Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Erbil’deki Terör Saldırısının Arka Planı

rak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) merkezi olan Erbil’de Türk konsolosluk çalışanlarının bulunduğu restorana saldırı düzenlendi. Saldırıda, bir konsolosluk görevlimiz şehit oldu. Olaya ilişkin olarak yapılan açıklamalarda saldırıya gereken yanıtın verileceği belirtildi.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Erbil’de gerçekleşen saldırının ne anlama geldiğini tartışmaya açarak alanında önde gelen uzman ve akademisyenlerin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Sencer İmer, “Saldırı, Türkiye’nin hem terör örgütleriyle başarılı bir mücadele yürüttüğü hem de Bağdat ve Erbil’le iyi ilişkiler kurduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla mevzubahis saldırı, Ankara’nın bölge politikasını sekteye uğratma girişimi olarak yorumlanabilir. Terör örgütü Partiya Karkerên Kurdistanê/Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve onun uzantısı olan Partiya Yekîtiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) söz konusu saldırıyı üstlenmemesi ise işin içinde örgütün bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Nitekim son açıklanan bilgilere bakıldığında, katillerden birinin PKK’yla ilişkili olduğu tespit edilmiştir.” dedi.

Saldırının Türkiye’nin terörle mücadele sürecindeki başarısına gölge düşürmek isteyen gruplar tarafından düzenlendiğini vurgulayan İmer, “Saldırı incelendiğinde, Ermeni terör örgütü ASALA’nın yöntemlerinin kullanıldığı görülmektedir. ASALA terör örgütü de diplomatlarımızı hedef almaktaydı.” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin müttefiki olduğunu söyleyen ülkelerin ortaya koyacakları tavrın da büyük önem taşıdığını dile getiren İmer, “Her zaman olduğu gibi bu ülkelerin yapacakları kınama açıklamaları, sembolik düzeyde kalacak ve somut bir nitelik taşımayacaktır. Dolayısıyla Ankara’yla müttefik olan aktörlerin, kınama açıklamalarının ötesine geçerek terörle mücadele konusunda ülkemizin yanında yer almaları gerekmektedir.” yorumunu yaptı.

Son olarak Bağdat’ın terörle mücadele konusunda Ankara’yı desteklediğini hatırlatan İmer, “Bu konuda Erbil’in de bizim yanımızda yer alması gerekmektedir. Gerçekleşen olay, bir adli vaka olarak görünse de suikastın bir terör eylemi olduğu kesindir. Saldırı, bizim terör karşısındaki kararlılığımızı ortadan kaldırmaz; aksine kuvvetlendirir.” diyerek Türkiye’nin ülke içinde ve dışında terör unsurlarına karşı yürüttüğü mücadeleyi sürdüreceğini ifade etti.

Abdullah AĞAR (Güvenlik ve Strateji Uzmanı)

Güvenlik ve Strateji Uzmanı Abdullah Ağar, Erbil’de gerçekleşen saldırıda dikkat çekici detaylar bulunduğunu söyledi. Bu bağlamda saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin susturucu takılı silahlar kullandığını ve bu kişilerin aynı anda iki elini de kullanarak ateş açtığını belirten Ağar, bu durumun teröristlerin profesyonel olduğuna işaret ettiğini dile getirdi. Teröristlerin özel eğitim aldığını vurgulayan Ağar,  “Her tetikçi bunu yapamaz. Normal bir suikastta tetikçi, tek silahla olay yerine girer, hedefindeki kişiyi vurur ve gider. Bu olay ise saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin psikolojilerinin bile profesyonellerce hazırlandığını gösteriyor.” açıklamasında bulundu.

Erbil’in stratejik önemine de değinen Ağar, “Erbil, bölgedeki Kürt nüfus için bir istikrar adası ve bir ticaret merkezi olarak ön plana çıkmaktadır. IKBY, bölgeyi bir cazibe merkezi haline dönüştürmek için çok çaba harcamıştır.” dedi. Terör eyleminin IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi de rahatsız ettiğini öne süren Ağar, kendisinin göreve geldikten sonra ilk dış ziyaretini Ankara’ya yaptığını hatırlattı.

Erbil saldırısının küresel boyutunun da bulunduğunu ifade eden Ağar, “Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimde ve Suriye Krizi’nde, Türkiye’nin karşısında hangi ülkelerin durduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bu ülkeler, Türkiye’nin Irak’taki etkinliğinin ve faaliyetlerinin artmasından da rahatsızlık duymaktadır. Saldırının arkasında da Türkiye’nin etki alanını daraltmaya çalışan bu aktörler olabilir.” şeklinde konuştu.

Uluç ÖZÜLKER (Emekli Büyükelçi)

Erbil’deki terör saldırısını yorumlayan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, diplomatların taziye amacıyla Erbil’de bulunduklarını ve söz konusu restorana tesadüfen gittiklerini hatırlatarak, “Saldırı önceden planlanmış olsa bile, suikastçılar tarafından diplomatlarımızın gideceği restoranın öngörülebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla saldırı kararı, o anda da alınmış olabilir. Bir diğer ihtimal ise katillerin şehit olan konsolosluk görevlisini uzun süreden beri takip ediyor olmalarıdır.” dedi.

Türkiye’nin Pençe Harekâtı’yla birlikte önemli hedeflere yöneldiğini belirten Özülker, “ABD tarafından Sincar Bölgesi, önemli bir terör merkezine dönüştürülmüş ve Kandil’le işbirliği yapacak bir seviyeye getirilmiştir. Türkiye, düzenlediği harekâtlarla ABD’nin bu politikasını bozmuştur. Bu operasyonlar, PKK’nın zayıflamasını ve Kandil ile Sincar arasındaki bağın kesilmesini sağlamıştır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde saldırı, Türkiye açısından olumsuz bir gelişme olsa da aslında PKK terör örgütünün sıkıntıda olduğunu göstermektedir.” açıklamasında bulundu.

Hem Bağdat hem de Erbil’den Ankara’ya üst düzey ziyaretlerin gerçekleştiğini hatırlatan Özülker, “Söz konusu ziyaretler sayesinde Türkiye-Irak ilişkilerinin geleceğine ilişkin planların yapıldığı ve Türk Ordusu’nun yaptığı operasyonların önünün açıldığı söylenebilir. Dolayısıyla PKK’ya diş söktürme konusunda bir konsensüs oluştuğu ifade edilebilir. Bunun ötesinde ülkemizin PKK’yla mücadelesi, örgüte ağır darbe vurmaktadır. İddialardan bir tanesi de örgütün hala ayakta olduğunu kanıtlamak amacıyla bu saldırıyı gerçekleştirdiği yönündedir. Böylesi bir durum da olasılık dahilindedir. Ancak Türkiye ve Irak yönetimleri tarafından gereken adımlar atılmaktadır. Yapılacak araştırmalardan sonra bu olay, PKK’ya yönelik operasyonlarda koz olarak kullanılabilir.” yorumunu yaptı.

Celal KAZDAĞLI (Gazeteci)

Erbil’deki saldırının doğrudan Türkiye karşıtı bir hamle olduğunu belirten Gazeteci Celal Kazdağlı, “Türkiye, bir süredir hem PKK’ya hem de Fırat’ın doğusunda PYD’nin oluşturmaya çalıştığı yapıya karşı mücadele etmektedir. Üstelik bunlarla yetinmeyip Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) bağımsız bir dış politika izleyerek S-400’leri de satın almıştır. Dolayısıyla söz konusu saldırı, Türkiye’ye ‘istediğin şekilde hareket edemezsin’ demek isteyen bazı aktörler tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak Türkiye, önüne çıkan bütün engellere rağmen yoluna devam edecektir.” dedi.

Erbil’de gerçekleşen saldırının Türkiye’ye geri adım attırmayacağını vurgulayan Kazdağlı, “Öyle anlaşılıyor ki Türkiye, Irak’taki yerel yönetimle de işbirliği içerisindedir. Düzenleyeceği operasyonları da yerel yönetimle birlikte gerçekleştirecektir. Saldırıyla birlikte Türkiye’nin yapacağı hamleler daha da meşruiyet kazanmıştır.” ifadelerini kullandı.

Son dönemde oluşturulan Türkiye karşıtı ittifakları organize edenlerin mevzubahis saldırının da arkasında olduğunu söyleyen Kazdağlı, “Gerçekleşen saldırının perde arkasında, Türkiye’nin dış politikasından rahatsızlık duyan aktörler vardır. Günümüzde devletler arasında doğrudan çatışma durumu olmadığı için vekâlet savaşı denilen yöntemlere başvuran dış güçler, PKK başka olmak üzere çeşitli terör örgütlerini harekete geçirerek Türkiye’ye karşı kullanmaktadır. Dolayısıyla tüm bu saldırıların failleri, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye boyun eğdirmek isteyenlerdir. Bu nedenle de Türkiye’nin bölgede gerçekleştirdiği operasyonlar, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere verdiği cevap olarak değerlendirilebilir.” şeklinde konuştu.

Çetiner ÇETİN (Gazeteci)

Gazeteci Çetiner Çetin, Erbil’deki saldırının gerçekleştiği yerdeki tüm binaların korunaklı olduğunu, bölgede genellikle zengin kesimin yaşadığını ve bölgeye çok yakın mesafede Başbakanlık binasının bulunduğunu belirtti. Çetin, “Güvenliğin oldukça yoğun olduğu bir yerde, böylesine bir eylemin gerçekleşmiş olması, Türkiye’ye verilen bir mesaj niteliği taşımaktadır. Ayrıca bölgesel yönetime de ‘Biz, sizin en iyi bildiğiniz yerlerde bile eylem yaparız’ mesajı verilmiştir. Bu da PKK’nın hala basit ama eli kanlı bir silahlı terör örgütü olduğunu ve örgütte, suikast girişimlerine başvuran aciz bir Ortadoğu zihniyetinin hâkim olduğunu göstermiştir.” yorumunu yaptı.

Saldırıyı düzenleyenlerin temel hedefinin son dönemde hızla gelişen Ankara-Erbil ilişkilerini baltalamak olduğunu vurgulayan Çetin, “Türkiye, bölgedeki siyasi gücünü bir kez daha göstermek adına, Neçirvan Barzani’nin yemin törenine Dışişleri Bakanı düzeyinde katılım sağlamıştı. Diğer ülkeler ise çok daha düşük seviyedeki temsilcilerle katılmıştı. Saldırı aracılığıyla Irak’ın en güvenli kenti olarak görülen Erbil’de, güvenlik zaafı bulunduğu algısı oluşacaktır.” dedi.

Erbil’in stratejik açıdan önemli bir yer olduğunun altını çizen Çetin, “Irak’ta işlerin giderek karıştığını ve şartların her geçen gün daha da zorlaştığını söyleyebiliriz. Böylesi bir süreçte, Türkiye’nin de bölgedeki aktörlerle yakın ilişkiler kurması gerekmektedir. Ankara, her ne kadar Irak’taki tüm kesimlere eşit şekilde yaklaştığını her fırsatta dile getirse de Sünni Araplar, Türkmenler ve Kürtlerle daha yakın ilişkiler kurmuştur. Çünkü Şiiler üzerinde İran’ın belirgin bir etkisi vardır. Bu nedenle de Türkiye’nin ticari ve siyasi açıdan Erbil’de olması oldukça önemlidir.” ifadelerini kullandı.

PKK’nın gerçek niyetinin ne olduğunun IKBY yönetimi tarafından doğru okunması gerektiğine de değinen Çetin, “Bölgesel yönetim bunu gerçekleştirebilirse, sorunun çözümü noktasında çok daha hızlı hareket etme şansı oluşacaktır. Ancak saldırının üstünü örtmeye kalkışırlarsa, o zaman PKK’nın hedefi sadece Türkiye ve Suriye değil; IKBY başta olmak üzere tüm Irak olur.” dedi. Son olarak Çetin, Irak’taki iki yönetimin de hızlı bir şekilde Erbil, Süleymaniye, Kerkük ve Musul gibi bölgelerdeki teröristlerin tasfiye edilmesi için adımlar atması gerektiğini söyledi.

ankasam.org

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir