Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Seçim İptali, Dövizin Ateşi ve S-400 Hava Savunma Sistemi

Gerçekleşen olaylar bazen göründüğü gibi değildir ve arka planında bizlerin bilmediği etkenler rol oynar. O nedenle, seçimin iptalini ve diğer gelişmeleri bu gözle değerlendirelim.

Çinli Filozof Lao Tzu şöyle bir hikâye anlatır

:

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. 

Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. İnsan dostunu satar mı?” demiş.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. 

Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Kral’a satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.

Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. 

Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.

Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. 

Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.

Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. 

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. 

Evin geçimini sağlayan oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.

Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. 

İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz

Birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. 

Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. 

Köyü matem sarmış. 

Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlar:

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. 

Karar; aklın durması halidir. 

Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.

Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. 

Oysa gezi asla sona ermez. 

Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. 

Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

*

İtiraf edeyim; YSK kararı benim için sürpriz oldu. Çünkü ülkenin kuşatılmışlığı ve her geçen gün etkisini artıran ekonomik kriz nedeniyle böylesine bir kararın ateşe odunatmaktan farksız olduğu kanaati yaygındı.

Yaşadığınız muhiti dolaştığınızda kiralık işyerlerinin sayısındaki artışı gözlemleyebilirsiniz. Küçük esnaf iş yapamamaktan şikâyetçi. İşsizler ordusuna her geçen gün binlercesi katılıyor.

Ama yetkili birilerinin ekranlara çıkıp “Burası çok önemli!.. Bakın burası çok önemli…” tarzında halkı keriz yerine koyan açıklamaları da ekonomik krizi tetikliyor. Maalesef keriz sayısı çoğaldıkça kriz derecesi artıyor.

Dövizin ateşi neden yükseldi?

Ekonomi uzmanlarına göre Dolar kurunun yükselmesinde iki etken rol oynadı.

Birincisi Trump‘ın ticaret savaşlarında ateşkesi rafa kaldırmasıyla 9 ay sonra 6 liraüzerine çıkması, ikincisi, YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık seçimlerini iptal kararı.

YSK’nın İstanbul seçimlerini yeniletme kararıyla akşam sığ piyasada dolar kuru 6.15 TL, euro da 6.85 TL’yi gördü. Döviz kurunun önü açık.

Cari açık, gider gelir dengesizliği, tasarruf tedbirlerine uyulmaması vs etkenleri çoğaltabiliriz.

Seçim ortamının devamı ve yaklaşık bir buçuk ay sürecek politik belirsizlik piyasalar için bir yeni bir stres testi olacak.

Bu sabah itibari ile dolara karşı 6.12 civarında işlem gören TL’de ilk tepki yüzde 1.4değer kaybına işaret ediyor.

İktidarın piyasaları fonlayabilecek araçlardan yoksun olması nedeniyle önümüzdeki günlerde Türk Lirası değer kaybını sürdürebilir.

Merkez Bankası, borçla temin ettiği dövizleri nereye harcadı?

26 Nisan 2019’da “Merkez Bankası borçla temin ettiği dövizleri nereye harcadı?” sorusuna birlikte cevap aramıştık.

Süreci hatırlamakta fayda var. Merkez Bankası, son iki yıldır mevcut döviz rezervlerinin bir bölümünü altına çevirirken, en başta ABD Merkez Bankası “FED”de duran 28.7 ton altın rezervlerini başka merkezlere taşıyarak sıfırlamıştı.

Sonuç hemen alındı.

Hem altın rezervi yükseldi hem de yurtiçine kaydırma amaçlı transferler nedeniyleyurtiçindeki altın varlıkları 100 tondan fazla artı.

Merkez Bankası, döviz rezervlerini tuttuğu yatırım alanlarının en başında gelen ABD devlet tahvili varlıklarını ivedilikle elden çıkardı.

2018 sonu verilerine göre; Merkez Bankası’nın toplam altın rezervleri zorunlu karşılıklar için tutulan altınlardaki azalış nedeniyle 76.3 ton düşerken, kendi malı olan altın rezervleri 53.8 ton arttı.

Türkiye, döviz borçlandı; döviz aldı, dövizleri altına çevirdi. Türkiye’nin altın stokları arttı. İyi de madem Türkiye altın zengini, yer gök altın stokladı o halde ekonomi neden kötü?

S-400 hava savunma sistemi neden hayati derecede önemli?

NATO ve AB nedense Türkiye’nin, S-400 hava savunma sistemi almasını istemiyor.Türkiye’nin bu bloklarla ilişkisi, şu fıkraya ne kadar da çok benziyor:

Baba ile oğlu uyuyorlarmış. Yan odadan gelen tıkırtılar üzerine, baba, oğluna, ‘git bak bakalım’ demiş…

Oğlu gitmiş. Ses-seda çıkmayınca baba seslenmiş;

-Oğlum ne oldu?

-Baba bir hırsız tuttum.

-Tut kolundan getir.

-Gelmiyor.

-Bırak gitsin.

-Gitmiyor.

-Sen gel oğlum.

-Gelemiyorum.

-Niye gelemiyorsun?

-Ben onu bırakıyorum o beni bırakmıyor.   

*

Çankaya Köşkü’nde düzenlenen NATO Konseyi ve NATO Akdeniz Diyaloğu Ortakları Toplantısında NATO Genel Sekreteri Jens StoltenbergTürkiye’nin, Rus S-400 Savunma Sistemi satın alması planının doğuracağı sonuçların “endişe verici”olduğunu belirtmesi baba ile oğulun arasındaki “hırsız” diyaloğunu andırmıyor mu?

ABD/AB/NATO’nun Türkiye’nin S-400 edinmesine karşı çıkmasının en önemli askeri gerekçesi, 2 S-400 Hava Savunma Sisteminin İzmir ve Hatay merkezli konuşlandırılması durumunda Türkiye’nin kontrol edeceği hava sahası 600 km’yi kapsıyor.

Akdeniz enerji denkleminden Türkiye’yi devre dışı bırakmayı amaçlayan her türlü projeyi bozan bu fiili durum; hiç şüphesiz Türkiye’nin en acil savunma ihtiyaçlarından.

S-400 hava savunma sistemlerini kullanacak Türk ve Çin askerlerinin eğitimi Rusya’da başlıyor!

Ne yapsalar boş!..

Türkiye, kararını çoktan verdi. 

Türkiye, Rusya‘nın devlet askeri ihracat şirketi Rosoboronexport’tan tedarik ettiğiS-400 hava savunma sistemlerini teslim almak için gün sayıyor. 

Türkiye Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın Rusya’dan satın alınan; S-400 hava savunma sistemlerinin Temmuz 2019’da teslimatının yapılacağını söylemesinin ardından Rosoboronexport‘un başkanı Aleksandr MiheyevTürkiye’ye S-400füzeleri teslimatının tarihini öne çekmek için gereken her şeyi yaptıklarını söyledi.

Bu takvime göre, Rusya‘nın devlet askeri ihracat şirketi Rosoboronexport‘un  imal ettiği S-400 hava savunma sistemlerini kullanacak yaklaşık, 100 Türk askerin eğitimi bu ay sonunda Rusya’daki bir askeri üstte başlayacak.

Mayıs ayı sonunda, yaklaşık 100 Türk askeri, anlaşmaya göre Temmuz 2019’da teslim edilecek olan S-400 hava savunma sistemlerini kullanmak üzere Rusya’da bir askeri üstte eğitime başlıyor.

Eğitim yaklaşık 5 ay sürecek. Türk askerlerin, Mart ortasında, aynı askeri üstte eğitimine başlamış olan Çinli askerlerle birlikte eğitileceği de gelen bilgiler arasında.

Merkez Bankası borçla temin ettiği dövizleri nereye harcadı?

Önce bir anekdot; Rusya‘nın savaş ve uzay teknolojisi üretmesine yapılan eleştiriye Putin‘in tarihi olduğu kadar filezofik cevabı:

“Bugün silah yerine, iPhone’a para yatıranlar, yarın düşman ülkesini işgal ederken düşmanın fotoğrafını çeker.”

Türkiye, maalesef çok yakın zamana kadar ülkeyi işgal etmesi muhtemel düşmanların fotoğraflarını çekebileceği kalemlere para harcadı. İthalat çılgınlığı halen devam ediyor.

Sattığı aldığını karşılamıyor. “-Burası çok önemli” diyenler de bu süreci maalesef durdurmaktan aciz.

Ama nasıl olduysa S-400 hava savunma sistemi ve Akkuyu Nükleer Güç Santralikonusunda çok akıllıca karar verildi.

Sözü uzatmayalım, Ankara ve Moskova arasındaki anlaşma ile yapımına başlanılanAkkuyu Nükleer Güç Santrali’nin masrafı nereden karşılanıyor?

Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sisteminin karşılığınılimonla, domates, biber, patlıcanla mı ödeyeceğini sanıyorsunuz?

Yani bu değirmenin suyu nereden geliyor hiç düşündünüz mü?

Türkiye Rusya’ya ödemeleri altın külçelerle yapıyor!..

Türkiyedöviz borçlandıdöviz aldı, dövizleri altına çevirdi.

Türkiye’nin altın stokları arttı.

İşte Türkiye, o altınları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın depolarında tutmak yerine, Rusya’ya olan borçlarını ödüyor.

.

Ömür Çelikdönmez

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir