Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

İran’dan Gelen Göç Tsunamisi

Savaş ve ekonomik zorluklar başta olmak üzere insanların farklı gerekçelerle göçe başvurmaları günümüzde tartışmalı bir durum yaratmaktadır. Göç konusu gün geçtikçe daha fazla küresel bir yaklaşım ile eşgüdümlü müdahale gerektiren bir mesele olarak kabul edilmektedir. ABD’nin güney sınırlarından girmeye çalışan binlerce Meksikalı göçmenin görüntüleri, Afrika’nın Sina Çölünün ateşini göze alıp canı pahasına Avrupa’ya gitmeye çalışan on binlerce insan, göçün tam anlamıyla bir insanlık dramı olarak karşımıza çıkartmaktadır. Birkaç gün önce Avrupa’nın göbeği Britanya’da öğrencilerin Suriyeli bir mülteciye ırkçı saldırıda bulunmaları batının insan hakları maskesini bir kez daha yere düşürdü. Avustralya ve Yunanistan gibi ülkelerdeki mülteci kamplarındaki çaresiz kalan sefil insanların sadece bu kamplara münhasır olmadığı da aşikar. Suriye savaşı mağdurlarının akın akın Türkiye topraklarına gelmesiyle birlikte maddi ve manevi faturalarının gittikçe ağırlaşması göç meselesinin hayati öneme sahip olduğu gerçeğini kamuoyu nezdinde de göstermiştir. Göç ve mülteci deyince Türkiye’de ilk akla gelen Suriye olsa da görünen o ki diğer komşumuz İran, Suriye’yi ardında bırakacak. Tahran yönetimini tüm dünyada farklı kılan özellik nedir? sorusunu soracak olursak sanırım ilk cevabı soruda aramalıyız, evet farklı olması. Yani normal dünya şartlarına uygun bir ülkeden bahsetmiyoruz. Batıyla sürtüşmeleri ülke kimliğinin ayrılmaz parçası olsa da son zamanlarda Trump hükümetinin uyguladığı rejim karşıtı politikalar özellikle bölge ülkeleri derinden düşündürmeye başlamıştır. 1979 devriminden günümüze dek Avrupa ve Amerika’daki fosilleşen muhaliflerin “Rejim bugün yarın, gitti gidecek; devrilecek” sözleri her zamandan daha çok dikkate alınıyor. Tarihe not düşecek devasa yolsuzluklar, her gün artan baskıcı siyasetler ve en önemlisi de ekonomik başarısızlıklar İran halkının hükümete olan güvenini iyice bitirmiş, toplumun tüm kesimlerini içine alan geniş bir memnuniyetsizliğe neden olmuştur. İran’dan gelen haberlerde ardı arkası kesilmeyen grevler ve protestoları da bu tabloya eklersek “Acaba bu ses devrimin sesi mi” sorusu tekrarlanmaya başlandı. Hal böyle olunca da ilk akla gelen güney doğumuzdaki 560 kilometrelik İran sınırı oluyor ve olası rejim değişikliği veya otorite düşüşünde İran Suriye olur mu sorusunun ne kadar yerli olup olmadığından ziyade, İran tarafından yeni bir göç dalgası başlar mı sorusu ortaya konuluyor. Bu endişe ve sorunun cevabına gelecek olursak söyleyecek tek şey var oda şu ki “İran’dan bir göç dalgası başladı bile” dahası şu ki ileride bizi bekleyen bir göç tsunamisi var!

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir