu kez neo faşizm İslamofobiyi kullanıyor. Bunun için de dinler arası rekabetten yararlanıyor. Geçmişte çok din savaşları olmuştur. Maddi çıkarları zorbalıkla elde etmek isteyenler din farklılığını bahane ettiler. Bunun en bilinen örneği asırlar süren ‘Haçlı Seferleri’dir. Haçlı seferleri yalnızca İslam’a karşı yapılmamıştır. 1235 yılında Bosna’ya da yapılmıştır. O zaman Bosna zengin ve toprakları bereketli bir ülke idi. Henüz Bosnalılar Müslüman olmuş değillerdi. Fakat Hıristiyanlıktan farklı ve engizisyon zihniyetinden uzak aydınlık denebilecek bir dinleri vardı. Papalık tarafından Bosna’da yaşayan Bogumil halkı, heretik (sapkın) ilan edilerek Bosna’yı yağmalamak için yapılmıştı bu haçlı seferi.

Keza 1204 Yılında yapılan 4. haçlı seferinde de Bizans işgal edilmiş ve yağmalanmıştır. Yani maksat din savaşı da değildi. O bir bahane idi. Tıpkı günümüzde ‘İslami terör’ bahanesi gibi. Dini görünümlü ama seküler amaçlı savaşlar yalnızca farklı dinler arasında değil, mezhepler arasında da yapılmış, kitle katliamları uygulanmıştır. 24 ağustos 1572’de Huguenot adı verilen Fransız Protestanları Paris’te, bir Aziz Bartholomeus yortu gecesinde topluca katledilmişlerdir.

Günümüzde İslam düşmanlığı emperyalist saldırganlığı bahanelemek için bir neo faşist taktik olarak kullanılmaktadır. Halen sürmekte olan üçüncü paylaşım savaşı, tamamıyla İslam coğrafyasında yürütülmektedir. Milyonlarca genç yaşlı, kadın çocuk Müslüman öldürülmüştür. Bunu yapanlar İslam’ı terörizmle suçlayarak yapmaktadırlar ve bunlar geçmişte iki dünya savaşı çıkararak 50 milyon insanın ölümüne yol açmış, atom bombasını icat ederek Japonya’da deneme amaçlı kitle katliamları da yapmışlardır.

Ne yazık ki Müslüman coğrafyasında ‘sekülerizm’ görünümü altında İslamofobiye taban oluşturacak kesimler de bu düşünceye kazanılmış bulunmaktadır. Bunlar kolayca emperyalist saldırganlığın aklanması tarafına çekilebilmektedirler. Mısır’daki darbede rol almışlar, bizde de pek çok konuda kendilerini öne çıkarmışlardır. Fakat ülkemizde bu kesimler, henüz kitlesel olarak İslamofobik tutumlara sürüklenmemektedirler. Fakat bunu yaptırabilmek için yoğun çabaların olduğu da bir gerçektir.

İnsanların seküler olması din düşmanı olmasını, ‘inandığınız Allah’ınız belanızı versin’ tarzında düşünmelerini gerektirmez. Böyle davranmak kendilerine kurulan tuzağa düşmelerine ve bir Truva atına dönüşmelerine yol açar. Bu niçin körükleniyor? Çünkü ülkemizde yirmi yıla yakındır İslami değerlere sahip bir iktidar bulunmaktadır. Bu iktidar emperyalist çıkarlarla çelişiyor ve mücadele ediyor. Onu düşürmek isteyen emperyalist merkezler de işte bu ‘sekülerizm’ soslu İslam düşmanlığından yaralanmak istiyorlar. Bu konunun ülke içindeki politik mücadeleyle karıştırılmaması gerekir. Oyunu görmek ve bu oyunları kuranlara mümkün olduğunca az oyuncu kaptırmak gerekir. Ne yazık ki bazılarını tutmak mümkün değil. Onlar, gözlerini bürümüş hırs yüzünden nereye sürülürlerse oraya gitmeye kendilerini çoktan hazırlamış bulunmaktadırlar.
Firuz Türker

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir