Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

ABD ve Serbest Pazar Ekonomisi Çöküyor mu?

“Laissez faire et laissez passer, le monde va de lui même! (Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya kendi kendine gider)” sözü 1750 yılında ünlü Fransız Fizyokrat Vincent de Gournay bu sözü meşhur etmişti. Bu düşünceden etkilenen ünlü ekonomistlerden olan Adam Smith’de, ekonominin dışarıdan bir müdahale olmadan kendi kendini sürdürebileceğini öne sürmüş ve bunu ekonomik anlamda sistemleştirerek, adına “Liberal ekonomi” denilen kapitalizmin kurulmasına destek vermişti. Bu ekonomik anlayışta, devlet veya devletler ekonomik alana müdahale etmemeli, oluşan krizleri “görünmez bir el” halledecekti. Aslında Batı’da güçlenen burjuva bu sloganla önlerini kesen krallıklara karşı harekete geçmişti ve arkasından bu anlayışa yeni bir yönetim şekli ortaya çıkmış olup, çok partili hayat ve sonunda iş demokrasiye kadar vardı. Demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasi partiler ayakta durabilmesi parayla mümkün olmasından, parayı verenin de düdüğü çalmasından dolayı, demokratik rejimlerle burjuvanın hâkimiyetiyle iyice pekişmiştir. Ayrıca, iktidarı ele geçiren her parti seçim döneminde harcadığı ve gelecek seçimde harcaması gereken parayı temin etmek için ülke kaynaklarını kendi menfaatine çevirmesi birinci vazifesidir. Siyasilerin yolsuzluklarının asıl sebebi budur ve başka türlü ayakta durmaları mümkün değildir.

Böylece devleti ve ekonomiyi ele geçiren burjuva ayni hâkimiyetini diğer dünya devletleri üzerinde sürdürebilmek için geçen asırlarda, kendi dışındaki ülkeleri silah zoruyla işgal etmişti. Günümüzde ise zorla işgal yürümediğinden bu hâkimiyetlerini, kendi ülkelerinde yaptıkları gibi demokrasi-özgürlük- serbest Pazar anlayışlarını diğer ülkelere ihraç etmekle sürdürmeye çalışmaktadırlar. Her ülke demokratik rejimle yönetilmeli ve serbest Pazar ilkeleri ekonomik hayata hâkim olmalıdır. Öyle gümrük duvarlarının arkasına gizlenmek, ülke kaynaklarını devletleştirmek ve bazı sanayi kollarında devlet hâkimiyeti olmamalıdır. Uluslar arası ticarette geçerli para dolar olunca ülkeleri kimin yönettiği umurlarında değil. Bu ülkede yıllarca “Ortak Pazar millete mezar” diye haykırdık ama Avrupa bizi aralarına bile almadan “Gümrük birliği” diyerek maalesef ülkeye elini kolunu sallaya sallaya girmenin yolunu açtı. Arkasında her türlü “kültür istilası” ve milli kimliğim yok edilişi. Olduk bir kapitalist tüketim aracı. Hep söyleriz adamların ağızlarından düşürmediği “demokrasi, insan hakları, eşitlik ve özgürlük” yayılmacılıklarının en büyük silahları. Maalesef bu güzel ilkeleri çok güzel istismar etmektedirler. Bir ülkenin ekonomisi Batı ile rekabet edecek güçte değilse, bunun neresi eşitlik olur. Tilkiler tavuk çiftliğinde rahatça at oynatacak özgürlük ve eşitlik istiyor.

Ancak Batı’nın bu silahları gün geldi geri tepti. Gün geldi  birilerinin ekonomik gücü, Batı veya Jandarması ABD ile eşit güce geldi. Çin gibi Asya ülkeleri ABD’ye ucuzlayan maliyetler ve gelişen teknolojileriyle başladılar onlara mal satmaya. ABD’nin Çin karşısında verdiği dış ticaret açığı geçtiğimiz yıl 419 milyar doları aşarak rekor kırdı. Trump bunu serbest ticaret olarak değil nedense bunu kabullenemeyerek ‘soygun’! olarak nitelendirdi. Bu açık ABD-Çin ticaret savaşının en belirgin nedeni. ABD Ticaret Bakanlığı, 2018 yılında dış ticaret açığını 621 milyar dolar olarak açıkladı. Bu durum 2018 küresel mali krizin patlak verdiğinden bu yana ABD’nin verdiği en yüksek dış ticaret açığı oldu. ABD’nin 2018’de son 10 yılın en yüksek dış ticaret açığını  üç önemli pazarı Meksika, Avrupa Birliği ve Çin karşısında rekor düzeyde açık verdi. Dünyanın süper gücü ABD’nin milli geliri 19.4 trilyon dolarken, borcu tarihinde ilk kez milli geliri aşarak 22 trilyon dolar seviyesine ulaştı. Ülkenin bütçe açığı 2018 yılında 779 milyar dolar olmuştu..

Hal böyle oluca, tehlike çanları bu sefer ABD için çalarak birden kendi elleriyle kurdukları o meşhur “SERBEST PAZAR” bir Bumerang gibi kendi ülkesini vurmaya başladı. Beylera ani bir virajla “End of Laissez faire et laissez passer” kararı alıp, daha önce çeşitli Çin menşeli ürünlerin ithalatına ek vergi getiren ABD son olarak 200 milyar dolarlık Çin ürününe yönelik tarifeyi bu yıl 10 Mayıs’tan itibaren % 10’dan % 25’e yükselttiğini açıkladı. ABD Başkanı Trump, 9 Mart’ta ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla % 25 ve % 10 gümrük tarifesi uygulanacağını açıklamış ve AB’ye bu vergilerden 1 Haziran’a kadar geçici muafiyet tanımıştı. Bu hamleden sonra ABD’nin devreye aldığı ilave gümrük vergileri konusunda dengeleyici tedbirler alan AB, 2018 yılı 22 Haziran’dan itibaren ABD’den ithal edilen mısır, barbunya, pirinç, mısır gevreği, fıstık ezmesi, yaban mersini, portakal suyu, viski, puro, sigara, tütün, ruj, kot pantolon, nevresim, ayakkabı, lavabo, merdiven, vantilatör, motosiklet, yat, tekne, tüp ve çelik gibi yüzlerce farklı ürüne yüzde 25 gümrük vergisi yürürlüğe koydu. AB’nin kararının ardından ABD Başkanı Trump, Avrupa’dan ithal edilen tüm araçlara % 20 ek gümrük vergisi uygulama tehdidinde bulundu. ABD, mevcut durumda AB üyesi ülkelerden ithal otomobillere % 2,5, kamyonetlere de % 25 gümrük vergisi uyguluyor. AB ise ABD otomobilleri ithalatını % 10 gümrük vergisine tabi tutuyor. Tabi bu durum tüm dünyayı ve bizim ülkemizi de etkilemektedir. Ayrıca, S-400 füzesi alamazsın diyor, ülkelere ekonomik ambargo uyguluyor, seçilmiş liderleri darbe veya dış müdahale ile deviriyorlar.

Şimdi insan soramadan edemiyor. Nerde kaldı o çok övündüğünüz ve tarihin sonu dediğiniz ekonomik ve yönetim sisteminiz? Asya uyanıyor ve gün gelecek, Batılılar sömürdükleri Asya’nın kapısını göçmen olarak çalacaktır. 50 Yıl önce kurdukları dünya düzenleri çöküyor. Doların hâkimiyeti bitiyor. Amma kapitalizmin finans-kapital oligarkları yeni bir düzen peşinde de oldukları kesin. Sonumuz hayrola.

İlhan Akkurt/anahaberyorum.com

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir