Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 16, 2024

Dr. Fatih Erbakan : “Siyaset Bize Erbakan Hocamızdan Miras”

Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan Yörünge’ye konuştu…
“Siyaset Bize Erbakan Hocamızdan Miras”

Erbakan Vakfı camiamız da bunu biliyor. Bizim Erbakan Vakfı çatısı altında söylediğimiz sözler, çözüm önerilerimiz, milletimizin, İslam aleminin çektiği sıkıntılara yönelik ortaya koyduğumuz projelerin uygulanabilmesi önemlidir. Bu projeler fiilen uygulanamadıktan sonra göreviniz yarım kalmış olur.

Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, yeni kuracağı siyasi partiden Saadet Partisinden ayrılış sürecine, Türkiye’nin Amerika, Rusya ve Avrupa’yla olan ilişkilerinden 2019 seçimleri ve ittifak tartışmalarına kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı. Söyleşimize başlamadan önce içinde bulunduğumuz bu odadan bahsetmeden geçmek olmaz.

Bu oda eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın çalışma ofisi olarak kullandığı ve kabullerini gerçekleştirdiği oda olması bakımından ayrıca önem taşıyor. Necmettin Erbakan Hoca’nın 91. doğum günü olması hasebiyle 29 Ekim’de Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda ‘Büyük Gençlik Buluşması’ programında bazı açıklamalarda bulundunuz.

Rahmetli Erbakan Hocanın partisi kapatıldığı zaman söylediği, “Nasıl ki abdestimiz bozulduğunda yeniden abdest alıyorsak şimdi de aynısını yapacağız. Yeni partimizi kurarak abdestimizi tazeleyeceğiz.” sözüne atıfta bulunarak “Aynı şekilde biz de abdestimiz bozuldu diye farz namazı terk edecek değiliz. Biz de Erbakan Hocamız gibi abdestimizi tazeleyeceğiz, kaldığımız yerden devam edeceğiz.” dediniz.

-Erbakan Vakfı siyasi bir partiye mi dönüşecek?

-Tabii bizim eskiden beri yürüyüşümüz, çalışmalarımız sonuçta bir siyasi yöne doğru gideceği belli olan çalışmalardı. Erbakan Vakfı camiamız da bunu biliyor. Bizim Erbakan Vakfı çatısı altında söylediğimiz sözler, çözüm önerilerimiz, milletimizin, İslam aleminin çektiği sıkıntılara yönelik ortaya koyduğumuz projelerin uygulanabilmesi önemlidir. Bu projeler fiilen uygulanamadıktan sonra göreviniz yarım kalmış olur.

-Sizi bir siyasi parti kurmaya iten neden, siyasette gördüğünüz bir boşluk muydu? Siyasi parti kurmak için doğru bir zaman olduğunu düşünüyor musunuz?

-Artık zamanın da bu konuda uygun bir hale gelmeye başladığını daha fazla beklemektense bir an evvel atılacak adımın atılması gerektiğine kanaat getirdik. Bu siyasi çalışmanın yapılması, adımın atılması da rahmetli Erbakan Hocamızdan bize bir mirastır. Çünkü Erbakan Hocamız, “Bir Müslümanın asıl görevi, bütün insanlığın çektiği maddi ve manevi sıkıntılardan kurtarılmasını sağlamaktır.

Bunun olabilmesi de ancak iktidara gelmekle, devlet yönetiminde bulunmakla mümkündür. Bunun olabilmesinin yolu da siyasetten geçer.” demiştir. Bizler de “onun evlatları, onun öğrencileri olarak onun yolundan yürüyen kimseler olarak bu yolu tercih etmemiz gerekir.” diye düşünüyoruz.

-2019 seçimlerine partiniz girecek mi?

-Yetişmek istiyoruz ama hazırlıklarımız devam ediyor. Tam bir tarih belirlenmedi. Bunlar ciddi meseleler olduğu için gerçekten güçlü, ciddi bir alternatif ortaya konulabilmesi için hazırlıkların da iyi yapılması gerekir. Dolayısıyla belki yavaş ama emin adımlarla yürümeye çalışıyoruz. Bu noktada hazırlıklarımız devam ediyor.

Borç ve Faiz Ekonomisi Yerine Üretim ve İstihdam Ekonomisi

-Siyasi hedefiniz nedir?

-Borç ve faiz ekonomisinden yatırım, üretim ve istihdam ekonomisine Türkiye’yi geçirmektir.

Maddi ve manevi bakımdan kalkınmasını sağlamış bir Türkiye kurmak, böylelikle yeniden büyük Türkiye’yi hayata geçirmek, yeniden büyük Türkiye’nin öncülüğünde İslam birliğini hayata geçirmek ve İslam birliğinin, İslam medeniyetinin öncülüğünde de adil bir dünyanın, yeni bir dünyanın kurulmasını sağlamak.

Güçlünün değil, haklının sözünün geçtiği, kaba kuvvetin üstün tutulmadığı, hakkın ve haklılığın üstün tutulduğu adil yeni bir dünyanın kurulmasını sağlamaktır ana hedefimiz.

-Partiniz Milli Görüşün temsilcisi bir parti mi olacak?

-Tabii ki Milli Görüşü temsil etmek asıl maksattır, gayedir. Milli Görüş rahmetli Erbakan Hocamızın tanımıyla zamandan, mekandan, şartlardan bağımsız olarak her zaman için insanları saadete ulaştıracak, kurtuluşuna vesile olacak bir görüştür. Ana hedefimiz Türkiye’nin öncelikle Milli Görüş zihniyetiyle yönetilmesini sağlamak. Milli görüşün projelerinin, çözüm önerilerinin Türkiye’de fiilen uygulanmasını gerçekleştirmektir.

-Türkiye’de şu anda Milli Görüşü temsil ettiğini söyleyen partiler var. Sizi bu partilerden ayıran nedir?

-Bu noktada belki iki siyasi partiyi ele almak gerekir. Bir tanesi Saadet Partisi ki Milli Görüşü temsil ettiğini iddia eden bir partidir. İkincisi de iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi. O da Milli Görüş geleneğinden gelen kimselerin kurmuş olduğu bir partidir. Öncelikli olarak iktidar partisini ele alırsak, Milli Görüş çizgisinde tam manasıyla yürümediklerini biz yıllardan beri ifade ediyoruz.

Başörtüsü zulmünün ortadan kaldırılması, Kur’an kurslarının açılması, imam hatiplerin önündeki engellerin kaldırılması, başörtülü bakanlarımızın, milletvekillerimizin, büyükelçilerimizin olması elbette ki bunlar özlenen, beklenen gelişmelerdir. Ancak Milli Görüş sadece Kur’an kursları ve imam hatipler açmaktan ibaret değil. Milli Görüşün iki temel hedefi var. Birincisi ülkemizde ve dünyadaki ekonomik sömürünün ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. İkincisi ise bütün dünyada zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını temin etmektir.

Şimdi birinci temel hedef bakımından iktidar partisinin icraatlarına baktığımızda ne görüyoruz? Maalesef 15 seneden beri borç ve faiz ekonomisinin takip edildiğini görüyoruz. 80 milyonluk milletin alın teri, emeği vergilerle, zamlarla, maaşlardan yapılan kesintilerle toplanıyor ve götürülüp her sene borç faizi adı altında dış güçlere ödeniyor. Şimdi bunu gördüğümüz zaman bunu biz milli görüşün neresine sığdırabiliriz?

Milli görüşün ikinci olmazsa olmazı, bütün dünyada zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını temin etmek bakımından baktığımızda mevcut iktidarın öncelikle Amerika’nın Irak operasyonunda desteğini görüyoruz, arkasından Büyük Orta Doğu Projesi’ne desteğini görüyoruz. Büyük Orta doğu projesi ve Amerika’nın Irak operasyonu, Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın, Mısır’ın, Orta doğu’nun, İslam aleminin bugünkü hale gelmesinin sebebidir, başlangıcıdır. Bunlara destek olunduğunu görüyoruz.

D-8 projesini maalesef 15 sene boyunca uygulamadıklarını, bunun yerine G-20’nin, Avrupa Birliği’nin ve Amerika’nın ajandasını takip ettiklerini, onların peşinden gittiklerini görüyoruz. Eğer 15 senede bu D-8’e sahip çıkılıp D-60 haline getirilse, İslam birliği tesis edilse bugün Suriye bu halde olmazdı, Arakan bu halde olmazdı, Mısır bu halde olmazdı. Ege’de boğulan Suriyeli minik yavrular boğulmak zorunda kalmazdı.

Dolayısıyla bunun bir sorumluluğu da mevcut iktidarın üzerindedir. Yine bu 15 sene boyunca işte Kıbrıs konusunda izlenen tavizkar tutum: Geçtiğimiz aylarda Cenevre görüşmelerinde Türk tarafı Kıbrıs’ta Türk Cumhuriyetinin topraklarının neredeyse 3’te 1’ni masa başında Rumlara vermeyi kabul ediyor. Rumlar; ‘3’te 1 bize yetmez, biz 3’te 2 istiyoruz’ diye uzlaşmadıkları için Rumların aç gözlülüğü ve inatçılığı yüzünden bir uzlaşma sağlanamıyor.

Şehit kanıyla alınmış bir vatan toprağıdır Kıbrıs. Ha Mardin’i, Urfa’yı, Adana’yı, Mersin’i vermişsiniz ha Kıbrıs’ı vermişsiniz. Bu milli görüşle bağdaşmayacak bir adımdır.

Saadet Partisi ve Erbakan Çizgisi

– Sizi Saadet Partisinden ayıran ve yeni bir parti kurmaya iten nedenler nelerdir? Saadet Partisinin Milli Görüşü temsil etmediğini mi düşünüyorsunuz?

Saadet Partisi bir defa Milli Görüş ve Erbakan hocamızın çizgisinde değil. Bakınız çok güzel bir örnek, 50 bin nüfuslu Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde bir seçimde Saadet Partisi 17 bin oy almış, aynı seçimde 5 milyonluk Ankara’da Saadet Partisi 13 bin oy almış. Seçimin ardından ne yapılması beklenir? Tavşanlı teşkilatına ve ilçe başkanına madalya takılması gerekir. Yüz misli nüfusa sahip Ankara’dan daha çok oy almışlar. Ne yapılıyor seçimin ertesi günü? Tavşanlı ilçe başkanı, yönetimi ve teşkilatı baştan aşağı görevden alınıyor. Sebep ne? Seçim sırasında Fatih Erbakan’ı çağırıp konferans verdirdin. Arkasından Rize. Yüzde 3,5 oy almış Partinin Türkiye geneli aldığı oy yüzde 1,2. Rize milli görüş tarihinde Türkiye geneli oyu ilk defa üçe katlamış. Rize teşkilatına madalya takacağına, Rize teşkilatını görevden alıyor. Neden? Fatih Erbakan’ı havaalanında karşılamaya gitmişsin, Fatih Erbakan’a yakınsın, ona toplantı yaptırmışsın. Trabzon’da geçtiğimiz yaz merkez ilçe kongresi yapılıyor, kongre öncesinde 80 tane merkez ilçede parti üyesi görevden alınıyor. Sebep ne? Erbakan Vakfı’nın önünden geçtin, Erbakan Vakfı’na selam verdin, Erbakan Vakfı Başkanının akrabasısın. Bursa Yenişehir ilçesinde 400 üye bir gecede üyelikten siliniyor. Sebep ne? Fatih Erbakan’ı Bursa Yenişehir’e konferansa davet ettin. Bir ilçe teşkilatı olduğu gibi yok ediliyor. Erbakan Hocamız nerede, bunların bu uygulamaları nerede? Bu yapılanları hangi milli görüşe, Erbakan Hocamızın hangi uygulamalarına sığdıracaksınız?

Erbakan Hocamızın başkanlık koltuğunda oturan bir zat, Hocamızın emaneti olan koltukta bu Partinin Genel Başkanı olarak otururken Erbakan Hocamızın ‘dünya Siyonizmine asker yetiştiriyor.’ dediği harekete, ‘bu hareket dünyanın, Türkiye’nin en hayırlı hareketidir, ben bu hareketin gönüllü avukatlığını yaparım.’ diyecek ve bu aynı zat diğer taraftan Erbakan Hocamızın vasiyeti üzerine kurulmuş Erbakan Hocamızın adını taşıyan Erbakan Vakfı için de “bu vakfı dış güçler kurduruyor, bu vakıf Milli Görüşü bölüp parçalamak için kuruluyor.” diyecek kadar işi ileriye götürecek. Böyle Milli Görüş mü olur, böyle Erbakan Hoca’nın yolundan mı gidilir? Her zaman söylediğimiz gibi Erbakan Hocamız bize bir tabela, bir bina, bir amblem emanet etmedi. Bize kendisinden sonra takip edeceğimiz Milli Görüş ilke ve prensiplerini emanet etti. Kim bunlara uyuyorsa Milli Görüşçüler olarak onlarla birlikte olmamız gerekir.

Biz Ayrılmadık, Atıldık

Biz zaten hep söylüyoruz: biz partiden ayrılmadık, parti yönetimi bizi dışarı attı. Erbakan Vakfı bir sebep değil bir sonuçtur. Önce parti yönetimi Erbakan Hocanın vefat ettiği andan itibaren kalemi kırdı, Erbakan ailesini, bizleri ve bizim çevremizdeki bütün arkadaşlarımızı dışladı, dışarıya attı. Arkasından Anadolu’da bu partiden dışlanan, dışarı atılan insanlar hizmet etmek için kendilerine bir çatı olarak Erbakan Vakfı’nı kurdular ve Erbakan Vakfı’nda buluştular. Erbakan Vakfı kurulduğu için bu ayrışma olmadı. Önce bu insanlar ve biz dışarıya atıldık parti yönetimi tarafından, arkasından bunun bir sonucu olarak Erbakan Vakfı kuruldu. Dolayısıyla biz partinin başkanlığı, liderliği talebinde de hiçbir zaman bulunmadık. Her Milli Görüşçünün sahip olduğu haklar bize de verilsin dedik. Teşkilatlarda toplantı yapma, konferanslara katılma, teşkilatların programlarına katılma haklarını bize de verin dedik. Hayır, bu da olmaz. Ne teşkilata gidebilirsin, ne konferans verebilirsin, ne teşkilatlar seni konuşmacı olarak davet edebilir.

Bütün bu baskılar ve dışlamalar sonucunda son olarak bunların düzeltilmesi için bir kongrede adaylık söz konusu oldu. Madem bu sıkıntılar var, öyleyse bunları düzeltelim, Saadet Partisi Milli Görüş çizgisinde düzgün bir istikamet üzerinde yürüsün diye adaylık söz konusu oldu. Burada başarılı olunamadıktan sonra, zaten Erbakan Hoca’nın vefatıyla başlayan bu dışlama ve tasfiye süreci daha da hızlı bir şekilde yürüdü ve Erbakan Vakfı bunun üzerine yeşerdi. Erbakan Vakfı dediğim gibi bir sebep olarak değil bir sonuç olarak ortaya çıktı.

Erbakan Hocamız değil bir kişiyi dışlamak, bir kişiyi görevden almak-uzaklaştırmak, ben gidiyorum, beni bırakın, ben sizinle çalışmayacağım diyen insana bile “hayır, sen de burada kalacaksın, bizimle birlikte Milli Görüşe hizmet edeceksin, hiçbir yere gidemezsin” diye onun kolundan tutan, adeta yalvaran bir insandı. Şimdi bugün bunların durumuna baktığımız zaman, nerede Milli Görüş çizgisi, nerede Erbakan Hocamızın uygulaması, nerede bunlar?

-Milli Görüş denilince, sadece bir siyasi parti akla gelmiyor elbette ki birçok yan kuruluşu da var. Bir siyasi parti olarak Milli Görüş’ün yan kuruluşlarının desteğini alabilecek misiniz ya da bunlara muadil yeni müesseseler mi kuracaksınız?

-Öncelikle Milli Görüş Hareketinin mevcut durumundan çıkarılıp kendisine yakışan noktaya taşınması gerekir. Erbakan hocamızın göstermiş olduğu hedeflere bir an evvel ulaşılmalıdır.

Milli Görüş zihniyetinin hakkıyla temsil edilmesini ve bu zihniyetin Türkiye’de hakim olması elzemdir. Türkiye’de bu zihniyetin hakim kılınmasını isteyen, bunun bir an evvel gerçekleşmesini isteyen bütün Milli Görüş kuruluşlarının bizim hareketimize destek vermesini doğal olarak bekliyoruz. Şu anda Saadet Partisi yönetimindeki bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki kişiler maalesef bu temsili hakkıyla yerine getirememektedir. Bu anlayışın bu gidişle Milli Görüş hareketini bulunduğu durumdan çıkartması ve meclise sokması bile mümkün gözükmemektedir. Şu anda da hiçbir ümitleri kalmadığı için AK Parti’yle ve CHP’yle yoğun bir şekilde koalisyon ve ortaklık görüşmelerini sürdürüyorlar. Burada hangi taraf kendilerine çok sayıda milletvekilliği verirse onunla birlikte olma arzusundalar.

Bütün hedefleri, bütün istikametleri bu bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki insanın Meclise sokulup milletvekili yapılmasıdır. Hem CHP’yle hem AK Parti’yle bu ittifaka müsait ve münasip bir durumdadırlar. Dediğim gibi hangi taraf daha çok sayıda milletvekilliği verirse onunla ittifak kuralım, o kanadın içerisinde yer alalım anlayışındadırlar. Ve bunu da Erbakan Hocamızın geçmişte yaptığı koalisyonlarla meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Erbakan Hocamızın geçmişte yaptığı koalisyonlar nerede, siz neredesiniz? Erbakan Hoca CHP’yle koalisyon yaptı ama 1974’te o koalisyon sayesinde Cumhuriyet tarihinin en büyük ağır sanayi hamlesini gerçekleştirdi.

Milletimiz Doğuştan Milli Görüşçüdür

-Diğer siyasi partilerden bir katılım bekliyor musunuz?

-Elbette ki Erbakan Hocamız her zaman “Milletimiz inancı ve tarihi dolayısıyla doğuştan Milli Görüşçüdür” demiştir. Dolayısıyla Milli Görüşü hakkıyla temsil eden bir siyasi oluşum olduğunda ve bu siyasi hareket etkili bir çalışma yaptığında milletimizin, bütün partilerdeki insanların büyük teveccüh göstereceğine her zaman inancımız var. Çünkü bizim davamızın muhatabı bütün insanlıktır.

Vatanını, milletini seven, İslam aleminin ve insanlığın maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulmasını isteyen herkesi kucaklamak bizim anlayışımızın temelidir. Bu sebeple de dediğim gibi özellikle Türkiye’nin borç ve faiz ekonomisinden kurtulup yatırım, üretim, istihdam ekonomisine geçmesini ve aynı zamanda dış politikada da İslam alemine öncülük edip İslam birliğini tesis ederek Siyonizm’in büyük İsrail planlarının ortadan kaldırılmasını isteyen ve bu konuda hemfikir olacağımız bütün herkesin de inşallah katılacağını ve destek vereceğini düşünüyoruz.

-AK Parti’nin içinde siyaset yapmak için bir teklif aldınız mı?

-7 Haziran seçimleri öncesinde Bülent Arınç Bey Başbakan Yardımcısı sıfatıyla ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu Beyin de selamıyla gelmişti ve bendenizin AK Parti’den milletvekili olmasının faydalı olacağını, bunu talep ettiklerini söyledi. Bizler de sadece tek başımıza, şahsi olarak milletvekili olmanın hedeflerimize ulaşmamıza fayda sağlamayacağını ve bizim asıl olarak ideolojimizin, fikirlerimizin, davamızın Türkiye’de iktidar olması için, Türkiye’de hakim zihniyet haline gelmesi için mücadele ettiğimizi ifade ettik, bu nedenle de teşekkür ettik kendilerine.

– Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu gibi bazı isimlerle temasınız var mı?

-Kendileriyle insani olarak ilişkilerimiz devam ediyor, siyasi olarak değil ama insani olarak ikili ilişkilerimiz devam ediyor, özellikle Abdullah Gül ve Bülent Arınç Beyle. Kendileri Erbakan Hocamızla uzun yıllar birlikte siyaset yapmış, devletimize-milletimize hizmetleri olmuş insanlar, kıymetli insanlar.

Erbakan Vakfı Varlığını Devam Ettirecek

– Erbakan Vakfı siyasi bir partiye dönüşecekse bu hareket, vakıf olarak yine hizmetlerini sürdürecek mi yoksa tamamen partiye mi entegre olacak?

– Erbakan Vakfımız devam edecek çünkü Erbakan Hocamızın vasiyetiyle kurulmuş bir vakıf. Bu nedenle varlığını mutlaka devam ettirecektir. Aynı zamanda siyasi çalışmanın içerisinde resmi olarak bulunamayacak olan bürokratlar, memurlar, öğrenciler gibi alanlarda, ilmi ve kültürel konularda inşallah çalışmalarına devam edecektir. Bir Erbakan müzesi, bir Erbakan kütüphanesi, Erbakan kolejleri gibi, Milli Görüş ve Erbakan üniversitesi gibi birtakım hedefleri de var vakfın. Bunları gerçekleştirme yolunda Erbakan Vakfı inşallah varlığını sürdürecektir her zaman.

-ABD Başkanı Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığının imzasını atmasıyla İslam dünyasından tepkiler yükseldi. Türkiye de bu anlamda öncülük vazifesini yerine getirerek İslam İşbirliği Teşkilatını olağanüstü topladı. Ardından BM toplanarak Kudüs konusunda oylamaya gidildi. Bütün bu olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce İslam dünyasının Kudüs tepkisi nasıldı? Türkiye’nin Kudüs konusundaki çabaları yeterli miydi? Sizin Kudüs formülünüz nedir?

Kudüs’le ilgili olarak söylenecek çok şey var. Bir defa biz şuurlu Müslümanlar olarak çok iyi biliyoruz ki bu iş Kudüs’le bitmiyor. Bu sadece Filistinlilerin, Kudüslülerin problemi değildir. Bunun arkasından sıra Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman mabedinin inşa edilmesi ve aynı anda eşzamanlı olarak Suriye’nin, Irak’ın, Türkiye’nin, İran’ın önemli bir kısmının yutularak bu bölgede büyük İsrail’in kurulmasına sıra geliyor. Onun için her zaman ifade ettiğimiz gibi, bugün Kudüs’ü, Filistin’i yutan bu canavarın bir sonraki hedefi, Türkiye’yi, İran’ı ve bölgedeki diğer Müslüman ülkeleri de yutmak ve büyük İsrail hedefine ulaşmaktır. Şimdi bu gerçekler doğrultusunda Müslüman ülkelerin liderleri toplandılar, bir açıklama yaptılar, Doğu Kudüs Filistin’in başkentidir diye. Hep ifade ettik, iyi, güzel söylüyorsunuz, ama Batı Kudüs ne olacak? Biz Müslüman ülkeler olarak yaptığımız bu açıklamayla Kudüs’ün batısını kendi elimizle Siyonizm’e, İsrail Devletine teslim ediyoruz. Hani İsrail kurulurken bu İsrail’in başkenti Tel Aviv olacaktı? Hani Kudüs sadece Filistin’in başkenti olacaktı? Ne münasebetle ve ne hakla Kudüs’ün yarısı bizim, yarısı Siyonizm’in, İsrail’in olacakmış? Her zaman söylediğimiz gibi, Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda pazarlık olmaz. Kudüs tam ve bütün olarak sadece İslam’ındır. Bu pazarlık mantığıyla, geri adım atmakla, ölüme bakıp hastalığa razı olmakla bir yere varılamaz, bu kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu konuda İran İslam Cumhuriyeti Lideri Hamanei sözcüsü aracılığıyla açıklama yaptı ve dedi ki: “bu Müslüman ülkelerin aldığı kararla Kudüs ikiye bölündü, biz kendi elimizle Batı Kudüs’ü İsrail’e, Siyonizm’e vermiş olduk.” O da bizim bu söylediğimiz konuyu destekleyen bir açıklama yapmış oldu. Bu nedenle bu kararı bu açıdan bakarak değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Siyonizm’e Karşı D8 Birliği

Siyonizm’e karşı mutlaka yaptırım gereklidir, fiili adım atılması gereklidir, kınamayla, telin etmekle, bildiri yayınlamakla hiçbir sonuç alınması mümkün değildir. 54. Hükümet, D-8 adımını attı, D-8 adımı demek büyük İsrail planının kalbine hançer saplamak demektir. D-8 Büyük İsrail planının tamamen ortadan kalkması, bunun yerine bu bölgede İslam birliğinin kurulması demektir. İşte Siyonizm’e karşı böyle hamle yapılır. Koalisyon ortağı olmasına rağmen, tek başına iktidarda olmamasına rağmen yine 54. Hükümet, El Halil kentinin korunması için 100 sene aradan sonra, Osmanlı’dan sonra ilk defa Türk askerini Filistin’in El Halil kentine gönderdi, oybirliğiyle Meclis kararı çıkartarak. İşte milli görüş budur, işte bize yakışan budur. Her zaman söylediğimiz gibi, Siyonizm karşısında laf değil icraat konuşur. Bugün de Kudüs için, Mescid-i Aksa için, Orta doğu’nun, İslam aleminin kurtuluşu için, Selahaddin Eyyubi’nin, Fatih Sultan Mehmet Han’ın, Sultan Abdülhamid Han’ın, Sultan Alp Arslan’ın ve Erbakan Hocamızın yürüdükleri yolun takipçisi olmak gerekir. Güç karşısında eğilip bükülerek, Siyonistlerle işbirliği yaparak Kudüs konusuna, Mescid-i Aksa konusuna çözüm getirebilmek mümkün değildir.

-Partinizin Avrupa Birliğiyle ilişkileri nasıl olacak? Diyelim iktidara geldiniz, AB’ye girme konusunda çabalarınız olacak mı?

-Altı asır bütün dünyada adaletin, insan haklarının, refahın teminatı olmuş, Osmanlı’nın mirasçısı bir millet ve bir ülke olarak bizim, tarihi sömürüyle, haksızlıkla, zulümle dolu Avrupa medeniyetinden ve Avrupa Birliğinden medet ummaya hiçbir zaman ihtiyacımız yoktur. Zaten onların da bizi içlerine alacağı yoktur. Sadece bizi kapıya bağlayıp oyalama taktiği yürütüyorlar. Bizi kapıya bağlayıp oyalarken de uyum yasaları adı altında kendi istediklerini bizim ülkemize dayatıyorlar, dikte ettiriyorlar. Bütün bu 6 asırlık tarihi, manevi mirasımız ve misyonumuz doğrultusunda D-8’i canlandırıp, İslam birliğini tesis etmemiz halinde Avrupa Birliğine hiç mi hiç ihtiyacımız kalmayacaktır. İslam birliği tesis edildikten sonra da biz Avrupa Birliğiyle, Amerika’yla, Rusya’yla, Çin’le savaş yapacağız demiyoruz. Amerika ve Rusya’yla, Avrupa Birliğiyle masaya 2 milyarlık İslam aleminin ortak gücünü arkamıza alarak oturacağız. Tekebbür yerine eşitlik esasıyla işler yürüyecek. Çifte standart yerine adalet esasıyla işler yürüyecek ve herkesin hakkını alacağı ve hakkına razı olacağı bir yeni dünyanın kurulması esasıyla bu ilişkiler yürütülecektir.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir