Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

İlber Ortaylı Uygur Konusunda Yanılıyor Mu?

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet’te yayımlanan 4 Kasım tarihli köşe yazısında Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşanan olaylara değinmişti. Odatv yazarlarından Erkin Öncan, Uygur konusunda İlber Ortaylı’nın yanıldığını söyleyen bir yazı kaleme aldı.

Erkin Öncan’ın Odatv’deki yazısı:

Ortaylı, ‘Kamplar… İşkence korkunç’ başlıklı yazısında, Sincan’da yaşayan Uygur Türklerinin Çin tarafından kamplarda tutulduğunu ve işkenceye maruz bırakıldığını iddia ediyor.

Ancak, Ortaylı’nın yazısında, söz konusu iddialara ilişkin tek bir kanıt bile yer almıyor. Bunun yerine Ortaylı, BM başta olmak üzere batı ülkelerinin söz konusu iddialarını sorgusuz sualsiz kabul ederek köşesine taşıyor.

Ancak Ortaylı’nın yazısının ilgili bölümünde ciddi yanlışlar bulunuyor. Peki, nedir bu yanlışlar?

Ortaylı öncelikle, Çin’in Sincan eyaletinde yürüttüğü politikanın, bölgenin ‘yeraltı kaynakları’ tarafından şekillendiğini iddia ederek birinci hatayı yapıyor. Ortaylı, yazısında “Çin gibi büyük ve istediğini yapan, hele şimdi yeni bulunan gaz ve maden kaynaklarının dolu olduğu, adeta Mendeleyev cetvelinin bütün elemanlarının bulunduğu Sincan (Doğu Türkistan) gibi eyaletlerde bu baskıyı görmek mümkün” ifadelerini kullanıyor.

YERALTI KAYNAKLARI MESELESİ

Sincan Uygur Özerk bölgesi, zaten Çin’in yönetiminde olan bir bölge ve Çin hükümetinin, ülke sınırlarının içerisinde yer alan herhangi bir yeraltı madeninin kullanımı için bölgenin yerel yönetiminden izin alması gerektiği gibi bir kanun bulunmuyor. Kısacası, gerek Sincan’da, gerekse Çin’in başka bir bölgesinde yer altı kaynaklarının kullanımı için Çin yönetiminin önünde herhangi bir engel zaten bulunmuyor. Ortaylı’nın köşesine taşıdığı bu iddia ne yazık ki bir komplo teorisine dayanıyor ve alt metninde Çin’in bölgede işgalci olduğu mesajını taşıyor. Kaldı ki, bu iddia, bölgedeki yeraltı kaynaklarını kullanmak isteyen ancak bölgenin Çin yönetimi altında bulunmasından ötürü bunu yapamayan batılı emperyalist merkezlerce ortaya atılıyor.

SİNCAN’A GİRİŞ YASAK DEĞİL

Çin yönetiminin, Sincan Uygur Özerk bölgesinde yaşayan Uygur Türklerine sistematik baskı ve işkence uyguladığını iddia eden Ortaylı, yazısının devamında kullandığı “Bölgeye herkes giremiyor. Ancak BBC gibi çok kuvvetli yayın organlarının getirdiği bilgiler ve belgeseller korkunç. Geniş kitleler kamplara toplanıyor, işkence ve beyin yıkama metotları uygulanıyor” ifadeleri de, Ortaylı’nın yazısındaki ikinci hatayı meydana getiriyor.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne isteyen herkes girebiliyor. Hatta bölge, turizm alanında Çin’in en çok öne çıkan eyaletlerinden biri. Ortaylı’nın ‘giremiyorlar’ dediği bölge ise ‘toplama kampı’ olduğu iddia edilen Yeniden Eğitim Merkezleri. Aslında, yaygın kanının aksine, bu merkezlere girmek de yasak değil, ancak izne tabii. Çin yönetimi ise, Ortaylı’nın ‘kuvvetli yayın organları’ dediği BBC gibi haber kuruluşlarının girişine izin vermiyor. Çünkü bu kuruluşlar, izin almak yerine gizli çekim yapmayı tercih ediyorlar. Gizli çekim yapmak ise hem meseleye ‘esrarengiz’ bir hava katarak inandırıcılığı artırıyor, hem de Çin’in baskıcılığı iddialarına kanıt niteliğinde sunuluyor.

Ancak, BBC’nin bölgede yaptığı gizli çekimler de, ağırlıklı olarak ‘bina duvarı’ videolarından veya bölgeden olup olmadığı dahi bilinmeyen ‘şahitlerin’ ifadelerinden oluşuyor. Çin, Sincan’daki Yeniden Eğitim Kampları’na bütün dünyayı davet etti, hatta, bölgeye girerek çekimler yapan gazeteciler de oldu. Ancak batı medyası, gerçekleri değil, Çin karşıtı argüman üretebilecekleri o ‘esrarengiz’ iklimi istiyor. (NOT: BBC ayrıca, tıpkı Sincan bölgesinde yaptığı gibi, aynı kurgu videolarla Türkiye’de yaşanan darbe girişiminin ardından da ‘sansasyonal’ işlere imza attı)

Ortaylı, üçüncü hatasında ise Çin’in konuyla ilgili açıklamalarına değinerek “Çin’in açıklamaları çok sathi ve soranla alay edercesine üstü örtülü geçiliyor. Bu bölgelerdeki nüfus bilgileri doğru değil. Çok yakın gelecekte imha hareketleri vukua gelirse haritanın nasıl değişeceği belirsiz. Belirli olsa da BM gibi örgütlerin sözünü geçireceği şüpheli” diyor.

ORTAYLI’NIN KAYNAKLARI KİM

Ortaylı, ne yazık ki, Çin’in konuyla ilgili açıklamalarını yalnızca BBC’den okumuş anlaşılan. Zira, Çin’in azınlıklara ilişkin politikaları, inançlara ve inanç gruplarına yaklaşımı ve Sincan bölgesinde nelerin olduğuna ilişkin açıklamaları en başından beri teyitli belgelerle tekrar tekrar açıklanıyor. Üstelik, Çin’in bu açıklamaları internet erişimine de açık! Sayın Ortaylı, muhtemelen internetten gördüğü birkaç bilgiyi köşesine taşımak yerine konuyu yine internet üzerinden biraz daha araştırsaydı, Çin’in dünyanın her yerinden erişime açık olan resmi web sitelerine eminim ki rastlardı ve daha doğru bilgilere yer verebilirdi.

Ortaylı’nın da yazısında bahsettiği gibi, “Çin’le barış ve kültür yılına giriyoruz.” Bu da, özellikle bu sene, Çin’in Uygur Türklerine yönelik yaklaşımıyla alakalı çok sayıda yalan haberle karşılaşacağımız anlamına geliyor.Ünlü ve başarılı bir tarihçi olan Ortaylı’dan da, Çin’le girilen bu kültür yılını “Bu gibi politikaların uygulandığı ve etnik bir grubun açıkça tahrip edilmesinin hedeflendiği bir ülkeyle hangi kültürel ilişki ve barış yılını birlikte kutlayacağız doğrusu çok merak edilir” ifadeleriyle hedef almak yerine meselelerin doğru boyutlarını objektif bir biçimde ortaya koyması beklenirdi.

YAZIDAKİ HATALAR

Ortaylı’nın yazısında özetle üç temel hata bulunuyor. Bunlardan birincisi, Çin’in bölgeye ilişkin politikalarını tanımamak. İkincisi, konuyla ilgili yalnızca Çin karşıtlığı sağır sultan tarafından dahi bilinen batı ülkelerinin ve onların medya kuruluşlarının propagandatif haber veya raporlarını sorgusuz sualsiz doğru kabul etmek. Üçüncü hatası ise, konuyu tarihsel bağlamından koparıp ‘yeraltı kaynaklarına’ indirgemek.

KONU BAŞTAN SONA POLİTİK

Dünya kamuoyunda yaratılan Çin karşıtı algı ne yeraltı kaynaklarıyla, ne inanç özgürlüğüyle, ne de ‘baskıcılıkla’ alakalıdır. Konunun 100 yıllık bir tarihsel arka planı vardır, başından sonuna politiktir ve ABD’nin Çin’e yönelik yaptırımlarının arttığı dönemde yeniden ısıtılıp gündeme getirilmesi bakımından da oldukça anlamlıdır.

Sayın Ortaylı’ya yakışan da, politik hesaplar sonucunda ortaya atılan ve doğruluğu onu ortaya atanlarca dahi kanıtlanamayan iddiaları doğruymuşçasına köşesine taşımak değil, konuyu daha bütüncül ve daha bilimsel bir bakışla ele alıp, objektif bir biçimde okuyucularıyla paylaşmasıdır.

Erkin Öncan

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir