Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Soyutlanma Sendromu

Psikolojide insanın çevre şartlarındaki değişim üzerinden girdiği bazı sendromlardan bahsedilir. Bunlardan biri grup psikolojisini anlamak için gayet elverişli gözüküyor. Bahsetmek istediğimiz sendromların ilki, uzun süre diğer insanlardan soyutlanan ya da çevreden gelen bilgi çeşitliliğinden yoksun kalan insanlarda ortaya çıkıyor. Buna psikolojide “soyutlanma sendromu” adı veriliyor.
Saatlerce tek başına yolculuk yapmaya çalışan kamyon şoförlerinde, bir hücreye kapatılmış mahkûmlarda, kutup bölgeleri ya da çöllerde keşif yolculuğu yapan kişilerde, maruz kaldıkları tekillik ve tecrit sebebiyle psikolojik bir çevrilme görülüyor. Soyutlanma sendromunun belirtileri çeşitli aşamalardan geçerek ilerliyor. Buna göre, başlangıçta kişi zamanını düşünerek geçirebilir, ancak sonunda uyuklamaya başlar. Fakat zaman ilerledikçe, düşüncelerini yönlendirebilme ya da net bir şekilde düşünme konusunda zorlanma ortaya çıkar. Huzursuzluk, hırçınlık ve düşmanca duygular belirir. Daha sonra dışarıdan bilgi gelmemesinin yarattığı boşluk, düş kurularak giderilmeye çalışılır. Davranışlar giderek çocuklaşır. Bunu oldukça canlı bir biçimde algılanan görme ve işitme sınırları (gerçekte var olmayan nesneler görme, sesler duyma) izler. Sonuncu evrede kişi kendisini, kendi dışında bir yerde, örneğin karanlığın içinde bir ışık biçiminde algılar.
Bu sendromun sebebi bilgi/uyaran yokluğu ya da aynı tür ve tekdüze bir bilgi rejimi ile çevrelenmiş olmaktır. Kişi bu durumundan normale dönse de içine girilen durumun etkisi hemen yok olmaz. İnşa edilen dünyadan somut dünyaya geçmekte zorlanmalar başlar. Geleneğin içerisinde kendisine tarihsel bir koordinat seçmiş zümrelerde, niteliksel olarak farklı bir zaman diliminde yaşamayı tercih etmiş zihinlerde görülen, kendi etrafına inşa ettiği gerçeklik modelleri üzerinden yaşanılan bir tür soyutlanma sendromudur.
Bu psikoloji, öyle bir gerçeklik inşa ediyor ki hissiyat, devamlı soylu bir geçmişe atıflar yaparak, oranın dekorunda sanal bir yaşam üretmeye çalışıyor. Bu sebeple söylem revaçta olan sağduyuyu sarsan hırçın ve keskin bir dile eviriliyor. Bu dil, insanları hayata bağlayan her türlü bağlamın karşısına, geleneğin bir teklifini koyarak, gelenek ile günceli yarışa sokuyor. Tabii ki güncel her hali ile profan olanı, gelenek ise bütün müştemilatı ile mübarek ve kutsal olanı temsil ediyor veya bütün pratikleri ile kutsanıyor.
Soyutlanma sendromunun inşa ettiği dil, güncel ve kurucu Müslüman aklın yeni olan bütün kültür üretimine radikal bir iğrenme ile bakıyor. Her türlü değişimi, bireysellik ve fikir özgürlüğünü bozulma ve sapma sayıyor. Sendromun sonunda ortaya çıkan belirtilerde olduğu gibi huzursuzluğu hırçınlık, hırçınlığı düşmanlık, düşmanlığı çocuklaşma, çocuklaşmayı ise kendini kutsamaya varan bir tür naiflik takip ediyor.
Giyim kuşamından, kadın erkek ilişkilerine kadar daha birçok konuda üretilen dil, soyutlanmış bu zihinlerin kurgu dünyalarına atıf yapıyor. Tabii ki bu yaklaşımdan türeyen enerji, kaba ve trajikomik pratiklere dönüşüyor. Güncel yaşam alanının daraltılması, dinin daraltılmasına sebep olurken, dinin prensiplerinin daraltılması sebebiyle ortaya çıkan pratikler ise bir başka kompleksli kesimin varlığına ruh üflüyor. Bu ikinci kesim, varoluşsal anlamını bütünüyle gelenekçi psikolojinin ürettiğine borçlu olmakla birlikte ondan mustarip bir fiyakaya içine giriyorlar.
———————————————————————————————-
Engin Geçtan, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, İstanbul: Metis Yayınları, 2003, s. 25.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir