Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 23, 2024

Sövüp, tehdit ederlerdi

Yığınak yaptılar adeta Türkiye’ye. Geliyor, gidiyorlar. Son misafirlerimiz ABD Başkan Yardımcısı Pence, Dışişleri Bakanı PompeoUlusal Güvenlik Danışmanı O’Brien ve Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey. Hedefleri de belli: Suriye’deki harekâtı durdurmamızı istiyorlar.

Alışık olmadıkları bir durum bu!

Eskiden olsa şantaj yaparlar, tehdit ederler; olmadı söverler, istedikleri sonucu alırlardı. Ama devir de muhatapları da değişti artık. Çırpınıyorlar, çoğu zaman da istedikleri sonucu alamıyorlar.

21 Kasım 1995 Dayton Toplantısı’nı hatırlayalım…

Balkanlar’da yaşanan soykırımın ardından Slobodan Miloşeviç, Franjo Tudjman ve Aliya İzzetbegoviç, Ohaio’da bir araya gelmişlerdi. Haftalarca süren görüşmelerden sonuç çıkmadı. Hepsi valizlerini toplayıp ayrılmaya hazırlanıyorlardı ki, ABD Başkanı Clinton’ın Danışmanı Richard Holbroooke oteli bastı. Fırtına gibi içeri dalıp, bağırıp çağırmaya başladı…

Çıldırmış gibiydi. Sinkaflı küfürlerle “Nereye gidiyorsunuz?” diye seslendi. Hepsini kafalarına birer kurşun sıkmakla tehdit etti. Yetmedi, toplantıya katılan liderleri Saraybosna, Zagrep ve Belgrad’a bomba yağdırmakla tehdit etti. Çantasından bir metin çıkarıp önlerine attı ve anlaşma böyle sağlandı.

Rahmetli İzzetbegoviç işte bu yüzden “Acı ilacı içmek zorunda kaldık” dedi.

Aradan yıllar geçti. Anadolu’dan çıkan bir ses, bütün dünyanın gözü önünde “Dayton Anlaşması’nın gözden geçirilmesi artık şart oldu” çıkışını yaptı.

İşte o sesin sahibi Recep Tayyip Erdoğan, çok yoruyor bunları. Alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldılar. Eskiden olduğu gibi ne tehdit, ne de şantajla sonuç alabiliyorlar. O yüzden de gidiyorlar, geliyorlar…

***

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’ye gelirken Suriye Harekâtımız için “istila” ifadesini kullandı. Türkiye’ye “Bir an önce sonlandırılması” çağrısını yaptı. Erdoğan ise, bir gün önce Ak Parti TBMM Grup Toplantısı’nda bu zihniyet sahiplerine toptan bir cevap verdi. “Aynaya bakmalarını” istedi.

Yine vicdanlı davrandı Erdoğan. Bütün kirli çamaşırları ortaya dökmedi. Oysa asırlar öncesinden bu güne uzanan bir zihniyet var karşımızda. Papa İnnocent, yıllar önce “Türkler ya Hıristiyanlaştırılmalı, ya kılıçtan geçirilmeli ya da Orta Asya’ya sürülmeli” fikirlerini çaktı bunların kafalarına. İlerleyen yıllarda da sık sık güncellendi bu fikirler.

İşte o öğretiler ışığında bakıyorlar bize. O yüzden kendilerine her şeyi hak, bize kabahat görüyorlar. Yoksa Suriye’de boşalttıkları Münbiç’i Ruslara değil, NATO müttefikleri olan Türkiye’ye devredip giderlerdi.

Tarihi ve müzmin bir problemiz biz onlar için!

Üstelik “uyanan bir dev” durumundayız. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarını gerçekleştiriyoruz. Doğu Akdeniz’de hak ve hukukumuza sahip çıkıyoruz. Tehditlerine boyun eğmeyip, savunma hattımızı S-400’lerle güçlendiriyoruz. BM’de karşılarına dikilip, “küresel adaletten” bahsediyoruz.

Çıldırıyorlar tabii…

Günlük mesele ve tartışmalardan uzaklaşıp, yaşananlara daha geniş çerçeveden bakarsak, daha iyi anlarız olan biteni ve iyice kenetlenmemiz gerektiğini!

Emin Pazarcı/Akşam

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir