Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Mart 19, 2024

Canan Karatay Neyi Anlatıyor?

Merak bu ya, kafama takıldı: Canan Karatay, bazıları tarafından neden sevilmiyor? Bazıları kaydını düşerek tekrar söylüyorum Karatay, mesleğinde başarılı bir bilim insanı olmasına rağmen özellikle bazı meslektaşları tarafından neden yeterince takdir edilmiyor? Sualimin cevaplarını bulmak için hayat hikâyesini biraz okuyunca gördüm ki alanında çok özel başarıları olan biri.

Karatay’ın Türkiye şartları göz önüne alındığında nitelikli okullarda eğitim aldığı rahatlıkla söylenebilir. 1961 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesini, 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirmiş. İngiliz hükümeti bursu ile Liverpool Regional Cardiac Center’da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimi almış. 1976-1978 yılları arasında, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesi’nde, dünyada ilk kez kalp nakli ameliyatını gerçekleştirmiş olan Christian Barnarnd’ın ekibinde çalışmış.

İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nde, Cape Town’da eğitimini görmüş olduğu (şu anda ülkemizde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan) ‘femoral arter’ yolu kullanılarak yapılan koroner anjiyografi tekniğini (Judgkin tekniği) yine ilk kez ülkemizde uygulayarak bu uygulamayı ülkemize yerleştirmiş.

1987-1995 yılları arasında State University of New York Health Science’de kalp hastalıkları alanlarında araştırmalar yapmış. 1995-1997 yılları arasında Gaziantep ve İstanbul’daki birçok özel hastanede, ‘koroner yoğun bakım’ ve ‘koroner anjiyografi laboratuvarları’nı kurmuş.

Prof. Dr. Canan Karatay’ın sosyal hayatta da gıpta edilecek faaliyetlerini görmek mümkün. 1999’da Gölcük depreminde gönüllü çalışan Canan Karatay, eşi ve oğluyla beraber hizmet etmiş. Kocasıyla oğlu tuvalet kazıp yemek pişirirken Canan Karatay da çadır hastanede bölgedeki en kıdemli doktor olarak çalışmış.

Karatay’ın burada zikredemediğim daha birçok başarılı, topluma yararlı faaliyetleri var. Şimdi tekrar kafama takılan soruya geleyim. Topluma faydası dokunan fevkalade başarılara işlere imza atmış bir bilim insanı olmasına rağmen Canan Karatay, özellikle bazı kimseler tarafından neden benimsenmiyor. Onun hak ettiği sevgiyi görmemesinde ( yine burada ‘bazı’ kaydını düşmem gerekiyor. Zira halkımızın kahır ekseriyeti onu seviyor ve ona layık olduğu değeri gösteriyor) Karatay’ın ezber bozan açıklamalarının rolü var mı?

Sorunun cevabını onun son güncel beyanında bulmak mümkün. Bu günlerde tüm dünyayı olumsuz bir şekilde etkileyen ve gündemdeki ilk sırasını koruyan ‘corona virüsü’ ile ilgili Karatay, şöyle bir beyanda bulunmuş:

Bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz lazım Korona ve enfeksiyonlardan korunmak için ev sirkesi doğal bir probiyotiktir. Vücudumuzdaki dost bakterileri besler, ev yoğurdu, ev turşusu ve turşu suyu tüketin. Bağırsaklardaki dost bakterileri çoğaltır. Korona diye çıkardılar ama merak etmeyin gripten farkı yok.”

Bu beyandan ben sağlık şuuru yanında ondan daha faklı bir şey de çıkardım. Şöyle ki önerilen üç tüketim malzemesi de ev ortamında üretiliyor. Yani bir anlamda aşırı kazanç sağlama hırsının muharrik güç olduğu sınai üretim yerine ‘ev üretimi’ teşvik ediliyor. Bu öneride insanlık tarihinin en önemli sorunlarından biri olan ‘kapitalizme’ karşı bir direnme çağrısı da var.

Sağlık insan hayatı için birinci derecede önemliyse bunu; insan, insanın kurdudur teorisini savunan kapitalizme yem etmememe çağrısıdır bu aynı zamanda. Anarşik yapılar toplumların huzurunu bozan bütün zamanların en önemli insanlık problemlerinden biridir. İlaç Mafyası ise yeryüzünde en etkili diye bilinen suç teşekküllerinden biridir. Laboratuvar ortamlarında üretilen virüsler binlerce insanın hayatını bitirirken ilaç mafyaları çok büyük kazançlar elde edebiliyorlar. Çünkü önce virüs üretilip insanlara bulaştırılırken süreç içinde o virüsü yok edecek aşılar depolanarak doğal olarak pazar oluşunca da piyasaya arz ediliyor. Kurt insanların kuzu insanları yeme süreci bu şekilde devam ediyor. Her şey kapitalizmin kurallarına uygun bir şekilde. Dikkatinizi çekmiş olmalı, ekranlarda seyrediyoruz. Canan hanıma karşı çıkan bazı meslektaşları ona karşı geliştirdikleri argümanlarda sürekli ilaç sektörünü ve onun altyapısını oluşturan bilimi öne çıkarıyorlar.

Profesör Karatay beyanlarında halk irfanına hitap ediyor. Onun demeçlerinde bilimle çelişen bir şey olduğunu kimse söyleyemiyor. Karşısına bilimsellik duvarı örmeye çalışanlardaki eksiklik ise halkın irfanına hitap edememeleri. Daha açık ifade edersek Karatay’a karşı çıkmalarının arka planında hayatı ideolojik bakış açısıyla okumaları var.

Yazımızı birçok insanın bilmediğini sandığım özel bir bilgiyi paylaşarak bitiriyorum. Prof. Dr. Canan Karatay Beyoğlu eski müftülerinden (1957-1962) Ömer Naimi Efendigil’in kızı.

Adil Gülmez

@umradil

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir