Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Fetö’deki Çözülmenin Boyutları

Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara Yazdı

Muhalif mecraların tek bir çözüm teklifi üzerinde birleştikleri söylenemez. Son gelinen noktada talep sahiplerini, Gülen’in yakın çevresinin tasfiyesini isteyenler ile Gülen’in emekliliğini isteyenler şeklinde iki gruba ayırabiliriz. FETÖ’nün “Hizmet” adı verilen görünür örgütsel faaliyetine her iki grubun da karakteri itibarıyla hâlâ hayranlık duyduğu ve bunun mutlaka canlandırılmasının gerektiği yönünde müşterek bir kanaatin mevcut olduğu görülebilir.

Akademisyenlerin yanı sıra yurtdışındaki FETÖcü gazeteciler, teşkilat yapılanmasında zamanında orta ve alt düzeyde görev almış vazifeliler, Türkiye’de adli kavuşturma geçirip hapis yatmış, tahliye olmakla beraber davaları devam eden kişiler de bu eleştirilere gittikçe artan sayıda katkıda bulunmaktadırlar. Bu akademisyen ve gazeteciler arasında, 17-25 Aralık sürecinde hatta 15 Temmuz’un akabinde FETÖ iddialarını yazılı ve görsel medyada cansiperane savunan kişiler de yer almaktadır.

Seksen yaşını geçmiş bir lider olarak Gülen’in, idare ve kontrol kabiliyetini büyük ölçüde kaybettiği düşünülmektedir. Dolayısıyla onun etrafındaki idareciler bu boşluğu doldurmakta, onun adına tasarrufta bulunmaktadırlar. Onun yokluğunda yaptıramayacakları işleri onun üzerinden yaptırmaktadırlar. Söz konusu istismarın önlenmesi için Gülen’in başında olduğu mevcut riyaset hiyerarşisi lağvedilmelidir.

Liderliğin, Türk Devleti’nin çok kötü duruma düşeceğine dair devamlı ileri sürdüğü kehanetlerin hiçbirisi geçen 2,5 yılda gerçekleşmemiştir. Bu nedenle muhayyel kurtuluş için tavsiye edilen sabrın anlamı kalmamıştır. Bu teolojik-mistik beklentiler cemaati bir kült formuna sokmuştur. Muhaliflere göre mevcut yapılanma ile bu halden kurtulmanın bir çaresi yoktur.

Anılan muhalif sesler kamuoyunda tanınan kimselere aittir. Örgütün planlı, programlı bir sızma stratejisiyle devleti ele geçirme hedefinde ilerlediğini ve bunun için çok uzun zamandır şeffaf ve gizli ikili bir örgütlenmeyi işlettiğini bu şahsiyetlerin bilmiyor olması mümkün değildir. ‘Biz bundan haberdar değildik’ tavrının gerçekçi olmadığı aşikârdır.

İlk gruba göre, gizli ağların faaliyetlerine kategorik olarak son verilmeli, açık örgütlenmede ise ivedilikle demokratik, hesap verebilir ve şeffaf bir yönetime geçilmelidir. Merkezin kuvvetini zayıflatacak, yerel yapılanmalara güç kazandıracak bir program takip edilmelidir.

İkinci gruba göre ise artık bu cemaat miadını doldurmuş, Gülen’in rehberliğinde iyi kötü vazifesini ifa etmiş artık tasfiye zamanı gelmiştir. Geriye kalan insan mirası ve çalışma kültürü ise çok önemlidir. Bunun zayi edilmemesi için mevcut örgütlerin ellerindeki kazanımları tümüyle yerel çalışmalara aktarmaları, diğer mahalli gruplarla ortaklıklar kurarak faaliyetleri geliştirmeleri beklenir. Bu yerel birimler belki ileride gevşek bir çatı federasyon altında buluşabilir.

Görünen o ki söz konusu muhalefetin eleştirileri daha çok ‘kötü yönetilen’ sâbık örgütlerine dönüktür. ‘Biz Türkiye’ye nasıl bir kötülük yaptık?’ veya ‘Bu kötülüğü kimlerin hesabına yaptık?’ sorularına içtenlikle cevap verilmemiştir ve bu yönde bir sorgulamanın emareleri henüz gözükmemektedir. Türkiye’deki iktidara dönük besledikleri büyük hınç ve nefret sebebiyle henüz bu tür bir muhasebenin eşiğine gelinmemiştir.

 

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir