Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 16, 2024

Sele Giden CHP’yi PKK Yılanı Kurtarabilir mi?

CHP liderliğindeki Millet İttifakı’nın kayıt dışı işbirlikçisinin desteğine rağmen 2023’te iktidar olması mümkün görünmemektedir. Böyle olunca da tabii ki herkesin aklına şu soru gelmektedir: Bu kayıt dışı işbirliği CHP’yi 2023’te iktidar yapmaya yetmeyecekse CHP’nin, sağdan bundan sonra hiç oy alamamak pahasına, HDP ile kayıt dışı işbirliği yapması akılsızlık değil midir?

Tabii ki birçok bakımdan Batı, dünyanın en önünde yer alıyor ve dünyanın gerisindekiler de bu en önde olan Batı’yı birçok bakımdan model olarak benimsiyorlar.

Hatta 50-60 yıl önce dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Güney Kore, Batı’yı model almakta o kadar ileri gitti ki bu ülkenin halkının yaklaşık yarısı son 50-60 yılda dinlerini bile değiştirerek Konfüçyüs dininden Hıristiyanlığa geçtiler.

Güney Kore halkının bir yarısı hala Konfüçyüs dininde kalsa bile halkın diğer yarısı olan Hıristiyanlar askeri, iktisadi ve idari pozisyonlara hakimiyet bakımından Konfüçyüs dinine inananların çok çok önündeler.

Batı’ya Benzersen Kollanırsın Mantığı

ABD’nin Güney Kore’yi bu denli kollayıp onu gelişmiş bir ülke seviyesine çıkardığını görünce insan ister istemez “Güney Kore’nin diğer fakir ülkelerden daha fazla neyi vardı ki ABD’nin himayesine bu derece fazla mazhar oldu?” sorusunu sormaktan kendini alamıyor.

Birçok Ülke Güney Kore Örneğine Soğuk

Akla hemen Güney Kore halkının son 50-60 yıldaki hızla Hıristiyanlaşması geliyor ama bu defa da hemen akla “Mesele Hıristiyan olmaksa ABD diğer Hıristiyan ülkeleri, mesela Etiyopya’yı, neden aynı derecede kollamıyor o halde?” sorusu geliveriyor.

Mesele elbette sadece Güney Kore’nin hızla din değiştirmesi ile açıklanamaz ama Güney Kore’nin Batı’ya benzemede sınır tanımayarak dinine varıncaya kadar kendini değiştirme iradesini ortaya koyması da herhalde bu derece kollanmasında asli açıklayıcı faktördür.

Birçok bakımdan model olarak Batı’yı benimseseler bile dünyanın geride kalan kısmı Güney Kore’nin yaptığı gibi öyle dinine kadar değişmeye ve dünyanın en güçlüsüne tam anlamıyla tabi olmaya pek de razı değiller doğrusu.

Esasen dünyanın en kavmi olan Anglosaksonların gönlünden dünyanın tamamının kendi dinlerine mezheplerine döndürmek geçiyor ama bunu gerçekleştirmek için kimsenin tepesinde mıh yülümeleri de pek söz konusu değil şimdilik.

Direnirseniz Zor Gücü Devreye Giriyor

Lakin Batı, bir bütün olarak, dünyanın kalan kısmının yeme, içme, giyinme, eğlenme, düşünme ve siyasi duruş itibariyle Batılılaşmasını ve kendilerine tabi olmasını arzuluyor ve arzulamakla da kalmıyor, bunu sağlamak ve hızlandırmak için de dünyanın kalan kısmına hem baskı yapıyor hem de onları bu yönde teşvik ediyor.

Yani kendiniz olarak kalma konusunda ve en güçlülere tabi olma konusunda ayak diriyorsanız bazı zorlamalara maruz kalacaksınız demektir.

Başta Rusya ve Çin olmak üzere güçleri yerinde olan bazı ülkeler kendisi gibi kalma ve başkasına tabi olmama konusunda fazla kayıp vermeden ayak direrken İran başta olmak üzere gücü yetersiz bazı ülkeler fena halde bedel ödemektedirler.

Türk Toplumunu İkiye Bölen Düşünce

Güçlülerle uyumlu olma konusunda Türkiye’nin durumuna gelince… Biz de, birçok ülke gibi, bazen ‘bükemediğimiz bileği öpmek’ zorunda kalarak ve bazen de ‘olduğumuz gibi kalmanın dünyanın gerisinde kalmamıza sebep olacağını’ düşünerek en öndekilere benzeme ve onlara tabi olma konusunda alfabemizi değiştirmeye varıncaya kadar bize ait olan değerlerden fedakarlık anlamında doğrusu çok şeyler yaptık.

Lakin ‘daha ziyade kendimiz olarak kalalım’ diyenler ve ‘azami hızla dünyanın en önündekilere benzeyelim ki gerilikten bir an önce kurtulalım’ diyenler olarak hem düşünce ve yaşayış bakımından, hem de siyasi vaziyet alış bakımından fena halde ikiye bölündük. Bu derece güçlü olan Batı’nın bizi kendi halimize bırakması ve bize müdahale etmemesi düşünülemezdi, hele de bu bölünmüşlük şartlarında hiç düşünülemezdi herhalde.

Zirve Yarışı Yapanlar Gözünü Batı’ya Çeviriyor

Bizim ülkemizde ilim, sanat, askerlik ve siyaset alanında zirve yarışı yapanların, bu derece güçlü Batı’dan zaman zaman güç devşirmeyi aklından geçirmemeleri ve onları memnun edemediklerinde onlar tarafından cezalandırılacaklarını bilmemeleri mümkün değildi. Batı’ya en ziyade karşı olan Erbakan bile, partisi 1994’te Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok belediyeyi kazanınca soluğu ABD’de aldı ve orada en alt düzeyde ilgi gördüğü halde ülkemize döndüğünde “Beni kim karşıladı, biliyor musunuz?” diyerek ABD’den iyi bir ilgi gördüğünü anlatmaya çalışmıştı.

Hem Halkın Hem ABD’nin Desteğini Almak Kolay Değil

Lakin Erbakan hocanın bu çabaları yeterli olmamış ve seçimle Başbakan olan Erbakan hoca bir sene bile dayanamamıştı. Peki, ya ABD’nin desteğiyle iktidara gelenler ABD’nin desteğini ne kadar süre sağlayabilmişlerdi?

Menderes iktidara gelişinden 10 yıl sonra, Demirel de iktidara gelişinden 6 yıl sonra askeri darbeye maruz kalmamışlar mıydı? Doğrusu, hem halkın, hem de ABD’nin ikisinin birden gönlünü görmek hiç de kolay iş değildi.

Demirel Bile Başaramadı

Dünyanın en kıvrak adamı olan Demirel bile yapamamıştı bunu. Her şeye rağmen ülkede iyi-kötü demokrasi vardı ve siviller ancak seçim kazanarak iktidar olabilirlerdi.

Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan gibi, çok da muhafazakar olmasalar bile ‘daha ziyade kendimiz olarak kalalım’ tavrı adına siyaset yapan kabiliyetli adamlar halktan oy almakta pek güçlük çekmiyorlardı ama ‘azami hızla dünyanın en önündekilere benzeyelim ki gerilikten bir an önce kurtulalım’ tavrı adına siyaset yapanların normal şartlarda halktan oy alarak iktidar olmaları pek mümkün değildi. Yani onların iktidar olabilmesi için normal şartların değil de fevkalade şartların oluşması gerekiyordu. Eh, zaten de hep böyle olmadı mı?

CHP İktidarları Darbe Sonraları

İnönü liderliğindeki CHP’nin 1961 seçiminden birinci parti olarak çıkmasında 1960 Darbesini gibi olağanüstü bir olayın, 1973’te Ecevit liderliğindeki CHP’nin birinci parti olarak çıkmasında 1971 Darbesi gibi olağanüstü bir olayın, 1999’da Ecevit liderliğindeki DSP’nin birinci parti çıkmasında da 28 Şubat Post-modern Darbesi gibi olağanüstü bir olayın bulunduğu görmezden gelinebilir mi?

Millet İttifakının Oyu Yaklaşık Yüzde 45

Gelelim günümüze… 24 Haziran’da yapılan seçimden Tayyip Erdoğan liderliğindeki ‘daha ziyade kendimiz olarak kalalım’ tavrının oluşturduğu Cumhur İttifakı iktidar olarak çıkmıştır.  2019 yılının 31 Mart’ında yapılan mahalli seçimlerde de Büyükşehir Belediyelerinin ekseriyetini ‘azami hızla dünyanın en önündekilere benzeyelim ki gerilikten bir an önce kurtulalım’ tavrının siyasi oluşumu olan CHP’nin öncülük ettiği Millet İttifakı kazansa da, Cumhur İttifakı ülke çapında gene yüzde 50’nin üzerinde oy almıştır.

Şu an itibariyle Millet İttifakı’nı formel olarak oluşturan CHP’nin yüzde 25 kadar, bir sağ parti olan İyi Parti’nin yüzde 10 kadar, bu ittifakın kayıt dışı ortağı olan HDP’nin de yüzde 10 kadar oyu olup, bu ittifakın kayıt dışı işbirlikçisiyle birlikte toplam yüzde 45 kadar oyu vardır.

2023 Hesapları

2023’te yapılacak seçimde bu üç partinin oylarında ciddi bir artış olacak da değildir. Bu durumda CHP liderliğindeki Millet İttifakı’nın kayıt dışı işbirlikçisinin desteğine rağmen 2023’te iktidar olması mümkün görünmemektedir.

Böyle olunca da tabii ki herkesin aklına şu soru gelmektedir: Bu kayıt dışı işbirliği CHP’yi 2023’te iktidar yapmaya yetmeyecekse CHP’nin, sağdan bundan sonra hiç oy alamamak pahasına, HDP ile kayıt dışı işbirliği yapması akılsızlık değil midir?

Hayır değildir. Çünkü CHP’nin sağdan oy alması zaten pek mümkün değildir.

HDP İle İttifak CHP’ye Oy Kaybettirmez

Evet, HDP ile kayıt dışı ittifak milletimizin bir kısmının pek hoşuna gitmese bile CHP’ye oy kaybettirecek de değildir. Evet, HDP ile kayıt dışı ittifak CHP liderliğindeki Millet İttifak’ını normal şartlarda iktidar yapmaya yetmeyecektir ama bu kayıt dışı işbirliği bu ittifakı fevkalade şartlarda iktidar yapa da bilir.

Peki, bu olağanüstü şartlar ne olabilir ve kimler sayesinde oluşabilir bu şartlar?

Darbelerin Asli Oyun Kurucusu

Elbette 1960 Darbesinin, 1971 Darbesinin ve 28 Şubat Post-modern Darbenin asli oyun kurucu kimse bundan sonraki fevkalade şartların asli oyun kurucusu da o olacaktır. Yani ABD.

İki Dua

Bu fevkalade şartların hangi alanda olacağını ve tali aktörün kim olacağını tahmin etmek de zor değildir. ABD’nin asli, PKK’nın da tali rol üstleneceği güney sınırlarımız. Gezi Parkı Ayaklanması, 17-25 Aralık Hukuk Darbesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimi mevcut iktidarı değiştirmeye yetmediğine göre, eh, herhalde daha başka bir şey lazım.

Kimlerin nelerden medet umduğu anlaşılıyor, değil mi? Allah hiç kimseyi kendi milletinin düşmanlarından medet umar duruma düşürmesin. Ve bir dua daha: Allah kimseyi de, ülkesinin düşmanlarından medet umanların değirmenine su taşıyanlardan etmesin.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir