Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Mart 19, 2024

Yargı Reformunda Birinci Paket Hazır!

Böyle bir reform paketinin, Avrupa Birliği’yle ortaklık müzakerelerinin askıya alındığı bir dönemde ve darbe teşebbüsünden sonra gündeme gelmesi, özel bir anlam taşıyor. Yörünge dergisinin Ağustos sayısında “Ankara kriterleri” olarak nitelediğimiz “değişim sürecinin” devam ettiği anlamına geliyor. Hükümetin, özgürlük alanını genişletmeye yönelik bu adımına, muhalefet cephesinin destek mi (geçmişte olduğu gibi) köstek mi olacağını hep birlikte göreceğiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Mayıs’ta kamuoyuna açıkladığı, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki (iki temel perspektif, dokuz amaç, 63 hedef, 256 faaliyetin yer aldığı) hedefler için, yasa taslağı hazırlanmaya başladı.

İlk yargı paketi, meclisin tatile girmesi nedeniyle yeni yasama dönemine bırakıldı. Yargı reformunun dört veya beş paket halinde TBMM’ne gelmesi bekleniyor. Adalet Bakanlığı ve AK Parti Meclis grubu, çalışmalarını tamamladığı 67 sayfa ve 15 kanunda değişiklik öngören 38 maddeden ibaret birinci reform paketini mecliste grubu bulunan siyasi partilere teslim etti.

Siyasi partiler, kanun taslağında değişiklik yapılmasını, yeni maddeler eklenmesini talep edebilecekleri gibi, yeni bir yasa teklifi de hazırlayabilir. Siyasi partilerin görüşlerini bildirmesinden sonra, AK Parti grubunun, birinci reform paketini 1 Ekim’de TBMM’ne sunması, komisyon görüşmeleri tamamlandıktan sonra Genel Kurul’da ele alınarak yasalaşması bekleniyor.

Adalet Bakanlığı’nın kamuoyuna açıkladığı birinci reform paketinde, toplumun tamamını ilgilendiren önemli değişikliler yer alıyor.

Böyle bir reform paketinin, Avrupa Birliği’yle ortaklık müzakerelerinin askıya alındığı bir dönemde ve darbe teşebbüsünden sonra gündeme gelmesi, özel bir anlam taşıyor.

Ankara Kriterleri Süreci Devam Ediyor

Yörünge dergisinin Ağustos sayısında “Ankara kriterleri” olarak nitelediğimiz “değişim sürecinin” devam ettiği anlamına geliyor.

Hükümetin, özgürlük alanını genişletmeye yönelik bu adımına, muhalefet cephesinin destek mi (geçmişte olduğu gibi) köstek mi olacağını hep birlikte göreceğiz.

Birinci pakette yer alan düzenlemelerin neler olduğunu, neler getireceği konusunu değerlendirmeye geçmeden önce, yargıdaki sorunların 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ürünü olmadığı, onlarca yıllık birikimin eseri olduğunun altını çizmek gerekiyor. 28 Şubat darbesiyle askeri vesayetin, 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle de FETÖ vesayetinin yargıda ne kadar etkili olduğuna tanık olduk.

Genç Hakim ve Savcılar, Talimatla Karar Verenlerden Daha Değerli

15 Temmuz darbe teşebbüsü, hakim ve savcılarımızın önemli bir kısmının yabancı devletler hesabına çalışan bir terör örgütüne bağlı olduğunu ortaya koydu. Bunların üçte biri KHK’lar ile ihraç edildi, soruşturmalara ve kovuşturmalara maruz kaldı, bunların yerine, 25-30 yaşında gençler alındı.

Yaş ortalaması bu kadar düşük bir kamu kurumunda eksikliklerin ve hataların olması son derece doğaldır. Birkaç yıl içinde bu eksikliklerin giderileceğine inanıyorum. Bu gençlerin her biri, talimatla karar veren hakim ve savcıların tamamından daha adil, daha değerlidir.

Hiç kimse, yargının mevcut durumunun, “FETÖ vesayetinden” (2010-2014) veya “askeri vesayet döneminden” daha kötü olduğunu söyleyemez.

2002 yılından itibaren, önce askeri vesayetin, ardından FETÖ vesayetinin zincirleri kırılmış, yargı, özgürlüğüne (bağımsızlığına) kavuşmuştur.

Muhalefet ise, AK Parti’nin vesayet sistemini değiştirmeye yönelik girişimlerini, çeşitli bahanelerle engellemeye çalışmıştır.

Yargıda bundan sonraki adım, yargının tarafsızlığı olmalıdır. Devamı çorap söküğü gibi gelecektir.

Kanun Taslağında Neler Var?

Yargı reformunun Birinci Paketi, toplumun bütün kesimlerinin uzlaştığı (benimsediği) düzenlemelerden oluşuyor. Paket içeriği, yargı reformunun, toplumun desteğine büyük önem verildiğini gösteriyor. 15 kanunda değişiklik öngören birinci paket farklı konular içerse de, hak ve özgürlüklerin ağırlıkta olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Avukatlara yeşil pasaport: Kanun taslağının başında, avukatlara hususi damgalı pasaport (yeşil pasaport) düzenlemesi yer alıyor.

Bu düzenleme meclisten geçerse, 15 yıl avukatlık yapanlara, eşlerine ve çocuklarına yeşil pasaport verilebilecek. (5682 sayılı Pasaport Kanunu, Madde:14)

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, bu düzenlemeyle, Adalet Bakanlığı’nın yargı reformu hazırlıklarına katkı vermesinin ödülünü alıyor.

Feyzioğlu’nun sadece avukatlık mesleğine değil, ifade özgürlüğü, tutuklama sürelerine sınır getirilmesi, Yargıtay’ın denetim alanının genişletilmesi, başta olmak üzere, hukuk sistemimizdeki pek çok soruna katkıda bulunduğunu biliyoruz.

OHAL mağdurlarına pasaport: Kanun taslağında, “OHAL kapsamında 6749 sayılı KHK’nın 5.maddesi, 375 sayılı KHK geçici 35.maddesine istinaden pasaportları iptal edilenler ve pasaport verilmeyecek olanlar ile mahkemece yurtdışına çıkmaları yasaklananlar hariç, bu kanunun 22.maddesine istinaden pasaportları iptal edilenler ve pasaport verilmeyecek olanlardan, haklarında aynı nedenlerden dolayı; devam etmekte olan herhangi bir idari veya adli soruşturma veya kovuşturma bulunmayanlara, kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine, ceza verilmesine yer olmadığına, davanın reddine veya düşmesine karar verilenlere, mahkumiyet kararı bulunanlardan cezası tümüyle infaz edilenlere veya ertelenenlere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilenlere başvurmaları halinde kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca pasaport verilebilir.” (5682 sayılı Pasaport Kanunu, Ek 7.Madde) düzenlemesi yer alıyor.

Hukuk mesleklerine giriş sınavı: Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde, hukuk fakültelerindeki eğitim kalitesinin farklı olması nedeniyle, ülke genelinde standardı sağlamak amacıyla hukuk fakültesinden mezun olanlar için “hukuk mesleklerine giriş sınavı” getirilmesi vaad edilmişti.

Bu düzenleme mecliste kabul görürse, hukuk fakültesinden mezun olanlar, bu sınava girip başarılı olamadan hukuk mesleklerine (avukat, hakim, savcı, noter) başvuramayacak.

Bu düzenlemeyle, Avukatlık Kanunu’nda stajyerlik şartlarına (16.madde), Noterlik Kanunu’nda Stajyerlik şartlarına (7.Madde) “hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı olma” şartı ekleniyor.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun, adayların nitelikleri (8.madde) maddesine, hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı olma şartı ekleniyor.

Mülakat Uygulaması Daha Objektif Hale Geliyor

Sürekli tartışma konusu yapılan mülakat uygulaması, bu paketle objektif kriterlere bağlanıyor. “Mülâkat Kurulu; Adalet Bakanının görevlendireceği bakan yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreteri ve Türkiye Adalet Akademisi Danışma Kurulundan seçilen bir kişi olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur.” (2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu Madde:9/A)

Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın nasıl yapılacağı, sınavlara ilişkin diğer hususlar, HSK, YÖK, TBB, TNB (Türkiye Noterler Birliği)’nin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek. Sınav, Adalet Bakanlığı ile YÖK arasında düzenlenecek protokola göre (yılda en az 1 defa) yapılacak.

Taslakta sınav sayısına sınırlama getirilmiyor. Sınavlarda beş şıklı, çoktan seçmeli en az 150 soru sorulacak, yüz puan üzerinden yetmiş puan alan başarılı sayılacak. Düzenlemeye göre, 01/08/2019 tarihinden önce Yüksek Öğretim kurumlarına kayıt yaptıranlara hukuk mesleklerine giriş sınavı uygulanmayacak. (2547 sayılı YÖK, EK 41.madde)

Basını İlgilendiren Düzenleme

Eleştiriler suç olmayacak: Yargı Reformu paketiyle, 3713 Sayılı Terörle Mücadele kanunun 7.maddesinin 2.fıkrasına, “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesi eklenmek suretiyle, ifade özgürlüğünün alanı genişletiliyor. Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı belirtiliyor.

Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları (suçun manevi unsurunun eksik olması nedeniyle) suç olmasa da, kanuna böyle bir cümle eklenmesi, bu madde kapsamındaki soruşturmalarının çoğunun takipsizlikle, davaların da beraatla sonuçlanmasını sağlayacaktır.

Aile Mahkemelerine uzman desteği: Aile mahkemelerine uzman desteği geliyor. Aile mahkemeleri, evli, otuz yaşını doldurmuş ve aile sorunları alanında lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından Adalet Bakanlığı’nca adliyelerde görevlendirilen psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacılardan yararlanabilecek. (4787 sayılı Aile Mahkemeleri kanunu, 5.madde)

Hafif suçlara para cezası: “Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçların faili, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine, on gün içinde, soruşturma giderleriyle birlikte, adli para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını, hapis cezası için günlük 30 TL üzerinden öderse, kamu davası açılmaz, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Yasa gereği kamu davası açılmış ise kamu davası düşer.” (5237 sayılı TCK 75.madde)

Bu düzenlemeyle, sadece adli para cezası öngörülen veya hapis cezası altı ayı aşmayan suçlar soruşturma aşamasında sonuçlandırılması amaçlanıyor.

Suçların önemli bir kısmının üst sınırının altı aydan fazla olmadığını dikkate aldığımızda, bu düzenleme ile yargıdaki iş yükü önemli ölçüde azalacaktır.

CMK kapsamındaki kişisel veriler için iki kat ceza: CMK kapsamında kayda alınan beyan ve görüntüleri ele geçiren, başkasına veren yayan kişiye verilecek cezanın iki kat artırılması isteniyor. (5237 Sayılı TCK 136.madde) Bu düzenleme mecliste kabul edilirse, TCK 136.maddesinde düzenlenen 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası, iki katına çıkıyor.

Tutuklama sürelerine sınırlama: Sürekli tartışma konusu yapılan tutuklamalara üst sınır getiriliyor.

Yargı Reformu paketinde, “4)-Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez.

Ancak, TCK, 2.Kitap, 4.Kısım, 4., 5., 6., ve 7.Bölümünde tanımlanan, –Milli savunmaya, devlet sırlarına, anayasal düzene, devletin egemenlik alametleri ve organlarına karşı işlenen– suçlar, TMK kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. (5)

Bu maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, 18 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır.” (5271 Sayılı CMK 102.madde, 4.Fıkra)

Bu düzenlemenin, kovuşturma evresini kapsamadığını, sadece soruşturma evresini kapsadığını belirtmek gerekir.

Üst sınırı 2 yılı aşmayan suçlarda savcıya takdir hakkı: Yargı Reformu paketinde, 5271 sayılı CMK 171.maddesinde, “kamu davası açmada takdir yetkisi” maddesinde, savcılara, kamu davası açmama konusundaki takdir yetkisi veren üst sınırı 1 yılı aşmayan suçlar, 2 yıla çıkarılıyor. Bu hükmün uygulanması için, şüphelinin, zarara sebebiyet vermesi durumunda, Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararı gidermesi gerekiyor.

Ancak bu düzenleme, a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar, b) Kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle veya kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen suçlar, c) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları (CMK 171.madde, 2.Fıkra), kapsamıyor.

Mağdura ve müştekiye devlet desteği: Yargı Reformu paketinde, 5271 sayılı CMK 234.maddesinde, mağdur ve şikayetçiye maddi destek geliyor. 234.maddeye eklenen 4.fıkra ile, “Soruşturma veya kovuşturma evresinde, dava nakli veya adlî tıp işlemleri nedeniyle yerleşim yeri dışında bir yere gitme zorunluluğu doğması halinde mağdurun yapmış olduğu konaklama, iaşe ve ulaşım giderleri, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır” hükmü yer alıyor.

Müşteki ve mağdurun soruşturma veya kovuşturma aşamalarına katılması sağlanarak, “silahların eşitliği” ilkesi tahkim ediliyor.

Mağdur ve tanıklara koruma: İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur için özel hükümler getiriliyor. 5271 sayılı CMK 236.maddesine, 4, 5, 6, 7.fıkralar eklenmek suretiyle, sanıkla yüz yüze gelmesinde sakınca bulunan mağdur ve çocukların özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınması öngörülüyor. (5271 Sayılı CMK 236.madde)

Bu düzenlemeyle, cinsel tacize veya aile içi şiddete maruz kalan mağdurun, defalarca ifadesine başvurulmak suretiyle, aynı acıları tekrar yaşamasının önüne geçiliyor.

Seri yargılama: 2014 yılında Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasıyla mülga CMK 250.maddesi, “Seri Muhakeme Usulü” olarak değiştiriliyor.

Bu maddede sayılan suçlarla ilgili kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilemediği takdirde, “seri yargılama” yapılması öngörülüyor.

Şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul etmesi halinde, soruşturmayı yürüten savcı, şüpheliye seçenekler sunuyor.

Şüphelinin kabul etmesi durumunda savcı mahkemeye talepte bulunuyor. Mahkeme, talepte belirtilen yaptırım doğrultusunda hüküm kuruyor. (CMK 250.madde, 1-15)

Savcılara pazarlık yetkisi verilmesinin, adil yargılamanın gereği olan “uygulamada birliği” bozacağını, şüpheliler arasında ayrıma neden olacağını düşünüyorum.

HSK sağlam bir denetim mekanizması kuramazsa bu uygulama şikayetlerin daha da artmasına sebebiyet verebilir. En büyük temennimiz, adaletin terazisinin şaşmaması, kanunların herkese eşit olarak uygulanması.

Basit yargılama: 2014 yılında yürürlükten kaldırılan 251.maddenin yerine, “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verebileceği belirtiliyor.

Bu düzenlemeye göre mahkeme, duruşma yapmadan karar verebiliyor. (CMK 251.madde)

Sanık itiraz ederse, mahkeme duruşma açıyor, yargılama yapıyor. Daha önceki hükümle bağlı olmadan yeni bir karar verebiliyor. (CMK 252.madde)

Bu düzenleme kabul edilirse, dava sayısı önemli ölçüde azalacaktır.

Uzlaştırmanın kapsamı genişliyor: CMK 253.maddesinde düzenlenen uzlaştırma kapsamındaki suç tiplerini genişletiyor. 5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi), 7. Güveni kötüye kullanma (madde 155), 9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165), suçları da uzlaştırma kapsamına alınıyor. Uzlaştırmacının kendisine tevdi ve teslim edilen uyuşmazlığı, en geç otuz gün içinde (uzlaştırma bürosunun her defasında yirmi günü geçmemek üzere vereceği iki kez uzatma süresi içinde) sonuçlandırması gerekiyor.

Reform paketinde, CMK 250, 251, 252, 253.maddeye konulacak olan düzenlemelerin, yürürlükten kaldırılan maddelere eklenmesi yerine, kanundaki sistematiğe uygun olan kısımlara (örneğin, 250/A, 280/A, 280/B şeklinde) veya kanun metninin sonuna Ek madde olarak eklenmesi daha isabetli ve hukuk tekniğine de daha uygun olur.

Bazı suçlara Yargıtay denetimi: 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçen Bölge Adliye Mahkemelerinin bazı suçlar için vermiş olduğu kararlar kesin nitelikteydi. Bu suçların Yargıtay’a götürülememesi eleştirilere neden olmaktaydı.

Yargı Reformu paketinde, çoğu ifade özgürlüğü kapsamında bulunan; “a)-Türk Ceza Kanununda yer alan; 1.Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213), 2.Suç işlemeye tahrik (madde 214), 3.Suçu ve suçluyu övme (madde 215), 4.Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216), 5.Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217), 6.Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299), 7.Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300), 8.Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301), 9.Silâhlı örgüt (madde 314), 10.Halkı askerlikten soğutma (madde 318), b)-Terörle Mücadele Kanununun 6.maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7.maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar, c)-Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28.maddesinin birinci fıkrası, 31.maddesi ve 32.maddesinde yer alan suçlar, için,” Yargıtay’a başvuru hakkı getirilmiştir.

Yukarıdaki suçlarla ilgili istinaf mahkemelerinin vermiş olduğu kararlarının içtihat mahkemesi olarak konumlandırılan Yargıtay’a gönderilmesinin önünün açılması isabetli olmuştur.

Bu düzenlemenin kabul edilmesi durumunda, İstinaf Mahkemesinin kararıyla kesinleşen (yaklaşık 30 bin civarında) yerel mahkeme kararı Yargıtay’a gönderilebilecek.

İnternete erişim yasağına sınırlama: Mevcut uygulamada, mahkemeler, internet sitesine erişim yasağı getirebiliyordu. Yargı Reformu paketinde, “erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilir.

Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilir” düzenlemesiyle, erişimi engellemeye sınır getiriliyor. (CMK 8.madde)

Bu düzenleme meclisten geçerse mahkemeler, web sitesinin tamamına değil, sadece (erişimin engellenmesi istenen) “yayının yer aldığı habere/sayfaya” erişim yasağı getirecek.

FETÖ’cüler Serbest Kalır mı?

Yargı reformu paketinin, tutuklamaya sınır getirdiğini belirtmiştik. Bazıları, bu düzenleme mecliste kabul edildiğinde, FETÖ’cülerin serbest kalacağını dile getiriyor. Reform paketinde sadece soruşturma evresinde tutuklamaya sınırlama getiriliyor. TMK kapsamındaki suçlar için tutuklama süresi 1 yıl 6 ay olup, bu süre bir defaya mahsus 6 ay uzatılabiliyor. Şüpheli soruşturma aşamasında tutuklanmış ise, savcının bu soruşturmayı (6 ay ek süre talep etmemesi durumunda) 1,5 yıl içinde tamamlaması, kamu davası açması gerekiyor.

Soruşturmayı yürüten savcı, bu süre içinde soruşturmayı tamamlayıp kamu davası açmaz ise bu kişi için yeniden tutuklama kararı verilemiyor.

15 Temmuz teşebbüsü veya FETÖ’yle ilgili (terör örgütü) soruşturmaların büyük çoğunluğu tamamlanıp kamu davası açıldığından, yapılacak düzenleme açılan davaları kapsamıyor. Darbe teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçmesiyle, savcıların iş yükü önemli ölçüde azalmış olup, tutuklu işlerde soruşturma için 1,5 yıl makul bir süredir.

Bu düzenleme, (tutuklu işlerde) savcıları baskı altına alacak, soruşturmaların yıllarca sürüncemede kalmasının önüne geçecek, keyfi uygulamalara da son verecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarında dahi böyle bir sınırlamanın olmadığını belirtelim.

İfade Özgürlüğünün Sınırı Var Mı?

“İfade özgürlüğü” (sözle-yazıyla-eylemle kendini ifade etme, benzer düşüncede olanlarla örgütlenme, uygun araçlarla bu düşünceleri yayma) demokrasinin ön koşuludur. Bir ülkede ifade özgürlüğü yoksa demokrasi de yok demektir. Bununla birlikte, evrensel hukukta hakaret, şiddete davet, isyana davet, terör örgütlerine destek, övme, toplumsal barışı bozmaya yönelik ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamında görülmemektedir.

Bazen bir söz, silahtan daha etkili bir işlev görebilir. Atalarımız bu durumu, “söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” atasözüyle veciz bir şekilde ifade etmiştir. 1980 darbesinin şartlarını hazırlamak amacıyla gerçekleştirilen Kahramanmaraş ve Çorum’da meydana gelen katliam, gerçek olmayan haberlerin yayılmasıyla gerçekleşmiştir. Bir söylenti onlarca vatandaşımızın ölümüne neden olmuştur.

Her hukuk devleti, terör örgütü mensuplarının, bu örgüte destek verenlerin beyanlarını, ifadelerini, kişilere ve devlet kurumlarına yönelik hakaretlerini, toplumsal barışı bozmaya yönelik ifadelerini, sınırlamaya tabi tutabilir.

Türk Ceza Kanunu’nda, kişilik haklarına saldırı (TCK 125), ölen kişinin hatırasına hakaret (TCK 130), Cumhurbaşkanı’na hakaret (TCK 299), suç işlemeye tahrik (madde 214), suçu ve suçluyu övme (TCK 215), halkı kin ve düşmanlığa nefret suçu (TCK 216), kanunlara uymamaya tahrik (madde 217),  nefret ve ayırımcılık (TCK 122), Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını, devletin askeri veya emniyet kuvvetlerini alenen aşağılama (TCK 301) suçları, Terörle Mücadele Kanunu’nda, terör örgütü propagandası (7-2 madde), suç sayılmıştır. Mukayeseli hukukta da benzer sınırlamalar vardır.

Başka ülkelerde benzer sınırlamalar olduğu halde, Türkiye’de bu suçların işlenme oranı, dikkat çekmektedir. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunun ihlalinin fazla olması, bu suçun tanımıyla (suçun unsurlarıyla) açıklanamaz. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı’na hakaret edenlerde, demokrasi bilinci gelişmemiş demektir.

Aynı şekilde binlerce kişi terör örgütünü öven açıklamalar yapıyorsa, o ülkede terör sorunu var demektir. Cezalar ağır ise hafifletelim, suçun unsurlarında belirsizlik (muğlaklık) varsa giderelim, ama sorunun kaynağının yasalarda değil, bu yasaları ihlal edenlerde olduğunu görelim.

Türkiye, terör örgütlerinin saldırısı altındadır. Bu örgütlere kimlerin destek verdiği de bilinmektedir. Bu örgütler özgürlük değil, terör örgütlerinin özgürlük alanının genişletilmesini istemektedir.

Örgüt mensupları ve destekçileri, trol hesaplarla, kendileriyle mücadele edenler aleyhinde algı oluşturmaya, kendilerine alan açmaya çalışmaktadır. Hükümet bu tür operasyonlardan etkilenmemeli, bu örgütlerin güvenlik kalkanını delmelerine fırsat vermemelidir.

Uygulama, Reform Paketini Destekliyor Mu?

Herhangi bir reformun başarılı olmasının ön şartı, bu reformu gerçekleştirmek isteyenlerin bu konudaki samimiyetidir.

Eğer reform yapılmak istenen alanda, bu reformu destekleyecek adımlar atılmıyorsa, reform paketinin başarı şansı sıfırdır.

Yargı reformu özelinden değerlendirecek olursak, Yargı, reform vaad edilen konularda eski  alışkanlıklarını devam ettiriyorsa, bildiğini okumaya devam ediyorsa, bu reform ölü doğmuş demektir.

Geçmişte, “Yargının yasakları kaldıran yasalara direndiğine, yürürlükten kaldırılan bir suçun (TCK 163.made) yerine, başka bir suçu (TCK 312.madde) ikame ettiğine” “AİHM’nin ihlal kararlarına rağmen, parti kapatmaya devam ettiğine” tanık olduk. Somut olayda, Mahkemelerin, Yargı Reformu Strateji Belgesi kamuoyuna açıklanmadan önce bu değişime öncülük yaptığına tanık olduk.

Anayasa Mahkemesi’nin, 20 Mart 2018 tarihinde Mehmet Hasan Altan ve Şahin Alpay hakkında, 26 Temmuz 2019 tarihinde, Güneydoğu’da PKK’ya yönelik operasyonları eleştiren Barış Bildirisine imza atan akademisyenler hakkında ihlal kararı vermesi,  Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin, İstanbul 27.Ağır Ceza Mahkemesinin Can Dündar’ın Cumhuriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni olduğu dönemde 2015 yılında MİT Tırlarının durdurulması ve aranması olayıyla ilgili olarak yargılanan 15 sanıktan 13’üne verilen mahkumiyet kararını bozması, son dönemde verilen kararlara birkaç örnektir.

Anayasa Mahkemesi’nin, bireysel başvurularda vermiş olduğu ihlal kararları, Yargıtay’ın istinaf mahkemelerinden intikal eden dosyalarda bozma kararları, yerel mahkemelerin tahliye kararları, mahkemelerin normalleşmeye başladığını, özgürlük ve güvenlik arasındaki çizginin özgürlük alanına doğru kaydığını gösteriyor.

Yargı reformu paketiyle, güvenlik ve özgürlük arasındaki çizginin, özgürlük alanına daha fazla yaklaşacağına inanıyorum.

Bundan Sonraki Pakette Neler Olacak?

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde çok sayıda değişikliğin hayata geçirilmek istendiği ve toplumun çoğunluğunun beklentilerine öncelik verildiği dikkate alındığında, bundan sonraki reform paketi de bu çerçevede olacaktır.

Tutuklu ve hükümlü sayısı, cezaevlerinin kapasitesinin çok üzerinde olduğundan, İnfaz Kanunu’nda değişiklik ve MHP’nin “ceza indirimi” teklifinin bu pakette yer alması muhtemel görünüyor.

Halen süresiz olarak uygulanmakta olan nafakanın sınırlandırılmasına, emeklilikte yaşa takılanlara (EYT) yönelik düzenleme, kısa zamanda meclise sunulacaktır.

Özgürlük ve Güvenlik Ayrı Kavramlar Değildir

Yargı reformlarının nihai hedefi “hukuk devleti” olmalıdır. Hukuk devleti, özgürlük ve güvenlik arasındaki çizginin tam üstündedir. Bu çizgi güvenlik risklerine göre değiştiğinde, hukuk devletinin konumu da değişir.

Güvenliğin öne çıkması, özgürlükten ödün verileceği anlamına gelmeyeceği gibi, özgürlüğün öne çıkması da güvenlikten ödün verileceği anlamına gelmez. Hukuk devleti her halükarda, usulüne göre yürürlüğe konulmuş bulunan kurallara uyulması demektir. OHAL ilanı da, sınır ötesine asker gönderme de, savaş ilanı da buna dahildir.

Adliye Mekanizması Darbe Gecesi Harekete Geçti

Türkiye’nin, darbe teşebbüsünün olduğu gece adliye mekanizmasını harekete geçirmesi, (Türkiye hukuk tarihinde) hakimlerin ve savcıların “ilk kez” görevlerinin başına geçmesi, savcıların darbeyle ilgili soruşturma başlatması, yakalama kararları vermesi, soruşturma ve kovuşturmanın hukuk dairesinde yürütülmesi, AYM ve AİHM’nin FETÖ mensuplarının ihlal başvurularını reddetmesi, Türkiye’deki yargılama standartlarının (sanılanın aksine) epey yüksek olduğunu göstermektedir.

Türkiye’de, Turgut Özal’la birlikte çok sayıda Yargı Reformu paketi uygulamaya konuldu. Reformlar, Koalisyon hükümetleri döneminde de devam etti.

AK Partinin iktidara gelmesiyle hukuk sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. 2004 yılından itibaren temel yasalar baştan sona değiştirilmeye başladı.

Çok Fazla Reform Sistemdeki Bozukluğu Gösterir

Bu kadar çok yargı reformu, Türkiye’deki yargı sisteminin ne kadar bozuk olduğunu gösteriyor. Yasalar baştan sona yenilendiği halde, suçlar da, cezalar da, yargılamalar da, tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Yargıdaki sorunların büyük çoğunluğu uygulamadaki hatalardan, önemli bir kısmı toplumsal yapıdan kaynaklandığı halde, hükümet bu sorunları, yasayı değiştirerek çözmeye çalışıyor.

Bu durum, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki amaç ve hedefler için de geçerli. Belli suçların önlenmesi için (etkili) sosyal politikalar belirlenip hayata geçirilemediği takdirde, yargı sisteminde yapılacak iyileştirmeler, yargıdaki sorunları çözmez, çözemez.

Suç Ve Ceza Dengesi Toplumun Beklentisine Uygun Hale Getirilmeli

Hükümet sosyal politikalar belirlerken, suç ve cezalardaki adaletsizliği göz ardı etmemelidir. Suçları ve cezaları, tek tek ele alıp, gözden geçirmeli, toplumun beklentilerine uygun hale getirmelidir. Toplumun farklı kesimlerinin (özellikle eğitimli kesimin), aynı suçu işleyenin kimliğine göre verdiği farklı tepkiler, bu konuda toplumsal bir uzlaşmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Toplumun bütün kesimlerinin birbirine eşit olduğunu, toplumun hiçbir kesimin başka bir kesimden üstün olmadığını anlatmak belki zaman alacak ama bunu başarmak zorundayız.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir