Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

28 Şubat Ders Oldu mu?

Cüneyt TORAMAN YAZDI

28 Şubat 1997’de gerçekleştirilen, 9 saat süren ve hukuk dışı kararların alındığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının tarihi, 28 Şubat darbesinin adı ve simgesi olmuştur. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bu darbenin yıldönümlerinde etkinlikler düzenleniyor, bu darbe birçok boyutuyla masaya yatırılıyor, anlamaya ve dersler çıkarılmaya çalışılıyor. Bundan önceki darbelerle aşırı benzerliklerinin yanı sıra farklı yanları da var.

Klasik askeri darbeler, muayyen bir günde (27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980), “silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğunu” açıklamasıyla başlayıp, genel seçimleri takiben (15 Ekim 1961 ve 6 Kasım 1983) sona ermiş, yönetim sivil iradeye geçmiştir. 28 Şubat darbesinde, böyle bir başlangıç ve sona erme tarihi yoktur. 28 Şubat darbesinde devletin bütün erkleri kontrol altına alınarak kesintisiz darbe süreci başlatılmış, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun dediği gibi “bin yıl sürmesi” planlanmıştır. Bunun için 28 Şubat darbesi, “post-modern darbe[1] olarak nitelendirilmiştir.

28 Şubat darbesinde ordu yönetime fiilen el koymadığından, klasik askeri darbelerden ayrılmaktadır. Başlama ve sona erme tarihleri kesin olmasa da 28 Şubat darbesiyle 1990 yılının başından (Refah-Yol hükümeti döneminde sınırlı olmak üzere) 2002 genel seçimlerine kadar 12 yıllık süreyi anlamak gerekir. Etkileri AK Parti hükümetleri zamanında da devam etti.  Türkiye’de en uzun süre hüküm süren ve 24 milyondan fazla mağdur üreten bir darbeden söz ediyoruz.

28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantı tarihini esas aldığımızda 22 yıl geçmesine rağmen, bu darbeyi yeterince anlayamadığımızı ve gereken dersleri çıkaramadığımızı düşünüyorum. 28 Şubat darbesini, “Türkiye eksenli” bir okumayla anlayamayız. Bu darbenin küresel boyutunu, darbesinin arasındaki iradeyi görmemiz gerekiyor. Bunu yapabilirsek, muhtemel darbelere karşı daha hazırlıklı olabiliriz.

 

[1] İsmet Berkan, “post modern darbe” sözcüğünün hikâyesini, 26.04.2003 tarihli Radikal gazetesinde şu şekilde anlatıyor: “Bundan altı yıl önce, 1 Mart 1997 günü, yani meşhur 28 Şubat toplantısının tam ertesi günü zamanın Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak’la telefonda konuşuyor, kararların içeriğini öğrenmeye çalışıyorum. Özkasnak, Milli Güvenlik Kurulu’nda kabul edilen kararların bir ‘darbe’ ya da ‘muhtıra’ gibi yorumlanıp yorumlanamayacağına ilişkin soruma, ‘Darbe olur mu hiç’ diye cevap veriyor, ‘21. yüzyılın ordusu, elbette 21. yüzyıla uygun hareket edecek. Darbeler geride kaldı.’ Birkaç gün sonra dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in 28 Şubat kararlarını ‘Post-modern darbe’ olarak nitelediği bilgisi kulise yansıdı. Bazı köşe yazarları bu terimi kullandılar. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa bu terimi emekli olduktan sonra Çevik Bir’in kendisi de bir TV programında kullandı. Sözün müellifi Çevik Bir ya da başkası, önemli değil. Önemli olan, 28 Şubat’ın gayrı resmi tarihe ‘Post-modern darbe’ adıyla geçmiş olması.”

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir