Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Belgelerle Siyonist Devletin Kuruluşu

1908 yılında Meşrutiyet’in ilanı Siyonistleri (ki Sultan Abdülhamit’ten karşılık bulamamışlardı) Filistin’de bir yurt konusunda ümitlendirmiştir. Jabotinsky İstanbul’a gelerek İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri ile görüşse de ilerleyen süreçte İttihat ve Terakki’nin Yahudilerin amaçlarını anlamaları nedeni ile Meşrutiyet’in ilanı ile gösterilen müsamahalardan da vazgeçilecek, Sultan Abdülhamit dönemi Yahudi politikası uygulanmaya devam edecektir.

Birinci Dünya Harbi: Siyonizm, Yahudi Katır Birliği ve Lejyonları

Nuh Eşrefoğlu www.beyaztarih.com

Yahudileri, kutsal tapınakları Süleyman Mabedi’nin ikinci kez yıkılışından İsrail Devleti’nin kuruluşuna (1948) kadar diasporada bir arada tutan husus, bir gün bu mabedin yeniden inşası ve Tevrat’ta kendilerine vaad edilmiş topraklara (Kudüs ve Filistin’e) dönme arzusu olacaktır. Öyle ki bu gaye-i hayal tüm hayatlarına ve ibadetlerine de yansıyacak; vedalaşırken “Gelecek yıl Kudüs’te” ifadesini kullanacaklardır. Bu hedefe onları ulaştıracak hadiseler zincirinin başında ise Birinci Dünya Harbi olacaktır.

BEYAZ TARİH / MAKALE

Dünya tarihinin önemli kavimlerinden olan Yahudiler, Mezopotamya’da yaşarken Hz. İbrahim döneminde bugünkü Filistin’e yerleşmişlerdir.1 Tarih boyunca pek çok sürgün ve katliama maruz kalan Yahudiler MÖ 6. yüzyılda Asurlular, sonrasında da Babil Krallığı’nın istilasına uğrarlar. Babil istilası sırasında Hz. Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı mabet yıkılırken, Yahudiler de Filistin’den Babil’e sürülürler.

Sürgün sonrası Filistin ile bağlarını hiçbir zaman koparmayan Yahudiler, Pers Kralı Darius’un MÖ 538’de Bâbil’i ele geçirmesinden sonra onun izni ile tekrar Filistin’e dönerek Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa ederler.2

Roma hakimiyeti sonrası, MS 66-73 tarihleri arasında bağımsız olmak için ayaklanan Yahudilere karşı Roma orduları, Kudüs’e yönelerek Bâbil sürgünü dönüşünde inşa edilmiş ikinci mabedi de yıkarak Yahudileri tekrar sürgüne zorlayacaktır.3 Avrupa ve Ortadoğu’nun çeşitli yerlerine sürülen Yahudilerin karşı çıkanları ise esir edilerek ülkenin dört bir tarafına köle olarak satılacaklardır.

Yahudiler, kutsal tapınaklarının ikinci kez yıkılışından İsrail Devleti’nin kuruluşuna (1948) kadar geçen süreyi “Yabancıların Hâkimiyeti Dönemi” olarak adlandırırlar. Bu sürede onları bir arada tutan Süleyman Mabedi’ni tekrar inşa gayesi ve kendilerine “vaad edildiğine inandıkları topraklara” (Promised Land) bir gün dönme arzusu olacaktır. Yeryüzünün dört bir tarafında sürgün hayatı ve özlem, onların var oluşlarının da esası olur. Öyle ki bu gaye, ilahileri ya da ibadetlerine de yansıyacak, aralarında “Gelecek yıl Kudüs’te” (Next year in Jerusalem) ifadesi onların sloganı halini alacaktır.4

Son sürgünden on sekiz asır sonra 1789’da Fransa’da baş gösteren ihtilal ve sonrasında yükselen milliyetçilik akımı beklenildiğinin aksine Yahudiler için bulundukları ülkeleri daha da güvensiz yapacaktır. İhtilalin güçlendirdiği finans-ticaret çevrelerinin önemli bir kesiminin Yahudilerden oluşması, ihtilal sonrası artan milliyetçiliğin de etkisiyle diğer milletlerin ulus devlet kurma eğilimleri, mevcut şartları Yahudiler için her geçen gün zorlaştıracaktır. Ayrıca dini sebeplerin de etkisi ile iyice kurumsallaşan Anti-Semitizm (Yahudi düşmanlığı) 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kıta Avrupa’sında hızla yayılmaya başlar. Tüm bunlarla birlikte sosyal ve ekonomik sıkıntılar karşısında sorumlu/suçlu bulma arayışında olan hükümetler için de artık adres bellidir: Yahudiler.

ahudilerin, bulundukları ülkelerin kültürleri içinde erimesi taraftarı olan Asimilistlere nazaran5 kendilerini Fransız İhtilali’nin de etkisi ile bir ulus olarak tanımlayan Siyonistler, mevcut durumun Yahudilerin ancak kendi vatanlarında bir devlet kurması ile düzelebileceğine inanırlar.Bu çerçevede Filistin’inde devlet kurulması ve Yahudilerin göçünü ele alan ilk kişi Moses Hess (1812-1875) olur. O “Rome and Jerusalem” adlı eserinde “Bizim Yahudi milletinin yenilenmesi için yapmak zorunda olduğumuz ilk iş, insanlarımızın politik olarak yeniden var olma ümidini canlı tutmak.” dedikten sonra bunun şeklini de “Doğuda, Osmanlı İmparatorluğu’nda politik (siyasi) durumlar Yahudi devletinin kurulmasını imkân verdiği zaman bu başlangıç, kendisini Yahudi kolonilerinin atalarının topraklarındaki kuruluşunu orta çıkaracaktır.” ifadesi ile belirtir.7

Belge 1: 1964’te gizliliği kaldırılan Yahudi Katır Birliği (Zion Mule Corps) dosyasının kapağı (NA, WO 32 18545).

Max Nordau, “kâhin” olarak nitelediği Hess’in kitabının Yahudiler arasında çok bilindiğini belirttikten sonra onu, ilk defa Yahudi milliyetçiliği fikrini tesis eden kişi olarak belirtir.8 Bu ise daha sonra ortaya çıkacak politik Siyonizm’in de çerçevesini çizer. Hess, esasında Siyonizm’e politik bir vizyon vermiştir ama henüz ifadeleri gerçek ile hayal arasındaki bağı kuramamıştır. Zaten Hess’ten sonraki Siyonistlerin de tüm çalışmaları Yahudi devletinin kurulması için varsa şartların değerlendirilimesi yoksa şartların olgunlaştırılması temelinde olacaktır. Burada şunu da belirtmek gerekir ki artık kurumsallaşmaya başlayan Siyonist hareketin hedefinde ise Osmanlı Devleti vardır.

Dreyfus Hadisesi ya da Anti-Semitizm

Avrupa’da her geçen gün artan Anti-Semitizm’i, Yahudi elitleri arasında bir endişe haline getiren (bununla birlikte Avrupa kamuoyunda da Anti-Semitizm’i yaygınlaştıran) hadise ise Fransız Ordu’sunda topçu subayı olan Albert Dreyfus’un casuslukla suçlanmasıdır. Musevi bir ailenin oğlu olan Dreyfus orduda kurmay yüzbaşıdır. Almanya’nın Paris’teki askeri ataşesine gönderilen topçuluk ile ilgili bir mektup Fransız istihbaratı tarafından ele geçirilir. Fransız istihbaratı ise mektuptaki yazıyı karargâhtaki 19 topçu subayından Yahudi oluşunun da etkisi ile Dreyfus’a mal ederek, onu suçlar. Nişanları ve apoletleri sökülen Dreyfus, Fransız Guyanası’ndaki korkunç Şeytan Adası’na (Korsika) ömür boyu sürgüne gönderilir.9

Suçsuzluğu daha sonra anlaşılmasına rağmen Dreyfus beraat ettirilmez, cezası 10 yıla indirilir. Olay bu haksızlıkla kalmaz. Tüm bu süreçte Fransız toplumunda Yahudilere karşı gösteriler artarak devam edecektir. Fransa’da başlayan bu Anti-Semitik akım hızla diğer Avrupa ülkelerine de yayılır. Aslında Anti-Siyonizm Avrupa’nın, içtimai ve idari yapılerında etkilerinin her geçen gün artan Yahudilerden kurtulma projesi haline dönüşmeye başlamıştır.10

Fotoğraf 1: Theodor Herzl ve Yahudi Devleti adlı kitabının kapağı.

Theodore Herzl ve Yahudi Devleti

Dreyfus’un nişanları ve apoletlerini söküldüğü töreni izleyenlerden biri de Neue Freie Press gazetesi muhabiri Theodore Herzl’dir. Başlangıçta ateşli bir “asimilasyon” taraftarı olan Herzl, düşüncesinde o kadar ileri gider ki Papa’ya başvurarak Yahudilerin Saint Stefan Kilisesi’nde toplu halde vaftiz edilmesini bile ister. Ona göre Avrupa’da başlayan Yahudi düşmanlığına ancak bu şekilde engel olunabilir. Fikrini değiştiren, onu Siyonist yapan olay ise Dreyfus davası olur. “Biz ulusuz bir ulusuz. Her yerde bizi çevreleyen toplulukların yaşamıyla dürüstçe çözümlenmeye çalıştık ve atalarımızın inancı dışında hiçbir şeyimizi korumak istemedik. Ama bunu kimse kabul etmek istemiyor.” ifadelerinden de anlaşılacağı üzere bu hadiseden çok etkilenmiştir.11 O artık -teoride zaten başlamış- Siyonist hareketinin uygulanabilirlik ilkelerini belirlerken 19. yüzyılda artık bir sorun olarak görünen Anti-Semitizm’e kalıcı çözüm önerileri sunacak kişidir.

Herzl, 1892 yılında karşılaştığı Max Nordau’ya fikrini açtığında hiç beklemediği bir karşılık görür. Nordau “Sen kaçıksın, ben de kaçığım, bana güvenebilirsin.” diyerek en büyük desteği verir. 29-31 Ağustos 1897 yılında Basel’de her ikisinin de gayretleri ile toplanan ilk Siyonist Kongresi’nde çözüm Filistin’de bir Yahudi devletinin ilanı olarak görülecektir.

Öyle ki Herzl’in bu kongreyi “Basel Kongresini tek kelimeyle özetlersem -ki bunu açıkça yapmayacağım- şu olurdu: Basel’de Yahudi devletini kurdum. Eğer bunu bugün söylersem, herkes tarafından kahkahalarla karşılanırım. Beş yıl içinde, belki de elli yaşlarında herkes bu gerçeği görecek.” şeklinde değerlendirir.12 Bu ifadeleri de göstermektedir ki Herzl ile birlikte Siyonizm; duygusal, kültürel ve milli bir hareket olmaktan çıkarak Yahudilerin vaad edilmiş topraklarda (Filistin’de) bir devlet çatısı altında toplamasını amaç edinen siyasal bir hareket haline dönüşür (Political Zionism).13 Bu gayesinin gerçekleşmesini ise kongrede kurulan, başkanlığına da kendisinin getirildiği Dünya Siyonist Teşkilatı (World Zionist Organization) üstlenecektir.14

Esasında kongre toplanmadan bir yıl önce Herzl, Yahudi Devleti [Der Judenstaat (The Jewish State)] adlı kitabında devletden neyi kast ettiğini açıkça yazmıştır. Zira kitap kongrenin de programıdır.15 Artık ona göre bir Yahudi devletinin kurulması Avrupa’daki Anti-Semitizm’e (Yahudi düşmanlığına) karşı mümkün olan tek çözümdür.16 Bunun için her şeyden önce dünyadaki bütün Yahudilerin teşkilatlandırılması ve Filistin’e, kurulacak devletin temelini oluşturacak yeterli miktarda Yahudi’nin yerleştirilmesi gerekmektedir.

Herzl 44 yaşında (1904) vefat ettiğinde geride cılız ama her geçen gün güçlenen bir Siyonist hareket bırakır. Bu nedenle birçok Yahudi onu kendilerini vaad edilmiş topraklara götürecek ikinci Musa olarak görecektir.

Bu amacını gerçekleştirmek için ise Filistin topraklarına özellikle Doğu Avrupa’dan Yahudilerin göç ettirilmesine başlanır. Bu faaliyetleri ise Batı Avrupa’nın zengin Yahudileri finanse eder. Bunlardan en önemlisi Yahudi göçmenlere gizli bir şekilde yardım eden Baron Edmond de Rothschild’dır. Gerçi Herzl, kendisinden Osmanlı Devleti’nden Filistin’in satın alınması için gerekli paranın bir kısmının talebine olumlu karşılık vermemiştir. Onun gözettiği husus gizliliktir ve tüm hayatı boyunca yardımlarını gizlilik içinde yapacak, bu yardımların miktarı ise 5.600.000 sterlini geçecektir.17

Esasında Filistin’e göç daha erken tarihlerde başlamıştır. Rusya’da 1881 yalında Çar II. Aleksandr’ın bir suikastla öldürülmesi üzerine Yahudilere karşı başlayan podgomun (katliamın) etkisi ile binlerce Yahudi Rusya’dan göç etmek zorunda kalır. Her ne kadar bu göçlerin büyük bir kısmı Amerika’ya olsa da göçün ilk etapta azımsanamayacak bir kısmı, 5.000 kadarı da Filistin’e olur. 1903’e kadar devam edecek bu göç dalgasını Yahudiler Birinci Aliyah olarak adlandırırlar. Her ne kadar göçlere karşı Osmanlı Devleti dikkatli olmuş, çıkardığı kanunlar ile (ki bazı devlet adamlarının suiistimali ve yolsuzluklara rağmen) engel olmaya çalışsa da mutlak olarak göçü önleyemeyecektir. Tüm bu engellemelere rağmen bu göç dalgası sonrasında, 1837 yılında 9.000 olan Yahudi Nüfusu 1892 yılına gelindiğinde 42.900’e ulaşacaktır. 431.000 Müslüman nüfusa oranla çok az olsa da Yahudi zenginleri tarafından desteklenen bu Rus Yahudi göçmenler ileride kurulması hedeflenen devletin de temelini oluşturacaktır.18 Theodore Herzl, Osmanlı Devleti’nin borçlarının tasfiyesi karşılığında Filistin’de bir yurt verilmesi hususunda devlet ricali ile görüşmek üzere İstanbul’a beş defa gelir. Bu gelişlerinden birinde de huzur-u Hümayun’a alınır. Uzun süren görüşmeler sonrası ümidini kesen Herzl, “Hakkımızda son kararı Padişah hazretleri verecektir.” diyerek görüşmelerden bir sonuç çıkmadığını belirtir.19

Belge 2: New York Times, 22 Ocak 1915. 

Siyonizmin, Yahudi finans çevrelerinin de desteği ile Osmanlı Devleti’nin borçlarının tasfiyesi karşılığında Sultan’nın himayesinde Filistin’de bir yurt kurma gayreti gerek Sultan Abdülhamit gerekse daha sonra İttihat Terakki Cemiyeti’nin bu düşünceyi fark etmeleri üzerine başarılı olamayacaktır. Siyonistler artık farklı yol bulmaları gerektiğinin farkındadırlar. Yüzlerini Batı’ya özellikle İngiltere’ye çevirerek, farklı yoldan yurt arayışını sürdürüceklerdir. İngiltere’nin kendilerine teklif ettiği El-Ariş bölgesi ve Uganda’da bir yurt fikri de 7. Siyonist Kongresi’nde Rusya Siyonistlerinin yoğun tepkisiyle kabul edilmez.20 Esasında Filistin dışındaki yurt (devlet) arayışları veya teklifleri geçici bir çözüm ve tarafları yatıştırmak amaçlı olur. Siyonistler için nihai hedef Filistin’dir. Bunun önündeki tek engel ise Osmanlı Devleti’dir.

Jabotinsky ve Projesi

Filistin’de bir Yahudi devleti için gayret gösterenlerden biri de Herzl’in sağ kolu Vladimir Jabotinsky’dir. Bir Rus Yahudisi olan Jabotisnky, Herzl’in Politik Siyonizm’den etkilenmiştir. Ona göre de Yahudilerin mutlaka devlet kurması gerekmektedir. Bunun için de Herzl’in nazari düşünceleri pratiğe geçirilmelidir.

1908 yılında Meşrutiyet’in ilanı Siyonistleri (ki Sultan Abdülhamit’ten karşılık bulamamışlardı) Filistin’de bir yurt konusunda ümitlendirmiştir. Jabotinsky İstanbul’a gelerek İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri ile görüşse de ilerleyen süreçte İttihat ve Terakki’nin Yahudilerin amaçlarını anlamaları nedeni ile Meşrutiyet’in ilanı ile gösterilen müsamahalardan da vazgeçilecek, Sultan Abdülhamit dönemi Yahudi politikası uygulanmaya devam edecektir.21

Fotoğraf 2: Yahudilerin sembollerinden yedi kollu şamdan 

Osmanlı devlet ricalinden de ümidi kalmayan Jabotinsky’ye göre bundan sonra Osmanlı Devleti yıkılmadıkça Yahudilerin Filistin’e yerleşmeleri imkansızdır.22

Mevcut sulh durumunda Birinci Siyonist Kongresi’nde alınan devlet kurma kararının icrası ise meçhul bir geleceğe kalacaktadır. Ayrıca kongrede Yahudiler tarafsızlığını da ilan etmiştir. Bu durumda Jabotinsky Osmanlı Devleti’ne karşı nasıl açıktan harekete geçebilirdi?

Yahudiler için fırsat Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışı ve Osmanlı Devleti’nin savaşa Almanya tarafında dahil olması ile doğacaktır. Esasen uzun zamandan beri hazırlanan, düşünceden fiiliyata geçme aşamasında olan plan uygulanmaya başlanır. Jabotinsky’ye göre de birçok ülke Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını beklemektedir.23 Bu nedenle Yahudiler Osmanlı Devleti’nin parçalanmasında aktif rol almalı; Filistin için savaşacak bir askeri birlik ile İngiltere ve müttefikleri tarafında olunmalıdır.24 Osmanlı 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın casusluk iddiası ile Yahudileri Kudüs ve Filistin’den çıkarması ona beklediği fırsatı verir.25 Osmanlı Devleti 18.000 Yahudi’yi Filistin’den sürmüş, bunların 12.000’i ise İskenderiye’deki kamplar, otellere yerleşmişlerdir.26

Bu sırada Russkiya Wyedomosti gazetesi muhabiri olarak Kuzey Afrika’da olan Jabontinsky, hadiseyi duyar duymaz gazetesine telgraf çekerek izin alır ve Yahudilerin sürüldüğü İskenderiye’ye gelir.

Jabotinsky Rus-Japon savaşına katılmış ve sol kolunu kaybetmiş Joseph Trumpeldor (1880- 1920) ile İskenderiye’de Gabar Kampı’nda karşılaşır. Jabotinsky, Trumpeldor’un askeri başarısını önceden duymuştur. Onunla 23 Şubat 1915’te Filistin’de bir Yahudi devleti için savaşacak bir birlik kurma hususunda görüşür.27 Trumpeldor çeyrek saat sonra bu düşünceyi “Evet” diyerek onaylar, aynı gün Mısır’daki Yahudi mültecilerin işlerini düzenlemek için kurulan komiteye durumu iletir. Jabotinsky kurulacak bir Yahudi askeri birliğinin Filistin’in özgürlüğü için savaşmasının önemini 3 Mart 1915’de28 toplanan Gabar Kampı’ndaki Yahudilere etkili bir şeklide anlatır. İlk tepkiler olumludur. Kamptaki Yahudilerden yüze yakın kişi gönüllü olur. Gönüllü sayısı birkaç gün içinde yaklaşık 500 kişiye ulaşır.29

Liderliğini Jabotinsky’nin yapacağı bir heyet İngiltere’nin Mısır kuvvetlerinin komutanı General Maxwell ile 15 Mart’ta görüşür. General Maxwell yakın bir zamanda Filistin’e bir taarruzu düşünmediğini, ayrıca İngiliz ordusunda yabancılardan oluşacak bir birliğin oluşturulmasının kendi yetkisinin dışında olduğunu beyanla ancak Yahudilerden oluşan bir katır nakliye birliği kurabileceklerini tavsiye edebileceğini söyler.30

Yahudi Katır Birliği

Bu teklif Jabotinsky’nin yıllardır gerçekleşmesi için uğraştığı hedefine uygun değildir. Hele Maxwell’in teklifindeki “katır birliği” ifadesi ona göre onur kırıcıdır. Zaten bunu da kabul etmeyecektir. Ondaki bu hayal kırıklığının aksineTrumpeldor, bu durumu ilerdeki büyük hedefler için önemli bir adım olarak görür. Otele dönerken Trumpeldor, Jabotinsky’ye “Belki haklısın ama ben şahsi olarak sana katılmıyorum, muhtemelen kabul edeceğim.” diyecektir.31 Ona göre “Türkleri Filistin’den atmak için kuzey ya da güneyde fark etmez, hangi cephede olursa söküp atmak zorunlu idi. Zira tüm cepheler Zion’a gitmekte” idi.32

Bu kurulacak birliğin eğitimi ve kumandasına ise Albay John Hanry Patterson 22 Mart’ta atanır. Yardımcısı ise Yüzbaşı Joseph Trumpeldor’dur.33

Jabotinsky Çanakkale’ye sevklerinin başlangıçta benimsemese de daha sonra Trumpeldor’un haklı, kendisinin ise haksız olduğunu itiraf ederek “Filistin’e Çanakkale’den giden yol doğru yoldu” diyecektir.34 Bu Britanya ordusunda ilktir; İngiliz vatandaşı ya da kolonisinden olmayan bir millet orduya geri hizmette olsa da kabul edilmiştir. Bu tarihlerde İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan Birleşik Donanma Çanakkale Boğazı’nda ağır bir mağlubiyet almıştır. Artık Gelibolu Yarımadası’na donanma destekli bir kara harekâtı konuşulmaktadır.

İskenderiye’nin 3 mil dışında Wardian’da kurulan kampta eğitimler başlanır. Bu birlik için 737 Katır ve diğer araç gereç Mısır’dan tedarik edilmiştir. Eğitimler başlamadan önce 23 Mart’ta tüm gönüllülere kampın baş hahamı tarafından törenle yeminleri ettirilir.35

Yoğun bir üç haftalık eğitimden sonra 16 Nisan’da Yahudi Katır Birliği artık Gelibolu’ya gitmeye hazırdır. Yolculuk başlamadan önce İskenderiye’deki Büyük Sinagog’da baş haham Raphael Della Pergola tarafından kutsanırlar. Bunlardan eğitimde başarılı olanların 562 kişi 17 Nisan’da muharebe için gerekli teçhizatı kuşanmış ve yakalarında sarı renkli Davud’un yıldızı işlenmiş olduğu halde HMT Hymettus ve HMT Anglo-Egyptian nakliye gemileri ile Gelibolu’ya yola çıkar.36

20 Nisan’da önce Limni Adası’na varan birlik burada iki ayrı gruba ayrılır, 23 Nisan’da çoğunluğu Filistinli gönüllüler olan grup Arıburnu (Anzak) kısmına diğeri ise Seddülbahir’de 29. Tümen (Ertuğrul Koyu) cephesine gönderilir.

Anzak kesimine çıkan Zion Katır Birliği, 17 Mayıs’ta geri çekilecektir. Seddülbahir’de bulunan askerler ise Gelibolu’nun boşaltılmasından sonra Mısır’a döneceklerdir. Bunların bir kısmı diğer cephelere giderken önemli bir kısmı ise 1918’de kurulacak Yahudi Lejyonlarında yeniden gönüllü olacaklardır. Tüm muharebeler boyunca Yahudi Katır Birliği’nde 15 kişi ölmüş, Trumpeldor’de dahil 60 kişi yaralanmıştır.37

Savaş sonrası Patterson ısrarları ile ölenlerin (Belge 3) yakınlarına maaş bağlanacaktır. Hamilton savaş sonrası Patterson’a yazdığı mektupta “Bu askerler İngiliz askerleriyle eşit derecede bir görev üstlenmiştir ve bu askerler olmasaydı, onların görevlerini İngiliz askerlerinin yerine getirmesi gerekirdi.” diyecektir (Belge 4).38

Balfour Deklarasyonu ve Yahudi Devleti

Filistin’de bir Yahudi devletinin fiili başlangıcı Balfour Bildirisi ile olur. Bu sürecin yolunu ise Rusyalı bir Yahudi kimyager Dr. Chaim Weizmann hazırlar.

Lord Kitchener’in Rusya’ya seyahati sırasında 5 Haziran 1916’da boğularak vefatı sonrası kabinede Savunma Bakanlığını devralan Lloyd George dört ay sonra Başbakan Asquite’in görevden alınması üzerine yeni başbakan olacaktır.

Bu sırada Dünya Harbi’nin başlamasından dört ay sonra Weizmann İngiliz hükümetine arz edilecek Siyonist düşünceyi özetler:

“Bir makul bir şekilde diyoruz ki, Filistin İngilizlerin nüfuz alanına girmelidir ve bir İngiliz sömürgesi olarak orada İngiltere Yahudi yerleşimi teşvik etmelidir; ta ki yirmi ya da otuz yıl içinde bu bölgede bir milyon, belki daha fazla bir Yahudi nüfusuna sahip olalım. Bu Yahudiler orayı kalkındıracak, medeniyeti geri getirecek ve Süveyş Kanalı için etkili bir koruma sağlayacaktır.”39

Artık Filistin meselesi İngiliz kabine üyelerinin gündemine girmiş bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Şubat 1915 ve Temmuz 1916’da Süveyş Kanalı’na düzenlediği saldırıların başarısızlığı İngiltere’yi harekete geçirecektir. Kanalı geçen İngiliz orduları hızlı bir şekilde ilerleyerek Gazze sınırına gelmiştir. Mısır’ın güvenliği böylece temin edilmiştir.

Weizmann’ın gayreti ve savaşın geldiği noktada Yahudilerin desteğinin alınması gerekmektedir. İngiliz hükümeti açısından Amerika Birleşik Devletleri’nin de savaşa dahil edilmesi gerekmektedir. Bunun için de Amerikan hükümeti nazarında büyük nüfuzları olan Siyonistlerin de desteğinin alınması gerekmektedir.

Tüm bu sebepler çerçevesinde İngiltere Dışişleri Bakanı tarafından 2 Kasım 1917’de yayımlanacak “Majestelerinin hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasına olumlu bakmaktadır.” ifadesini içeren Balfour Bildirisi’40 Yahudilere Filistin’de bir yurt sözü veriyordu. Bunun için ise (ki bir devletin başka bir egemen devlet topraklarındaki bu tasarrufu ayrı bir yazının konusu olmakla birlikte) Filistin’in işgal edilmesi gerekmektedir.

Patterson’a göre bu bildiri savaşın seyrinde de önemli bir dönüm noktasıdır.41 Jabotinsky’ye göre ise “Kasım 1917’de Balfour Bildirisi ile Filistin’de yurt edinme konusunda sözü alındı ise buna ulaşan yol Gelibolu’dan” geçmiştir.42

Jabotinsky Yahudilerden oluşacak bir birliğin Filistin’in işgalinde bulunması düşüncesinden hiçbir zaman vazgeçmeyecektir. Çanakkale’den Müttefiklerin çekilme planları yaptığı bir zamanda İngiliz Savaş Bakanlığı’na 31 Ekim 1915 tarihli bir teklifle Yahudi Katır Birliği’nin 4.000 kişilik savaşan bir birliği dönüştürülmesini teklif edecektir (Belge 7).43 İki gün sonra da Balfour bildirisinin ilanı ayrı bir önem kazanmaktadır.

Yahudi Lejyonu

Balfour Bildirisi’nde bir devletin kurulmasından açıkça bahsedilmeyip “Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasına” ifadesi geçse de sürecin nihai hedefi devlet kurmak olacaktır. Bildiriyi, ilan edildiği aynı gün Londra Opera’sında başkanlığını yaptığı kutlama töreninde Lord Rothschild, bu hadise için son 1800 yıllık Yahudi tarihinin en önemli hadisesidir, diyecektir.

Bunun gerçekleşmesi için tüm Yahudilerin, İngiltere’nin Filistin’de başarılı olması adına ekonomik ve fiili ne gerekiyorsa yapmaları gerekmektedir. Böylece Filistin’in alınması daha küçük milletlerin (Yahudilerin) bütünleşmesi için önemli bir adım olacaktır.44

Bununla birlikte henüz bildiri yayınlanmadan önce 10 Temmuz 1917, İngiltere bir Yahudi piyade alayının kurulmasının yakın olduğunu ilan eder.45 23 Ağustos 1917’de ise London Gazette’de resmen bir Yahudi birliğinin kurulduğu ilan edilir.46 Kurulan bu ilk birlik 38. Lejyon’dur. Bu birliğe ise Yahudi Katır Birliği’nin de komutasını yapan Patterson atanacaktır.47 Bu atama onun için de memnuniyet sebebidir.48

Birliklere isim verilmesi tartışma konusu olacak, isimlendirmede Yahudi ifadesinin geçmesine izin verilmeyecek, isimlendirme “Royal Fusiliers” altında olacaktır. Bu ilk birliğin toplanma ve eğitim yeri ise Plymouth’tur.49

Bu birlikte bulunanlardan biri de Jabotinsky’dir. Yahudi Katır alayına başlangıçta karşı olan Jabotisky İngiltere’ye göç eden Yahudilerden kurulan bu birliğin 2 Şubat 1918’de, Londra’da Whitechapel’e doğru 5.000 kişilik birliğin yürüyüş merasimini şu şekilde anlatır:

Caddelerde, pencerelerde ve balkonlarda onbinlerce Yahudi vardı. Mavi beyaz bayraklar her dükkânın kapısında asılı, kadınlar neşe ile çığlık atarken, yaşlı Yahudiler bıyıklarını sıvazlayıp ‘Shehecheyanu’ şeklinde mırıldanıyordu. Patterson atının üzerinde tebessüm edip, eğiliyor ve bir kız ona balkondan bir gül atıyordu.50

Diğer birlik ise 39. Lejyon’dur. Bu lejyonun büyük bir kısmı ise Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada Yahudilerinden gönüllü olarak gelenler tarafından kurulmuştur.51 Vladimir Jabotinsky’e göre 5.000 kişi Kuzey Amerika’dan gelmiştir ve bunların da 500’ü Kanada Yahudi’sidir.52 Amerika ve Kanada’da Siyonist örgütler aktif bir şekilde kurulacak bu birliğe asker toplamak için çalışırlar. Gönüllülerden biri olan Gurevitz, asker toplayan görevlilerin kendisini ve arkadaşlarını İsrail yurdunun (The Land of Israel) özgürleştirmesi için davet ettiklerini anlatır.53

  1. Lejyonu Mısır’da karşılayacak kişi ise Patterson’dur. Nisan 1918 sonunda Albay Margolin komutasında çok samimi bir şekilde 38. Lejyon’un bandosu ile karşılar.54Patterson’a göre Mısır’da da yüzlerce Yahudi de gönüllü olmak için beklemektedir.55

Diğer aktif birlik ise Patterson’un da belirttiği üzere Filistin’den Mısır’a gelen Yahudiler tarafından kurulan 40. Lejyon’dur. Yahudi Katır Birliği’nde bulunan Trumpeldor da 40. Lejyon’da subaydır. Allenby bu üç birlikten bir tugay kurmaktan ve bu birliklere Filistin’in işgalinde kullanılacak asıl birlikler içinde bir görev verip vermemekten emin değildir.56

Ocak sonunda Patterson, lejyonu ve daha sonra kendi komutasına verilecek 39. Lejyon ile cephede aktif göreve başlayacaktır.57 Bu lejyonlardan 38 ve 39. Lejyonlar Nablus Muharebesi (19 Eylül 1918) sonrası çekilmekte olan 4. Ordu’nun doğusundan takip harekâtına katılırlar. Amman’ın işgalinde Yahudi lejyonları da bulunmaktadır.58

Kasım 1918’de tüm cephelerde savaş bittiğinde Yahudi lejyonları hızlı bir şekilde terhis edilecek, bir kısmı kendi memleketlerine dönerken kalanları ise Siyonist gayelerinin gerçekleştirmek için Fislistin’e yerleşeceklerdir.

Sonuç

Birinci Dünya Savaşı olmasaydı bugün Filistin’de muhtemel bir Yahudi devleti olmayacaktı. Yahudiler için bu süreç nerede ise yüz yılı aşkın bir mücadelenin sonucudur. Herzl’in de ifade ettiği gibi bu sürecin en somutlaştığı, esaslarının belirtildiği olay ise Birinci Siyonist Kongresi’dir. Dünya Harbi ise bir devletin esası olan silahlı gücün teşkili imkanını verecektir. Savaş bitip Filistin İngiliz kolonisi olduğu dönemde bu askerlerden 1919 yılında “First Judaeans” (İlk Yahudiler) birliği kurulacaktır.59

Ayrıca Birinci Dünya Savaşı Siyonizm’in en azından gelecek otuz yılda Filistin’in tamamında olmasa da büyük bir kısmında bir devlet kurması için uygun şartları hazırlayacaktır.60

Yahudi lejyonlarının savaşın seyrini değiştirecek bir başarısı olmasa da bu lejyonlara katılan birçok Yahudi, 1948’de kurulan İsrail Devleti’nde önemli vazifeler alacaklardır.

İsrail’in ilk başbakanı, David Ben-Gurion61 ve ikinci başkanı Yitzhak Ben-Zvi 39. Lejyon’da onbaşı rütbesindedirler.62 İsrail’in ilk cumhurbaşkanı da Balfour Bildirisi’nin mimarlarından Dr. Chaim Weizmann’dır.

beyaztarih.com’da yayınlanan makale, röportaj, özel dosyalar, ansiklopedi, resimlerle tarih ve sorularla tarih yayınlarının tüm yayın telifleri beyaztarih.com’a aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.

1Sedat Kızıloğlu “İsrail Devleti’nin Kuruluşuna Kadar Geçen Süreçte Yahudiler ve Siyonizm’in Gelişimi”, Sosyal Bilimler, Cilt 2, Sayı 1 (Ocak 2012), s. 38.
2Kızıloğlu, s. 40.
3Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları 1948-1988, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1989, s. 9.
4John Henry Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, Published by The Macmillan Company, New York 1922, s. 5; Mim Kemal Öke’ye göre Dreyfus idam edilmiştir. Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar: İhanetler, Komplolar, Aldanmalar, Yay. Kenan Seyithanoğlu… [ve öte.], Çağ Yayınları, İstanbul 1990, s. 35.
5Kimi Yahudiler bir millet değil sadece dini bir grup olduklarını ve özellikle Yahudiliğin bir din olarak algılanmasını istediler. Zira milli bir unsur olarak algılanmalarının henüz kazandıkları toplumsal ve hukuki hakları düşmanlık dönemlerine götüreceğini düşünüyorlardı. Kızıloğlu, s. 40.
6Kızıloğlu, s. 40.
7Öke, s. 37.
8Max Nordau, Zionism: Its History And its Aims, Fedaratons of American Zonist, New York 1905, s. 8.
9Bahadır Dülger, Dreyfüs Meselesi, Rek-Tur İstanbul 1966, s. 5-7; Mim Kemal Öke’ye göre Dreyfus idam edilmiştir. Öke, s. 31.
10Öke, s. 28-29.
11Murat Çulcu, ‘Gelecek Yıl Kudüs’te…’ Siyonizm’in İlk Dönemi: 1895-1922, E Yayınları, İstanbul 2011, s. 23, 25.
12The Complete Diaries of Theodor Herzl, s. 581; Fayez A. Sayegh, Zionist Colonialism in Palestine, Palestine Liberation Organization, Beirut, 1965, s. 3; Öke, s. 48.
13Herzl’e göre kendilerine vadedilmiş topraklar Mısır’dan (Nil) Fırat’a kadar uzanmaktadır. “From the Brook of Egypt to the Euphrates.”, The Complete Diaries of Theodor Herzl, edit by Raphael Patai, translated by Hary Zohn, Volume II, Herzl Press and Tomas Yoseloff, New York 1960, s. 711.
14Öke, s. 45.
15Nordau, s. 10.
16Theodor Herzl, The Jewish State, Dover Publications, New York 1988, 75.
17O yaptığı yardımlar ve izlediği politika hakkında “Bu gibi işlerde genellikle reklamdan kaçınmak lazımdır. Biz sessiz ve dikkatli bir şekilde bu işin üzerine yürürsek çabalarımız başarıya ulaşabilir” diyecekrir. Öke, s. 42.
18Filistin’e Yahudilerin göçü ve Osmanlı Hükümeti’nin tavrı hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ömer Osman Umar, “Osmanlı Döneminde Yahudiler’in Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 2, Elâzığ 2002, ss. 421-438.
19Öke, s. 56.
20Öke, s. 62.
21Umar, s. 428; Öke, s. 136-137.
22Martin Watts, The Jewish Legion and the First World War, Palgrave Macmillan, Chippenham and Eastbourne 2004, s. 22.
23Vladimir Jabotinsky, Turkey And The War, T. Fisher Unwin Ltd, London 1917, s. 66.
24Vladimir Jabotinsky, The Story of the Jewish Legion, Bernard Ackerman Inc., New York, 1945, s. 85.
25Ö. Körkçüoğlu, Osmanlı Devleti’ne Karşı Arap Bağımsızlık Hareketi, SBF Yayınları, Ankara 1982, s. 39-63; Alan R. Taylor, İsrail’in Doğuşu 1897-1947 Siyonist Diplomasisinin Analizi, çev. Mesut Karaşahan, Pinar Yayınları İstanbul 2001, s. 504-547.
26Josph B. Schechtman, Rebel and Statesman The Vladimir Jabotinsky Story The Early Story, New York, 1956, s. 203.
27Jabotisky, s. 37, 38; Mete Tunçoku, “İsrail’in Kuruluşana Varan Gelişmeler İçinde Çanakkale Savaşları’nın Önemi” Belleten 55, 212 (1991): s. 104.
28Başka bir kaynakta ise 2 Mart tarihi verilmektedir. Watts, s. 23.
29Schechtman, s. 205.
30Jabotinsky, The Story of the Jewish Legion, s. 41.
31Schechtman, s. 205.
32Jabotinsky, The Story of the Jewish Legion, s. 42; Schechtman, s. 205.
33John Henry Patterson, With the Zionists in Gallipoli, New York 1916, s. 33; Watts, s. 25.
34Öke, s. 294.
35Patterson, With the Zionists in Gallipoli, s. 49.
36Schechtman, s. 206; Öke, s. 295.
37Patterson, With the Zionists in Gallipoli, s. 203.
38 1 Hyde Park Gardens W. 12 Şubat 1916
Sayın Yarbay Patterson …..
Fikirlerimin aşağıdaki doğrultuda olduğunu bütün yetkinizle ifade edebilirsiniz:
(1) Bu askerler İngiliz askerleriyle eşit derecede bir görev üstlenmiştir ve bu askerler olmasaydı, onların görevlerini İngiliz askerlerinin yerine getirmesi gerekirdi.
(2) Bu askerlere İngiliz askerleri ile eşit muamele gösterilmemesi için hiçbir dayanak göremiyorum.
Sir Ian Hamilton, General
39Chaim Weizmann, Trial And Error: The Autobiography of Chaim Weizmann, Hamish Hamilton London 1949, s. 149; Taylor, s. 27.
40Dışişleri Bakanlığı
2 Kasım 1917
Saygıdeğer Lord Rothschild,
Yahudilerin Siyonist özlemlerine sempatisini dile getiren aşağıdaki deklarasyonun Kabine’ye sunulmuş ve onun tarafından onanmış olduğunu, Majestelerinin hükümeti adına size bildirmekten mutluluk duyuyorum; Majestelerinin hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasına olumlu bakmaktadır ve Filistin’de bulunan Yahudi olmayan toplulukların yurttaş ve dinsel haklarına ya da herhangi bir başka ülkedeki
Yahudilerin sahip oldukları haklara ve siyasal statüye zarar verebilecek herhangi bir şeyin yapılmaması kaydıyla bu hedefe erişilmesi için elinden gelen tüm çabaları harcayacaktır. Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonun bilgisine sunarsanız, size minnettar olacağım.
Saygılarımla, Arthur James Balfour”
41Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 4.
42Öke, s. 296.
43Great Britain Palestine and the Jews, Gorge H. Doran Company, Newyork, t.y., s. 13.
44A Brief Record Of The Advance Of The Egyptian Expeditionary Force Under The Command Of General Sir Edmund H. H. Allenby :July 1917 to October 1918, s. 35.
45Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 11.
46Shlomit Keren, Michael Keren “The Jewish Legions in The First World War As A Locus Of Identity Formation”, Journal of Modern Jewish Studies Vol 6, No. 1 March 2007, s. 71.
47Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 40-41
48Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 12, 19.
49Jabotinsky, The Story of the Jewish Legion, s. 169-171.
50Shlomit Keren, Michael Keren s. 71.
51Vladimir Jabotinsky, The War And The Jew, The Dial Press, New York 1942, s. 234-235.
52Shlomit Keren, Michael Keren, s. 73.
53Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 55.
54Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 43-44.
55Shlomit Keren, Michael Keren, s. 71.
56Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, s. 12
57A Brief Record Of The Advance Of The Egyptian Expeditionary Force Under The Command Of General Sir Edmund H. H. Allenby :July 1917 to October 1918, s. 218.
58Shlomit Keren, Michael Keren, s. 71.
59Fayez A. Sayegh, Zionist Colonialism in Palestine, Palestine Liberation Organization, Beirut, 1965, s. 8-9
60Shlomo Aronson, David Ben-Gurion and the Jewish Renaissance, Translator, Naftali Greenwood, Cambridge University, 2011, s. 191
61Shlomit Keren, Michael Keren, s. 72; Öke, s. 303.

Kaynakça
(National Archive, WO 32 18545).
Great Britain Palestine and the Jews, Gorge H. Doran Company, Newyork, t.y.
Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar: İhanetler, Komplolar, Aldanmalar, Yay. Kenan Seyithanoğlu [ve öte.], Çağ Yayınları, İstanbul 1990.
Fayez A. Sayegh, Zionist Colonialism in Palestine, Palestine Liberation Organization, Beirut, 1965.
Sedat Kızıloğlu “İsrail Devleti’nin Kuruluşuna Kadar Geçen Süreçte Yahudiler ve Siyonizm’in Gelişimi”, Sosyal Bilimler, Cilt 2, Sayı 1 (Ocak 2012), ss. 35-64.
Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları 1948-1988, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1989.
John Henry Patterson, With the Zionists in Gallipoli, New York 1916.
John Henry Patterson, Sion Katır Birliği Komutanından Çanakkale Savaşı’nda Siyonistler, Çeviren Ozan Kemal Sarıalioğlu, Dün Bugün Yarın [DBY] yayınları, İstanbul 2011.
John Henry Patterson, With the Judeans in the Palestine Campaign, Published by The Macmillan Company, New York, 1922.
Max Nordau, Zionism: Its History And its Aims, Fedaratons of American Zonist, New York 1905.
Bahadır Dülger, Dreyfüs Meselesi, Rek-Tur, İstanbul 1966.
Israel Cohen, A Short History of Zionism, Frederick Muller LTD, London 1951.
Martin Watts, The Jewish Legion and the First World War, Palgrave Macmillan, Chippenham and Eastbourne 2004.
Josph B. Schechtman, Rebel and Statesman The Vladımır Jabotınsky Story The Early Story, New York, 1956.
Chaim Weizmann, Trial And Error: The Autobiography of Chaim Weizmann, Hamish Hamilton London 1949.
Shlomit Keren, Michael Keren “The Jewish Legions in The First World War As A Locus Of Identity Formation”, Journal of Modern Jewish Studies Vol 6, No. 1 March 2007, pp. 69–83.
ShlomoAronson, David Ben-Gurion and the Jewish Renaissance, Translator, Naftali Greenwood, Cambridge University, 2011.
Theodor Herzl, The Jewish State, Dover Publications, New York 1988.
Ömer Osman UMAR, “Osmanlı Döneminde Yahudiler’in Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 2, Elazığ 2002, ss. 421-438.
Mete Tunçoku, “İsrail’in Kuruluşana Varan Gelişmeler İçinde Çanakkale Savaşları’nın Önemi” Belleten 55, 212 (1991): 101-108.
The Complete Diaries of Theodor Herzl, edit by Raphael Patai, Translated by Hary Zohn, Volu II, Herzl Press and Tomas Yoseloff, New York 1960.
Murat Çulcu, ‘Gelecek Yıl Kudüs’te…’ Siyonizm’in İlk Dönemi: 1895-1922, E Yayınları, İstanbul 2011.
Alan R. Taylor, İsrail’in Doğuşu 1897-1947 Siyonist Diplomasisinin Analizi, Çev. çev. Mesut Karaşahan, Pinar Yayınları İstanbul 2001.
A Brief Record Of The Advance Of The Egyptian Expeditionary Force Under The Command Of General Sir Edmund H. H. Allenby: July 1917 to October 1918.
Vladimir Jabotinsky, Turkey And The War, T. Fisher Unwin Ltd, London 1917.
Vladimir Jabotinsky, The War And The Jew, The Dial Press, New York 1942.
Vladimir Jabotinsky, The Story of the Jewish Legion, Bernard Ackerman Inc., New York, 1945.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir