Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Mart 19, 2024

Tomanın suyu, biberin gazı ve Gezi

Önce Gezi kalkışması, ardından 17/25 Aralık yargı darbesi ve son olarak da 15 Temmuz.

Neydi bunlar?

Seçilmiş meşru hükümeti alaşağı etme saldırıları.

Gezi’de hedef Erdoğan’dı. 17/25’te de. Şüphesiz 15 Temmuz’da da.

Üçlemenin Erdoğan’a gösterdiği iki yol vardı. Ya ülkeyi terk et yani kaç olmadı ya mezara ya hapse.

Sebep?

Küresel muktedirler öyle istiyor!

Ne istiyor?

Türkiye iddialarından vazgeçsin, 3.havalimanı, köprü, enerji santralleri, Kanal İstanbul yapmasın. Diz çöksün, boyun eğsin.

Bu amaçla sahneye konulan Gezi kalkışması aslında bir büyük terör hadisesiydi. Eyvallah; ilk günler hiçbir şeyden habersiz masum düşüncelerle Taksim’e gelenleri dışında tutalım. Zaten sonrasında onlar da gerçeği görüp çekildiler.

Daha önce de dedim, bir kez daha seslendireyim. ‘Gezi kalkışma değil, bir büyük direnişti’ diyenler var.

Direniş diye nasıl da kutsuyorlar o vandallığı.

İyi de sormazlar mı adama ‘madem kutlu bir direnişti de niçin çekildiniz, sürdürmediniz’ ?

Polis izin vermedi, tomalar su sıktı’ diyorlar.

Tomanın suyunu, biberin gazını görünce kaçacaksın, sonra da direniş diye kutsayacaksın.

Yemezler!

Direniş dediğin 15 Temmuz’daki gibi olur.

Savaş uçaklarının bombalarına, tanklara, kurşunlara rağmen sonuna kadar ölümüne!

Neyse, biz gelelim asıl meselemize.

Sanıkları ‘mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı arkadaş’ derken; hâkimleri ‘yo yo mesele ağaçtı, siz bilmiyorsunuz’ diyerek beraat kararı verdi, davayı kapattı.

Nasıl olur böyle bir şey diye düşünürken, birileri de çıktı şunu söyledi:

FETÖ bu sanıklarla ilgili delilleri karartı.

Yazık ki yazık! Fetönün, Sorosçuların, küresel muktedirlerin Türkiye’yi hedef alan, yüzlerce milyar dolarına mal olan bu yakma, yağmalama eylemiyle ilgili devletin elinde delil olmaması; gerçekse ne kadar acı.

Gezi kalkışmasında Fetönün rolünü bilmeyen yok, Kavala’nın bağlantılarını da. Her şey olurken hepimiz buradaydık gördük.

Uluslararası medyanın Gezi’den günler önce gelip konuşlanmalarını, Batı’nın bu kalkışmaya verdiği açık desteği, terör örgütlerinin Gezi’deki varlığını hepimiz gördük.

Turuncu devrimleri, kadife devrimleri, Arap baharlarını onları da gördük.

O baharların ardından Libya’nın, Suriye’nin, Yemen’in hatta Gezi Kiev diye kutsanan Ukrayna’nın nasıl parçalandığını da gördük.

Peki, görmeyenler niçin görmüyor?

İşte bu soru çok mühim.

Bu hakikatlerin görülmemesinin mimarı bir kaset kumpasıyla devrilen Baykal’ın ardından CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Kılıçdaroğlu 15 Temmuz darbesini de görmedi.

Doğu Akdeniz’i de.

Suriye’de olup bitenleri de.

Üzerimize nasıl ve neden gelindiğini de.

Ekonomik saldırıları da.

Bile isteye görmedi, avanesine de göstermedi.

Erdoğan düşmanlığı üzerinden kitlesinin gözlerini köreltti.

Zira o koltuğa oturtulmasının yegâne amacı buydu.

Ve son bir not.

Dünün AKP’lisi, bugünün Davutoğlu yahut Babacan yanaşmaları mahkemenin kararını, Kavala’nın serbest bırakılmasını sevinçle karşıladılar.

Sevinçlerini de ‘bu karar kutuplaşmayı bitirmesi adına memnuniyet verici’ cümlesinin arkasına gizlediler.

Be ahmak!

Gezi’nin varlık nedeni kutuplaştırmaktı.

Gezi’nin dili nefret diliydi.

Gezi’de bu milletin tüm kutsalları ayaklar altına alındı.

Aslında sen de biliyorsun bilmesine de ‘gâvurluğundan’ yapıyorsun.

Turgay Güler/Akşam

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir