Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Nazım ve Aziz Nesin Sabahattin Ali İçin Ne Dediler?

Nazım Hikmet: “MİT Öldürdü”

Nazım Hikmet Moskova’da yazdığı Yeni Zamanlar kitabında Sabahattin Ali’nin ölümüne ilişkin şu satırlara yer veriyor:

“Sabahattin’i birkaç kez hapse attılar. Buna karşın savaşımından vazgeçmedi. O zamanki iç ve dış durum öyleydi ki gerici hükümet Markopaşa’yı doğrudan kapatmaya cesaret edemedi. Gazeteyi durdurmanın tek çaresi vardı. Bir provokasyon yardımıyla yayımcıyı yok etmek, yani Sabahattin Ali’yi öldürmek. Öyle de yaptılar. MİT, kiralanmış ajanlarından birinin eliyle Sabahattin Ali’yi bir ormanda öldürttü.”

Türk basın tarihinin önemli isimlerinden Zekeriya Sertel ise konuyu demokrasi mücadelesi olarak niteliyor. II. Dünya Savaşı’ndan demokrasi taraftarlarının galip çıkması neticesinde Türkiye’nin de demokratikleşmesi için mücadele verdiklerini anlatan Sertel, İnönü’yü yıkmak istediklerini açıklıyor. İnönü’nün sürekli olarak “demokrasiyi getirdim” diye övündüğünü, ancak bunun gerçekle alakası olmadığını ifade eden Sertel, “Demokratik düşünce ve hareketleri önlemek için bizlerin canını çıkardı. Bir kuşağı harcadı. En sonunda övünme ve zafer ona kaldı, aklınca parsayı kendisi topladı” diyor.

Eski politikacı Niyazi Ağırnaslı da dönemin Marksist aydınlarının sürekli polis takibinde olduğunu doğrulayanlardan. Öldürülmesine gerekçe olarak da işçi, köylü ve halk sınıfına inmesinin, onlara uzanmasının ve onları uyandırmaya çalışmasının etkili olduğunun altını çiziyor.

Kemal Bayram’ın konuştuğu kişilerin bir kısmı Sabahattin Ali’nin devlet tarafından öldürüldüğüne inanmıyor. İnanmayanların başında Remzi Atıl geliyor. Atıl, Adana’da oto galericiliği yapan, İstanbul’da olduğu sürece sürekli olarak Sabahattin Ali ile birlikte lüks otellerdeki gece eğlencelerine katılan bir isim.

Rıfat Ilgaz, Atıl’ın polis olduğundan emin olacak derecede şüphe ediyor ve defalarca dile getiriyor. Sabahattin Ali’ye de bu konuyu açıyor ancak Cimcozlar’a dediği gibi Remzi için de “Bundan bana ne, benim gizli bir şeyim yok” diyor. Atıl, kendisinin Ilgaz’a yüz vermediğini ve bu yüzden Sabahattin Ali ile arkadaşlıklarını kıskanarak bunları yazdığını söylüyor. Atıl’a göre, Sabahattin Ali’nin öldürülmesi basit bir gasp meselesi. Ali Ertekin, yurtdışına kaçan birinde mutlaka bir miktar para olduğunu düşünüyor ve parayı almak için öldürüyor. Remzi Atıl bu konuda MİT’e ise kesinlikle toz kondurmuyor.

Sabahattin Ali’nin torba ile gelen kemiklerine otopsi yapan Doktor Cevdet Tan’ın ketumluğu da cinayetin üzerindeki şüpheleri artıyor. Söyleşi sırasında kendisine işkence izi olup olmadığını soran Kemal Bayram’a “bunları söyleyemeyiz” demesi; yine Kemal Bayram’ın “ya ceset Sabahattin Ali’nin değilse” sorusu üzerine de otopsi sonucu ile kanıtlı bir cevap vermek yerine “sanık mahkemede bunu itiraf etti” şeklinde cevap vermesi, meselenin basit bir gasp ya da milliyetçilik meselesi olmadığı iddialarını güçlendiriyor.

Aziz Nesin Suskun Kaldı

Bu dönemde Sabahattin Ali’ye en yakın olan isimlerden birisi de Markopaşa’yı birlikte çıkardığı Aziz Nesin. Onu en iyi tanıyanlardan birisidir Aziz Nesin, çünkü aynı sıkıntıları birlikte yaşadılar. Ancak o da Kemal Bayram’ın sorularına yanıt vermekten kaçınıyor. Tek bir şey söylüyor:

“Sabahattin Ali’yi MİT öldürmedi, kendi kusurları nedeniyle öldü.”

Kemal Bayram’ın son olarak söz verdiği iki kişi daha var. Bunlardan birisi suçlamaların odağında olan Mehmet Ali Cimcoz. Cimcoz, oldukça çarpıcı bilgiler aktarıyor. Birinci Şube’den yani siyasi şubeden Hamdi adında bir komiser ile yaptığı bir görüşmeyi anlatan Cimcoz, Sabahattin Ali’yi öldürtenin herkesçe tanınan bir yazar olduğunu ancak bu kişinin kimliğini açıklayamayacağını dile getiriyor. Komiser Hamdi’nin kendisine “öldürülmesini gerektirecek bir suçu yoktu” dediğini aktarıyor. Mehmet Ali Cimcoz, ölümünden sonra Sabahattin Ali’nin avukatı olarak Ali Ertekin’in duruşmalarına katılıyor. Olay yerine tahkikata gittikleri sırada savcının kendisine anlattığı bazı bilgileri de paylaşıyor. İlk olarak Ali Ertekin’in MİT’in adamı olduğunu savcıdan duyduğunu anlatan Cimcoz, “MİT adamlarını Bulgaristan’a sokmak için Bulgaristan’ı çok iyi bilen bu adamdan yararlanır” diyor. Sabahattin Ali’nin kaçacağı duyumunu alan Ali Ertekin, MİT’e gidip “Ben Sabahattin Ali’yi kaçıracağım, haberiniz olsun” diyor. Onlar da “Aman, Sabahattin Ali’yi yolda temizle, böyle haindir, şöyle haindir” diye uyarıyorlar.

Cimcoz’un anlattıklarına göre, Ali Ertekin, Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü ve ortadan kaybolduğunu, cesedi bölgede sürüsünü gezdiren bir çobanın bulduğunu ve polise haber verdiğini, olayın böylece ortaya çıktığını anlatıyor. Cimcoz bütün bunları bir savcıdan duyduğunu aktarıyor. Ancak MİT ve polis teşkilatının bu konuda birbirinden habersiz olduğunu ve Ali Ertekin tutuklanınca olayın duyulmaması için MİT’in seferber olduğunu da söylüyor.

MİT, Ertekin’in serbest bırakılması için adliyeye baskı yapıyor; ancak mahkeme geri adım atmayıp yargılamada ısrar ediyor. Ertekin yargılamalar sırasında kendisini bu işe teşvik eden ve MİT elemanı olan kimseleri tanık olarak çağırtıyor. Sonra bir avukat da kalkıp çağrılan tanıkların ifadelerinin gizli alınması için gizli celse talep ediyor.

Mehmet Ali Cimcoz cinayetin, MİT tarafından işlendiğini, milliyetçilik ile bir alakası olmadığını ve milliyetçi duygularını öne süren katilin aslında bir asker kaçağı olduğunu da ekliyor. Cimcoz’a göre, Ertekin kendisine emanet edilen teçhizatla birlikte askerden kaçan birisiydi ve milliyetçiliği boş bir iddiadan ibaretti.

Cimcoz, Kemal Bayram’ın sorularını yanıtlarken Dinamo ve diğerlerinin iddialarının aksine kendisinin polis teşkilatının adamı olmadığını da ısrarla vurguluyor.

Ertekin: “MİT Bana Komünistleri Takip Vazifesi Verdi”

Kemal Bayram en önemli kişi gibi görünen ‘katil’ Ali Ertekin ile de görüşüyor. 24 günlük bir aramanın sonunda kendisine ulaşabildiğini ifade eden Kemal Bayram, Ertekin’in kendisine ulaştığında onun emekli olduğunu ve sakin bir hayat yaşadığını gözlemliyor.

Ertekin, Bayram’a, Sabahattin Ali’yi milliyetçi duygularının kabarması nedeniyle öldürdüğünü yineliyor. Ancak Sabahattin Ali’yi öldürdükten sonra MİT’in kendisine vazife verdiğini de söylüyor: “Sonra bana vazife verdiler, Sultanahmet Cezaevi’nde yatan komünistler vardı. Onlara gideceksin, ahbaplık edeceksin, onlarla birlik olacaksın.”

Sonuç olarak bütün anlatılanlar birer iddiadan ibaret. Dönemin canlı tanıklarının büyük çoğunluğu bugün hayatta olmadığı için olayın araştırılma ya da ortaya çıkarılma şansı da çok az. Bu konuda iddiaların odağındaki kurumların bilgi ve belgelerini paylaşmaları, olayın aydınlatılması açısından tek çıkar yol gibi görünüyor. Cinayeti, işlendiği dönemin şartları içerisinde ele aldığımızda siyasi bir cinayet olması kuvvetle muhtemel. Oklar Tek Parti iktidarını, yani CHP’yi gösteriyor; hem 1923’ten 1950’ye kadar ülkenin tek hâkimi olduğu için hem İsmet İnönü ve çevresindeki faşist/baskıcı partililerin özellikle 1940’lardaki dayanılmaz baskıların savunucusu oldukları için…

Ancak her şeye rağmen gazeteciliğin ihtimalleri ortaya koyup gerçeklere ulaşmaya çalışan bir iş olduğunu unutmamak ve Sabahattin Ali olayının hâlâ bir fail-i meçhul cinayet olduğunu atlamamak gerekiyor.

Hakan TEMİZTÜRK

Enes ŞİMŞEK

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir