Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Asya Sineması: 10 Ülke 100 Film (1)

Bu yazıda, gişe hasılatlarına göre Asya’nın 10 ülkesinin en çok izlenen 10 yerli filmindeki ortak konulara, birtakım yapısal benzerliklere ve farklılıklara odaklanıp karşılaştırmalar yaparak çeşitli çıkarımlarda bulunuyoruz. Böyle bir çaba, sinema endüstrisi araştırmalarına ve Asya çalışmalarına yardımcı olacak veriler sağlayabilir. Bu ülkeler, ilk bölümde ele aldığımız Çin, Güney Kore, Hindistan ve Japonya; ve gelecek sayıda yayımlayacağımız ikinci bölümde açımlanan Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Malezya, Pakistan ve Tayvan.

Buradaki değerlendirmeler her bir film ayrıntılarıyla incelenmediğinden yüzeysel olarak görülebilir. Ancak kimi zaman ayrıntılara odaklanmak yerine, geriye çekilip büyük resme bakmamız gerekir. Bu çalışma, bu biçimde, bir büyük resme bakma girişimi olarak kurgulandı.

(100 filmin tümünün tanıtım videolarına şu listeden ulaşılabilir:

https://www.youtube.com/playlist?list=PLiM4ibJL4oLFE8SNSRH3kj7Z3QuPSu4nm )

İlk bölümde kendi ülke sınırlarını aşmış, dışarıda etki etmiş, büyük kazançlar elde etmiş 4 Asya sinemasını ele alıyoruz. Bu 4 ülke sinemasını dışadönük sinemalar olarak adlandırdık; fakat bu, yerel öğeler kullanmadıkları anlamına gelmiyor. Hatta dünyada tam tersine ve karşıtlamsal (paradoksal) olarak fazlasıyla yerel oldukları için ilgi görüyorlar. Dolayısıyla burada dışadönüklüğü, içerik üzerinden değil yüksek sayıda uluslararası izleyiciye sahip olma üstünden tarifliyoruz.

(1) Dışadönük Sinemalar:
Çin, Güney Kore, Hindistan ve Japonya Sineması


Çin’de En Çok İzlenen 10 Film
(aşağıdaki dökümde Hong Kong ve Çin filmleri birlikte ele alınmıştır. Sıralamada ölçüt olarak gişe hasılatı kullanılmıştır.)


Wolf Warrior 2 – 2017 (
战狼2 / Zhàn Láng 2)
Yönetmen: Wu Jing   Oyuncular: Wu Jing, Celina Jade, Frank Grillo, Hans Zhang, Wu Gang

Afrika’da geçen Çin kahramanlık destanı. Milliyetçi duygulara hitap ediyor. Çin’in dünya gücü olarak yükselişine ve bu yükselişle birlikte beklediği saygıya ilişkin bir film. Filmde Afrika’daki iç savaşın savaşan taraflarının hepsi Çin’e saygı duyar. Tek sorun, Batılı paralı askerlerdir. Çin donanması, BM’nin müdahale etmeme kararı nedeniyle kendi yurttaşlarını ilk başta koruyamaz. Gözyaşları sel olur. Donanma sonunda harekete geçene dek Çinlileri ve Afrikalı sivilleri kim koruyup kollayacaktır? Elbette Çinli süper kahramanımız. Başkişi, ‘Çinli Rambo’ olarak anılıyor.


The Wandering Earth – 2019 (
流浪地球 / Liúlàng Dìqiú)
Yönetmen: Frant Gwo   Oyuncular: Qu Chuxiao, Li Guangjie, Ng Man-tat, Zhao Jinmai, Wu Jing, Qu Jingjing

İddialı bir bilim-kurgu olan filmde Çinli astronotların uzay maceraları konu ediliyor. Yine Çin’in büyüklük umudunu ve beklentisini yansıtan bir film. Bir kısa romandan uyarlama. Dünyayı tek bir dünya hükümeti yönetir. Dünyanın dönmesinin durdurulmasıyla gezegenin büyük kısmı doğal felaketler yaşar ve nüfus çok azalır. Gezegenin ve uygarlığın kurtulması/kurtarılması için Dünya’nın Güneş Sistemi’nden çıkarılıp başka yere taşınması gereklidir. Peki, buna kimin gücü yetebilir? Elbette Çinli astronotların. Artık dünyayı Amerikalılar değil Çinliler kurtarmaktadır. Filmde, kısa süre de olsa Çinli-Rus dayanışmasını görürüz. Ayrıca film, yapay zekaya yönelik güvensizliği yansıtıyor. Her şeye karşın insanlar sonunda daha ‘doğru’ kararlar veriyor. Yapay zekânın sınırsız bilgisi, doğru kararlar vereceği anlamına gelmiyor; çünkü ‘doğru’ karar, yalnızca bilgiye ve özellikle de depolanabilir türde bilgiye dayanmıyor.


Operation Red Sea – 2018 (
红海行动 / Hong hai xing dong)
Yönetmen: Feng Ji Oyuncular: Zhang Yi, Huang Jingyu, Hai Qing, Du Jiang, Zhang Hanyu, Prince Mak

2015’te Yemen İç Savaşı sırasında Çin donanmasının bölgedeki Çinlileri kurtarma operasyonundan esinlenen film. Yukarıdaki ilk film gibi, Çin’in dünyada daha güçlü olma yönündeki özlem ve yönelimini yansıtıyor. Film, önceki yıllarda çok izlenenler arasına giren ‘Operation Mekong’a benzetiliyor. Bu Çin yapımı film, 2011’de Mekong Irmağı üzerinde teknede saldırıya uğrayıp öldürülen 13 Çinlinin yaşadıklarından hareket ediyordu. Bu katliam, yakın dönemlerde yurtdışındaki Çinlilere yönelik en büyük saldırı olarak değerlendiriliyordu. Çin’in ilk çağdaş donanma filmi olarak anılan ‘Operation Red Sea’, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun kuruluşunun 90. yılı için ve ÇKP’nin 19. Ulusal Kongresi’ne armağan olarak çekilmiş. Filmde, Çin donanmasının bölgedeki varlığı, kendi yurttaşlarını kurtarmak gibi makul bir gerekçeyle kısıtlı kalmaz; donanma aynı zamanda korsanlarla ve teröristlerle savaşır. Filmin sonu ise özellikle dikkat çekicidir. Açık uçlu bitirişte Çin donanması, Amerikan gemileriyle karşı karşıya gelir ve onları uyarır. Birçok yorumcu, gerçek yaşamda Çin ile ABD’nin er ya da geç çatışacağını öngörmektedir. Dolayısıyla filmin sonundaki gönderme, oldukça gerçekçidir. Film çokça ödül aldı ve birçok ödüle aday gösterildi.


The Mermaid – 2016 (
美人鱼/美人魚 / Měi rén yú / mei5 jan4 jyu4)
Yönetmen: Stephen Chow   Oyuncular: Deng Chao, Lin Yun, Show Lo, Zhang Yuqi

Bir Hong Kong yapımı. Fantastik romantik güldürü. İki başkişiden biri, kadın. Kendine suikast düzenlemek için gönderilen denizkızına âşık olan ultra zengin işadamının öyküsü. İşadamı, bir doğal alanı satın alır, sudaki yaşamı sonlandıracak uygulamalara girişir. Deniz insanlarının çoğu onun yüzünden ölür. Bir denizkızını, işadamının üstüne gönderirler. Fakat buradan bir aşk öyküsü çıkacaktır. Bir Andersen masalından esinlenme; onun güncel sürümü. Daha bilinçli bir senaryo yazılsaydı, kapitalizm eleştirisi içeren ekolojik bir film niteliği kazanacaktı. Öykü onun yerine fazlasıyla kişiselleştirilmiş. Yine de belki bir dozdaki ekolojik eleştirelliği dolayısıyla kayda değer.


Dying to Survive – 2018 (
我不是药神 / Wo bu shi yao shen)
Yönetmen: Wen Muye   Oyuncular: Xu Zheng, Zhou Yiwei, Wang Chuanjun, Tan Zhuo, Zhang Yu, Yang Xinmin

Kan kanseri üstüne güldürü-drama. Gerçek bir olaya dayanıyor. Kan kanseri olanların iyileşmesi için Çin’e kaçak yollardan ucuz Hint ilaçları sokan bir Çinli adamın öyküsü. Bu ucuz ilaç satımı, ilaçları pahalı satarak büyük kazançlar elde eden ilaç şirketini rahatsız eder. Başkişiyi yakalatırlar. Filmin adının Çincesi, ‘Ben Bir İlaç Tanrısı Değilim’ biçiminde. Film, Çin’e yurtdışından gelen ilaçların pahalılığı konusunda bir tartışma başlatıyor, kamuoyunu harekete geçiriyor. Çin hükümeti bu ilaçların ve özellikle de kanser ilaçlarının ucuzlatılması için çalışmalara başlıyor. Filmin gücü… Filmin bir diğer özelliği, Çinli gözüyle Hindistan’a ve Hintlilere yer vermesi…


Hello Mr. Billionaire – 2018 (
西虹市首富 )
Yönetmen: Fei Yan ve Damo Peng Oyuncular:  Teng Shen, Vivian Sung, Yiming Zhang, Yuan Chang

1985 tarihli bir Amerikan filminde uyarlama bir güldürü. Ömrü boyunca düşük maaşla yaşamış bir adama miras kalır; ancak mirası alabilmesi için çeşitli koşulları karşılaması gerekir. Bu koşulları karşılayayım derken, belediye başkanlığı seçimine bile karışacaktır. Çin uyarlaması daha farklı. Bu filmin aslında kayda değer bir özelliği yok. Çok-izlenirliğini Mao sonrası dönemde Çin’de iyice yaygınlaşan sınıf atlama özlemi ve zengin olma hayaline ilişkin olmasına bağlayabiliriz.


Monster Hunt – 2015/2018 (
捉妖记 / Zhuō Yāo Jì) 1 ve 2
Yönetmen: Raman Hui  Oyuncular: Bai Baihe, Jing Boran (2. film için: Tony Leung, Bai Baihe, Jing Boran)

Hong Kong yapımı. 3 boyutlu (3D) film. Fantastik vurdulu kırdılı macera güldürüsü. Film, masalsı bir ortamda eski Çin’de geçiyor. Bu, dünyada insanlarla canavarların yaşadığı bir çağdır. Eskiden birlikte yaşasalar da artık araları açılmıştır. Böyle bir dünyada melez bir bebeğin sağ kalma şansı oldukça düşük olacaktır. Film, Jurassic Park başta olmak üzere çeşitli Amerikan filmlerinden ve Çin yazın klasiklerinden esinlenmiş. Çeşitli yorumculara göre film, klişelerle dolu. Gişedeki başarısının ise yapımcı şirket tarafından etik dışı yollarla, olduğundan büyük gösterildiği ileri sürülüyor. Öte yandan film, Çin geleneksel kültür öğelerine dayandığı için ilginç bulunuyor. Ayrıca sosyal psikolojideki içgrup (bizden olanlar, insanlar) ve dışgrup (bizden olmayanlar, ötekiler, canavarlar) bağlamında yorumlanmaya açık. Filmin iletisi şu: Bizden olanlar her zaman iyi, bizden olmayanlar her zaman kötü değildir. Aynı iletiyi, ‘Maymunlar Cehennemi’ gibi filmlerde de görüyoruz. ‘Monster Hunt’, (insanlarla canavarların bir arada yaşaması anlamında) halkların kardeşliği için melezleşmeyi önerir. Ne kadar çok karma aile kurulursa düşmanlıklar da o kadar ortadan kalkacaktır.


Detective Chinatown 2  – 2018 (
唐人街探案 2 / Tángrénjiē tàn àn)
Yönetmen: Chen Sicheng   Oyuncular: Wang Baoqiang, Liu Haoran

İkili başrole dayanan bir gizemli güldürü filmi. New York’ta Çinliler arasında geçen bir ‘katil kim?’ anlatısı.


Crazy Alien – 2019 (
疯狂的外星人 / Fēngkuáng De Wài Xīng Rén)
Yönetmen: Ning Hao   Oyuncular: Huang Bo, Shen Teng, Matthew Morrison, Tom Pelphrey

Bir bilim-kurgu güldürüsü. Bir hayvan bakıcısının/maymun eğiticisinin bir uzaylıyla maceraları.


Never Say Die – 2017 (
羞羞的铁拳 / Xiū Xiū De Tiěquán)  
Yönetmen: Song Yang ve Zhang Chiyu   Oyuncular: Ai Lun, Ma Li, Shen Teng, Tian Yu, Xue Haowen

Bu filmde, Türkiye sinemasından ‘Mavi Gece’ filminde de işlenen bir kurgu var. Kadınla erkeğin bir yıldırım çarpmasıyla beden değiştirmesi. Erkek bir boksörle kadın gazeteci yer değiştirir. Elbette bir güldürü filmi.

Güney Kore’de En Çok İzlenen 10 Film
(Sıralamada ölçüt olarak bilet sayısı, dolayısıyla gişelerde kayıtlı izleyici sayısı dikkate alınmıştır.)


The Admiral: Roaring Currents – 2014 (
명량 / Myeongryang)
Yönetmen: Kim Han-min Oyuncular: Choi Min-sik, Ryu Seung-ryong, Cho Jin-woong

Sayısız ödül almış ve birçok ödüle aday gösterilmiş olan film, bir tarihsel savaş filmi. Tarihte yaşanmış bir deniz savaşını öykülüyor. Savaş, 1597’de küçük bir Kore gücüyle büyük bir Japon donanması arasında gerçekleşiyor ve bu güç orantısızlığına karşın, Kore’nin zaferiyle sonuçlanıyor.  Bir Kore milliyetçiliği filmi. Tek adam yüceltiliyor, sanki askerlerin zafere hiçbir katkıları yokmuş gibi… Kuşkusuz, liderlerin etkisini önemsiz görmemeli; ama bireyci bir tarih yazımına dayanan bir sinemacılık, tarihselliğini yitirip fantastik süper kahraman sinemacılığına dönüşme riski taşıyor.


Extreme Job – 2019 (
극한직업 / Geukan Jigeop)
Yönetmen: Lee Byeong-heon Ryu  Oyuncular: Seung-ryong, Lee Hanee, Jin Seon-kyu, Lee Dong-hwi, Gong Myung

Vurdulu-kırdılı bir güldürü. Sivil polisler (dedektifler) uyuşturucu çetesini ortaya çıkarmak için tavuk lokantası açarlar, olaylar gelişir.


Along With the Gods: The Two Worlds – 2017 (
신과함께-죄와 벌 / Sin gwa Hamkke – Joe wa Beol)
Yönetmen: Kim Yong-hwa Oyuncular: Ha Jung-woo, Cha Tae-hyun, Joo Ji-hoon, Kim Hyang-gi

Bir ağ çizgi-filmine (webtoon) dayanan fantastik drama. Başkişi, ömründe yaptıklarının hesabını öbür dünyada verecektir. 7 suçlama için 7 farklı duruşma yapılacaktır. Mitoloji ve fantastik öğeler ağırlıklı.


Ode to My Father – 2014 (
국제시장 / Gukjesijang )
Yönetmen: Yoon Je-kyoon Oyuncular: Hwang Jung-min, Yunjin Kim, Oh Dal-su

Bir toplumsal tarih filmi. Bir yurttaşın gözünden Güney Kore’de 1950’ler ve sonrası. Filmin bir bölümü, başkişinin maden işçisi olarak çalışmak üzere gittiği Almanya’da geçiyor. Daha sonra başkişi, para kazanmak için bu kez Vietnam-Amerikan Savaşı’na katılır. Orada gerillalar tarafından vurulur, topal kalır. Elbette filmin bu bölümü, Amerikalı-Koreli bakış açısıyla, tek taraflı olarak anlatılmaktadır. Bir Korelinin Vietnam-Amerikan Savaşı’nda ne işi olduğunun sorgulaması yapılmaz. 1980’lerde ise Kuzey’den akrabalarla yeniden kavuşma izleği öne çıkar. Film çeşitli yorumcular tarafından, Güney Kore’nin askeri diktatörlük dönemini mutlu bir dönem gibi gösterip idealleştirmekle eleştiriliyor. Güney Kore 60’lı, 70’li yıllar boyunca askeri cunta altında inim inim inlemişti. Film, bunu yok sayıyor. Yönetmen ise bunu bilinçli olarak yaptığını söyleyerek “özrü kabahatinden büyük” bir noktaya savruluyor. Filmi artık hayatta olmayan annesi ve babası anısına çektiğini, bu nedenle filmdeki anne-babaya kendi anne-babasının adını verdiğini söylüyor. Filmin çok izlenmesi, genel olarak, kuşak filmi niteliğine ve pazarlamacılığa bağlanıyor.

Veteran – 2015 (베테랑/ Beterang )
Yönetmen: Ryoo Seung-wan   Oyuncular: Hwang Jung-min, Yoo Ah-in, Yoo Hae-jin, Oh Dal-su

Vurdulu kırdılı güldürü. Maddi kaynakları sayesinde adaletten kaçan zengin bir suçlunun peşinde dedektif başkişimiz var. Film, zenginlere yönelik sınıfsal tepkinin bir yansıması olarak yorumlanmaya açık; ayrıca filmin çok-izlenirliğinin ardındaki etmenlerden biri de bu olabilir.

The Thieves – 2012 (도둑들 / Dodukdeul)
Yönetmen: Choi Dong-hoon  Oyuncular: Kim Yoon-seok, Lee Jung-jae, Kim Hye-soo, Jun Ji-hyun

Vurdulu-kırdılı, ölümlü bir soygun filmi. Bir takım oluşturulur; hedef, elmastır. Üyelerin Güney Koreli olmalarına karşın çoğunlukla Avrupalı adları kullanmaları dikkat çekici. Film, Ocean’s serisi ve benzeri soygun filmlerine fazlasıyla benziyor. Bu açıdan, bu filmi, özgün bir yapım saymak oldukça zor. Daha çok bir taklit, suyunun suyu…


Miracle in Cell No. 7 – 2013 (7
번방의 선물 / 7beonbangui Seonmul)
Yönetmen: Lee Hwan-kyung   Oyuncular: Ryu Seung-ryong, Kal So-won, Park Shin-hye, Oh Dal-su

Çoğunlukla hapiste geçen bir güldürü ve aile dramı. Zihinsel engelli bir adam haksız yere suçlanıp hapse atılır. Zekâ yaşı 6’dır. Hapistekiler onu çok severler ve onun en büyük dileğini gerçekleştirmek için ellerinden geleni yaparlar: Küçük kızını görmesini sağlamak… Güldürü olarak ilerleyen film, hüzünlü bitirişiyle izleyiciyi şaşırtıyor. Ayrıca film, adalet sisteminin bozukluğuna ilişkin bir taşlama olarak değerlendirilmeye açık.

Assassination – 2015 (암살 / Amsal)
Yönetmen: Choi Dong-hoon   Oyuncular: Jun Ji-hyun, Lee Jung-jae, Ha Jung-woo

Japon sömürgeciliğine karşı Güney Koreli bağımsızlık savaşçılarını konu alan film. Çin’de bir Japon generale suikast düzenlemeyi planlarlar. Tetiği kadın bir suikastçı çekecektir. Olayların büyük bir bölümü 1933’te geçiyor. Aile draması da var içinde, ikiz kız kardeşler var. Saf değiştiren ajanlar… Film, Korelerin bölünmesinden öncesini konu alıyor. Koreliler tek millet. Bağımsızlık sonrasında, Güney’de Japon işbirlikçisi Korelilerin ceza almaması, hatta devlet katlarında yükselmesi konusuna girilmesi iyi olmuş. Güney’de bunlar olurken, Kuzey’de buna izin verilmedi. Öte yandan, işbirlikçilerin bu durumu, kanıt ve tanık olmamasından kaynaklanıyor gibi yanlış bir imge oluşturulmuş. Oysa Güney Kore’de birçok Japon işbirlikçisine özellikle dokunulmadı, en başta da burjuvaziye. Bir benzeri 2. Paylaşım Savaşı sonrası Almanyası’nda olmuştu. Almanya’da o dönem neredeyse herkes Nazi. Nazi olmayanlar, öldürülmüş, sürülmüş, hapsedilmiş ya da kaçmış. Böyle olunca Batı Almanya’nın kuruluşunda birçok kilit görevde yine Naziler var. Hele Batı Almanya ordusu, Nazi subay kaynıyor.

Masquerade – 2012 (광해, 왕이 된 남자 / Gwanghae: Wang-i Doen Namja)
Yönetmen: Choo Chang-min  Oyuncular: Lee Byung-hun, Ryu Seung-ryong, Han Hyo-joo

Kore tarihinden bir kralın öyküsü. Kral, suikast tehlikesine karşı, kendine benzer birini buldurur. Bu, bir soytarıdır. Kralın korktuğu başına geldiğinde, zehirlendiğinde, onun yerine soytarıyı geçirirler. Emekçi halkın içinden çıkmış olan soytarı kral (kral görünümlü soytarı), ülkeyi çok daha iyi yönetir. Herkesin sevgisini kazanır. Fakat kimi saraylılar bundan hoşnut değildir. Kralın sırrını öğrenirler ve sonunda asıl kralı yeniden tahta oturturlar. Film, alttan alta otoriter yönetimleri eleştirmektedir.

Along with the Gods: The Last 49 Days – 2018 (신과함께-인과 연 / Sin-gwa-hamkke – Ingwa Yeon)
Yönetmen: Kim Yong-hwa Oyuncular: Ha Jung-woo, Joo Ji-hoon, Kim Hyang-gi, Ma Dong-seok, Kim Dong-wook

Önceki filmin devamı. Yine Azrail (tırpanlılar) anlatısı.

Hindistan’da En Çok İzlenen 10 Film

Çokdilli, çokkültürlü bir ülke olan Hindistan’da 22 resmi dil var. Bunların dışında resmi dil statüsünde olmayan başka diller de var. Dolayısıyla Hint sinemasında, Güney Kore, Japonya ve  (Hong Kong bağlamında Kantonca konusunu saymazsak) Çin’deki durumun tersine, farklı dillerde yapımlar söz konusu. Başkent ve çevresinin dili olan Hintçe (Hindi) ve sömürgecilik dili İngilizce, ülke genelinde ortak dil olarak öne sürülse de diğer diller de çok yaygın ve canlı bir kullanıma sahip. Örneğin, gişe hasılatına göre sıralanan ilk 10 filmden 7’si Hintçe, 3’ü Tamil ya da Tamil Telugu dilinde. Sinemacılıkta etkin ve yaygın Hint dilleri arasında, Hintçe, Telugu ve Tamilceye ek olarak, Bengalce, Bhojpuri, Güceratça, Kannada dili, Malayalam dili, Maratha dili, Odia dili, Pencapça vd.’yi sayabiliriz. Ayrıca Hint filmleri için yalnızca Hindistan gişe verileri değil dünya verilerinin dikkate alındığını görürüz. Bunun nedeni, 1,3 milyarlık kendi nüfuslarına ek olarak, Hindistanlı sinemacıların dilsel, dinsel ve kültürel yakınlık ve hatta ortaklık nedeniyle birçok başka ülkede, yerli filmler ölçüsünde izleyici bulabilmesindedir. Hindistan’ın dilsel, dinsel ve kültürel bağlarla bağlı olduğu komşu ülkelerde Hindistan’da yaşayan 1,3 milyarlık nüfusa ek olarak yaklaşık 500 milyon potansiyel Hint filmi izleyicisi bulunmaktadır. Bu ülkeler arasında Bangladeş, Bhutan, Nepal, Pakistan, Sri Lanka vd. bulunmaktadır. Şunu da ekleyelim: Kimi Hint filmlerinin adlarının Hint dillerinde olduğunu görüyoruz; kimileri ise doğrudan İngilizce adlı. Bu durum sömürgeci geçmişle, çokdilli bir ülkede ortak dil arayışıyla ve İngilizcenin ülkede yaygın olarak kullanılmasıyla yakından ilişkili.

Dangal – 2016
Yönetmen: Nitesh Tiwari Oyuncular: Aamir Khan, Sakshi Tanwar, Fatima Sana Shaikh, Zaira Wasim,

Hindi dilindeki film gerçek bir yaşam öyküsüne dayanıyor. Filmin adı, güreş maçı anlamına geliyor. Bu, Hintli bir güreşçinin ve 2 kızını daha sonra milli güreşçi olacak biçimde yetiştirmesinin öyküsü. Kimi açılardan bir kadın-güçlendiren (woman-empowering) film. Hint toplumu fazlasıyla ataerkil, sinema da bunu yansıtıyor. Erkeklere yüklenen bir meslek olan güreşçiliğe kadın elinin değmesinin öykülenmesi, bu bağlamda fark yaratıyor. Başrolde Amir Han (Aamir Khan) var. Evet, anlatıda kızlar değil baba başrolde, bu da ilerici görüntülü filmde bile gizlenen sinsi ataerkiye işaret ediyor. “‘Başarılı’ olan kızlar değil; onları yetiştiren baba” gibi bir ileti söz konusu.  Filmin yapımında da Han’ın katkısı var. Film, Hindistan dışında Çin’de en çok izlenen yabancı film oluyor. İzlenme oranı, Hindistan’daki orana yaklaşıyor. Film, Türkiye’de de büyük ilgi uyandırdı. Baba, hedeflerine ulaşamaz; bu nedenle, kendi kendine, doğacak oğullarını güreşçi olarak yetiştirme sözü verir. Onlar, babalarının yapamadığını başaracaktır. Oysa bir türlü bir oğlu olmaz, onun yerine 4 kızı olur. Filmin gerisi, babanın onlardan ikisini güreşçi olarak yetiştirmesini ve iki kız kardeşin başarıdan başarıya koşmasını öyküler. Bu açıdan film, bir Moğol yapımı olan ‘Kartal Avcısı Kız’la (the Eagle Huntress) ileti açısından benzerlikler taşır. Kartal avcısı kız da yetişkin erkeklerin dünyasında zafere koşacaktır. Filmin çok izlenmesi, spor ve aile draması konulu olmasına bağlanıyor. Bu iki izlek, en yaygın ilgi uyandıran konular. Film, kadın hakları bağlamında geniş bir tartışma başlattı. Kimileri, filmin genelindeki kadın yanlısı anlatımı överken, diğerleri ise filmin merkezinde, az önce belirttiğimiz gibi, kadınların değil, babanın olduğuna; özgür kadınların değil babanın isteğini yerine getiren, onun sözünden çıkmayan kadınların konu edildiğine vb. dikkat çekiyor. Bu açıdan filmin kazananı, kadınlar değil bir erkek (baba). ‘Kartal Avcısı Kız’da ise genç kız, anlatığının ana odağıydı ve çok daha özgür bir tablo söz konusuydu. Yine de filmin, Hindistan Büyük Millet Meclisi’nde bile gösterime girerek, kadın hakları mücadelesine katkı sağladığı öne sürülüyor. Ayrıca işlediği konunun Çin’de de ilgi uyandırmasıyla, Çin-Hindistan dostluğuna ve barışına katkı sağlamış oldu.  Filme biraz daha ayrıntılı bakarsak, bir başka eleştiri noktası şu olacaktı: Film, kazananların anlatısı; ya kaybedenler? Bu soru neden önemli? Çünkü kaybeden kadın güreşçiler de ataerkiyle mücadele ediyor. Kazananlar kadar kaybedenlerin de film konusu edilmesi gerekiyor. ‘Dangal’ı bir spor filmi olarak değerlendirdiğimizde ise konu edilen sporun futbol, basketbol ve beyzbol gibi popüler ve iyice ticari spor türlerinden biri olmaması olumlu. Yoksa bu, bir ölçüde sanatı geri planda bırakan ve tribünlere oynayan bir yapım olurdu. Bu üç spora yönelik ilgi nedeniyle bunları konu alan filmler nitelikli olsalar da olmasalar da çok izlenenler arasına giriyor. Film, bu kestirme ama sanattan taviz veren yola sapmamış. ‘Dangal’ın Hindistan’daki macerası, beklenmedik bir yöne kayıyor: Filmin gösterime girdiği sıralarda Amir Han, ülkedeki hoşgörüsüzlüğü eleştiriyor. Bu, Hindu milliyetçiler kaynaklı fiziksel şiddete ve lince varan tepkilere neden oluyor. O kesim, Han’ı vatan haini olarak görüyor. Bu nedenle filme yönelik geniş çaplı bir boykot çağrısı yapılıyor. Bu durum, Dangal’ın Hindistan’da en çok izlenen film olmasını engelleyemiyor. Amir Han’ın siyasal duruşu ve ödül törenlerine yönelik kayıtsızlığı, filme birçok ödülün esirgenmesine yol açıyor.

Baahubali 2: The Conclusion – 2017
Yönetmen: Kabir Khan  Oyuncular: Salman Khan, Harshaali Malhotra, Nawazuddin Siddiqui

Görsel etkileriyle öne çıkan, Telugu Tamil dilindeki, Orta Çağ Hindistan’ında geçen film, bir ‘taht oyunu’ ve intikam filmi. Baba yazmış, oğlu filme çekmiş. Filmde, iki kardeş, taht kavgasına girişir. Biri, ötekini öldürtür. Öldürülenin oğlu büyür ve amcasından intikam almak için işe koyulur. Konu, Hamlet’inkiyle çok yakın. Bu durum, esinlenmenin bile ötesine geçiyor. İkinci olarak, filmin esin kaynaklarından biri, ünlü Hint destanı Mahabharata. Mahabharata da taht kavgasını konu alıyordu. Öte yandan film, onun kadar derin anlamlı sayılmıyor. Ayrıca kötülerle iyiler, siyah beyaz karşıtlığında verilmiş. Kötülerin iyilik, iyilerinse kötülük yaptığı durumları görmüyoruz. Görüntüleri yer yer bir bilgisayar oyununa benziyor. Bol kanlı, bol savaşlı bir yapım.


Bajrangi Bhaijaan (Bajrangi Birader) – 2015
Yönetmen: S. S. Rajamouli   Oyuncular: Prabhas, Rana Daggubati, Anushka Shetty, Tamannaah, Sathyaraj,

Hindi dilindeki film, Hindistan-Pakistan barışına katkı sağlayabilecek nitelikte. Bir Hindu dindar adam, 6 yaşındaki dilsiz Müslüman kızı Pakistan’a, ailesinin yanına götürecektir. Yolda maceralar yaşarlar. Ünlü bir Çin klasiğine, Batı’ya Yolculuk’a benzetilen film, birçok ödül almış durumda. Filmin hem anlatısı hem de bu anlatının ana kişiliklerinden olan Maymun Kral’ın Çin ve Hint kültüründe ortak olması, filmin Çin’de de çok izlenmesini sağladı. Dolayısıyla bu göndermeler bilinçli bile olabilir.

Annesi, dilsiz kızının dilinin açılması için Pakistan’dan kalkar, onu Hindistan’daki bir türbeye götürür. Kızcağız dönüş yolunda kaybolur. İyiliksever bir Hindu adama denk gelir. Onu memleketine göndermek için her yolu dener; ancak sonunda kızı kendisinin götürmesinden başka yolu kalmaz. Fakat işi zorlaştıran bir durum vardır: İkisinin de ne pasaportu ne vizesi vardır. Yasadışı yollardan giriş yapacaklardır. Girdikten sonra Hintli adamın başına gelmedik kalmaz. Casus sanılır, hapse atılır, hatta vurulur bile. Birçok maceradan sonra kız hem annesine hem de diline kavuşur. Dünya genelinde klasik bir anlatı geleneği vardır: Bir filmin başında başkişi ya da öne çıkan bir kişilik olarak bir konuşma ya da görme engelli varsa, filmin sonunda yüksek olasılıkla sağlıklarına kavuşurlar. Filmde de bunu görürüz.

Pakistan’la Hindistan’ın İngiliz sömürgecilerin çaktığı ilk kıvılcımla kanlı bıçaklı düşman olması gerçeği düşünüldüğünde filmin, barış inşası yolunda oldukça cesur bir adım attığı anlaşılır. Filmin bir bölümü, iki ülke arasında büyük çaplı çatışmalara yol açan Keşmir’de geçer. Film, Pakistan’da bir Hintliyi ve Hindistan’da bir Pakistanlıyı resmeder. Çin sinemasından ‘Monster Hunt’ filminde de gördüğümüz gibi, ‘Bajrangi Birader’in iletisi şudur: İki tarafta da iyi ve kötü insanlar var. İki taraftan iyi insanlar sayesinde barış gelecek. Ayrıca filmin halk tabiriyle (‘loser’ın karşılığı olarak) “bir baltaya sap olamamış” bir genci başkişi yapması, hem izleyici profili düşünülerek atılmış bir adım olabilir hem de barışın yukarıdan değil aşağıdan başlaması gerektiğine işaret ediyor olabilir.

Secret Superstar – 2017
Yönetmen: Advait Chandan   Oyuncular: Zaira Wasim, Meher Vij, Raj Arjun, Aamir Khan

Hindi dilindeki film, bir Amir Han yapımı. Film, kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve ataerki gibi konuları işlediği için son dönem filmleri arasında ayrı bir yere konuluyor. Bu, ünlü bir şarkıcı olmak isteyen bir genç kızın büyüme öyküsü. Film, başkişinin kadın olduğu Hint filmleri arasında en çok izleneni ve Çin’de ‘Dangal’dan sonra en çok izlenen Hint filmi. Amir Han, Hindu milliyetçilerinin kızgın iddialarının tersine, ülkesinin ilerlemesinin kadın haklarından geçtiğini açık ve net bir biçimde gören ve bu görüşünü perdeye yansıtan gerçek bir Hint yurtseveri. Filmin başkişisi, başlarda Hindistan’ın Müslüman bir ailesinden gelen 15 yaşında bir kız olarak karşımıza çıkar. Babası sürekli olarak annesini döver. Elbette, kızının şarkıcı olmasına izin vermeyecektir. Bu, ‘kötü yola düşmesi’ demektir. Bunun üzerine kız, tanınmamak için peçeli bir biçimde Youtube’da şarkı söyler ve büyük bir ilgi uyandırır. Yapımcılar peşinden koşar; onları reddecektir; ancak annesini bu berbat eşten kurtarabilmek, onun boşanmasını sağlamak için bunu bir çözüm yolu olarak görür. Fakat annesi ilk başta buna yanaşmaz. Aile babanın işi için başka bir şehre taşınacak, kızı da babası arkadaşının oğluyla evlendirecektir. Elbette kızın kendisine soran olmaz. Sonunda anne küplere biner ve boşanma belgelerini imzalar. Anne-kızın önünde yeni bir hayat açılır. Film, “annelere ve anneliğe” sözüyle son bulur. ‘Secret Superstar’, ‘Dangal’ için de olduğu gibi, Çin’de büyük ilgiyle izleniyor. Filmin ataerki eleştirisi, Çin için de anlamlı. Filmin özellikle Çinli kadın izleyicileri aile içi şiddete yönelik tavır konusunda etkilediği ileri sürülüyor. Film, Türkiye’de ilgi uyandırmıştı. Amir Han, önadı Muhammed olan bir Hint Müslüman’ı. Geçtiğimiz yıllarda Hacı da oldu. Öte yandan eşi, Hindu. Hindistan’ın kendi içinde ve Hindistan ile Pakistan ve Çin arasında barış inşasında etkili olan bir isim. Kadın haklarına ilişkin filmleriyle öne çıkıyor. Bu filmde, klasik bir durum gözler önüne seriliyor: Kadınlar evde sürekli şiddete maruz kalırlar ama bir türlü boşanmazlar. Bunun çokça nedeni vardır: “Çocuklar babasız kalmasın”; “maddi gelirimiz yok, sersefil kalırız, sokağa düşeriz”; “boşanmış kadına kötü gözle bakarlar” vb. Oysa öyle kötü babalar vardır ki çocukları evliliğin bitmesiyle değil sürmesiyle sersefil ederler. Filmde anne, kızına olan inancıyla evliliğe son noktayı koyar. Oysa şiddet mağduru kadınlar arasında çok azı bunu yapabiliyor. Film, bu ve benzeri açılardan yorumlanmaya ve tartışılmaya açık.  Öte yandan, işin sınıfsal boyutuna baktığımızda film, bireysel kurtuluşu yüceltiyor. Oysa hak arama mücadelesi, bir araya gelişleri ve toplu halde ayağa kalkmayı gerektiriyor. Filmde, eğlence endüstrisi bir kurtuluş kapısı gibi gösteriliyor. Oysa o kapıya varmak için nice genç kız mağdur edildi/ediliyor. Dolayısıyla filmin kadın hakları duyarlılığı oldukça yerinde; fakat çözümün, eğlence endüstrisinin ötesinde toplumsal bilince doğru yol alması daha doğru olurdu. Bu sorun, bu filme özgü de değil; birçok Yeşilçam filminde, kolay yoldan ünlü olup sınıf atlama yüceltiliyor. Oysa yaşadığımız toplum, herkese başarı vaat etmekle birlikte, herkese sınıf atlatmıyor.

Son olarak şuna da dikkat çekelim: Amir Han, filmlerinde eleştiri oklarını sürekli olarak kendi ülkesine yöneltir, doğru da yapar. Bir sonraki filmde görüleceği gibi, sık sık Hindulardaki batıl inançları ve çağın gerisinde kalmış gelenekleri hedef alır. Ancak Müslümanlık adı kullanılarak ortaya çıkan bağnazlık ve geri kalmışlığı da yüceltmez. ‘Secret Superstar’da, Hint Müslüman aile yapısının eleştirildiğini görürüz. Ona göre, Hinduluğun da Hint Müslümanlığının da demokratlaşması gerekir. Bu, aynı ülkede, birlikte barış içinde yaşamanın güvencesi olacaktır.


PK – 2014
Yönetmen: Rajkumar Hirani  Oyuncular: Aamir Khan, Anushka Sharma, Sanjay Dutt,

Hindi dilindeki filmde, başrolde Amir Han var. Hindistan’daki dinsel dogmaları ve batıl inançları sorgulayan cesur bir film. İnsan görünümlü bir uzaylı, dünyaya, Hindistan’a gelir ve olaylar gelişir. Başarılı bir taşlama.

Uzaylının geldiği uygarlıkta dil de insan isimleri de yoktur. El sıkışarak iletişim kurarlar, birbirlerine düşünce aktarırlar. ‘PK’ adını benimser çünkü halk onun garip davranışlarına bakarak onu sarhoş sanır. PK, yerel dildeki ‘sarhoş’ sözcüğünden türetmedir. Yolu, Pakistanlı bir Müslüman’la evlenecekken son anda vazgeçen Hindu bir kadınla kesişir. Kadın, PK’ye çalınan uzaktan kumandasını bulmasında yardımcı olacaktır. Uzay mekiğini çalıştıran uzaktan kumandası olmadan evine dönemeyecektir.

Halk, ona bir tek Tanrı’nın yardımcı olabileceğini söyler. PK bunun üzerine, Tanrı’nın, telsizini geri vermesi için Hint dinlerinden Hıristiyanlığa ve Müslümanlığa kadar her yolu dener. Kumandasını çalan, bir Hindu tarikat lideridir. Hatta kumanda üstünden de yeni müritler ve maddi kaynaklar kazanmaktadır. Bu nedenle kumandayı geri vermez; onun yerine müritlerini ikilinin (PK ve Hindu kadın) üstüne gönderir. Tarikat liderinin sahtekâr olduğu anlaşılır ama elbette müritler buna bir türlü ikna olmayacaktır. Bu liderin kadının son anda evlilikten caymasında da parmağı olduğu anlaşılır. Kendisi sahtekârdır ama Müslümanların sahtekâr olduğunu ileri sürer. Yine film, izleyicilere mutlu bir son bahşeder. Kötüler cezasını bulur, âşıklar kavuşur, evli evine köylü köyüne gider.

Film, görüldüğü gibi çok hassas konulara girmiş. Hindistan’da her yıl çok sayıda insan, din çatışmasında öl(dürül)üyor. Film, çekim aşamasında bile dindar Hindular tarafından büyük tepkiyle karşılanıyor. Film gösterime girdikten sonra Hinduları kötü gösterdiği ileri sürülerek yasaklanması için büyük kampanyalar düzenleniyor. İş, bir kez daha fiziksel şiddete ve lince kadar varıyor. Başka bölgelerde ise kimi ileri görüşlü Hindu siyasetçiler, filmin eleştirisinin Hindulara yönelik değil her dinde olabilecek batıl inançlara ve putperestliğe yönelik olduğunu ileri sürerek, filmi yasaklamak yerine, ona destek sağlıyorlar.


2.0 – 2018
Yönetmen: S. Shankar   Oyuncular: Rajinikanth, Akshay Kumar, Amy Jackson

Tamil dilindeki film, bir vurdulu kırdılı bilim-kurgu yapıtı. Hurdaya çıkarılıp sonra yeniden canlanan insansı bir robot ve nesli tükenen kuşların intikamını alma hissiyle dolu bir kuşbilimcinin filmi. Hint sinema tarihinde gelmiş geçmiş en pahalı yapım. Ayrıca tümüyle Hindistan’da çekilmiş ilk üç boyutlu (3D) film.  Filmde tüm cep telefonları kuş gibi kanatlanıp uçuyor ve uçuşları ölümcül oluyor. (Voltran misali) Birleşip devasa bir kuş oluşturuyorlar. Onu durdurması için daha önce bir insanın ölümüne neden olup ıskartaya çıkarılmış olan robot yeniden etkinleştiriliyor. Bu, baz istasyonlarının yaydığı sinyaller nedeniyle kuşların ölümüne içerleyen kuşbilimcinin öç alma yoludur. Filmin iletisi, “canlıları koruyalım ve cep telefonlarını daha az kullanalım” biçiminde. İlginç bir yapım, ancak filmde çokça bilim-kurgu klişesi de var. 


Baahubali: The Beginning – 2015
Yönetmen: S. S. Rajamouli   Oyuncular: Prabhas, Rana Daggubati, Tamannaah, Anushka Shetty,

Telugu Tamil dilindeki film, yukarıda andığımız aynı adlı filmin ilk bölümü. Aynı biçimde, Orta Çağ Hindistanı’nda geçiyor. Bir kraliçeyi kurtarma öyküsü. Filmde “meğer tahtın varisi de benmişim” uyanışı var. Aynı biçimde, öykü, babadan; filme çekmesi, oğlundan. En pahalı yapımlardan. Bir kadın boğulmadan önce bebeğini köylüler kurtarır. Burası, Musa anlatısına benziyor. Sonra büyüyecek ve hesap soracaktır. Filmde kullanılmak üzere uydurma bir dil geliştirilir. Bu, bir Hint filmi için bir ilk. Öte yandan film, Hint kast düzeninde en alttaki ezilen tabaka olan Dalitlere yönelik aşağılayıcı sözler içeriyor; bu nedenle Dalit hareketi tarafından protesto edildi, bir gösterimi eylemciler tarafından engellendi. Filmin eşkonuşma (diyalog) yazarı, bunun için Dalitlerden resmi olarak özür diledi.


Sultan – 2016
Yönetmen: Ali Abbas Zafar   Oyuncular: Salman Khan, Anushka Sharma, Randeep Hooda, Amit Sadh,

Hindi dilindeki film, bir erkek güreşçinin öyküsü (gerçek yaşama dayanmıyor). Başkişi, güreşi bırakmıştır. Geçmişe gider, nedenini öğreniriz: Bir güreş hocasının güreşçi kızına âşık olur, onun gönlünü kazanmak için çok çalışıp başarıdan başarıya koşar. Sonunda evlenirler ve ikisi de uluslararası olimpik oyuncular olurlar. Eşi, gebe kalır ve çocuğu için sporu bırakır. Erkek ise kazandıkça daha da kendini beğenmişleşmeye başlar, gazeteci tokatlar. Son maçı, Türkiye’dedir. O maçı da kazanır; fakat döndüğünde çocuğunun öldüğü haberini alır. Baba, maça gitmeyip ülkesinde kalsaydı oğlu, babasından gelecek kan nakliyle hayata dönecekti. Çocuk, babası yanında olmadığı için ölmüştür. Eşi onu terk eder. Yapayalnız kalır ve oğlunun adına bir kan bankası oluşturmaya başlar. Bunun için güreşe geri döner. Ödülü bankayı fonlamak için kullanacaktır. Son maçtan önce sakatlanır, durumu duyup gelen eşinin desteğiyle final maçını da sakat sakat kazanır.

Duygusal bir yapım. Film, izleyicilere mutlu son bahşediyor. En çok izlenen diğer Hint filmlerine göre fazlasıyla bireysel, bu yönüyle zayıf bir film. Filmin yüksek izlenme oranı ise daha önce belirttiğimiz gibi, spor ve aile draması formülünden ileri geliyor. ‘Dangal’a benzer bir biçimde işlenebilecek kadın güreşçi izleği, tümüyle aile dramasının gölgesinde kalmış.  


Sanju – 2018
Yönetmen: Rajkumar Hirani    Oyuncular: Ranbir Kapoor, Paresh Rawal, Vicky Kaushal, Manisha Koirala,

Hindi dilindeki film, bir Bollywood yıldızının gerçek yaşam öyküsü. Uyuşturucu ve alkol bağımlısı olur, bombalı saldırının faili olduğu iddiasıyla hapis yatar, sonra suçsuz olduğu anlaşılacaktır. İnişli çıkışlı bir yaşam. Kimileri, bu filmi, Hindistan sinemasının en iyi filmlerinden biri olarak görüyor; fakat öne çıkan, kayda değer bir özelliği olan bir yapım izlenimi bırakmıyor.

Padmaavat – 2018
Yönetmen: Sanjay Leela Bhansali  Oyuncular: Deepika Padukone, Shahid Kapoor, Ranveer Singh

Bir şiirden film çıkar mı? Hindi dilindeki film aynen böyle bir film. Tarihsel bir dönemde geçen filmde, kraliçenin güzelliğini duyan komşu ülke hükümdarı onu almak için ülkeye saldırır. (Evet, kadınları ‘mal’ olarak gören ataerkil bir yapım.) Hindistan sinemasının en pahalı yapımlarından olan film, hem kadınları aşağılayan ataerkil bir anlatı olması hem de Müslümanları olumsuz kalıpyargılarla ilişkilendirmesi dolayısıyla büyük tepkilere yol açtı. Aslında film, bir yandan, Hindu milliyetçiliğinin düş dünyasını anlamak için birebir ve Amir Han filmleri ve benzeri yapımlarla, iletisi ve dünya görüşü açısından taban tabana zıt bir durumda. Ayrıca filmin sonunda, kadınların toplu intiharı bir erdem gibi sunuluyor. Öte yandan, film ilginç bir biçimde, Hindu milliyetçilerinden de Hint tarihini çarpıttığı iddiasıyla tepki gördü. İki taraf da filmin yasaklanmasını istedi ve hatta sete saldırılar oldu. Kimi bölgelerde öfkeli kalabalıklar ayaklanıp araba yaktı. Oyuncular ölüm tehditleri aldılar. Film, görüldüğü gibi kimseye yaranamadı. Ancak elbette, reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bu kadar tepki, merak da uyandırıyor. Mahkeme, yasak talebini dikkate almayarak, filmin ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğunu açıkladı. Padmaavat, Malezya’da ise yasaklı. Çeşitli eleştirmenler, filmin görsel etkiler gibi teknik konularda başarılı olmakla birlikte, içerikte, önyargı, kalıpyargı ve basmakalıplarla dolu olduğunu düşünerek en çok izlenen filmler arasına girmeyi hak etmediğini düşünüyor.


Japonya’da En Çok İzlenen 10 Film

Japon film endüstrisinde, son çıkan filmlerin en çok izlenen filmler olmadığını görüyoruz. En çok izlenen film, 2001 tarihli. Japonya’da en çok izlenen 10 Japon filminin neredeyse tümü 2016 öncesine ait. Listede, 1957, 1962 ve 1965’ten filmler de bulunuyor. Bu durumun bilet sayısına bakmaktan mı ileri geldiği sorusunu sorarak, alternatif bir gösterge olarak gişe hasılatı sıralamasına bakıyoruz ve tablo çok fazla değişmiyor.

Japon film endüstrisi yapısının ve izleyici profilinin çok farklı olduğu ortada. Ayrıca Japonya, tür çeşitliliğiyle de şaşırtıyor. Listede, anime de var belgesel de… Bir de bu durum, Japonya’da evde ya da mobil telefonda televizyon, video ve film izlemenin son çıkan filmlerin gişe sonuçlarına darbe indirmesiyle ilgili olabilir.  İlk 10 filmin yarısı çizgi film. Bu çizgi filmler, genellikle tasarım ve müzik başarılarıyla öne çıkıyorlar. Açıkça olmasa da simgesel olarak toplumsal iletiler taşıyorlar. Öte yandan, dünyanın birçok ülkesindeki çocuk izleyiciler bu tür çizgi yapımlardan fazlasıyla etkileniyor; Japon hayranlığıyla ve Japonya’nın hiç toplumsal sorunun olmadığı mükemmel bir ülke olduğu biçimindeki yanılgılı algıyla büyüyorlar. Bu algı, çizgi film başkişilerinin kırtasiye ürünlerine ve oyuncaklara işlenmesi üzerinden çocuk dünyasının her alanına fazlasıyla giren kapitalist pazarlamacılıkla şaha kaldırılıyor. Bunun için ilk akla gelen örnek, Doremon.

Spirited Away – 2001 (Sen to Chihiro no Kamikakushi)
Yönetmen: Hayao Miyazaki Seslendirme: Rumi Hiiragi, Miyu Irino, Mari Natsuki,Takeshi Naito,

Bir Miyazaki animesi. Ruhlar tarafından anne-babası domuza çevrilmiş 10 yaşındaki bir Japon kızının onları insana döndürmenin bir yolunu arama öyküsü. Japon folklorundan birçok öğe taşıyan film, ‘Alis Harikalar Diyarında’ ve ‘Oz Büyücüsü’ ile benzerlikler taşıyor. Filmde kapitalizm, Batılılaşma ve çevre kirliliği eleştirisi var; fakat bunlar çok da ön planda değil.

Meiji Emperor and the Russo-Japanese War – 1957
Yönetmen: Watanabe Kunio   Oyuncular: Arashi Kanjuro, Abe Jukuo, Takada Satoshi

Japonya, 2. Paylaşım Savaşı’nda yenildi ve Amerikan kontrolüne girdi. Bugün savaş dönemi tarih yazımına ilişkin farklı bakışlar var, fikir birliği bulunmuyor. Oysa daha geride 1905’te Rusya’ya karşı alınan zafer herkesin olumlu bulduğu bir tarihsel olay. Bu filmin ilgi çekmesinin altında böyle bir dinamik yatıyor olabilir. Film, savaş sahneleri ağırlıklı bir Japon ordusu güzellemesi. İmparator ise alçak gönüllü bir halk adamı gibi resmediliyor. Öte yandan film, savaş karşıtı bir yapım olarak da değerlendiriliyor. Savaş, oğullarını askere gönderen bir çiftçi ailesi üzerinden anlatılıyor. Savaşları devletler çıkarırken, savaşın bedelini yoksul halk ödüyor.

Tokyo Olympiad – 1965 (Tokyo Orinpikku)
Yönetmen: Kon Ichikawa

Bu, bir belgesel. Adından anlaşılacağı üzere, 1964 Tokyo Olimpiyatlarını konu alıyor. Olimpiyat Düzenleme Kurulu’nun siparişiyle çekilmiş. Kurulun beklentisi, Japonya’nın savaş sonrası ekonomik başarılarının yansıtılması; ancak yönetmen, onun yerine sporcuların insani yönlerine odaklanan bir sanat filmi çekiyor. Filmin büyük bir bölümü kesiliyor.

Your Name. – 2016 (Kimi no Na wa.)
Yönetmen: Makoto Shinkai Seslendirme: Ryunosuke Kamiki, Mone Kamishiraishi, Ryo Narita,

Canlandırma (animasyon) sinemasından bir romantik fantastik drama filmi. Klasik bir izlek söz konusu. Dünyaya yakın geçen bir kuyruklu yıldızın etkisiyle kırsal kesimden bir liseli kız ile Tokyo’dan bir liseli erkek beden değiş tokuşu yaparlar. Yukarıda Çin filmleri arasında da böyle bir konunun işlendiğini görmüştük. Türkiye’den ‘Mavi Sakal’ filmi de aynı konuyu işliyordu. Film, bu ikisinin kimlik sorunları üzerinden toplumsal cinsiyet konularını işleyeceğine, bir gizem ve aşk anlatısına yönelmiş. Bu da anlatıyı hedefinden saptırmış ve sıradanlaştırmış.

Howl’s Moving Castle – 2004 (Hauru no Ugoku Shiro)
Yönetmen: Hayao Miyazaki   Seslendirme: Chieko Baisho, Takuya Kimura, Akihiro Miwa

Bir Miyazaki canlandırması. Bir İngiliz romanından esinlenme. Bir sihir ve cadı anlatısı. Yönetmen bu filmi, ABD’nin Irak işgaline tepki amacıyla çektiğini söylüyor. Savaş karşıtı bir yapım. Ayrıca yaş ayrımcılığı gibi konular işleniyor. Yönetmen, filmi Amerikalı izleyicilerin sevmeyeceğini tahmin ediyor ama seviliyor. Neden? Çünkü Miyazaki filmlerinin eleştirelliği, genel olarak çok soyut ve masalsı düzeyde. Eleştirileri kime yönelttiği belli olmuyor; bu nedenle kimse üzerine alınmıyor. Oysa Hindistan sineması, özellikle de Amir Han filmleri böyle değil; eleştirellik somut, güncel ve harekete geçirici… Bu açıdan Miyazaki eleştirelliği, biraz sahte duruyor.

Princess Mononoke – 1997 (Mononoke-hime)
Yönetmen: Hayao Miyazaki   Seslendirme: Yuji Matsuda, Yuriko Ishida, Yuko Tanaka, Kaoru Kobayashi,

Bir diğer Miyazaki animesi. Bu, Türkiye’de iyi bilinen bir yapım. Bir kız çocuğunun orman ruhlarıyla yaşadıkları. Tarihsel, fantastik bir savaş destanı olarak değerlendiriliyor. 14-16. yüzyıl Japonyası’nda geçiyor. Önceki Miyazaki filmleri için yaptığımız yorumlar bu film için de geçerli. Filmin çevre ve doğa dostu bir film olduğu söyleniyor; oysa içeriği soyut ve belirsiz.


Ponyo – 2008 (Gake no Ue no Ponyo)
Yönetmen: Hayao Miyazaki,

Bir diğer Miyazaki canlandırması. 5 yaşında bir erkek çocuğu ile insana dönüşmek isteyen bir Japon balığının öyküsü. Elbette bir Miyazaki klasiği olarak görüntüler ve müzikler harika; ancak içerik olarak Behrengi’nin ‘Küçük Kara Balık’ının kıyısından bile geçmesi olanaksız.


Bayside Shakedown 2 – 2003
Yönetmen: Katsuyuki Motohiro  Oyuncular: Yuji Oda, Toshiro Yanagiba, Eri Fukatsu

Bir polis güldürüsü.

King Kong vs. Godzilla – 1962 (Kingu Kongu Tai Gojira)
Yönetmen: Ishir Honda   Oyuncular: Tadao Takashima, Kenji Sahara, Y Fujiki, Ichir Arishima,

Amerikan canavarıyla (King Kong) Japon canavarının (Godzilla) kavgasının simgesel anlamları üstüne düşünmek gerekiyor. Bu tür “kentlere saldıran canavar” filmleri Japon sinemasında öyle yaygın ki adları bile var: Kaiju filmleri.

The Wind Rises – 2013 (Kaze Tachinu)
Yönetmen: Hayao Miyazaki   Seslendirme: Hideaki Anno, Miori Takimoto, Hidetoshi Nishijima,

Tarihsel bir canlandırma filmi. Bir uçak tasarımcısının öyküsü. 1918’den 2. Paylaşım Savaşı’nın bitimine uzanıyor. Barış yanlısı bir yapım. Öyküsü anlatılan kişi, Japon sömürgeciliği döneminde kullanılan savaş uçaklarının tasarımcısı. Film, onun yaşamını birebir aktarmıyor; çokça kurgu yapılmış. Romandan bol kurguyla ve ilgili mangadan uyarlama söz konusu. Miyazaki, film nedeniyle Japon milliyetçilerinin tepkisini çekiyor. Onlar 2. Paylaşım Savaşı’nı hamasetle anarken, Miyazaki barıştan yana.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir