Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Batı’ya İçerden Bakmak: Roger GARAUDY’nin Gözüyle Batı

“İslam, çağları arkasından sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki tüm dinler zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrife edildi, değiştirildi. Kur’an-ı Kerim ise indirildiği günden beri her zaman hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaklaştıkça o gençleşti. Bu çağlar üstü bir olaydır.”

İslam düşüncesinin tarihi gelişimine baktığımızda dikkatimizi çeken en önemli özelliğinin fikirlerin çeşitliliği olduğunu görürüz. Tarihi süreç içerisinde İslam medeniyetinin dünyaya yayılmaya başlamasıyla birlikte Müslümanlar Yunan, İran, Hint, Bizans medeniyetleriyle etkileşime geçmiş ve bu medeniyet havzalarında tartışılan meseleler İslam’ın ortaya koyduğu dünya görüşü bağlamında Müslüman düşünürler tarafından yeniden ele alınmıştır.

Diğer düşünce dünyalarından gelen fikirler bazen sert bir dille eleştirilmiş yerine göre de düşünce dünyamıza katkılar sağlamıştır. Aynı durum günümüzde de devam etmektedir.

Görüşlerini değerlendireceğimiz Roger Garaudy’nin Müslüman olmazdan önce içinde yetiştiği Marksist dünya görüşü de Müslümanların yer yer reddederek bazı yönlerinden de etkilenerek hesaplaştığı bir ideolojidir. Çağdaş dönemde Marksizm’in ortaya koyduğu temel meseleler bazı Müslümanlar tarafından İslam’ın hayat görüşü ile bağdaştırılmaya çalışılmış ve “Sosyalist İslam’’ söylemleri ortaya atılmıştır.

Marksizm’in bazı temel yaklaşımları İslam dünya görüşüyle taban tabana zıt olmasına rağmen Marksist literatürde sıkça dillendirilen emek, adalet, eşitlik kavramları bu iki dünya görüşünün bir araya getirilme çabalarının temelini oluşturmuştur. Bu tartışmalara en büyük katkılardan birisini 20. yüzyılda yaşayan ve olgunluk döneminde Müslüman olan Roger Garaudy yapmıştır.

Roger Garaudy, 17 Temmuz 1913 yılında Fransa’nın Marsilya kentinde dünyaya gelmiştir. 1952 yılında Fransa’nın önde gelen üniversitelerinden biri olan Sorbonne Üniversitesinde Edebiyat alanında eğitim görmüştür, 1954 yılında SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor unvanı almıştır. Hayatının erken dönemlerinden itibaren Marksist görüşleri benimseyen Roger Garaudy, 1954 yılında siyasi hayatına başlamış ve Fransa Komünist Partisi’ne üye olmuştur. 1954-1955 yılları arası Fransa’nın Tarn bölgesinden milletvekili seçilerek Fransa meclisine girmiştir. 1955 yılında Fransa Komünist Partisi büro şefliği görevini yürütmüştür. 1956-1958 yılları arasında yeniden milletvekili seçilerek 1959-1962 yılları arasında Senato’da görev yapmıştır.

1968 yılında gerçekleşen Rusya’nın Çekoslovakya işgaline sessiz kalmamış, bu işgali tenkit eden açıklamalar yaptığı gerekçesiyle 1970 yılında Fransa Komünist Partisinde ihraç edilmiştir. Roger Garaudy’nin Rusya’nın bu işgaline karşı söyledikleri, onun Batı’ya karşı takındığı ilk ciddi tavır olarak karşımıza çıkmaktadır. Batı’nın içerisinde bulunduğu bu çelişkili durumu, Rusya’nın Çekoslovakya işgali üzerinden tenkite etmesi, Roger Garaudy’nin Batı’ya bakışının temellerini içerisinde barındırmaktadır. Fransa Komünist Partisi’nden ihraç edilmesi, Roger Garaudy’nin fikir dünyasına daha çok zaman ayırmasını sağlamış ve kendisine görüşlerini yeniden düşünme imkanı vermiştir.

Roger Garaudy’nin Müslüman olma serüveni bu çalkantılı yıllardan sonra gerçekleşmekle birlikte hayatının daha erken dönemlerinde yaşadığı bazı çarpıcı olayların da etkisi vardır. 1940 yılında gizli örgüt kurmak suçundan tutuklanmış ve Cezayir’e bir kampa gönderilmiştir. Kampta yaşanan bir ayaklanmaya elebaşılık yaptığı gerekçesiyle kurşuna dizilmesine karar verilmiştir. Ancak silahsız bir insana ateş etme emrine uymayan Cezayirli askerler, Roger Garaudy’nin hayatına devam etmesine vesile olmuşlarıdır.

Cezayirli Müslüman askerlerin bu tavrı Garaudy’nin aklına kazınmış ve yaşanan bu olayı hiç unutmamıştır. Müslümanlıkla gerçek manada ilk bu olay esnasında tanışan Roger Garaudy, daha sonra yine sürgünde olduğu yıllarda Şeyh Bedir El-İbrahim ile tanışmış ve İslam ile olan bağı kuvvetlenmeye başlamıştır.

Modern dönemde Batı dünyası birçok siyasi, kültürel ve teknolojik gelişmeyi gerçekleştirerek, elde ettiği güçle yeni bir dünya inşa etme yoluna girdi. Eskiye dair hayatlarda ve zihinlerde ne varsa hepsi çağdışı görülerek bir kenara bırakıldı ve pozitivist, seküler temeller üzerinde yeni bir dünya görüşü oluşturuldu. Bu dünya görüşüne en genel anlamda modernizm diyebiliriz. Batının biricikliği ve mükemmelliği üzerine inşa edilen modernizm ve modern dünya algısı, Batı’nın insanlık tarihi içerisinde geldiği son noktaya bir isim koyma çabasıydı. Modernizm, Batı’da ortaya çıkmasına rağmen zamanla tüm dünyaya yayılmış ve neredeyse tüm zihinleri ve yaşam tarzlarını işgal etmiştir. Batı’nın kurduğu bu yeni dünya neler vaat ediyordu ve ortaya neler koymuştu? Bu soru öteden beri tartışıla geldi. Halen de bu tartışma devam ediyor. Batı bu ideolojiyle hareket ederek batı dışı tüm medeniyetleri bazen yok sayarak bazen de dönüştürmeye çalışarak son yüzyıllarda batı merkezli bir dünya egemenliği kurmak doğrultusunda hareket etti.

Devamı Yörünge Dergisi 2. Sayısında (Kasım/2017)

Daha Fazla