Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Mart 29, 2024

Gerçek ile Mit Arasında Uydurma Hadisler

Az amele çok fazla sevap ve mükafat vaad eden, küçük bir günahı çok şiddetli cezalarla korkutan “haram bir dinarı reddetmek, Allah katında yetmiş hacca denktir”, “bir dirhem faiz yiyen kimse, otuz altı kez zina etmiş gibi olur” benzeri ifadeler Hz. Peygamber’e ait olamaz. Zira bu durum adalet ve cezanın dengesizliğini ve dolayısıyla dini anlayışın insanlar nezdindeki itibarını zedeler.

Hadis Uydurmanın Kısa Tarihçesi

Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed’e ait olduğu ifade edilen her türlü söz, iş ve onayla ilgili haberler, muhaddisler tarafından hadis olarak tanımlanmış daha sonra hadisin kapsamına sahâbenin ve tâbiûnun söz, iş ve onayları da dahil edilmiştir. Çünkü ashab Hz. Peygamber’in terbiyesinde yetişmiş, tabiûn da hadislerin kayıt altına alınmasında ve bu terbiyenin kalıcılaşmasında önemli bir vazife üstlenmiştir. Resûlullah’ın ebedi âleme irtihaliyle ortaya çıkan halife tayini meselesi ve akabindeki irtidat vakaları, Müslümanların üçüncü halifesi ve Hz. Peygamber’in damadı Osman b. Affan’ın öldürülmesiyle başlayan siyasi karışıklıklar, çeşitli fırka ve hiziplerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu durum muhtelif fırkaların görüş ve düşüncelerini desteklemek maksadıyla çeşitli konularda hadis uydurmalarına yol açmıştır. Hadis uydurma faaliyetleri muhaddislerin bazı temel kaideler tespit etmesine sebep olmuş ve bu ilke ve esaslarla ortaya konulan kurallar, sahih hadisleri, zayıf ve uydurma olanlarından ayırmayı sağlamış, böylece bir bakımdan hadis ilminin gelişmesine vesile olmuştur. Dinin uydurma rivayetlerden korunması için hadisler, muhaddislerce hıfz edilmiş, yazıya aktarılmış ve konularına göre tasnif edilmişlerdir. Ayrıca her bir râvînin hadis ilmindeki güvenilirliği tabakât kitaplarında kayıt altına alınmıştır.

Hadis ilminde Hz. Peygamber adına uydurulmuş sözler “mevzu hadis” olarak tanımlanmıştır. Tarihi süreç içerisinde Resûlullah’ın söylemediği sözler veya yapıp onaylamadığı fiiller ona nispet edilebilmiştir. Bu iftira eylemi ya isnadın ya da metnin uydurulması yoluyla gerçekleşmiştir. Hadis alimlerinin “mevzû’ul-isnâd” olarak nitelendirdiği rivayetler zayıf olan asıl senedin yerine, kıymet ve değerini artırmak amacıyla sahih bir sened uydurularak tedavüle konulmuş olan hadislerdir. “Mevzûu’l-metn” ise geçmiş peygamberlerin, bilge ve filozofların veya İslâm büyüklerinin sözlerinden intihal yapılmak suretiyle hadis uyduran kişinin Resûlullah’a nisbet ettiği hadislerdir. Bu tür metinler genellikle sahih veya zayıf bir senedin sonuna eklenerek üretilmişlerdir.

Hadisler ve Şehirler

Hz. Osman’ın şehadetinden sonra müslümanlar arasındaki ayrılıklar siyasi ve sosyal olarak bazı şehirleri öne çıkarmış, aynı görüş ve fikriyata sahip insanlar belirli şehirlerde yoğunlaşmışlardır. Bu noktada Mekke, Medine ve Irak bölgesi Hz. Ali’nin karargah şehirleri olurken, diğer yandan Şam ve Mısır halkının desteklediği Muaviye ise kadim şehirlerin birikimini tevârüs ettirmiştir. Hz. Ali devletin merkezini Hicaz’dan Kûfe’ye nakletmiş böylelikle Irak ve Kûfe bölgesi zamanla şîanın merkez üssü haline gelmiştir. İslam itikadı Irak’ta hakim olan eski Fars inanç ve zihniyetiyle karışmış ve şîanın farklı kolları türemiştir. Şîa düşüncesi, Irak’ın kültürel hafızasını da harmanlayarak bu bölgeyi uydurma hadislerin beşiği haline getirmiştir.

Medineliler, Kûfe’nin öne çıkan bu siyasi yönünü sürekli gözönünde bulundurmuşlar ve Iraklıların rivayet ettikleri hadisleri ihtiyatla karşılayarak rivayetlerinden berî durmuşlardır. Şîa tarafından uydurulan hadisler ekseriyetle Hz. Ali’nin menkıbeleri, Muaviye’yi ve Emevî sülalesini yeren ifadeler, ilk üç halifenin ve Hz. Ali’nin yanında yer almayan sahabîlerin zemmedilmesi etrafında teşekkül etmiştir. Bu rivayetlerde dikkati çeken en önemli hususlardan biri Hz. Peygamber’in kendisinden sonra halife olarak Hz. Ali’yi vasiyet ettiği iddiasıdır. Sonuçta hadis uydurma faaliyetleri belirli şehir ve bölgelerde kümelenen siyasi ve itikadi fırkaların ortaya çıkmasıyla başlamıştır. İlk defa Hz. Peygamber adına hadis uyduran zümrenin Şîa mı yoksa Sıffin savaşında hakem tâyin edilmesine karşı çıkarak Hz. Ali’ye isyan eden Hâricîler mi olduğu noktasında ise ibre Şîa’dan yana meyletmektedir. Çünkü Hz. Peygamber adına yalan söylemenin sistemli hale gelişi Abdullah b. Zübeyr’in hilafetini ilan etmesine denk gelen süreçte Hz. Hüseyin’in kanını talep eden Muhtar es-Sekafî olayı ile yaygınlaşmıştır.

Uydurma Hadislerin Tespiti

Hadis alimlerinden sened tenkidini öne çıkaran bir yöntem takip edenler, senedi muttasıl ve ravileri sika/güvenilir olan uydurma hadisleri tespit etmek için yoğun bir mesai harcamışlardır. Gerçekte Resûlullah’a ait olsa da yalancılıkla cerhedilmiş olan bir râvînin rivayet ettiği hadisleri kabul etmemişlerdir. Yalancılıkla itham edilmiş bir râvînin tek başına rivayet ettiği ve dinin aslî esaslarına aykırı olan hadisleri de reddetmişlerdir. Hadis metin tenkidine önem veren muasır hadis alimleri ise hadisin senedine yönelik tenkitler olsa bile bazen kendi görüşüne uyan hadislere sahih, uymayanlara ise zayıf hatta mevzu diyebilmişlerdir. Ancak hadis usulü ilmine göre mevzu hadislerin tespitinde en mutedil yöntem hem sened hem de metin tenkidini dengeli bir şekilde uygulamaktır.

Salahaddin Polat, hadis alimlerinin arşivci bir zihin yapısına sahip olduklarını söylemektedir. Bundan dolayı tarih boyunca Hz. Peygamber adına uydurulmuş sözler, hem alfabetik hem de konularına göre bir araya getirilmiş ve uydurma hadislerin toplandığı ciltlerce eser hadis literatürüne kazandırılmıştır. Hadis alimleri uydurma rivayetlerin tanınabilmesi için mevzuat edebiyatı ve halk dilinde dolaşan sözlerle ilgili kitaplar yazmak suretiyle önlem almaya çalışmışlardır. Bir mevzu hadisin tespiti için öncelikle bize ulaşan uydurma bir hadisin bu kitaplarda yer alıp almadığının araştırılması gerekmektedir. Ardından muteber hadis kitaplarında bu sözün bulunup bulunmadığına bakılır. Bu iki grup kitapta da aradığımızı bulamadıysak ve yeterli bir ilmi birikime sahip isek mevzu hadisleri tanıma yollarını ve hadis usulü kaidelerini uygulayarak ilgili söz hakkında hüküm verebiliriz. Son olarak da hadis uyduranların itiraflarına başvurabiliriz. Zira tarihte hadis uydurduğunu itiraf edenler ekseriyetle din düşmanı olan ve hadis tarihinde zındık olarak adlandırılan kimselerdir.

Hadis Uydurmanın Temel Sebepleri

Muhaddisler hadis uydurmanın genellikle mezhep taassubundan kaynaklandığını ifade etmişlerdir. Bu minvalde mezhebin siyasi, itikadi ve fıkhi taassubu uydurulan hadiste kendisini izhar etmektedir. Meselâ siyasi olarak uydurulan bir hadiste Hz. Peygamber’in üç kimseyi güvenilir bulduğu ve bunların Kendisi, Cebrail ve Muaviye olduğu ifade edilmiştir. İtikadi açıdan uydurulan bir hadiste Kur’an’ın mahluk olmadığı belirtilmiş, fıkhi uydurma hadislerde ise bazen Hanefilik bazen de Şafiilik kınanmıştır. Hadis uydurmanın bir diğer sebebi ise İslam’a karşı düşmanlık olmuştur. Hadis tarihinde buna dair verilen örneklerinden birisi Abdülkerim b. Ebi’l-Avca adlı kişidir. Meşhur hadis alimlerinden Hammad b. Seleme’nin üvey oğlu olan bu şahıs babalığının kitapları üzerinde birçok tahrifat yapmış ve boynu vurulmak üzere yakalandığı zaman “Dininizde helali haram, haramı da helal göstermek üzere dört bin hadis uydurdum.” demiştir.

Hadis uydurmanın sebeplerinden bir diğeri de insanların dünyaya ve dünyalığa çokça değer vermeleridir. Devlet yöneticilerine yaranmak isteyen dalkavuklar, insanları hikmetli hikayeler anlatmak suretiyle etkileyen kıssacılar ve hadis talebeleri arasında şöhret elde etmek isteyenler çeşitli vesilelerle hadis uydurmuşladır. İnsanları ahiret hayatına hazırlamak ve dünya nimetlerine kapılmalarını engellemek de hadis uydurmanın bir diğer nedenidir. Günümüz araştırmacıları açısından uydurma hadisler dönemin siyasi ve sosyal ortamı hakkında fikir vermesi bakımından tarih ilmine katkı sunabilirler. Tarihteki birçok dini ve mezhebi yaklaşımın zihniyetini anlama ve bu hareketlerin fikri temellerini ve başlangıcını tespit etme bu tür rivayetlerden yardım almak suretiyle ortaya konulabilir. Hadis uyduranlardan Meysere b. Abdirabbih’e kim şu sureyi okursa bu kadar sevap kazanır şeklindeki hadisleri nereden aldığı sorulmuş o da cevap olarak halkı Kur’an okumaya teşvik etmek için ben uydurdum demiştir.

Uydurma Hadisler Nasıl Anlaşılır?

Uydurma rivayetlerin lafız ve manasındaki bozukluklar bu tür hadislerin anlaşılmasını kolaylaştırır. Hz. Peygamber’in gülünç sözler sarfetmeyeceği ve saçmalıklardan münezzeh olduğu düşünülür. Az amele çok fazla sevap ve mükafat vaad eden, küçük bir günahı çok şiddetli cezalarla korkutan “haram bir dinarı reddetmek, Allah katında yetmiş hacca denktir”, “bir dirhem faiz yiyen kimse, otuz altı kez zina etmiş gibi olur” benzeri ifadeler Hz. Peygamber’e ait olamaz. Zira bu durum adalet ve cezanın dengesizliğini ve dolayısıyla dini anlayışın insanlar nezdindeki itibarını zedeler.

Kur’an-ı Kerim’e ve sahih sünnetin açık hükümlerine muhalif sözler, birçok insanın görüp bilmesi gereken bir olayı sadece bir kişinin gördüğünü iddia etmesi, akla, his ve tecrübeye aykırı ifadeler de uydurulmuş olma ihtimali yüksek hadislerdendir. Bir olayın tarihi gerçeklerle çelişmesi de hadisin uydurulmuş olma ihtimalini artırır. Dünya ahiretin tarlasıdır. Unutkanlık insani bir vasıftır gibi birçok uydurma hadise bakıldığında İslam’ın ilkeleriyle uyuştuğu ve muhtevası itibariyle manen bir gerçeği ifade ettiği de gözönünde bulundurulmalıdır. Bir vaizin kadınlara danışın fakat tersini yapın şeklinde naklettiği uydurma hadisi test etmek isteyen bir adam evin çatısına çıkar ve hanımına aşağıya atlayacağını söyler. Hanımı sakın atlama sakat kalırsın diye yalvarınca adam aşağı atlar ve bacağını kırar. Ertesi gün Yezid’in ordusuna asker toplamak için gelen görevliler adamın sakat bacağını görünce onu orduya almazlar. Bunun üzerine adam bu hadisin ne kadar da hikmetli bir söz olduğunu idrak eder!

Uydurma Hadisler Sosyolojik Bir Vakıadır

Tarihte uydurma hadisler insanların dini duygularını sömürmek için çeşitli amaçlarla ortaya çıkmış ve istismar edilmiş ve bundan sonra da istismara devam edeceği gözüken sosyolojik bir gerçekliktir. İslamiyet dünya nimetlerinden faydalanmayı, dinin içerisinde konumlandıran bir zihniyet inşa ettiği için dünyevi imkanlardan faydalanmak ve insanları buna teşvik etmek her daim olası bir durumdur.

Merhum M. Tayyip Okiç, bu tür hadislerin önce Allah adına, sonra da Hz. Muhammed ve diğer peygamberler ve sahabe adına daha ziyade siyer kitaplarında ve edebi eserlerde yer aldığını ifade etmektedir. Soğuktan kaçınınız, çünkü kardeşiniz Ebû Derdâ’nın ölümüne sebep olmuştur mevzu hadisine dair Okiç, alimlerin bu rivayeti “Ebû Derda, Hz. Peygamber’den sonra vefat etti.” diyerek kabul etmediklerini bildirir. Bazı önemli alim ve şeyhler için de benzeri rivayetlere bu tür eserlerde rastlamak mümkündür. İkinci olarak deniz ve nehir gibi bazı mekanlar, bazı ümmet ve topluluklar, hayvanlar ve taşlar, meyveler, yiyecek ve içeceklere dair bolca uydurma hadis mevcuttur. Karpuz, patlıcan, kabak, nar, üzüm ve pirinç bunlardan bazılarıdır. Hatta mercimeğin yetmiş peygamber tarafından takdîs edildiği ve sonuncusunun da Hz. İsa olduğu ifade edilir. Zinet eşyaları, renkler, çiçekler, oyun ve eğlence türleri de uydurma rivayetlerin bol olduğu konulardır. Gülün Hz. Peygamber’in terinden yaratıldığı buna dair bir örnektir. Kıyafet, meslek ve tıbbi içerikli uydurma hadisler de vardır. Mesela insanların en yalancıları boyacılarla kuyumculardır şeklindeki uydurma hadis bunun bir örneğidir.

Günümüzde ve Sanal Alemde Uydurma Hadisler

Katar merkezli el-Cezire televizyon kanalında dini programlar yapan Yusuf el-Karadavi uydurma hadislerin gezip gördüğü birçok İslam memleketinde cami ve mescitlerde görev yapan imam-hatip ve vaizler eliyle yaygınlaştığını müşahede etmiştir. Karadavi, hayatı boyunca neredeyse her cuma hutbesinde veya her dinlediği vaazda çok zayıf veya birçok uydurma hadis işittiğini ifade etmektedir. Bu durum günümüzde kıssacı yönü ağır basan vaizlerin televizyon programlarıyla hâlâ devam etmekte ve uydurma hadisler medya aracılığıyla popülerleşmektedir. Özellikle sanal alemdeki cuma ve kandil mesajlarını içeren kartpostallar uydurma hadislerin cirit attığı bir alana dönüşmüştür. Uydurma hadisler bu haliyle sanal alemde kendisini sürekli güncellemeye devam etmektedir. Başı Mevlana ve Yunus Emre gibi gönül büyüklerinden alınan bir söz, atasözleriyle devam ettirilmekte son kısmına da sahih yahut zayıf hadisten alınan bir cümle eklenmektedir. Bu gibi uydurma hadislerin varlığı tüm hadis birikimini zan altında bırakan pozitivist ve aydınlanmacı akıl sahiplerine cesaret vermekte ve sahih zayıf ayrımı gözetmeksizin bütün hadisleri itibarsızlaştırmaya sevketmektedir. Bunun için sonsöz olarak teknoloji çağının facebook ve twitter gibi sosyal ve sanal mecralarla uydurma hadisleri katbekat artırdığı, oluşan bu bilgi kirliliğinin ise geri dönüşüm kutusundan taştığını söylemekle iktifa edebiliriz.

İleri Okuma Önerileri
Ali el-Kari, Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler, trc. Halil İbrahim Kutlay, İstanbul: İnkılab Yayınları, 2006.
M. Yaşar Kandemir, Mevzu Hadisler: (Menşe’i, Tanıma Yolları, Tenkidi), İstanbul: İFAV Yayınları, 2017.
Sadık Cihan, Uydurma Hadislerin Doğuşu ve Sosyo-Politik Olaylarla İlgisi: Hz. Peygamber Devrinden Abbasi Halifesi Mu’tasım Dönemine Kadar, Samsun: Etüt Yayınları, 1997.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir