Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

İkarus Sendromu

İkinci yaklaşımın temelinde de aslında bir tür psikolojik sendromun olduğunu ifade etmek gerekir. Ben bunu psikolojide “ikarus sendromu” olarak tanımlanan davranış güdülenmesi ile ilişkilendirmek istiyorum. Bilindiği üzere İkarus, Yunan mitolojisinin bir kahramanıdır. İkarus, ile babası bir kulede hapsedilmişlerdir. Babası kulede bulduğu balmumuna kuş tüylerini yapıştırarak İkarus için kanatlar yapar ve kuleden atlayarak ona üstündeki güneşe ve altındaki denize fazla yaklaşmadan uçmasını sıkıca tembihler. İkarus’un uçmaya başlamasıyla gökte mükemmel bir şekilde süzülüşü kendisini büyüler ve babasının söylediklerini unutur. Mükemmellik ve kibir duygusunun verdiği sarhoşlukla güneşe doğru yükselir ve balmumunun erimesi ile kanatları dağılır ve yere çakılarak ölür.

İkarus’un adını alan bu sendrom ise genellikle hava gösterisi yapan pilotlarda, motosiklet sürücülerinde görülen bir durumdur. Mükemmel hareketler yapan bir gösteri pilotu ya da yüksek hızla onlarca arabayı sollamayı başarabilen bir motosiklet sürücüsü, kendi tutumunun mükemmelliğini düşündüğünde aslında en büyük hatanın içine düşmüştür. Tam bu anda istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Kendine duyulan aşırı güven ve kibir gerekli tedbirleri alma ve hassas olunması icap eden usuller konusunda bir körlüğe sebebiyet verebilir ki bu sendromu yaşayan bir motosikletçi, bir-iki derken son sollamasında bir yere çarpar ya da bir duvara yapışmak kaçınılmaz olur.

Akıl ve bilim gibi iki kanada sahip olmanın ve bunların paradigmatik güçlerine vurgu yapmanın hazzını yaşayan aksiyoner ve eleştirel bir din dilinin, fast-thinker denilebilecek akademik figürlerin, hesabı verilmemiş usulsüz kur-geç yaklaşımlarının metodolojik hatalara düşmesi kaçınılamaz bir gerçekliktir. Kendi üslup imkânlarından duyduğu memnuniyetin başkalarını aşağılamaya yönelik bir tavra dönüştüğünün farkına varmayan bu zihniyet, bizzat geliştirdiği özgüven sebebiyle çuvallayacaktır. Uçmanın öz-stratejileri unutulup, İkarus sendromu içine düşüldüğünde narsist bir cendereye düşmek kaçınılmazdır. Çünkü dinin inşa ettiği kurucu akıl, eleştirel akçıla, ilk aklın temkini de üstünlük hazzına dönüşmüştür.

Nitekim bu aklın, Müslüman halkların siyasetine yönelik kayıtsızlık ve ilgisizlik içinde olmasına rağmen teolojik açıklara karşı duyduğu ilgi ve hassasiyet gözlerden kaçmayan bir durumdur. Bu yaklaşımın modernist tabular dışındaki tabuları yıkmaya yönelik duyduğu örgütlü heves, bu heves sebebiyle tercih edilen düşmanın “gelenekçi” olarak kurulması, Müslüman toplumların durumlarına yönelik eleştiri ve yargıları modern ve emperyalist güç ilişkilerine başvurmadan inşa etme çabası, şiddeti yaratan toplumsal ilişkilere değinmeden yapılan doğalcı ve paradigmatik şiddet temsil ve izahları, şiddetin sebebini dışarıdan gelen etki yok sayılarak sadece paradigmanın içinde aranması gibi yaklaşımlar hep bu sendromun bir yansıması niteliğindedir.

Sonuç olarak ifade etmek gerekir ki her iki sendromun ürettiği bir tür saklı narsizim ve megaloman kişilik tipleridir. Bir tek farkla ki biri gelenekçi narsist diğeri modernist narsistir. Birinin hayata karşı tutumu yeniklik ve buruk bir hüzün, diğerinin ki ise kendi Ben’inden, kendini inşa eden aidiyetlerden tiksinme şeklinde tezahür etmektedir.

Freud’un meşhur eseri Matem ve Melankoli’de ifade ettiği gibi “hüzünde değersiz ve boş olan dünyadır, melankolide ise Ben’in kendisidir.”Maalesef kamusal alan üzerinden gelişen ve sendromlarla yüklü okumaların inşa ettiği din dillerinin ilki reel dünyaya yönelik tiksintisiyle, diğeri ise kendi Ben’ine dair gizli bir değersizlikle yüklüdür. Bu psikolojik durumların cenderesinden çıkmak için ise özgüven yüklü yeni bir din diline ve entelektüel şehvet ve kibre kapalı ârif ve hakîm bir ilim adamı profiline ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Çünkü insanın, kendini suçladığı paranoid durum ile başkasını suçladığı depresif durum arasından çıkarak ruh halini bu uçlardan kurtaramaması halinde makule varması zordur. Belli ki makul düşünmek için suçlama psikozundan çıkıp usul ve vazife teyakkuzuna geçmek gerekiyor.

Dr. Özkan Öztürk

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir