Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 23, 2024

Dinler ve Tütün

Prof. Dr. Mustafa Alıcı

(Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Dekanı ve Dinler Tarihi Öğretim Üyesi)

İ.Ö. 1300’den kalma Mısır’ın ünlü mumyası II. Ramses, 1979’da Paris’te bilim adamlarınca iyice araştırıldığında birçok tıbbi aromatik bitkiyle doldurulmuş bağırsaklarında ince ince kıyılmış tütün yaprakları da bulunmuştu. Eski Mısır’da tütün içilmediği bilinse de, bu keşif tütünün antik dünyadaki kullanımı veya en azından mumyalamadaki hünerli varlığını kanıtlamıştı. Ama tütünü ilk kez dumanıyla içenlerin Amerikan yerlileri Kızılderililer olduğu ve Avrupalı kaşif beyazların ilk kez Amerika’da karşılaştıkları ritüellik atfettikleri bu bitkinin esiri oldukları açıktır. Öyle ki 1492 yılı Kasım ayında Küba’ya yaklaşan Kristof Kolomb’un bizzat gemisinde Rodrigo Yerez adlı bir İspanyol Yahudi’si de vardı. Yahudi Yerez yurduna döndüğünde ağzından burnundan duman çıkıyordu. İlk tütün tiryakisi beyaz adam, içine şeytan girdiği suçlamasıyla İspanyol makamlarınca hapsedilmiş ve tütün herkes tarafından yaygınlaşıp tanınana kadar hapiste kalmıştı

Böylece tütünün ilk kez Amerika’nın yerli halkları tarafından dinsel amaçlar için kullanılmasından beri uzun zaman geçmiştir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi ilahi dinlerin yanında Hint ve İran gelenekleri içinde tütünün içilmesi ancak 16. Yüzyıldan itibaren Avrupa sömürge çağının başlamasıyla eski dünyada yaygınlaşmasından sonra kendi teolojik dünya görüşlerine yansıyacak şekilde dini yaklaşımlara sahip oldu.

Yanılgılar Dünyasının Yalanı ile Tek Gerçekliğin Karşı Karşıya Gelmesi

Hint alt-kıtasında özellikle Hindularda sigara açıkça yasaklanmamasına rağmen, tek hakikat kabul edilen ruhun dinginliğine ve onu kendisinde hapseden bedenin sağaltıcı yönüne özel önem vermesi sebebiyle zaman içinde tütün kullanımı “bir açıdan sarhoşluk” olarak görülmeye başlamış ve halka açık olarak içilmemesi veya kötü model olunmaması istenmiştir. Bir diğer Hindu geleneklerinden Sihizm zaten bu dünyayı “yanılgı” ve “bulanık bir alan” kabul etmiştir. Geleneğin önderlerden Guru Gobind Singh, Sihlerinin tütün kullanmasını yasaklamış ve tütünü kendi geleneğinin terminolojisine uygun olarak “dünyanın yalanı” (jagat jhoot) olarak vasıflandırmıştır. Nitekim bir Sih efsanesi, bu gurunun mavi atıyla astral yolculuklara çıkmadan önce yeryüzünde rastladığı bir tütün tarlasına katiyyen yaklaşmadığını anlatır.

İyi – Kötü Dualizmi veya Kutsal Yalın Ateş Karşısındaki Kirli Duman

Hindistan gibi zihinsel berraklığı öne çıkaran İran’ın önemli geleneklerinden Zerdüştlük’te tütün içme fikri, iyilik- kötülük dualizminin esiri olarak vücuda zarar verdiği gerçekliği nedeniyle değerlendirilir. Ancak sigaraya veya tütüne ilişkin bu duruşun Avesta metinleri ile doğrudan bir ilişkisi yoktur. Bunun yerine Zerdüşt geleneği, kutsal kabul edilen dumansız yalın ateşi kötüye kullanmamayı öğretir. Buradan hareketle dumanı çıkan ve kötülüğün sembolüne dönüşen sigarayı içmenin vücuda zararlı olduğu anlatılarak sigara içme eylemi Zerdüşt dini normlarına uygun olarak kınanır.

Siyonist Altın Çağ Beklentilerine Katkı Olarak Tütün İçmekten Hayatın Maddi Gerçekliğine Dönüş

İlahi dinlerin ilki olan Yahudilikte halakah adı verilen ve Talmud’a dayalı hukuk sisteminde tütün içme konusu ilk olarak 17 yüzyıl Yahudi hareketlerinden Hasidizmin kuruculardan Rabbi İsrail Ben Eliezer (1698-17609 ile başlar. Ben Eliezer, taraftarlarına sigara tütününün dini bir adanmışlık olarak kullanılabileceğini ve hatta gelecekte Altın Çağ olarak inşa edilecek Mesih Dönemi’nin hızlı gelmesine yardımcı olabileceğini öğretmişti. Böylece o, tütünün bilişsel açıdan hayal kurmayı kolaylaştıracağını kabul etmişti. Nitekim o, kutsal Şabbat (cumartesi) gecelerinde sigara içmenin iyi bir dini pratik olabileceğini öğretti. Ona uyarak pek çok hasidik Yahudi, ritüel olarak sigara içmiştir. Bu mezhebe inanan ve düzenli sigara içmeyenler ise en azından yılın diğer zamanlarında yapmasalar bile Purim bayramında sigara içmeyi denemiş veya kutsal tütsünün sigara dumanına benzemesinden yola çıkarak Antik Kudüs’teki Mabed’in tütsü sunağında olduğu gibi onu resmi bir külte dönüştürmeyi denemişlerdi. Bununla birlikte, son yıllarda, birçok Hasidik Rabbi, diğer hareketlerin hahamlarından olduğu gibi, sigaraya karşı çıkmaya başladı. Bunlar arasında haham Yisrael Meir Kagan (1838-1933), sigaranın Koşere uygun olmadığı (haram olduğu) konusunda yüksek sesle konuşan Yahudi otoritelerinden biri sayılır. O, bunu sağlık riski ve zaman kaybı olarak gördü ve bağımlılığı savunanlara karşı ilk etapta hiç sigara içmemeleri gerektiğini tavsiye etti (Likutei Amarim 13, Zechor le-Miriam 23). Bunun yanında sigara  içmeyle sağlık arasındaki bağlantının hala tartışıldığı 1960’ların başında Rabbi Moshe Feinstein, tavsiye edilmese de, sigara içilmesine izin verilebileceğine dair etkili bir görüş bildirmişti. (Igrot Moshe Y.D. II: 49).

Günümüzde Yahudi hukukunun (halakha) farklı rabbani yorumları, sigara ve tütün konusunda sağlık odaklı ve maddi dünyanın ekonomik gerçeklerine dair endişeleri dile getirmektedir. Hatta ultra-ortodoks Aşkenazi Haredi hahamları bile Yahudileri sigara içmemeye çağırarak sigara alışkanlığının “maddi alemi unutturacağından” Yahudi yeme içme kurallarına (Koşere) uygun olmadığını açıkladılar. Bu hahamlar, insanların sigara içmeye başlamalarının dinen yasak ve tiryakisi olarak sigara içenlerin ise en kısa zamanda bırakmak için çaba göstermesini söylediler. Dahası hahamların tümü, başkalarının rahatsız edebileceği halka açık bir yerde sigara içmenin dinen yasak olduğu konusunda hemfikirdir.

Son zamanlarda din ile bilimin uzlaşısını savunan birtakım Rabbiler, sigara içilmesinin Torah’a göre kişinin kendisini tehlikeye atma fiili olarak yasak olduğunu ve iç mekanlarda sigara içmenin başkalarına zarar verdiği için yasaklanması gerektiğini savunmuştur. “Kendini tehlikeye atma” kuralı, kısmen kişinin sağlığını korumaya yönelik de anlaşılan bir Tevrat pasajına dayanır: Tesniye 4/15 (Rab Horev’de ateşin içinden size seslendiği gün hiçbir suret görmediniz. Bu nedenle kendinize çok dikkat edin).

Kutsal Ruh’un Göksel Tapınağı Olan Bedeni Kirletmek

Roma Katolik Kilisesi, dindarın sigara içmesini kınamamakla birlikte II. Vatikan Konsili (1962-1965) sonrasında yayımladığı İlmihal (Kateşizm)’de aşırı sigara içmenin (tiryakiliğin) İsa Mesih’in bedeni olan mümin bedenine karşı işlenen bir günah olduğunu vaz etmiştir. Benzer şekilde Yehova Şahitleri, 1973’ten beri aktif üyelerin sigara içmesine izin vermez. Onların literatürleri sigara içmenin fiziksel ve ruhsal tehlikeleri konusunda uyarılarla doludur. Yine Doğu Ortodoks Kiliseleri de hem kiliselerdeki din adamlarının hem de manastırlardaki münzevi keşişlerin sigara içmesini yasaklar ve ruhban olmayanların bu alışkanlıktan vazgeçmelerini şiddetle teşvik eder. Son tahlilde Ortodoks literatürde sigara içen kişinin, Kutsal Gizemler (Sakramentlere) ile takdis edilen bedenini kirlettiği yani “Kutsal Ruh’un Tapınağını” maddi pislikler süreceği kabul edilir.

Bedenin “Kutsal Ruh’un tapınağı” olduğu görüşü Protestan çevrelerde de yaygındır ve yalnızca tütün kullanımına değil, aynı zamanda eğlence amaçlı uyuşturucu kullanmak aşırı yemek yemek, cinsel ahlaksızlıklar için de bu anlayış temel teşkil eder. Onlara göre bedene yönelik her türlü suistimal Aziz Pavlus’un diliyle kesin olarak yasaklanmıştır;

Bana her şey serbest», ama her şey yararlı değildir. «Bana her şey serbest», ama hiçbir şeyin tutsağı olmam. Yemek mide için, mide de yemek içindir. Ama Tanrı hem mideyi, hem de yemeği ortadan kaldıracaktır. Beden cinsel ahlaksızlık için değil, Rab içindir. Rab de beden içindir. Rab’bi dirilten Tanrı, kendi kudretiyle bizi de diriltecek. Bedenlerinizin Mesih’in organları olduğunu bilmiyor musunuz?…. Bedeninizin, Tanrı’dan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh’un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; bunun için Tanrı’yı bedeninizde yüceltin.(I. Korintlilere, 6/12-20)

Protestan Hıristiyan dünyası içinde Son Gün Aziz Hareketi veya Mormonlar adlı Protestan hareketin kurucusu Amerikalı rahip Joseph Smith (1805-1844), 27 Şubat 1833’te tütün kullanımını yasaklayan ilahi bir vahiy aldığını iddia etmiştir. Yaygın olarak Doktrin ve Antlaşmaların 89. bölümünde bulunan Bilgelik Sözü olarak bilinir ve tütün içmek veya çiğnemesini yasaklar. (Bölüm 89) Başlangıçta bir rehber olarak görülmekle birlikte, bu, Son Zamanlardaki Azizler İsa Mesih Kilisesi tarafından bir emir olarak kabul edildi. Bilgelik Sözü, diğer Son Gün Aziz mezhepleri tarafından çeşitli derecelerde uygulanmaktadır.

Protestan mezhepleri içinde Mesih’e ve ikinci gelişine özel vurgu yapan ve inananlar topluluğu olarak “Kiliseyi Mesih’in Bedeni” olarak gören radikal Yedinci Gün Adventistleri üyelerinden tütün kullanımından kaçınmasını kesin dille isterler. Bağlı oldukları devletlerin siyasal hükümetlerden “tüm tütün reklamlarına yasak getirmelerini, halka açık yerlerde sigara içilmesini yasaklayan daha katı yasaları vaz etmelerini, daha agresif ve daha sistematik halk eğitimi hatta sigaralar için daha yüksek vergiler içeren katı politikalar uygulamaya koymalarını isterler.

Tahrimen Mekruhluktan Haramlığa Giden İnce Çizgi veyahut Temiz ve Güzel Olan Helal, Pis ve Zararlı Olan Haram İlkesi

Müslüman çevrelerde ilk gerçek reaksiyon 1600 yıllarda Osmanlı döneminde devlet eliyle yasaklanmasıyla oldu. Modern zamanlarda daha çok sağlık endişeleri nedeniyle Ezher tütün fatvası yayımlandı. Bu fetvaya göre Kur’an’da sigara ve tütün kelimeleri geçmese de müslümanlara bir emanet olan bedeni korumaya yönelik davranışsal rehberlik sağlayacak bazı ayetlere sahiptir: “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın..” (el-Bakara 2/195) veya “Yiyin için ama israf etmeyin (el-A’râf 7/31).

İslam hukukunda kıyasa göre haram olan ancak Kur’an-ı Kerim’de ve sünnette adı ve hükmü açıkça zikredilmeyen şeylere haram yerine, tahrîmen mekruh demek daha uygundur. Ancak alimlere göre bununla kastedilen de haramlıktır. Gene de bir şeye haram ya da helal hükmü vermek sadece Allah’a ait olduğundan haram olduğu kesinkes anlaşılsa bile, Kur’an’da haram denmeyen şeylere ona yakın olmak anlamında “tahrimen mekruh” denmektedir.

İslam dünyasında 1970’den 1990’ların sonlarına kadar politik açıdan mevcut hükümetleri tehdit edecek şekilde şeriat yasasına geri dönmek isteyen ve Batı dünyası tarafından “sözde köktendinci çevreler” olarak isimlendirilen Müslüman gruplarca yayımlanan ve sigara içmeyi haram kabul eden fetvalara karşı kampanyalar düzenlendi. Bu kampanyanlara destek mahiyetinde British American Tobacco ve Phillip Morris gibi tütün şirketleri mali katkılar sağladı. Dahası söz konusu küresel tekelci tütün endüstrisi, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO), Müslüman alimlerin sigara karşıtı tutumlarını teşvik etmesinden derin endişe duymaya başladı.

Bunun yanında çağdaş dönem fakihlerinin önderlerinden Yusuf el Kardavî, sigara içmenin sağlığa zararlı olması nedeniyle tütünün artık dini bir tartışma konusu bile olmamasını açıkladı. Genel olarak Müslüman alimler, sigaranın vücuda zarar verdiğinin bilimsel(tıbben) açıdan kanıtlandığında ve mali açıdan israf olduğunda ittifak etmişlerdir. Gene de bazı alimler, sigara içmenin birtakım yararları olduğunu iddia ederken, diğerleri yararlarına kıyasla çok az dezavantajı olduğunu kabul etmiş üçüncü bir grup ise ne yararı ne de zararı olduğunu ileri sürmüştür. Son tahlilde Mısır (bilhassa Ezher Üniversitesi) veya Türkiye (bilhassa son dönemlerde Diyanet İşleri Başkanlığı) gibi önemli ve etkin ülkelerdeki makamlar sigara içmenin haram olduğunu açık bir dille ilan etmiştir.

Prof. Dr. Mustafa Alıcı

(Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Dekanı ve Dinler Tarihi Öğretim Üyesi)

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir