Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Kanser Lobisinin Kirli Oyunları

Sağlık denilince aklıma, Kanuni Sultan Süleyman‘ın Muhibbi mahlasıyla yazdığı ölümsüz beyiti gelir;

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.”

Günümüz Türkçesiyle Muhibbi; “Halk içinde devlet gibi muteber, değer verilen bir nesne yoktur. Ama aslında bu dünyada bir nefes sıhhat gibi bir saadet yoktur.” demekteydi.

Sağlık nedir?

Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil kişinin bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir uyum ve iyilik halidir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlığın 3 temel ölçütü; Bedensel iyilik, Ruhsal iyilik, Sosyal iyiliktir.

İşte bu ölçütlere göre sağlık; bedensel iyiliğin yanında ruhsal ve sosyal olarak da tam bir iyilik halidir. Sağlıklı olmak, mutlu ve insanca yaşamakla eş değerdir.

Temel Sağlık Hizmetleriyle ne anlaşılmalıdır?

Temel Sağlık Hizmetleri, pratik ve bilimsel temellere oturmuş, bilimsel ve sosyal açıdan kabul edilebilir yöntemler ve teknoloji ile, toplumda bireylere ve ailelere onların tam katılımı ve kabul edebilecekleri bir maliyetle sunulan ve evrensel düzeyde ulaşılabilir, esas/temel sağlık hizmetleridir.

Küresel Emperyalizmin medikal yüzü Sağlık sektörü…

Sağlık sektörüne, “insan sağlığı üzerinden para kazanılan alan” deniliyor.

Sağlık sektörünün yapısı; ülke nüfusu, kültürel gelişim, doğal kaynak, politik ve ekonomik sisteme bağlı olarak değişim gösterir.

Sağlık sektöründe yeni kavramlarla tanışıyoruz.

Bunlardan biri de ‘Sağlık turizmi’.

Bireylerin sağlık hizmeti almak amacı ile farklı ülkelere tedavi amaçlı seyahat etmesi demek.

Dünyada sağlık maliyetlerinin artması, bazı tedavilerin kendi ülkelerinde yapılmaması, ülkeler arasında işbirliğinin artması, ulaşımda kolaylıkların olması, sağlık hizmet kalitelerinin dünyanın farklı bölgelerinde gelişmesi ile dünya da sağlık turizmikavramını geliştirdi.

Sağlık Turizmi, Sağlık sektörünün bir alt başlığı yani kurumsallaşmış alanı.

Amerika’nın acımasız ilaç endüstrisi…

Amerika‘da sosyal devlet anlayışı hak getire! Yani yok.

Parası olan, çalışan ve üretenler, insan ve yurttaş muamelesi görüyor.

Paranız ve sağlık sigortanız yoksa hastane kapısından adım atmanız mümkün değil!

ilaç lobileri ile şirketleri, tedaviye yönelik mamüllerin fiyatlarıyla istedikleri gibi oynayabiliyor.

İlaç endüstrisi, ilaç fiyatlarını ve sağlık hizmetlerini belirlerken sigorta şirketleriyle de anlaşarak halkı soyabiliyor.

İlaç ve sigorta şirketleri birlikte hareket ettiğinde Washington’da inanılmaz bir lobi gücüne sahip oluyorlar.

Lobi için müthiş paraları var ve bunu da cömertçe dağıtabiliyorlar.

Amerika ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bile sağlık sistemi ciddi boyutlarda krizin pençesinde.

Sağlık sektörühızla artan maliyetler, sıkı kontrol altında tutulan fiyatlandırma politikaları, düşük kalite, kalifiye personel açığı, hasta (müşteri) ve çalışan memnuniyetsizliği gibi problemlerin yanı sıra sistemdeki daha derin problemler ve israflarla başa çıkmakta zorlanıyor.

ABD, dünyadaki en pahalı sağlık sistemine sahip olmasına karşın hizmet kalitesi ve verimliliği açısından gelişmiş ülkeler arasında sonuncu sırada yer alıyor.

Amerikalılar, uzun süredir sağlık hizmetlerine dünyadaki en yüksek fiyatlarıödemelerine karşılık aynı düzeyde kaliteli hizmet alamamaktan şikayet ediyor.

Türkiye’de sağlık hizmetleri ne durumda?

Türkiye’de sağlık hizmetleri 1923‘te Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1982‘ye kadar “devletin sunması gereken bir hizmet” olarak kabul edildi.

12 Eylül 1980‘de gerçekleştirilen askeri darbe sonrasında yeni anayasa ile birlikte sağlık sisteminde “Reform” başlığı altında hizmeti devletin sorumluluğu altından çıkarıcı politikalar izlenilmeye başlandi.

Son yıllarda, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve hasta garantili şehir hastaneleri uygulaması yükselen trend.

Neden böyle?

PPP (Public Private Partnership) diye bir şey duydunuz mu?

Kamu-Özel Ortaklığında sağlık hizmeti sunumunda oldukça rağbet gören bir finansman modeli.

Uluslararası alanda bilinen adıyla PPP (Public Private Partnership) son 20 yıldaTürkiye‘de de uygulanıyor.

Kapsam ve içeriği kısaca özel sağlık hizmetlerine verilen devlet desteği.

Bu destek, ülkemizde de yıllar içinde giderek artıyor.

“Yaşasın sosyal devlet, işte hizmet bu!..” dediğinizi duyar gibiyim.

Karar vermekte acele etmeyin, acele eden ecele gider.

Çünkü mevcut sağlık sistemi, hasta garantili hastahane uygulamasıyla ölümünüzü dahi ranta dönüştürüyor.

Yanisi şu, devlet güvenceli sağlık sistemi, endüstriyel tıbbi malzeme üreten firmaları, ilaç şirketlerini ve hizmet sunan sektörel özel kurumları ihya ediyor.

Vatandaşı hasta eden, hastalık tedavisini ranta dönüştüren ve bunun maliyetini yine halka yükleyen bir sistem.

Hastane önünde incir ağacı/doktor bana bulamadı ilacı…

Yüzyıl önce veremden ölürdü insanlar şimdi kanserden ölüyorlar.

Kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü ur.

Kanser vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan100’den fazla hastalık belirtisidir.

Kanser, tüm dünyada en yaygın ikinci ölüm nedeni.

2018‘de 9,6 milyon kişi kanserden hayatını kaybetti.

Kansere yol açabilecek temel risk faktörleri arasında meyve ve sebzelerin yeterliolmayan seviyede tüketimi, fiziksel aktivite eksikliği, fazla kilo ve sigara ile alkol kullanımı yer alıyor.

100 yıl önce, en nadir hastalıklardan biri sayılan kanser hastalığıson 20 yıldamüthiş bir hızla, kadınlarda yüzde 50, erkeklerde yüzde 100 gibi bir artış gösterdi.

Son 15 yılda kanserin görülme oranları yüzde 200’den fazla arttı.

Sebebi, tarım ilaçları, sentetik tohumlar, radyasyon.

Özellikle akciğer, tiroid, meme kanseri, prostat ve lenfomada patlama yaşanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü‘nün (WHO) verilerine göre; dünyada yaklaşık olarak altı kişiden biri kanser nedeniyle hayatını kaybederken, bu kayıpların yüzde 70’i düşük gelirli ve orta gelirli ülkelerden.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mayıs 2017 verilerine göreyse, Türkiye’de her 5 ölümden 1’i kanserden.

Türkiye’de kanser araştırmaları ve ilaç geliştirme projesi…

TÜBİTAK‘ın geliştirdiği baş ve boyun kanserlerinin tedavisine yönelik yerli ilacın laboratuvar çalışmalarında sona gelindi.

Gebze‘de bulunan TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM), “Kanser Tedavisine Yönelik Yerli Biyobenzer İlaç Geliştirilmesi ve Üretimi” (BİOSİM) projesini yürütüyor.

BİOSİM; biyobenzer baş ve boyun kanserine karşı bir ilacın geliştirilmesi projesi.

BİOSİM kapsamında geliştirdiğimiz ilaç, baş ve boyun kanseri tedavisinde kullanılıyor; genden itibaren geliştiriliyor. Antikor üreten hücre geliştiriliyor.

Ayrıca İTÜ’lü öğrenciler, kanser teşhisine ilişkin 2 yıldır bir proje üzerine çalışıyor.

Projede önemli bir aşama kaydeden öğrenciler, kanserin erken teşhisi içinnanoteknoloji temelli MEMS cihazı ile bir de çip geliştirdi.

Ayrıca kanser tedavisinin etkinliğini kat kat arttıran, kuantum noktaları temelli mikroçip geliştirildi.

Kanser tedavisinde suistimalller zinciri…

Kanser teşhisi ve tedavisi sürecine en büyük eleştiri sağlık uzmanlarından geliyor.

Günümüzde kanser olarak tanımlanan vakaların büyük bir bölümünün taramayla saptanıp hastalık konumuna sokulduğuna dair ciddi iddia ve ithamlar var.

Bu tespiti yapanlara göre, ortada hastalık falan yok!..

Sistem, hastaneleri doldurmak için hasta pompalıyor.

Süreç şöyle işliyor;

Patolog birtakım olguların mikroskopta kansere benzediğini düşünüp, “KANSER” diyor.

Oysa ki hastaya bakıyorsunuz; iştahı yerinde, kilo kaybı yok, hiçbir şeyi yok.

Artan tiroit kanserleri bunun bir örneği, prostat belli yaştan sonra standart hale geliyor.

Yani bu tür rahatsızlıklar zorlamayla kanser kapsamına dahil ediliyor.

Sebeb?

Aslında hasta olmayan bu grup da genel sağlık sigortası kapsamında olduğundan,sağlık endüstrisi için bir gelir kaynağı.

Devlet ödüyor, ödedikçe sistem bu şekilde suni biçimde şişiyor. Birileri zengin ediliyor.

Kanser tedavi konsepti ilaç lobisinin ve endüstriyel tıp sektörünü taleplerine göre belirlenmemelidir!

Kanser lobisinin kirli oyunları…

Kemo, ışın, radyo terapi gibi geleneksel ve zararlı yöntemlerle kanser vakalarının başarısız tedavi edilmesi sonucu oluşan ölüm sayısını kamufle etmek amaciyla ne yapılıyor biliyormusunuz?

Ne yazıkki; Kemo terapiden kaynaklanan ölümler; istatistiklere “Organ / kalp yetmezliği sonucu oluşan ölüm…” olarak kayıtlara geçiyor.

Yahudiler bizden akıllı!.. Siyonist İsrail devleti kendi halkını düşünüyor!..

İsrail’de kanser vakalarında kemo ya da ışın terapisinin uygulanmadığını biliyor musunuz?

İsrail’de kanser tedavisinde, bitkisel kürler ve kolloidial gümüş suyu ile vücudun zehirlerden tamamen arındırılması (detoksifikasyon) -sağlıklı beslenme (hayvansal gıdalar olmaksızın bazik besinler diyeti)- bioenerji tedavisi ile vücudun titreşim ve elektromanyetik akımı dengelenerek ruh ve beden sağlığının onarılması yöntemleri kullanılıyor.

Sonuç; sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!.. Koruyucu hekimlik şart!..

.

Ömür Çelikdönmez,

@oc32oc39

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir