Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Okul İdarecilerine Emrivakiler

Genel bakışa göre; okullardaki öğrencilerin, öğretmenlerin, idarecilerin belli konularda “proje” yapmaları ya da yaptırmaları iyi bir şeydir. Çünkü bu; teori ile pratiği birleştirip, eğitimin hayatla ve toplumla bağlantısını kurmak anlamına gelir.

Onun için; çeşitli alanlarda ve konularda proje yapanların da yaptıranların da teşvik edilip desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Ancak, kurum ziyaretlerimiz sırasında gündeme gelen şikayetlerden hareketle; arızalı bir anlayışa ve işleyişe, dikkat çekme gereği duyuyoruz.

Okul idareleri; yukarıdan gelen emrivakilerele, kucaklarında buldukları projeleri, istemeye istemeye yapmak ve yaptırmak zorunda kalıyorlar. Çoğu isabetsiz ve angarya gibi görülen dayatma projeler yüzünden; kendi okul, öğrenci, öğretmen ve çevre şartlarına uygu projeleri düşünme, değerlendirme, hayata geçirme fırsatı bulamıyorlar.

ÖZÜR KABAHATTEN BÜYÜK

Dilimizde, kültürümüzde; “özürün kabahatten büyük olması” deyimi ve durumu vardır. Bir kusura ya da kabahate gerekçe olarak gösterilen şeyin; o kusurdan ve kabahatten daha büyük bir kusur ya da kabahat olduğunu anlatır.

Bakanlıktan ya da İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinden okullara gönderilen projeler arasında; bu tanıma uygun örnekler var. İlgililer, talimatı yerine getirmiş olmak için; kel alaka bir konuda, “mış gibi” yapmak zorunda kalıyorlar.

Mesela; İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, “Bir Harf Bin İstanbul” adlı bir proje planlıyor. Okullara yazı gönderip; “ara sınıflarda okuma-yazma bilmeyen öğrencilerin sayısının ciddi seviyelere ulaştığı” tesbitinden hareketle, “bu sorunun çözümüne yönelik bir çalışma” olduğunu anlatıyor.

İşin garibi; söz konusu projenin, ikinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar, bütün sınıfları ve seviyeleri kapsaması. Buna ilave olarak; seçme öğrencilerden ve öğretmenlerden oluşan “proje okulları”nı bile içine alması.

Demek oluyor ki; bazı öğrenciler, ilk okulda ve orta okulda okuma-yazma öğrenemeden, lise son sınıfa kadar gelmişler. O zaman, bu çocuklar ve gençler; bunca yıl nasıl sınıf geçebilmişler?

Proje konusu olan şey, toplam öğrenci kitlesi içinde azınlıkta olduğunu ve kaldığını tahmin ettiğimiz, belli kesimle ilgili özel ve istisna bir durumsa; tüm okular ve öğrenciler, ne diye rahatsız edilir? Bu, aynı zamanda; bir eğitim ayıbının, umuma ifşa edilmesi değil midir?

PROJE HAVUZU OLUŞTURULSUN

Amaç, okullara proje yaptırmaksa; bunun daha adil ve makul, cazip ve verimli hale gelmesi, getirilmesi sağlanabilir. Türkiye genelinde, tüm kadroların ve kurumların katkılarıyla, bir “proje havuzu” oluşturulup, her öğretim yılında yapılması gereken proje sayısı yahut standardı da belirlenerek; okullara ve idarecilere, çevre şartlarına ve imkanlarına uygun olarak, kendi projelerini seçme hakkı tanınabilir.

O zaman, daha doğal ve doğru bir akışla; sular, kendi vadilerini bulabilirler. Öğretmenler ve öğrenciler, “pasif uygulayıcı” konumundan kurtulup; kendi iç dinamiklerini harekete geçirerek, “aktif üretici” haline gelebilirler.

Böylece; kolektif düşünme ve değerlendirme zemini oluşur. İstek ve irade katsayısı yükselir; sorumluluk üstlenme ve katma değer üretme refleksi gelişir.

Büyük bir ihtimalle; alanları ve konuları bakımından, proje çeşitliliği de artacaktır. Kadro ve kurum özelliklerine paralel bir şekilde; giderek, bir ihtisaslaşma olacaktır.

Çocukları ve gençleri, hayata hazırlamanın yolu, büyüklerin hayat algılarını dayatmak değil; hayatı ve içindekileri, kendi çabaları ile anlamalarına ve anlamlandırmalarına zemin hazırlamak olmalıdır. Sistem, her bir öğrenciye, öğretmene ve idareciye; kendi hikayesinin baş rol oyuncusu yahut kahramanı olma fırsatı sunmalıdır.

EMEKTARLAR GÜNÜ

Eskiden beri, başında bulunduğumuz özel okullarda; özel bir uygulama yapıyorduk. Yılda bir sefer, memur ve hizmetli düzeyindeki çalışanlarımızı, şeref misafiri gibi ağırlayarak; aynı bütünün parçaları olduğumuzu, iş icabı görev bölümü yapıp birbirimizi tamamlalayacak şekilde sorumluluklar aldığımızı hatırlıyor ve hatırlatıyorduk.

O gün için; bir bakıma roller değiştiriliyordu. Hal diliyle; “siz de en az bizim kadar gerekli ve önemlisiniz” mesajı veriliyordu.

Geçtiğimiz günlerde; artık proje okulu haline gelen Çekmeköy İmam Hatip’in, benzer bir uygulama yaptığını öğrendik. Her öğretim yılının 18 Ocak tarihini, “emektarlar günü” ilan ettiklerini duyunca; “özgün proje” örneği kabul edip sevindik.

Okul Aile Birliği ile Öğrenci Meclisi’nin ortak arganizesi olarak; hizmetli personele, kendilerini özel hissettirecek jestler yapılıyormuş. Öğretmenlere ve öğrencilere; bu emektar kadronun yaptığı hizmetlerin, gereği ve önemi anlatılıyormuş.

Okullarımıza, belirli ilkeler ve prensipler dahilinde, özgür seçim ve özgün uygulama yapma fırsatı tanısak; kim bilir neler üretirler. “Taç giyen baş akıllanır” anlayışıyla, yetki ve sorumluk verip motive etsek; inanıyoruz ki, hayatı ve içindekileri daha iyi yönetirler.

Zekeriya Erdim

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir